1 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

d Ha NN? LA ei Li £ AAA ASA B _—w * İ V| || Ç Bınları bil Hâdiseler Karşısında î İLKBAHAR dan, güllerden, bülbüllerden bahseden bir yazı yazacağım.. Kapı açıldı. Arkadaşlardan biri içeri girdi: — Yahu dondum.. Ne soğuk, ne so « ğuk: Bir başka arkadaş zili çaldı, gelen ha- demeye bağırdı: — Kaloriferi yakmadınız mı nedir, do- nuyoöruz. ' Arkadaşlardan biri telefonu açtı: — Neresj orası, kömür deposu mu?.. Evet, evet, ben telefon ediyorum. Bizim evde kömür bitmiş, bir ton daha gönde - rih! Yerine oturdu; konuşmıya başladılar. —Canım şu kapıyı da hep açık bira - kırlar. — Kar gene başladı. — Hem de müdhiş yağıyor. Bu gidişle yarına kadar her tarafı kapıyacak. — Muhabir mektublarma göre her ta- rafta kar var, soğuk müdhişmiş.. — Ne karanlık hava; içime sıkıntı ve- riyor. — Şu rasadhaneye bir telefon edelim.. Yarın nasıl olacak. — Ben ettim. — Ne dediler? — Kar daha devam edecekmiş.. atbaadayım.. İlkbaharın ilk gü-| nünde şöyle çiçeklerden, kuşlar- — Termometreye bir baksana?.. — Sıfır. — Tevekkeli değil.. Sıcak bir ıihlamur filân olsa da içimiz ısımsa.. — Dün senin bayana rastgeldim. — Evet, evet bir kürk manto bakmıya çıkmıştı. ; — Yeni şoson almışsın öyle mi? — Çok lâzımdı. — Ben bugün yün fanilâ giydim.. Şim- diye kadar hiç yapmadığım şey.. Onların söylediklerine artık kulak yer- medim. Kendi kendime: — Hele şu yazımı bir bitireyim! Dedim. Kalemi elime aldım. Parmak - larım donmuş... Kalemi bir türlü tuta - madım. Gördüler: — Ne o, yazı mı yazacaksın? — Evet, «İlkbahar» serlevhalı bir ya - zıya başladım. Şöyle bahardan, çiçekten, gülden, papatyadan, dekolte entarilerle sokaklara dökülmüş genç kızlardan bah- sedeceğim, Bugün ilkbahar geldi.. Böyle bir yazinın tam günü değil mi? Arkadaşlarım yüzüme baktılar, ve kahkahayia güldüler.. Onların bu haline çok kızdım. Bu yüzden de yazacağım şey- lerin hepsini unuttum. Şunu merak ediyorum: Acaba bana neye güldüler?.. Ben gülünecek bir şey söylememiştim ki!.. İsmet Hulüsi iyor mu İdiniz? — 14 senedenberi cereyan eden şatranç müsabakası Amerikanın Portland şehrinde Jturan Mister Wal- ter ile Montebello şehrinde — oturan kardeşi Jorj ara- sıtda on dört se- redenberi bir şatranç müsabakası yapıl- maktadır. İki kardeş, bu oyunu mühabe- re yolile oynadıkları için oyun bu kadlar mzamıştır. İki taraf şimdiye kadar birer ayun kazanmışlar ve barebere kalmışlar- dir. Üçüncü maça henüz yeni başlan- Maştır. . * Dünya milletlerini temsi! eden bütün bayraklar yedi renkterdir Dünya milletle- rini İemsil eden bayraklarda, topu topu kaç renk kul- lanılır, bilir misi- niz? Tamam yedi rerik. En fazla kul- .lanılan renk kırmızıdır. Bu renk (54) Dünyanın en kıymetli incili hangisidir ? Dünyanın en kıymetli — olarak tanınan İncili A- merikan âyan meclisinin kütüb- hanesinde — bulu- nan kitabdır. Bu kitabı, matbaa hu- rufatının — mücidi Ş Gütenberg basmıştır. Bu İncilin tab'ına / Xx“ /!//, — — -- —— S Ş (1453) senesinde başlanmış ve iki cildi iszi senede tamamlanmıştır. Filvaki Gü- tenberg tarafından basılmış olduğu bili- nen daha (259) İncil varsa da bunların izi kaybedilmiş ve çoğu da ziyaa uğramış- tır. milletin bayrağında mevcuddur. İkinei dereceyi beyaz renk almaktadır. (51) de- fa ile. Bayrakları tek renkli olarak iki memleket vardır: Fas ve Zengibar. Bayrağı tam murabba şekilde olan da bir memlekettir ki bu da Annamdır. Bayrakları tek renkleri amudi olarak tanzim edilmiş memleketler (37) dir: —— Zorla saadet de Olmaz! Bayan Cavideye: Kızım; Mektubunu dikkatle okudum. E- ğer senin yazdıklarının altında, ba- banın ilâve ettiği satırlar bulunma- saydı. «— Bakalım? Diyecektim, anlat - tıkların doğru mu? Acaba, şikâyet ettiğin erkeği de dinlesem, o da ken- disini senin kadar haklı gösteremez mi? Fakat babanın bu mektubu, hiç bir tarafını tekzibe, tashihe, tavziha lü- zum görmeden bana elile gönderme- sini bir şahadet addediyorum. Ve şikâyetlerinin hakikate tama- men uvyduğunu kabul etmek mecbu- riyetinde bulunuyorum. : Bu takdirde, hislerimin muhalefe- tine rağimen, dinliyeceğim, ve sana, verdiğin ayrdlış kararının isabetli olduğunu söyliyeceğim, Eğer yuvanızın tadını kaçıran ye- gâne sebeb; kaynanan olsaydı- — Kızım... Arada bir çocuk var, Dişini sık, yuvanı yıkma, derdim. Fakat mektubundan anlıyorum ki, |— Ara yerden kaynana heyulasını ta « mamen kaldırabilecek bir çare bu - lunsa bile, senin' kocana karşı besle- diğin duygular, mes'ud olmanıza ma- nidir. ; Vakıâ kurulmuş bir yuvanın da - Bılması. ürkütücü bir felâkettir. Fa- kat birbirlerinden nefret eden, bir- birlerile anlaşmalarına imkân kal - mamuış bulunan iki insanın istemiye istemiye bir arada yaşamaları, ayrıl- malarından daha büyük bir felâket- ler doğurabilir. Sonra sen, sokakta kalıp sefalete yuvarlanmak tehlikesile de karşı karşıya bulunan bir kadın değilsin. Binaenaleyh, hakaret görmeyi, da- yak vemeyi bile göze alarak bir er- keğin tahtı nikâhında yaşamıya hiç bir mecburiyetin yok. Mademki henüz, mes'ud bir izdi- vac yapabilecek kadar'genç ve gü - zelsin, mademki babanın gölgesi, se- vi, ruhuna yabancı kalan hoyrat bir erkeğin himayesine muhtac olmak- tan kurtaracak derecede geniştir, ömrünün en güzel yıllarını niçin zehirliyeceksin? Zorla güzellik gibi, zorla saadet de olmaz kızım! KADINI İki şık Elbise modeli Solda: Öğleden sonra elbisesi, önü bol, yakasında iki gül var. Sağda: Sentürsüz, sade; yünlü rob, bu biçim kaiçaları ince gösterir. Robdöşambr ve pijama Sağda — Kenarlarına koyu renk ipek- liden dilimler geçirilmiş orijinal bir pi- jama, a Solda — Çiçekli kumaştan Tob İö şambr. .- ü - h l ürk inosçuluğunuı!' bugünkü vaziyeti — | # *« * | Merinos bizde henüz kâfi derecede yetiştirilmiş değildir. Fakat hü* kümet bu iş için verimli bir faaliyete geçmiştir. Tatbik edilmekte | programa göre Bursadan Çanakkaleye Rkadar olan saha (llcl'l'"J bölgesi) olarak ayrılmıştır. e Yazan: Tarımman Bir Merinos Geçenlerde Atatürkün uğurlu eli ile işletmeye açılan Merinos fabrikası, şüb- he yok ki mükemmel bir endüstri eseri- dir. Dört milyon lira harcanarak meyda- na getirilen bu fabrika, yılda 3 milyon kilo kadar yün işliyerek, bugünkü ihti- yacımızın 96 85 inden fazlasını karşılıya- bilecektir. Fakat, bizi övündüren nokta, sadeca bu çapta, bir eserin kurulması muvaffakiyeti değildir. Onu asıl değer- lendiren cihet,:Türkiyenin yarınki ikti- sadiyatında oynıyacağı önemli roldür. Eğer Merinos fabrikasının kuruluşun- da, yalnız işçiliği tasarruf etmek, yani dokuma sanayiimizin ihtiyacı olan yün ip'liği, dışarıda hazırlatmayıp ta, yurdda Türk işçisine hazırlatmak gayesi güdül- sevdi, bundan kazanacağımız çok bir şey tutmazdı. Belki bu yüzden fazla verdiği- miz milyonu önlerdik ama,, yünü dışarı- dan getirterek burada işlemek, mem'e- ket iktısadiyatında beklenilen değişikli- ği göstermezdi. Nihayet 6-7 bin nüfusu geçindirecek bir iş artımı, göze batacak belli başlı fark olurdu. Asıl mesele, yünlü dokuma sanayii - mizin ihtiyacmı tamamen içeriden temin etmek, hattâ bu malı dışarı satmaktadır. Ancak bu takdirde başarılan iş, milli prensiplere uygun düşecekti. Fakat Me- Tinos fabrikasının tasarlandığı günlerde köyunculuğumuzun bu ihtiyacı karşılı- yabilmek durumundan uzak bulunuşu, meseleyi değiştirmişti: Türkiye koyun ırklarınm hiçbiri, bir (kamgarn) fabri- kasının istediği yünü veremiyordu. Bi- naenaleyh: A « Ya, fabrikadan vazgeçe- rek, milyonla lira verip yünlü dokuma sanayiinin ihtiyacını dışarıdan getirt- meve devam etmek, B - Ya, fabrikayı ktrup sadece yünü idhal ederek burada işlemek ve böylelikle hiç olmazsa işçili- Bi tasarruf etmek, C - Yahud da, fabrika ile birlikte, Türkiye koyunculuğunu da bu işi cevablandıracak bir hale eriştir- mek lâzım geliyordu. Cumhuriyetin — becerikli — büyükleri, Türkiyenin böyle bir dava karşısındaki durumunu adamakıllı ünceliyerek, işi mutlaka üçüncü şekilde halletmek kara- rını verdiler ve Merinos fabrikasının te- mel taşı atılırken, Merinos koyunlarının yetiştirilmesi işine de hız verdiler. İşte Merinos fabrikasının asıl değeri, böyle iki başlı bir gayeye dayanmış ol- sürüsü Nâ masındadır; yani bu fabrika yamızı'w lü endüstrimizin ihtiyacını dahıldîw ederek, milli servetimizin harice sına sed çekmekle kalmıyor, ayni manda Türkiye koyunculuğunun d:w’ zançlı bir istikamete yönelmesini *” etmiş oluyor. Ka y vi Başvekil Celâl Bayarın nutukla yöfi söylediği gibi, Merinos bizde henüZ * , derecede yetiştirilmiş değildir. Bu iti gö la fabrika ihtiyacını şimdilik dışa” & getirtecektir. Fakat bu tarzı, tabif YtÜy lamak lâzımdır. Çünkü, Merinos Ye'îâ rilmesi işi, bir fabrika kurulması işi 'FF olamaz. Birincisinde eserin meydani * kışı pâra ve emeğe; ikincisinde nür ve tabiate bağlıdır. Bununla berabef kar kümetin Merinos programı şimdiy* ya. dar yüz ağartacak bir düzen içindf 1&. rümüştür ve işi ellerine alanlar böy” e yürütmekte' de berdevamdırlar. B fabrika tarafında Merinosçuluğun — pa vaffak eserlerini göreceğimiz günler © üzekta değildir. j Bu vesileyle — Merinosçuluğumüu d’ bir nebze bahsetmeyi faydalı bül Merinasçuluğumuz ne halde? Bnnü_i,_ tün şümuliyle anlatmaya şübhesiz BU “» tun elvermez. Fakat şöyle bir pano: j sını çizmek te okuyuculara kâfi gfı'l L tir. ? Tatbik edilmekte olan programâ g)ı, Bursadan Çanakkaleye kadar olan pi (Merinos bölgesi) olarak ayrılmışti” yö ralarım ötedenberi yetiştirdiği KOŞ cinsi bildiğimiz Kıvırcıktı. Bu mıntâ 4 daki yüz binlerce koyunu yok edip !_Eü? rine Merinos cinsini koyuvermek $“ g siz bir hayaldir. Böyle bir şey farfi yi hal - mümkün olsa bile, dışarıdan B* p lecek yabancı bir 1ırkın memleketîmygıı iklim, mer'a. bakım, şu ve bü husuğîg lerine kaynaşması imkânı yoktur. * , Merinos yetiştiren her memleketı kendi yerli ırklarını ıslah etmek !:ndg— kullanarak mahalli tipler yara nap Bövlece Almanların Alman Meri Macarların Macar Merinosu — met inödt geldiği gibi bizim de bir Türk Mef” gp meydana getirmemiz lâzım gelmişti yöt' naenaleyh, ayırdığımız bölgenin k"'yj larını tedricen Merinosa çe K, (Devumı 10 uncu sayfddü_İ/? Bacaksızın maskaralıkları : Babaya yardımj ; — — — —e e - — —— — İ W aleyh, gerek köylü taraflarında, © F | ” |

Bu sayıdan diğer sayfalar: