#YT y — A—ğe T UŞ “oğullarının adının başına «babasır mana- “gına gelen Ebü kelimesini ilâve ederek “terlerdi.Bilhassa gurubdan sonra dükkân- “mak için talebler daha ziyade çaoğalırdı. Öve sağ elile ik: fincanı birbirine vurarak “dolaşırdı. Belinde fincan koymak için sa- 12 %vfu SÖN POSTA *Son Posta,, nıin © — Hey, Ebü Emin, bir fincan kahve ver!, Ebü Emin Eminin babası demektir. A- rablarda bu âdettir. Birbirlerini büyük çağırırlar. Berut caddelerinde yürürken müşterileri, Ebü Emini çağırır, kahve is- lar kapanmadan evvel yorgunluk çıkar- Ebü Emin kırk, kırk beş yaşlarında bir adamdı. Sol elinde kahve ibriğini tutar rı bakırdan yapılmış kemer #bağlı bu'u- nurdu. Daha uzaktan, fincanlarının şakir« tısından müşterileri onu tanır ve: — İşte .Ebü Emin geliyor! derlerdi.. Bir akşam, deniz kenarında bir gazino« da oturmuş şarab içiyorduk. Onun sokak- tan geçtliğini görünce yanımıza çağırdık ve kahve istedik. Bir sandalyeye otutup fincanlarını çıkardı ve ibrikten kahve dö- kerek bizc dağıtmağa başladı. Sıra bara geldiği vakit, önümdeki ka- dehe elini uzattı ve: — Müsaade ederseniz! diyerek kadehi Aağzına gölürüp yuvarladı.. — Kimin sıhhatine içiyorsun? - Sualime cevab vermedi. Omuzlarını silkti ve fesini arkaya iterek kafasını ka- | şıdı. Saçiarı karmakarışıktı. Günlerce ta- ranmamışa besaziyordu. Ben onun cevab vermesini beklerken arkasında yalınayak, çul bir elbise giy- miş bir erkek çocuğu göründü. Ebü E- min onu kollarile sararak kucakladı. O zaman hepimiz birden sorduk: — Bu çocuk kim? Önümdeki kadehi ikinci defa alarak dudaklarına götürdü ve: — Oğlum! d'ye cevab verdi. — Oğlun mu? Senin karın var mı? — Karım mı?., Vardı.. dün beni bırakıp kaçtı. İşte dünya bu.. bu dünya böyle.. ve kadınlar ben!vı gibi erkeklere böyle ya- parlar.. ben deliyim. — Estağfuruliah, yâ Ebü Emin!. Ne ol- du? Emin bu mu? Çenesini oyrattı. Ve eğilip çocuğunun alrından öperek: —— Evet, Emin bu! dedi. Sonra kadehte kalan şarabı oğluna u- Zzatıp içirdi. Bunu görünce: — Ön vaşındaki çocuğu içkiye mi alış- tiriyorsun?, dive atıldim. | — Babası gibi onun da derdierini unut« ması İâzım.. siz, hepiniz. derdlerinizi u- nutmak için bunu içmiyor musunuz? O- nun da kederi var.. onun da derdi büyük., annesi onu bıraktı. Bundan büyük derd mi olur? Dün gece mütemadiyen ağladı ve elini kanatıncaya kadar duvara vur- du. Yalnız kalmaktan korkuyor.. bunun için bu gece onu yanıma aldım; ve oradan D E Ebu Emin 40-45 oyor: Hergün öğleyin beraber içiyoruz. E- minin annesi hınzır ve mel'un bir kadın... Katı yürekli karı!, Benim kusuruma bak- muyacaklı; çünkü sarhoştum; ve kendimi bilmiyordum. Beni o halde görmeğe alış« mişti. Bir tokata bile tahammül etmedi. Daha ilk vuruşta kaçtı; ama ben de onu sebebsiz dövmeğe kalkışmıştım. Sebebsiz de denmez ya.. gece yarısından sonra ya- lamasını söyledim. Kalkmak istemedi. Dövdüm.. kaçtı. Zannediyorum, ki o ge- ceyi komşularda geçirdi.. sabahleyin gelir diye ümid ettim ama gelmedi.. — Önu âramadın mi? — Ben mi? Allah göstermesin.. istediği vakit dönsün, Ona ehemmiyet vermem ben; onu düşünmem de.. istediğini yap- sın, bana ne?.. Onu sevmiyorum ki.. — Karını sevmiyor musun? — Bütün kadınları da sevmem.. dün- yada Eminderni başkasını sevmiyorum.. kadın.. kadınlar.. Berut kadınlarla dolu.. istediğim vakit karı mı bulamam?, Dolu.. fakat Em'nin annesi evde kalmalıydı; oğ- luyla uğraşmalıydı; onu büyütmeliydi. | <- Bundan böyle artık çocuğum geceleri, a- yazda, yağmurda, rüzgârda arkamdan gelecek.. zavallıcık!, Kaderi bu!. Babası da bu hayata küçükten başlamıştı.. 0 da alışır.. ben sokaklarda buyudum Hamal- taktan kBalkmasını ve bana yemek hazır- | Arabçadan çeviren: Faik Bercmen yaşlarında bir adamdı. lık yaptırı, eskicilik yaptım.. her şey yaptım.. nihavet şu ibriğe kadar geldim. Dünya.. ışte dünya budur! Ve Eminin an- nesi şimdi nerededir, bilmiyorum. — Güzel midir karın? — Kıskanıp kıskanmadığımı mı anla- mak istiyorsunuz? Ha! ha!. Size söyledim ya, onu sevmivorum. Dünyada hiçbir ka- | dını sevmivorum.. sevmek nedir? Sevmek bizim ıçin değildir. Sevmek, parası, oto- inobili, köşkü, bahçesi, hizmetçisi, güzel esvabları olanıar içindir. Sevgi bize göre mi ki!.. Ebü Emin, böyle söyliyerek kafasını salladı ve oğlunu tekrar kucakladı. Sonra çocuğunun göğsünü kapadı ve fincanları- nı masanın üstünden toplıyarak yıkadı.. Tekrar vola koyuldu; fincan şakırtila- |rı kulağımıza şimdi pek uzaktan geliyor- du. YARINKİ NUSHAMIZDA: Fakir delikanlı Yazan: Peride Celâl # g gimağerfk | Gernmd » Taşova tütün [ıyw sı açıldı Erbaa (Hususi) — Taşovada tütün piya- sası başlamıştır. İlk mahsulü İnhisarla İda- resi almıştır. Bu yıl Taşova tütünleri pek ne- ' fistir. Piyasanın hararetli olacağı umulmak- tadiır. .pıı.ııııııııoo-—ı L n keser. İcabında günd oraya arkamdar sürüklüyorum.. o da be- nim gibi içki içiyor; fakat sarhoöş olmu- L Baş, diş, nezle, grip, romatizma va bütün agrılarınızı dernal & üç kaşs alınabiir. Zıraaî kongresi raporlar Ankaraya gönderildi İçin hazırlanan Mart ortelarında Ankarada topıanacal: olan Büyük Ziraat Kongresi 1ıçin Ticaret ve Sanayi Odası, — Ticaret ve Zehire — borsasi, Türkofls ve Milli Sanayi Birliği, hazırladık- |lazı raporları Vekâlete göndereceklerdir. Raporlar, tütün, pamuk, — patates, deri, konserve, kontrplâk, zahire vesaire gibi bel- 11 başlı istihsalât ve imalât fasıllarını ihtiva etmektedir. Alâkadarlar, yerli tohumlardan istihsal olunan pamukların kısa elyaflı ve sert ol - duğfunu, son zamanlarda yetiştirilen Ameri- kan Klevland pamuklarının uzun elyaflı ve yumuşak olmakla beraber, istihsalâtın 20.000 balyayı aşmadığını, bu mikdarın ise ihtiya- c karşılamaktân çok uzak olduğunu söy - lemektedirler. Bu mütaleada — bulunanlar, Klevland ve Akala pamuk tohumları ekimi- nin umumileşmesinin çok şavanı — temenni olduğunu da iİlâve etmekteditler. Konservenin maliyetinin son zamanlarda yükseldiği, sebzenin nisbet kabul etmiyecek Bı, bazı yeni pazarlar tedaritinin bazı se - beblerden akim kaldığı, halkin konserveden mahtelif sebeblerle el çektiği ve istihlâkin de azaldığı söylenmektedir. Raporlarda bütün bu cihetlerle ele alı - nan diğer her mevzu üzerinde de esaslı bir çok noktaların ve temennilerin zikredildiği de anlaşılmaktadır. Deri f.brikaları hakkındaki ; tedkikat Deri fabrikalarında tedkikat yapmakta olan Sanayi müfettişleri Abdülhafiz ve Fu - ad, tedkik ve fabrikalarla temaslarına de- vam etmektedirler. Şimdiye kadar yapılan tedkik ve tahki - katın, deri fabrikalarının muamele vergi - sinden kurtulmak üzere küçüldükleri yolun- daki iddiayı teyid eder bir seyirde — geçtiği anlaşılmaktadır. Müfettişler raporlarını verdikten sonra, İktısad Vekâleti, bu hususta icab eden ted- birleri alacaktır. İş cedveli vermiyen müesseselere son ihtar Teşviki Sanayi kanunundan istifade e - |den müesseseler Teşviki Sanayl kanununun muaddel) 30 ve 36 incı maddeleri muclbince yılın ilk İki ayı içinde iş cedveli vermeğe mec |burdurlar. Bu müddet dün akşam bitmiş - tir. Bu Mmecbüriyete tabi müesseselerden iş ' cedvellerini vermeyenlere İktısad Vekâletin- | ce yeniden iki ay mühlet verilerek ihtarda mi 3 sene müddetıç geri alınacaktır. Dörtyol port:kalları Almanyada makbule geçti Payas (Husüsi) — Almanyaya Dörtyol ve tin Almanyadan gönderdiği bir mektubdan anlaşılmaktadır. Bu mallarda çürük de çök cu da, tacirlere, memmriuniyetini bildirmiştir. Hududda, 14 bin liraya yapılacak olan bir hudud binasının temell atılmıştır. Gümrük memurları için yapılacak binaya harizandan sonra başlanacağı anlaşılmaktadır. Bursada tütün piyasıs Bursaniın 937 tütün rekoltesi üç büuçuk bir derecede pahalılaştığı, ihracatın azaldı - | bulunulacaktır. Eğer bu müddet zarfında da | bu vecibeyi yapmazlarsa muafiyetleri aza - | Payastan giden portakalların en fazla rağ- | bet gördüğü, portakalları satın alan şirke- | az çiktığı için, Payastan mal alan koömisyon- | milyon tahmin edilmektedir. mtw sene çok nefis olmakla beraber M flat düşkünlüğü çiltçileri endişeye ğinden alıcıları memnun etmek için gi ! tütünlerine çok yüksek İşçilik vermek F buriyetinde kalmışlardır. Bszı tütün —mütehassıslarının Mr ; h" göre bu sene tütüncülerin tütünlerin? " miş oldukları işçilik o kadar yüı:sıırur Kt lw malât yapmağa lüzüm yoktur diyorlar M Amerikan geri tabakonun Samsun M tüörü Layis Bursaya gidip bizzat tü ğ muayene etmiş ve 60-70 kuruş ammdl baysaya başlamıştır. W af İ İstanbul Borsası kapamli| | » (iatları 28 2-1938 ilîıl _/r. _ ÇEKLER ’î ç | Açılış — Kapatli| | - (| Londra 630, 630. ' 'h Nev-York 07653 0706? | İti Paris 24,386 — 24387 | Vi Milâne 18.1426 — 161380 | k Brüksel 4.6915 4.6”'. "'—_- hh Atina 86. 1460 — 86.T46) v Cenevrü S 4Z Sı“'. if_ H Bofya 63 4020 — 63020 | |i Amstardam 1,4233 14239 İ Prag 22,6 582 — 22.6680 | İ Viyana 4.2U63 4306 | | Maürid 12.3510 — 12 SölÜ Beriin 1,9686 — 1.v68) Vurşora 4.195 4196 Budapeşte 35815 — syölü Bükreş 106.19 — 106 17 Belgrad $4 2857 — MA udöİ Yokohama 2.7468 — 2. 7160 Moskota 24 1z 4 ü Stokholm BU7 — Suöl0 ı ESHAM —— ı Açılış — Kapaaiğ - Anadolu gm. & GÜ z peşin SK — A. Şrm. ©$ GÜ vadelil — — Ka Bomonti - Nektar -- - Aslan çimento v N Merkez bankasi 100 100 | İş Bankası w25 — ' Telefon 7T0 — İttihat ve Değir, 12 7ü — Şark Değirmeni 106 — j , Terkos : 7 " LA | İSTİKRAZLAR Açılış Kapasıt | | -Türk borcu I peşin - -— » » İ vadec$ 19 25 19 ğ0 ğ » ». 11 vade hai _/H TAHVİLÂT | A B Açılış — Kapaaiş Anadolu I pe, -i Ka » 1 vadeli — KS » ll pe. - dağ » 11 va. ge ni Anadolu mü. peşin Haa - PARALAR jj Alış Salıj 1 Türk altını - öai 1 Banknot Os. B. - - . | « Son Pcsta,,ı:m edebi romanı: 78 Bir Genc Kızın Romam —. Senin yabalıci insanların arasında, ya- - bancı bir evde yaşadığını tasavyur e- derken kendi kendime ne kadar üzül- düğümü ve ıztırap çektiğimi bilmiş ol- san beni çoktan affederdin; fakat artık bu üzüntülerin sonu geldi... Aramızda caşılmaz dağlar gibi uzanan bu. küçük arnlaşamamazlık tamamile zail oldu, ar- — ftik bundan sonra mes'üd ve neş'eli gün- f " I | ler yaşayacağız değil mi küçük, Sel - mam benim? Gelecek günleri düşü - — nürken kalbim yerinden fırlıyacakmış gibi çarpıyor, beynimin içi helecanla "_; titriyor- Seninle beraber yaşamak, be- raber çalışmak ve her zaman beraber olmak ümidi benliğimi altüst eden bir — heyecan yaratıyor. Küçük elini dlimin içerisine bırak Selma ve hayat yolunda bundan sonra birbirimize bağlı olarak yürüyelim.» Akşam ağdir ağır alçalmış, denizin yüzü kurşunileşmişti. Tâ uzakta, bulut- ların arasından sızan güneşin son ışık- la"ı evîeırin ve. aqaçların uzerınde yer * Muazzez Tahsin Berkand Selma elindeki kâğıdın son satırını okuduktan sonra balkonun açık kapısı- na dayanmış, saçlarını rüzgâra bırak- ımış, aralık. kirpikleri arasından batan güne bakıyordu. Göğsünün üstünü sı- kan kuvvetli bir yumruk nefesini tıkı- yor, omuzları ağır bir yük altında kal- miş gibi eğiliyordu. Vücudünün kuvvetsiz ve iradesiz bir külce haline geldiğini ve ayakta dura- cak takati kalmadığını anlayınca, yavaş yavaş kendisini balkonun taşları üze- rime bıraklı ve gözlerini kapadı. Bey- ninin içinde bir ateş yanıyor, başı kav- rüluyor, şakakları çatlıyacakmış gibi kıvvetle âtıyordu. O kadar yorgundu-ki düşüncelerine kot'i bir yol veremiyordu. Yalnız kar- şısında bir düzüye başka başka sahneler canlanıyor ve bu sahneler birbirlerine eklenerek İstanbula geldiği gündenberi Fuada aid gördüğü ve öğrendiği her şey gözünün karşısında bir sinema şeri- di- gibi. donüvordu. Bu tılmde. Fuadm anınc vîâ,fı_'w!_“'_._,. giyinmiş, ince, uzun boylu bir kadın | vardı: — Kütübhanede güzel cildli bir kitabı ona gösterirken dudaklarının tatlı te- bessümü.. — Yürürken, gayet samimi ve can- dan gelen bir yakınlıkla onun kolunu tutarak kadına doğru sokulması., — Sen gazetelerini alacak mısın? diye sorarken bile gözlerindeki alâka.. — Yanyana oturup birbirlerine sev- gile balzarak konseri dinlemeleri.. — Kadının düşürdüğü çantasını yer- den alırken gösterdiği tehalük., — Fuadın yakasındaki lekeyi kadı- niın kendi mendilile silmeğe çalışması.. — Alacakları resimli bir mecmuaya bakmak için eğilen madamın, Fuadın elint tutarak, «Burasını tanıdın mı?» diye sormasi.. Veilhasıl en küçük teferrüatına kadar bütün hatıraları halka halka bir zincir gibi birbirine bağlanarak Selmanın gö- zünün önünden geçiyordu. Birdenbire, harici bir tesir altında sarsılarak gözlerini açtı. Deniz, gece- nin karanlığına karışmış, uzak meş'a- 'leler sönmüş, hafif bir yağmur yağma- ğa başlamıetı « Komşulardan birinde çığırtkan bir rıdyodn hafif, şakrak bir hava çalımyordu. e P: Kt b deşmiş gibi, öfkeli bir sesle kendi ken- disine tekrarladı: — O kadınla beraberken bana mek- tublar yazarak beni sevdiğini söyle- metten utanmadığı yetmiyormuş gibi şimdi do «Ben komedyacı ve sahte bir insen değilim» demek cesaretini ve küstahlığını gösteriyor ve buna beni İ- nandırmağa çalışıyor. Eğer cidden dü- rüst bir adam olsaydı bu mektubda ba- na'o kadından bahseder ve aralarında- ki münasebetin kesildiğini söylemez mivdi? Bir de benim onu sevdiğimi ile- ri sürerek beni bu tesir altında bırak- maftç istiyor. Bu da alçakca düşünül-|* miiş baska bir manevra... Hayır, onu sevmiyorum.. o yalan sövlüyor.. hiç, hiç sevmiyorum onu.. bilâkis içimde onun için sonsuz bir nef- ret yaşıyor ve hergün biraz daha artan hu nefret beni ona karşı korumağa kâfi gelecektir. Hayır onu affetmiyeceğim, ona karşsı mağlüb olmıyacağım, Hayır, yüz bin kere hayır.. kendimi, başka bir kadını seven alçak bir adamın elinde o- yuncak yapmıyacağım- Ve gözlerinin iki tarafından sızan yaş'arı elile silerek Fuadın mektubunu parça parça rüzgâra ve yağmura serpti. & Aradan günler geçti... Selma düşün- ; men-ek ve hatırlamnmak içın kend.si— ve haşka her şeyi ihmal etmişti. la karsılaşmak ihtimallerini "“; ' için kütübhaneye günde ancak bil' | saat uğruyor ve bu saatleri de mü” mad* bir meşguliyet içerisinde geçü? | yordu. DA #ı zete, bir kitab okuyacak kuvveti VM j madan derin bir uykuya dalıy g Fakat bu derin ve biraz da gayri “bdı uykular onu dinlendirecek yerd ; sabah daha yorgun ve takatsiz u“nr yor ve gene kendisini çalışmanın ma ” nen şifa verici, maddeten yıpratıci larına bırakıyordu. Genç kız bu günlerde iki başka İ"s;; | gibi birbirine yabancı iki hâleti TU ! ye içinde idi. Birisi, büyük bir sıulfy ginliği ve yorulmaz bir enerjile [Jİ)'a suna çalışmağa, kompozisyonlarla mü» | gul olmağa yardım eden taşkın V" ya'tık hs ötekisi onu duşunmek ne yaptığım anlamaktan, ne olduğU duyma.:tan meneden acz, Zavâ perişan bir sersemlik... g” Ah, şıı Fuad ne kadar zalim bir î"î . Bundan evvel yaptıkları y7 ıgil’ wd’" Didişme ile geçen bu günlerin şamları, yorgun ve bitkin bir halde disini yatağının üzerine atıyor, bif sylt Dmiş “yurmuş; gibi şimdi tekrar ve dan* bir suahıa onu . vw.:mıüb g!'“"'"'