4 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aa — — e SON POSTA O günlerde, âttâ bi Çetesij tîi bir aralık, Paşaköy ve Şile İŞİ azıtıp bizim taraflara yak- niîdlralarda, Arnavut Ali, ekser “| zan € gecelemeğe başladı. Ba- , * Yap z bizde kîîur-h“ebıle avdet edemeyip İya izjmn Jandarma postaları ile eş- €rinde a Süthanenin muhtelif hücre- tar’aîtan Yana gecelediler... Ben de, navî? Jandarmanın, bir taraftan ş gecelAl% Çefesinin muhafazası muvalffak olden îahat rahat uyumaya aliba W : kat, bib : hıraz_ her memlekette ve, fa- ne'-rverlerin bizde, bütün kitap mü - Yabtırmak " Dİr sene olsun - çiftçilik g?emleketi'ö—m Ünevverin kütleyi ve P Zap : €si için, çok faydalı Silik esnasıî:r’ ben, bu bir senelik çift- Tiş Olduğ da, © Zamana kadar öğren- TMinin îlıgılm Şeylerden büyük birg kis- î;'iamen yanlış, yahut da â rom:nîilşugllnu anladım. hak; Abdülhak Hâmit, 4 Olsun tîklkaten köylü hayatını biraz " ö » Ve Kocaeli yarım adasın- t şırlan yağı yeyip satarak bunun pa- klerini öğrenmiş ol- T İN ve köylünün haya- y , SIPta etmezdi. p? Memlekat *ti bana, ayni zaman- ğ ğu];"Vet dek:tldıçm Cesaret veren bir D . ayret * Köyün ve köylünün aftalet kuvveti, onun, ' daima- şiddet- n mm“haiazakârhğı ve 1 varlığ Vemeti, meğerse lden g Vam asırlar arasında uza- belediş,, © Deka kudreti imiş! dığı dîeşmln hudutları hari- n damklkada, ortada ne İn- at Ferit kalıyordu. bi irden gelen her nevi ya, V€Be alışmış omuzları 'YOP ve bu tesir dalgası- öi a_ş"dı_ktan sonra, gene duz büdiği * Bildiğini yapıyordu. BU bihi © d şu idi: Doğdudu ve ol kîll Sibi y : Doğduğu ve ol zneel'e va şüşmhna.k ve buna karşı ge - b Phe ile, yahut düşman gö- Tüpm Kaki â | daîtr €zesi î bi & göre bir jandarma ' j fal'k, biri İP eşkiya çetesi arasın: b 1 tlrnsuzlu* kammım, diğeri de ka- Üve » fttir. . veti olmaktır; ikisi de Pu hi g îgım karşısında eğilmek p. M lâzımdır. Tabia- Ya | alışmış olduğu mü | S a ” Bğu mücadele ' 'Ö O, zaruret hasil ol- kaqaîmaYa DK Muhie, Türk musikisi, 1250 Hava - l“hhı %m;îğlâk neşriyatı. Plâ : "“oq'““l kla “aıns Musikisi, 19,30: Eminö- , 20: Yardım şubesi namına %“gu,k munelma ve arkadaşları tara - Za hraîim ve halk şarkıları, 20,30: İ ki’tıtııı Va :fdan arapça söylev, 20,45: w â% Ca Ve halk kadaşları tarafından Türk 'B » :2,15: İükla 801 Şarkıları: Saat ayarı, 21,15: ıMans ve borsa haberleri, Olar, opera ve operet parça- t :%&mdt:rmm Üniversiteden naklen: hhq. 19 39. afından. 18.30: Plâkla dans | Ü%lı ' 20. n Ndolin orkestrası Berk ve bilaş km, ezihe ve arkadaşları tara- Rüza ve halk şarkıları. 20.30: dan arabca söylev. 20.45: rı tarafından Türk ı -21_?::1 kşarkıları, saat âyarı, 21.15: SN m“nâî;lit Ziya Uşaklıgil'in 55 inci t ar a mMünasebetile Eminönü N öi d İ ş İttihat ve Terakkide on sene 14 üncü kısım köylü, jan Milli uyanışta büyük rol oynayan Türk köylüsünden bir tip madıkça, bunun haricinde hiç bir mü- cadeleye girişmez. Hâdiseler karşısın- da herhangi bir hüküm verebilmek için de uzun uzun düşünür. Her şeyi, bütün hayatı ve hadiselefi, kendisinin üç karışlık toprağı üzerinde okur ve orada ölçer. Uzun hesâplardam sonra, kararını verecek olursa o zaman da so- nuna kadar, gidebileceği yere kadar, korkmadan, yürür. —— .— Kocaeli yarım adasındaki Türk köylüsü O sıralarda, Kocaeli yarım adasında yaşayan Türk köylüsü de, iki adım öte- de geçip giden büyük ve kesif hâdise- lere böyle baktı... Onlardaki his ve fi- kir hareketlerini günü gününe takip ettim, diyebilirm. Sık sık ben civar No. 23 — VİTTİHAT VE TERAKKİNİN SONU Talât, Enver ve Cemal nasil kaçtılar, nasıl öldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuharriri Muhittin Birgen —— darma ve eşkiya birbirlerine yaklaşmışlardı îgileri üzerinde gidip gelen insanlarla gelirlerdi. Konuşurdum, adım sâdece Muhittin, çiftçiliğe heves etmiş, Şevket paşanın akrabasından bir adam. bir çoğu ismimi bile tamam öğrenmemiş- ti. Hissen kendilerine yakın ve kalbçe dost insan olarak tanıdıkları için bana emhiyet ederler, içlerini açıp dökerler- di. Samandıra köyünün Güveri aşarı faciasından sonra, ben de onlardan bi- zim arazide ekin ekmiş olanları bize verecekleri — hisseden affediverdim . Dönüm başına bir kile buğdayın, yarım araba samanın büyük bir şey olduğu bu köyde, bu hâdise büyük bir tesir yaptı ve hikâye etrafa dolaşmıya baş- ladı. Günün birinde ben de bir mavzer omuzlayıp eşkiyalığa çıkacak — olsam, İbenim için de muhitte yatacak yatak, içecek çorba bulmak güç olmıyacaktı! Onlarla bu kadar kaynaştıktan son- ra dikkat ettim ki, gün geçtikçe daha bariz şekiller almakta olan bir hare - ket var; köylü jandarmadan uzaklaşıp eşkiyaya meylediyor; eşkiya da, yavaş yavaş eşkiyalıktan çıkıp jandarmala - şıyor. ; Daha garibi: Jandarma da, yavaş ya- vaş, jandarmalıktan çıkıp — eşkiyaya doğru gidiyor! Hattâ eşkiyalaşıyor! Bu işi yapanlar, bu hareketi idare edenler de damat Ferit, Hürriyet ve İtilâf ve nihayet İngilizlerdir. Küçük Bakkal köyündeki rumlar da, onların Türk köylüsünü değiştirmek için kul- landıkları ajanlardır. Köylü, arada bir gazete okuyarak, arada bir şehre gidip |gelerek, yahut, Bağdat caddesi namını taşıyan mevhum caddenin silinmiş çiz- konuşarak, yavaş yavaş anlamıştır ki İstanbuldan, padişahtan, hükümetten ümit yoktur. Eğer Türk köylüsü kendi kendisinin başına bir çare bulmayacak olursa hali haraptır. Eşkiya denilen insan da köylüdür; jandarma da köy - lüden başka bir şey değildir. köylere kadar giderdim, onlar da bana (Arkası var) —— - Hiç bakılma- mış dişleri bile kısa — zamanda temizler, parla- tır, sıhhat ve ta- ravetini iade e- der. Günde iki defa — Radyolin diş macunu ile fırçalanan dişler sağlamlığını- ve üzelligğini — asla lg(:ybetîez. İşte onun bu abıhayat tesiri sa- yesindedir ki bugün bin * lerce kişi daima ve yalnız Radyolin — kullanmaktadırlar. Radyolin dişler için bir hayat sigortasıdır. Bunun içindir ki Radyolin icad vatandaşlar — artmıştır dır. Dişlerin abıhayatı olunduğundanbe- ri Türkiyede sağlam ' ve güzel dişli ve artmakta- Daima Radyolin -— - istanbul Belediyesi —-. İlânları namesi levazım müdürlüğünde görülebil mi encümende bulunmalıdırlar. (İ.) T Keşif bedeli 5724 lira 5 kuruş olan Çubuklu - Paşabahçe yolunun yarı kalan kısmının tamamlanması işi âtık eksiltmeye konulmuştur. Keşif evrakı ve şart- vesikadan başka eksiltime gününden evvel son iki gün içinde Bayındırlık Direk- törlüğüne müracaatla Fen ehliyet vesikası almaları ve 429 lira 30 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektübile beraber 5/5/937 Çarşamba günü saat de -- SO — — ir. İstekliler 2490 No. l1 kanunda yazılı « Son Posta.,nın Hikâyeleri Genç kadın karşısında uturan erkeğe düşünceli ve dalgın baktı. Sonra parlak siyah gözleri sitemli bir mana içinde: , — Bunda biraz karınız bana haklı gi- bi geliyor, dedi. Mademki gidişinden bu kadar perişan olacak kadar onu. seviyor- dunuz, niçin bunu yaptınız, niçin o adi kadınla.. Erkek elini havada asabiyetle sallı - yarak onun sözünü kesti: — Ben sizden teselli ummak için gel- dim. Halbuki siz hep ona taraftarsınız.. Kadın kesik siyah saçlarını arkaya doğru iterek gülümsedi: — En iyi arkadaşı olduğumu unutu - yorsunuz galiba? — Hayır, unutmuyorum, fakat onun en iyi arkadaşı olmanız hakkı inkâr et- menize mâni olmamalıdır. İnsan koca - sının sarhoşken, kendisini bilmediği bir zamanında yaptığı günahı, hele bu koca muztarip bir halde her şeyi itiraf eder ve onun affına sığınırsa muhakkak ma- zur görür. Kurulu yuvasını, seven ko - casını bırakıp kaçmaz. Kadın erkeğin konuşurken yüzünün ıztırapla buruştuğuna dikkat — etmişti, dudaklarında kırık bir tebessüm dola - şarâk ayağa kalktı: — Belki onda da kabahat var, dedi. Benim şimdi sizde gördüğüm hal, bu ay- rılıktan duyduğunuz derin perişanlık ve azaptır. Elimden geldiği kadar sizi te - selli etmek isterim. Ve genç adamın yüzünün tabil haline avdet ettiğini farkederek sesi büsbütün yumuşak ve müşfik bir mana içinde de - vam etti: — Haydi geliniz balkona çıkalım. Ha- va güzel bu gece. Biraz etrafı seyreder, biraz da başka şeylerden gevezelik ede- riz. O günden sonra erkek karısının bu ço- cukluk arkadaşını sık sık ziyaret etti, Genç kadın güzel ve sevimli olduğu ka- dar da zeki idi. Konuşmasını biliyor, ona karısını unutturmayı değil de yalnız bu ayrılık yüzünden kalbinde açılmış olan yarayı kapatmıya çalışıyordu. Bunda | muvaffak olmuyor da değildi. Çünkü a- dam yavaş yavaş öbüründen daha az bahsetmiye ve onun hareketini eskisi ka- dar zalimce bulmamıya başlamıştı, Aradan aylar geçti. Bir gün adam ka- dınla konuşurken kendisine verdiği te- selliye nasıl minnettar olduğunu anlat - mak «siz olmasaydınız... diye, teşekkür etmek istedi. Kadın omuzlarını silkerek dudağını büktü: — Bana teşekkür etmeyiniz dedi, siz en iyi bir arkadaşımın kocasısınız ve o- nun döndüğü zaman bu hareketime mem- nun olacağını düşünmek benim için kâfi bir saadettir. Adam o zaman hayretle sordu: — Dönecek mi? Kadın güldü: — Tabii değil mi ya.. Bir gün pişman olacak ve gene size gelecektir. Bu cihet- ten hiç endişe etmeyin.. Erkek cevap vermiyerek başını önüne eğdi. Yüzü düşünceli, dalgın bir hal al- di. Gene günler geçti. Kış bitti, bahar gel- di, onlar gayet iyi arkadaş olmuşlardi. (2171) | Erkek hiç bir gün kadma gelmeyi ihmal letmezdi, boraberce uzun gezmeler ya - ö el TESE Yazan: Peride Celâl Bayburtlu LLİ5 F e parlar ve öbüründen, gidenden pek az bahsederlerdi. Güzel bir bahar akşamı idi. Kadın bal- konda ellerini göğsünde kavuşturmuş duruyor, ince işlenmiş koyu nefti yel « pazeler gibi hafif hafif sallanan yeni yapraklanmış ağaçlara, parlak yıldız - larla dolu göke bakıyordu. Vakit epey geç idi.. Bir aralık içini çekti ve kendi |kendine «artık gelmez» diye, mırıldandı. Tam o sırada bahçenin kapısı açılmış, genç adam içeri girmişti. Kadının gözle- ri parladı ve o balkona geldiği zaman ellerini uzatarak: — «Oh, dostum, dedi. Niçin bukadar geç kaldınız?» Fakat onun yüzünün sapsarı olduğunu, gözlerinin birer ateş gibi parladığını gö- rerek hayretle geri çekilip sordu: — Neniz var? Öbürü hareketsiz durarak cevap ver di: — Geldi.. Ve kadının bir şey anlamamış gibi hayreti ziyadeleşerek yüzüne baktığını görünce ilâve etti: — Siz bir gün geleceğini söylememiş miydiniz? İşte dediğiniz oldu ve avdet etti. Kadın birdenbire arkasını dönmüştü. Parmaklığa doğru yürüyerek lâkayt bir sesle: — Öyle ise haydi gidiniz dostum, dedi. Zaten hiç gelmemeniz daha doöğrü idi. Yarın onunla beraber gelebilirdiniz.. Erkek olduğu yerde yüziü muztarip bir hal içinde mırıldandı: — Sahiden gitmemi istiyor musunuz? Kadın yüzünü döndü. Dudaklarında müstehzi bir tebessüm bhelirmişti: — Tabii değil mi ya?. Hemen gidiniz. Böyle bir gecede onu yalnız bırakmak olur mu? Şimdi kim bilir sizi nasıl bek- ler. Genç adam bir kaç adım atarak ona yaklaştı, Dik bir sesle: — Gitmiyeceğim, dedi. Kadın sesi titriyerek sordu: — Fakat, niçin? — Çünkü ona bu sefer bir başkasını severek hem de sarhoş filân olüp değil, kendi arzum, kalbimin isteği ile ihanet jettiğimi söyledim. a Kadının yüzünden birdenbire bütün kanının çekildiğini, kaşlarının asabiyet- le kalktığını gördüğü halde devam etti: — Bir başkasını sevdiğimi söyledim o- na anlıyor musunuz? Bit başkası ile.. Sözünü bitiremeden karlın birdenbire üzerine hücum edip iki elleri ile yaka - sından tutup sarsarak bağırdı: — İhanet ettiniz ha!. İhanet ettiniz! Bir başka kadınla.. Birdenbire tiksinir gi- bi onun yakasını bırakıp geri çekildi ve ellerini yüzüne kapıyarak boğuk bir ses le mırıldandı: — Alçak, alçak.. Erkek gözlerinde memnun bir tebes . süm belirerek bir müddet önun bü ağla- yışmı seyretmişti. Sonra vaklaşıp, ya - vaşça kollarımın arasına, alarak kurtul - mak için çırpınmasına aldırmadan sıkı sı- kı tuttu ve kulağına eğilip: — Ona bu kadının kim olduğunu da |söyledim, dedi. Bu kadının beni teselli 'eden olduğunu ve beni teselli edeyim (Devamı 15 inci sayfada) g

Bu sayıdan diğer sayfalar: