4 Mayıs 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA | Güzellik bahisleri | Saçlar nasıl beslenmelidir ? _S_ınirlerimiz, adalelerimiz ve derimiz şlbl saçlarımız da fiziyolojik aksülâmel- €rden müteessir olur. Bunun için bu Tevşimde saçlarının — döküldüğünden, î"kmleŞtîğinden şikâyet edenler çoğa - lır. Saçların dökülmesine bazı hastalık - ar da sebep olabilir. Kansızlık, grip, faz- îyorgunıuk gibi... Eğer böyle bir se - mğv )_mkken_ 'sa_ıçlarınız bozuluyorsa bunu t»esirs'ım değişikliğinin saçlar üzerindeki k ine atfetmek lâzım gelir ve derhal arşılıyacak tedbirlere baş vurmak icap eder, Saç neden bozulur — Ya yağsızlıktan, Ya fazla yağdan: Yağsızlığın önüne geçmek için - bil - SSa bu mevsimde - yağlı şampuan kul- yağr:ıa::dlr: Bu cilmadığ'ı taktirde, badem- göre,b ; uîtta alelâde zeytinyağı da bu işi li ü Saçları küçük küçük kısımlara K ğmîh unlardan birile diplerini iyice Mali ba’ş yağı deriye içirmelidir. Yarım B vi Miz yağlı olarak durur, sonra ılık sabunla yıkanırsınız. myumahllrtasırm da saçı çok iyi besler. ya ,kîr Ut üç yumurta sarısını biraz su- Ci pa:î' bu mahlütu başınıza dökersiniz Oğars saç diplerinizi iyice Maz. Sonra başınızı su ile çalkala - e Sulu b lemek için bir <«pülveridatör» Tiyantin sıkmak pek faydalıdır. Her gün i. hriyanâ:n bir pülverizatörle saçlara sulu Fazla sıkmak ta onları besler. Yağdan Yağlanmaktan bozulan saçları kanmak t anın ilk şartı sık sık yı- Tei aN - meselâ haftada bir kaç ke- bir Önke Beçmektir. Yağlı saçları haftada Yönde Yıkamak kâfidir. bü r Cak ikinci şey şudur: Verdiğimiz l 53 St. Soufre pricipite lav& e * - Alcool â 90 100 * Glycerine veutre 250 * Eau de rose > Eau distillde. K “İB unallmadan evvel şişevi iyice çalka- ız, Si Her gece yatmadan evvel ufak bir 'ialayı?nbu mahlüle batırıp saçlarınızı fır- iz. Bütün gece öylece bırakınız. Sab : ahleyin başınızı sabunlayıp sıkı sıkı Çalayınız. ]e:;n ğîkılîkkâtedımz, bazı zayıf göz - O Bilha ım îçındeki kükürt dokunabi- hi rah SSa göz kapaklarının kenarları- r alsız etmesi mümkündür. Bunun 'N ihtiyaten bi oral â Oymalısın alara biraz yağlı krem oıîî zî(nukda cildin üzerinde kırmızılıklar tt uf't_ bunları da tahriş eder. O bir müteîalıam kullanmadan önce cildi dır. Ssısa tedavi etlirmek lâzım - %——_—__ Sarışınlarla esmerlere yaraşan şeyler birbirlerinden tamamile ayrıdır. Bunun için her bayan kendine yaraşan yüz ve saç tuvaletini, esmerse esmerlere giden, sarışınsa sarışınlara giden tuvaletler a - rasında araştırmalıdır. Ancak bunlar a - rasında yüzünün çizgilerine ve hususi - yetlerine hangisi en iyi uvuyorsa onu benimsemelidir. Umuümiyetle esmerlere yaraşan kuva - fürler başı küçük gösteren, yatkın, mun- tazam saç tuvaletleridir. Dağınık, kaba- rık saçlar yalnız sarışınlara yaraşır. Bu- nun için esmerler saçlatına sık sık bri - yantin sürerek yatırmalıdırlar. — Fazla gür saçlı olanlar saçlarının aralarından kestirerek kabarık durmalarına mâni ol- malıdırlar, nı, kulaklarını meydana çıkarmalı, saçla örtmemelidirler. Kâkül kesmemeleri da- ha iyi olur. Mutlaka kesmek istiyenler kısa ve seyrek bir kâkül kestirmelidir - ler. Saçları uzun olaân esmerler, sarışın- lar gibi saçlarını enseleri üzerinde ihmal edilmiş bir halde bırakmamalıdırlar. Bi- lâkis sıkıca toplayıp kaldırmalıdırlar. Esmer bayanlara düz, yatık bukleler çok yaraşır. Büugünün saç modası tama - mile esmerlerin lehinedir. Bu moda ku - lakların açılmasını, yatık bukleleri, en - sedeki saçların «rulo» yapılmasını em - rediyor. Bütün bunlar hep esmerlere ya- raşan şeyler değil mi? Esmer bayanlar nasıl boyanmalıdır? Bunda yalnız saçın değil, tenin rengi de mühim bir rol oynar. Saçı koyu, fa- kat rengi açık olan esmerler açık - ve parlak renklerde boyaları tercih etmeli- dirler. Koyu esmerlere daha koyu ve da- ha ateşli renkler yaraşır. Birincilerin süreceği pudra (raşel, şef- tali veya koyu pembe) olabilir. Yanâk - larına çilek, yahut gül kırmızısı renginde parlak bir kırmızı sürmelidirler, Dudak- larına da gelincik rengi pek iyi gider. Göz kapaklarını, göz bebeklerinin ren - ginde boya ile boyamalıdırlar. İkincilere daha ziyade (okr) pudra ya- raşır. Yanakları için mandarina, mercan veya turuncu renklerinden birini seçme- lidirler. Dudak boyaları da mandarina, ya portakal, yahut ta koyu - turuncu Çocuklarımızı köpeklerden korumalıyız " Pek, çocuk için büyük bir tehlike - hin iı—aneıî:.r E;Iğmamı'âhdır. Koyunda, öküzde 1 tenya - i ” bilmek içi Ya - şerit vardır ki büyüye- iye mec;ıuîc;peğin hazım cihazına geç- d e ur. E(oyun veva öküzün e- ; )_f'lyen köpeğe bu tenya geçer. Ora- alâ*;uğ. Ve parça parça düşer. Her i üstjr yurşıurta. vardır. Bunlar top- layi buklı;dekı sulara, sebze ve mey - Tet şır. Ö vasıta ile ınsanın mi - ü yaîr. Orada yumurtanın içindeki Mi ru"su“ __î_vumurtndan çıkar. Bu ll'ın küçücük ayakları vardır. On- ka:;ttîlşye tutunur. Oradan bir damar- Ciğere geçer. Karaciğerde kabuk Darç 'a ğı r]a Onu hiç bir zaman çocuğun yakı -| bağlar, büyür, nihayet büyük büyük san- cilara sebep olur. Bu sancıların önü an- cak ameliyatla alınabilir. Yoksa sahibini öldürür. Daha fenası var, Köpek (tenya) sı insana her zaman bu uzun vasıta ile geçmez. Köpeğin ağzı he- men daima bu yumurtalarla — doludur. Çünkü: orada burada yatar. Sonra dilile tüylerini temizler. Eğer ayni köpek ço - cuğa yaklaşıp ta bir yerini yalarsa çocuk bunun tehlikesini anlıyamaz. Ayni yere dokunan elini ağzına götürür. Bu suretle tenya yumurtalarını yutar. Ve en kötü biğ hastalıkla aşılanmış olur. İşte bunun için çocukları daima kö - peklerden uzak bulundurmalıdır. Esmerler daima alınlarını, boyunları- renkte olmalıdır. Hangisinin daha iyi gi- deceği ancak tecrübe ile bulunabilir ta- bil. Gözlerine kestane rengi, kahve rengi, yahut ta siyah boya sürmelidirler. Gece için daha açık renkliler pembe ve kırmızı renkleri, koyu renkliler bilâkis okr ve sarıyı kuvvetlendirmelidirler, Ceket - Etek Parisin meşhur terzihanelerinden biri- nin modelidir. Ceket açık sarı renginde- dir. Yakasile düğmeleri kahve rengidir. Etek te kahve rengi yünlü kumaştandır. Lekeler Nasıl çıkarılır Lekelerin nasıl çıkarılacağına dair yazılan yazıların üçüncüsü yarınki sayımızdadır. Sayfa 9 İ Kurkuîıikâyeleri K -— Görünmeyen hortlak Nevyorkta, 26 ıncı sokakta bir pansi- yonda oturuyordum. Yazan : Fitz James 0'Brıen yonun öteki kiracı « larına haber vermek, Fikret Adil — | soğrusumu isterseniz, daha şimdiden gu « Nakleden : Burası geniş ve gü- zel bir evdi. Evin son iki sene zarfında tekinsiz olduğuna dair bir şayia vardı. pansiyon sahibesi olsun, kiracıları olsun buna aldırış etmiyorlardı. Kiracılardan doktor Hammond ile ga- yet sıkı, fıkı dost idik. Onunla müşterek bir zaafımız vardı. Her ikimiz de afyon kullanırdık. O akşam da, yemekten sonra Ham - mond ile bahçeye çıktık, çubuklarımızı yaktık, bir müddet görüştükten sonra, yatmak üzere odalarımıza çekildik. | Soyundum, yatağa yatlım. Maksadım, Paristen getirmiş olduğum — «Goudon> Gıların Tarihi» isimli bir eserini okumak- tı. Fakat daha ilk sahifeleri okur oku - maz, kitabı elimden attım, zira, o kadaft (korkunç şeylerdi ki, bütün soğukkanlı - lığıma rağmen titriyordum. Esasen af - yon da tesirini göstermeğe başlamış ol- duğundan, okuduğum şeylerle hayal bir- birine karışıyor ve sinitlerim bozuluyor- 'du. Elektriği söndürdüm. Yatakta, sırtüs- tü yatmıştım. Kollarımı başımın altına koymuş, uyumağa çalışıyor, muvaffak ©- lamıyordum. Birdenbire, müthiş bir şey oldu. Sanki tavandan düşer gibi üzeri- ,me ağır bir cisim düştü, göğsüm parça - 'landı zannettim ve bir an sonra, iki el boğazıma sarılarak şiddetle sıkmağa baş- ladı. Ben korkak değilimdir. Ve kuvvetim vasattan çok yüksek bir derecededir. Bunlardan başka hücumun aniliği — ve ,şiddeti, bende insiyaki bir aksülâmel yapmıştı ve bütün bazularımın kuvve - tile, üzerime çullanan vücuda sarıldım ve onu sıktım.Bir saniye sonra, giırtlağı- mı saran ellerin tazyiki gevşer gibi ol- du, daha rahat bir nefes almağa başla - dım. O zaman, aramızda müthiş bir mü- cadele başladı. Karanlıklar içinde, altal- ta, üstüste boğuşuyorduk Bana saldıran vücuttan, mütemadiyen kollarım kayı - ,yordu, onun çıplak olduğunu hissediyor- dum. Göğsümü, omuz başlarımı, kolları- mı keskin dişlerile ısırıyordu, ve müte- madiyen elleri boynumu arıyordu. Eski bir sporcu olduğum içim — mücadeleden yılmıyor, kuvvetim sayesinde de yavaş yayvaş ona galebe çalmak üzere olduğu - mu hissediyordum. Nihayet onu zapte - debildim, altıma aldım, yatağın içinde doğrularak, dizimi göğsüne bastırdım, jiki ellerini de ellerimle zaptediyordum. Sonra, bir an öylece durdum, genişçe bir nefes aldım. Onun dizlerimin altında, sık sık nefes aldığını, kalbinin şiddetle, âdeta gümbürdiyerek çarptığını duyu - yordum. Her halde o da henim -kadar, hattâ daha fazla nikbindi. Karyolanın a- yak ucuna atmış olduğum. gece* elbise- sinin kuşağı olduğunu hatırladım, ani bir hareketle elimi uzattım. Tesadüf, derhal onu elime geçirdi, oldukça sağlam olan kuşakla altımdaki vücudun ellerini ve kollarını adamakıllı bağladım. Artık bir mukavemet göstermiyordu. Sadece dur- madan soluyordu,. Şimdi, artık, kendimi emniyette his - sediyordum. Yapılacak bir tek şey vardı, gidip elektriği açmak, bana saldıranın kim olduğunu anladıktan sonra, pansi - isimli bir Fransız muheartririnin «Uma -| rur da duyuyordum. Esasen bu sebepteni b'undndıma kimseyi çağırmamıştım. Hsirimi bir lâhza olsun bırakmadan, karyoladan indim, şimdi tekrar çırpın « mağa başlamıştı, fakat bir hamlede elek- trik düğmesinin olduğu yere fırladım. Bir elimle de onu tutuyordum. Düğmeyi açtım, odamın içi ışıkla doldu. O anda ne olduğumu, ne vapfığımı ha- tırlamak benim için imkânsızdır. Her halde müthiş bir çığlık koparmış ola.ca - ğım ki, bir saniye içinde, odama bütün kiracılar üşüştüler. Çünkü, zahiren bir (kolumu, soluyan bir vücudun boğazına geçirmiş olduğum, onun kolumun taz - yiki altında depreştiğini kat'iyetle his - settiğim halde, görünürde hiç bir. şey yoktu. Evet, aydınlıkta, hiç bir şey, hat- tâ buhar halinde dahi, müphem”'bir hal- de dahi bir şey yoktu. Lâkin. onun - a- caba-neydi bu şey? - teneffüs ettiğini, büyük bir gayretle çirpindığını, elleri ol- duğunu, ağzile beni ısırdıgını hissediyor- dum. Taş gibi sertti, fakat görünmüyor- du. Odama girenler bana şaşkın şaşkın ba: kıyorlardı. Doktor Hammond: — Ne var? Ne oldun? Diye soruyordu. Ona: — Gel, dedim, yatağımda bir şey bana hücum etti. Onu yakaladım. İğrenç, kor- kunç ve müthiş bir şey.. Onu yakaladım, kollarımda tutuyorum, fakat görünmü- yor. Hammond gülümsiyerek bana ilerledi. Öteki kiracılar da gülüyorlardı. Müthiş surette kızmıştım, Gülünecek halde mi idim. Bir taraftan, o korkunç şey, beni eskiden fazla bir şiddetle sarsmağa baş- lamıştı, nerede ise kurtulacaktı: — Hammond, diye bağırdım, Allah aş- kına yetiş, beni devirecek! Hammond yaklaştı ve ölekilerin duy - maması için alçak bir sesle; — Bu akşam, dedi, fazla mı kaçırdın yoksa? — Hammond, yemin ederim dalgada değilim. Gel, inanmazsarı elinle dokün. Hammond, bana inanmaktan ziyade dediğimi yapmış olmak için elini uzattı. Fakat birdenbire, müthiş bir haykırışla geri çekildi. Onu, nihayet, o da hisset - mişti. Bir an, herkes şaşırmıştı. Hammond en evvel aklını başına topladı, bir ip ge - tirdi, ve ikimiz birden, görünmiyen vü- cudu, bağlamağa başladık. İki dakika sonra el yordamile, onu, daha doğrusu şeklini, iple tamamen bağlamıştık, niha- yet, geniş ve rahat bir nefes aldım ve vü- cudu bıraktım. Hammond, karşımda namer'yiyi bağ- liyan ipin iki ucunu tutuvordu, ip hava- da dar bir mesafenin etrafına sarılmış duruyordu. Şimdi, odanın içinde, Liraz evvel gü - len kiracılardan pek azı kalmıştı. İkimi- zi birden, bir hiçle boğusur, ve bir hiçi iple sarmağa uğraşır bir halde görünce gülenler vaziyetin dehşetini anlamışlar, bir kısmı kaçmıştı. Onlara gelip ellerile, o şeye dokunmalarını söyledim. Hiç bi - risi cesaret edemedi. (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: