ÜNT e SON POSTA " ZİNDANLARIN - TARİHİ » | ta yi uemlekette ceza telâkkisi ile adalet mefhumu arasın- daki geniş mesafeyi kısaltan ilk inkılâb nasıl oldu ? Yazan: Naci FE y , gi . :hlzde Fşapot kullanılmazdı: Ölüm| | Yişla ya asılır, yahud da yağlı ka- ka _büğulurdu. Kayışla boğulması ta- âç ? eden mahküm, cellâdın önüne hzçoktürülürdü. Cellâd, mahkümun bo- !“_aı kemend denilen yağlanmış kayışı Hİr, ve iyice sıkardı. NNü müteakip, kayış gevşetilir, ve o- y _boğâzda biraktığı mor çizgi üzerin- %lnce, kesk'n bir bıçak geçirilirdi. Bu v a—îı Mahkümun teneffüs cihazını açar, n Bu İtaki Teh 0 hefesini keserdi! hu, vani mahkümün ölümünü mü- P, kelle, baltayla vücudden tama- Ayrılır, va ceza tamamlanırdı. ” Kor W M çıl e Krip ':'_ bi = ü. AA &ü h et D KAKI Ki * ASA At SERERT -— K & devirde” cezaların veriliş usullari- de acaib hususiyetleri vardı. lâ, bir vezirin, bir maznun için: < Kaldırm! Veya: > Yıkın! demesi: . Asım! v'fî'fa: hih ; Boğun! manasına gelirdi. k“i:— hayatın sona erdirilmesini karar- kn*îan koca hüküm, bu bir tek kelime- ibaretti! Ahni, o devirlerin zalim vezirleri, koca "Msan hayatını söndürmek için, vic- Dlarını voklamayı, dimağlarını zorla - hğh' düşünceyi, muhakeme etmeyi l İl, fazla birkaç kelime söylemeyi bile Meuz, manasız bir zahmet, bir kül- Sayarlardı! j h.î':güne kadar yazdığım yazılar, hapis- %ıt lerîmiz'ın, ve zindanlarımızın, Tanzi- MlâdeWîne kadar gelen uzun tarihini SÜ elmiş oluyor. Ün;;an sonra, memlekette ceza telâk- Yük îîe adalet mefhumu arasındaki bü- Mesafe, mümkün mertebe kısaltıl- tır, Â uh'd_"_)fe tarihimizin kavuştuğu bu inkı- Düyük Reşid Paşanın eseridir. &lltîmanh imparatorluğunun tarihinde, %în Süleymandan sonra, ikinci «Ka- öt * sayabileceğimiz Reşid Paşa, adı- —m:’aşmdakl ebüyük» sıfatına bihakkın kd.nhir şahsiyettir. Onun yaptığı kanun ah bazıları, Cumhuriyet devrinde bile ?lh !?“ı sayılmaktadır. hu îmat fermanile vücud bulan huku- Mme esası, memleketin içtimal! ha« Vat ıuîîda çok hayırlı ve büyük bir rol oy- h“şiır. khl fermanın çıkışından sonra, ceza sa- a Etleri de, ceza şekilleri de, ceza ev- de, ceza telâkkileri de değişmiştir. * d Paşanın ortaya koyduğu kanun- | “Can>, «mal», <Irz>» muhafazasını te- __"tml?k gayesini gütmüşlerdir. % &ncak bu sayededir ki, asırlarca pa- vılu,îj:inn, vezirlerin, _kaptan pa.şalarfn. n, kadıların, ağaların emirlerile İıt.mp kesilebilen mağdur biçareler, can- ân, ırzlarından ve mallarından &- Te labilmek imkânına kavuşabilmişler, Yahatça birer nefes alabilmişlerdir. © Bene o kaidelerin kuruluşu, veza- le%:rmak sa'âhiyetini, sade mahkeme- X'Ormiştir bir Maznunun, mahkemeye girme- AAA ba ç '“Elhakeme edilmeden ceza yemesi- ği Sân bırakmamak gayesi güdülmüş- *l!moakat maalesef, bütün gayretlere | ?v bu gBgaye, Cumhuriyet devrinden eĞ ahakkuk edememiştir. Çünkü, ce- hamy Mek salâhiyetini kaybeden ma- luan"fda bulunanlardan birçokları çıka- hqqi u_f_el'm:ına ve kanunlara rağmen, okumaktan vazgeçememiş- Ün>i htı.]i, "“na_tta. telâkkiler, ve cezalarla Ziqda & bittabi, hapishaneler de değişti, ar, cellâdlar, tomruklar, — «lâler- rlîu—’.lar. prangalar tarihe karıştı ve N Yerlerini, resmi devlet hapisha- Ş aldı_ ü Vabla haıde. simdi sıra, şu suâllerin ce- t ı"' Vermiye geliyor: h"'“a İ Nülep , T bi Bi înj kimın tarafından kuruldu? Han;., “Pishanecler nasıl idare olunurdu? R b| p K %kîq Neleri birer tecziye mahalli ol- ttarmak, ve birer terbiye mü- | â!“a © sekline sokmak fikri evvelâ ne S LA ! ğtı sue *imin tarafından ortaya atıldı? — ““Üerin çevabları arasında, içinde ZL y B İLA KT A Y A p ee Sadullah Büyük Reşid Paşa dersane açılan ilk 'Türk hapishanesini de bulacağız. Şimdi yıkılmak üzere bulunan F.In%u- mi hapishanece açılan bu dersanenin ilk hocası, Ali Şefik baba idi. «Baba» lâkabile anılan, ve memlekeîe almancadan türkçeye bir de kıymetlî 11._1- gat kitabı kazandıran bu mübarek ıhtîı- yar, ölnrünün birçok yıllarını, feleğin sillesini yemiş talihsiz mahkümlara ders vermekle geçirmiştir. Yukarıya yazdığım suallerin cevabl_a- rını vermiye girişmeden evvel, Ali.Şefık babanın başından geçen meşhur bir va- kıâyı anlatacağım: Şefik baba, içi azılı katiller, sabıkalı- lar, hırsızlar, dolandırıcılarla dolu olan | dersanesindeki bütün mahkümlara karşı bir baba alâkası, ve baba şefkati göstle- rirmiş. Dersanesindeki mahküm talebeler ara- sında bulunan Sadık isminde bir deli- kanlı, şiirde ve edebiyatta, Şefik baba- nın nazarı dikkatini celbedecek derece- de istidad gösteriyormuş. Basit bir münakaşa asabiyeti içinde, Abdülhamidin | Tesmi devlet hapishanesi nerede, | ; bir arkadaşını hafifçe yaralıyan, ve 8 2y 'hapse mahküm olan bu delikanlı, Şefik hocadan, diğer mahpusları kıskandıracak derecede şefkat ve himaye görüyormuş. Şefik hoca da, bir kaza kurbanı .şıydı- ğı bu gençte sezdiği geniş ve ümidbahş istidadın inkişafını temin için hiçbir gay- kaçınmıyormuş. mğînşe[kîtten şımaran delikanlı bir gün abaya: Şeîklşocarî! demiş, sizden büyük bir is- tirhamım var... Benim, yeryüzünde a- namdan başka kimseciğim yok. Halbuki, yatalak bir kadın olan anamın, buraya gelip te beni görebilmesi imkânsız. Va- kıâ arkadaşlarım, onu yardımsız bırak- mıyorlar. Fakat geçen gün, çok rahatsız olduğunu öğrendim. Hastalığının — ateşi tçinde mütemadiyen beni sayıklay:p_ du- ruyormuş. Eğer beni göremeden ölürse, gözü açık gidecek. Onu bu "fu"“înd?n mahrum bırakmak ta, bana ömrümün sdhuna kadar derd olacak! ——— Siz, benim hburaya nasıl girdiğimi b'..“î yorsunuz. Ahlâkım hakkında da, kâfi derecede fikir edinmişsinizdir. Eğer de- lâlet ve tekeffül ederseniz, bana birka.ç saat izin verebilirler. Benden fena bir maksad umarlar ve isterlerse, yanıma bir adam da katsınlar. Gidip anamı ya- rım saat görevim, eğer bu istirhamımı yerine getirirseniz, SİZe ömrüm oldukça minnet duyacağım! Ayni zartlanda da, ihtişar bir anayı gözü açık ölmekten, genç hir insani bedbaht olmaktan kur- tarmanın büyük sevabını. kazanacaksı- pız! i- Delikanlının bu —umulmadık teklifi, yumuşak yürekli hocayı uzun uzuün dü- şündürmüş. Mahkümun devam eden i8- rarı ve sözleri üzerine: — Bakalım! demiş... Hapishane nîü- dürile bir görüşeyim! Bir mahzur gör- mezse ne âlâ!.. — Ârkası vtar — Belediye memurlarına yardım cemiyeti kongresi Belediye memurlarına yardım cemiye - H senelik kongresini akdetmiştir. Kongrede penebi memleketlerde ve taşrada ölen me - muür nilelerine yapılacak yardım şekilleri müzakere edilmiştir. Bundan başka çocuğu olanlara da yardım yapılıp — yapılmaması hakkında etüd yapılmasına karar — veril - miştir. Erzurum Belediye Meclisi Ziya Şakire teşekkür ediyor Erzurumda intişar eden (Doğu) re- fikimizin son gelen nüshalarında, (Bir mışlır: Erzurum Belediye Meclisi, son içti- mamnda muharrir — arkadaşımız (Ziya Şakir) e, gazetemize tefrika ettiği «A - ziziye Tabyası» için, şehir namına te- şekkür etmeye karar vermiştir. Bizim memlekette, her türlü yar - dımdan uzak, çalışma şartları bozuk, kazançları mahdud olan muharrirler i- çin böyle manevi taltiflerin büyük kıy- meti vardır. Başka yerlerde, akademiler, muhar- tirler için bir gaye; ve her eser, o ga - yeye yükselten bir basamaktır. Bizde henüz böyle bir müessese ku- rulmamış olduğu için muharrir, efkâ- TI umumiyenin hislerine tercüman o - lan bu gibi nadir ve mânalı hareket - leri tabiatile, şükranla karşılayacak - tır. Zaten yazıcılığın manevi itminanı cihetini bertaraf edecek olursanız; çe - tin ve tahammül edilmesi güç bir fi - kir ameleliğinden başka bir şey olmı- Ü Üa a Ziya Şakir yan kısım kalır. Bu ise, hiç bir varlığı kendisine çekemiyecek kadar kuru, he- yecansız, ve şiirsizdir. Erzurum Belediye — Meclisinin son kararı, yazıcıya karşı belki memleketi- mizde ilk defa kariin alâka duygusu - nu ifade ediyor: Bir yazıcı için en bü - yük istinadgâh ve en büyük kazanç, bu dur. * Matbuat hayatımızda ilk defa gö - rülen bu şayanı dikkat hâdise, bizi iki şekilde memnun etti. Biri, ğgazetemizin en emekdar tefrika muharriri (Ziya Şa- kirt gibi çalışkan — bir arkadaşımızın takdir edilmesi; diğeri ve bundan da - ha mühimmi ise, bir Şehir Belediyesi - nin, kalem ve fikir sahibleri hakkında gösterdiği bu kıymetli takdir eseri... «Doğu» refikimizin, bu münasebet - le yazdiğı samimi yazılara tamamile iş- tirak etmekle beraber, Erzurum Bele - divesinin, matbuata karşı gösterdiği bu alâka ve nezakete, meslek namına te - şekkür ederiz. Otomobil kazaları Soför Mahmudun idaresindeki 3424 nu- maralı otobüs Beyoğlundan geçerken An - don iİsminde bir şahsın kullandığı motosik- letle çarpışmış, Andon Sol bacağından ya - ralanmıştır. * Unkapanında oturan 55 yaşlarında Ha- san Eminönünden geçerken şoför Cemilin i- daresindeki 2643 numaralı otomobilin sade- miesine maruz kalarak başından — tehlikeli snrette yaralanmıştır. Yaralı — Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmış şoför yakalanmış - fır. * Kasımpaşada oturan İdris köprü üs - tünde bir taraftan diğer tarafa geçerken 1832 numaralı otomobilin sademesine maruz kalarak vücudünün muhtelif yerlerinden ya- ralarmıştır. Firar eden şoför aranmaktadır. Yangınlar Üsküdarda Hayreddin mahallesinde Ha - tice İsminde bir kadının üç katlı ahşap evi e Cihangirde 22 numaralı apartımanın İ - kinci katında yangın çıkmış İse etrafa si - ravellerine meydan verilmeyerek söndürül- müştür. karar) başlığı altında şu fıkra yazıl - 'd İ Sıy'fı 7 İngiltere, İtalya ve Almanya ile anlaşabilir mi? Almanya ne istiyor? İtalya ne istiyor? Aşağıda okuyacağınız satırlar Fransanın çok tanınmış siyasi muhar- rirlerinden Saint - Brice tarafından yazılmıştır, tabü Fransız görüşünü ifade eder. | talya ve Almanya ile anlaşmak müm- kün müdür? Mistr Eden: — İngilterenin ve Fransanın istedikleri garantileri almadan evvel bunu düşün - mek faydasızdır, demişti. " Mistr Chamberlain: — «Anlaşmak için işe hasmın ne iste- diğini anlamekla başlamak lâzımdır,. Al-ı manya ne istiyor, İtalya ne istiyor? Gö- relim» düşüncesinde bulundu. * Roma iki şey istiyor, öyle iki şey ki esasen birbirine bağlıdır. 1 — Habeşistanda teessüs eden fiili va- ziyetin tanınması ve bu memlekette İtal- yan inkişafma imkân verilmesi, 2 — Akdenizde sükün ve huzura mü - teallik bazı teminat tesbit edilmesi. Aradaki zincir göze çarpacak derece - de meydandadır. Önce Süveyş kanalının Habeşistana giden yola hâkim olduğunu hatırlayınız. Sonra İtalyanın orada isyan- lar tertib etmek arzusunda bulunanlara İngilterenin müzaheret edebileceğinden korkması ihtimalini düşünebilirsiniz, Ve nihayet uzun zamana mütevakkıf inki - şafları temin edebilecek sermayenin an- cak Londradan bulunabileceği aşikârdır. Romanın bu yolda bir anlaşmıya mü - said davranmasının bir başka sebebi de vardır: / — İngiltere Cebelüttarığa, Maltaya ve Süveyşe hâkimdir. «Kâfi kuvvete malik olması şartile», iptidai maddelerden mah- rum ve ahalisini beslemekten âciz olan İtalyayı yarımadasında boğabilir. Bunun içindir ki yarım asır müddetle İngilterenin en sadık müttefiki olmuştu. Acaba tekrar eski hale gelebilir mi? İspanyol meselesi Habeşistan hareketi aşılması imkânsız bir mânia değildir, -hele Cemiyeti Ak - vam mMmeselesi bir kenara konulunca, Fil- hakık » İngiltere bu memleketi daha 1885 yılında İtalyanlara teklif etmişti. İspanyol buhranı, eğer İtalyanlar Ak - denizin garb havzasında yeni mevkiler elde etmek nivetinde bulunsalardı anlaş- ma yolunda daha ciddi bir kaya teşkil e- debilirdi. Fakat böyle bir niyetleri var mıdır? Sardonyaya, Sicilyaya malik olduk - fan sonra temenni edebilecekleri bütün stratejik mevkileri ellerinde bulundur « muş sayılmazlar mı? Bu süal bizi bir başka muadeleye götürür: ; — İtalyanın şimali Afrikada, başka topraklarda, bilhassa Tunusta acaba elân gözü var mıdır? 1935 kânunusani muahedesi ile mu « vakkaten hudud harici çıkarılmış olan bu iştiha ancak Fransa büyük bir zâfa düştüğü zaman canlanabilir. Alman talebleri Almanyanın is'af edilmesi İtalyanınki- lerden güç talebleri vardır. LA Saint - Brice Evvelâ vasati Avrupada milliyet pren- sibini Alman ittihadı lehine kullanmak hakkını taleh ediyor. Bundan da ÂAvrupa müvazenesinin sarsılması, ve son kurba- nı İtalya olmıyacak olan bir hâkimiyet doğması ihtimalleri ortaya çıkıyor. Eğer Almanyanın bu talebi is'af edilirse İtal- ya tehlikeyi âcaba daha iyi anlıyabilir mi? < Sömürgelerin iadesi Almanlar üstelik eski sömürgelerini de istiyorlar. İngiliz matbuatında yapılmış olan geniş mikyasta bir fikir araştırma hâreketi gösterdi ki bir çok İngilizler bu fiata sulhun temin edilebilmesi şartile Alman talebini kabul etmek arzusundan uzak değillerdir. Buna mukabil, toprak statüsünü bozmadan ÂAlman menfaatle - rini koruyacak bir kombinezon buluna- bileceğini düşünenler de vardır. Her iki sistem de vaziyetin en objek « tif bir şekilde tahlili esnasında dahi göze önüne alınması icab eden ayni kayaya çarpıyor: Hiç bir zaman memnun olını- yan, her zaman fazlasını istiyen Alınan karakterinin bu herkesçe malüm olan hu« süsiyetine işaret etmek istiyorum. Bu sonuncu kayda karşı: — #Almanyanın zorla aldığı veya Âl- manyaya homurdanarak verilmiş müsaa- deler tecrübelerinin yapılmış olmasına mukabil ciddi ve açık kalbli bir alış ve- riş pazarlığının ender olarak yapıldığını» iddia edecek olanlar çıkacaktır. Mistr Chamberlain acaba bu usülü mü tocrübte etmek istiyor? Bu takdirde hatırlıyalım ki bu şekilde bir ameliye kuvvetli bir Fransanın vü - cudüne bağlıdır. Trakyalı Bir göçmenin Acıklı hali Trakya göçmenlerinden —Hasan hâdiseyi anlatıyor: L Hani tedavi ve ilâç ücreti?.» oğlu Hasan bize yazdığı mektubda şu acıklı — Geçenlerde köyden kasabaya gider- | ken önüme bir kaç kişi çıktı, yanımdaki kadını almak İstediler, benim mümanaü- timı görünce üzerime çullandılar. Bir hayli dövdüler, başımı yardılar ve sıvışıp gittiler. Ben yaralı bir halde kasabaya gittim, kaymakam beni bir müzekkere ile ispansere gönderdi. Hükümet doktorunu dispanserde bulamadım. Yaram gittikçe fena bir şekilde tesirini göstermeğe baş- ladı, tahammül edemedim, hükümet dok- torunun evine gilttim, müzekkereyi gös- tererek tedavimi istedim, doktor yaramı yıkadı, temizledi, ilâçladı ve sardı. Git- mek istediğim zaman da: «Nereye, dedi, A SN Ben elimdeki müzekkereyi — gösterdim, parasız olduğumu, soyulduğumu söyle - dim, fakat dinletemedim. Doktor garanti İstedi. Soğukta, yağmurda fena vaziyette kaldım, ne yapacağımı şaşırdım. Verdi- Bim garantiyi bana gene devlet vermişti, henüz belini doğrultamamış bir göçmene bu muamele yapılır mi?» Bu garlp hâtiseyi yalnız hem de hafir- leterek yazmakla iktifa ediyoruz. Zavallı göçmenin mektubu sarih adresile beraber nezdimizde mahfuz bulunmaktadır. Sıh- hiye Bakanlığının ve Trakya umumi mü: fettişliğinin nazarı dikkatin! celbederiz. Okuyucularımızın sorgularına cevablarımız Ankarada K. Tungut'a: — Mektubunuz müsbet ve sarih değil- dir. Daha açık, isim ve makam tasrih e- derek yazınız.