Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
a - e — SON Pos Va TA Ca "ı y - | ingilterenin harb isteksizliği ne zamana kadar sürecek? — Bugün Büyük Bir Harb - İngiltere Devletinin , İşine Neden Gelmez? ( Yazan: General H. ' Erkilet ) Emir |: MİZAH - Bir edebiyat akademisi tesis edilmeli midir? sözü ediblerimizi fazla alâkadar etmşti. Bir toplantı yapmak ve toplantı- da bu bahis üzerinde görüşmek doğru ©- lantı zamanını tesbit etmek epey güç ol- muştu. Genç ediblerden bir çoğu toplan- tının Beyoğlunda bir pastahanede yapıl- masını ileri sürmüşlerdi. Yahya Kemal ise bunun Sâdâbadda olmasını ve hıdrel- lez gününe tesadüf ettirilmesini söylemiş- ti. Nurullah Ataç bir akşam üstü Ada vapurunun alt kamarasında toplanılma- sı için çok fazla ısrar etmişti. Fakat ni- hayet ekseriyetin arzusile, geçen Pazır günü, Babıâlide bir kahvede toplanıldı. Bütün edibler dörder, beşer masalara o- turmuşlardı. Nizameddin Nazif etrafına bakındık- tan sonra! — Evet arkadaşlar, dıye söze başladı, bugün burada içimizde bulunan bir ak İngilterein hummalı' harb hazırlıklarından bir intıba: Tayyare imalâthanelerinden birinin dahili D I Üi'mkü yazımdan çıkan neticeye gö re İngiltere, gerek mevcud ve ge &1941 ve 42 senelerine kadar bitirebi- b Bi savaş gemileri, kruvazör, muhrib h%ail'e ile Almanya, İtalya ve Japonya- İl'm deniz kuvvetlerine karşı Avrupa ve faîk doğu denizlerinde, ayni zamanda, biy İyet temin edemiyor, Fransanın iş- hhğî. malik bulunduğu 7 ve İnşa halin- " Yahud musammem daha dört savaş ge- , kruvazör ve bilhassa muhrib ve de- :ha.ıum sebebile, İngiltere için Avru- kâîa kıymetli olacak ise de, vaziyeti kö- hnden değiştiremediği için, Büyük Bri- hhğ â armadasının büyük kısımlarını ı%;d için, şimdilik, biribirinden (İngil- L 'en Singapora kadar| deniz yolile | '%'ğg“n uzak bulunan Avrupa ve Uzak l deniz darülharblerinden birini ter- Mecbur bulunuyor. 3Ponyanın bugün: Savaş gemisi, 4i kruvazör. 124 muh- ke Ve torpitobot, 61 denizaltıdan mürek- V. Müazzam bir donanması vardır. 1922 Sinston deniz teslihatı mükavelesinin ’qe;y &te erdiği İkincikânun 1935 tarihin- ukait'baren de, İngiliz ve Birleşik Ame- | ha!a devletleri donanmalarına karşı mu- D Bet Zasını deruhte etmiş olduğu, 3/5 nis- hulu Mecburiyetinden artık kurtulmuş %““Yor. Onun için 1940 veya 41 de Va.' *te girmek üzere daha lâakal ? sa- ı,h_iemisi ile birçok kruvazör vesâire hb! &tmekte ve Passifikte Amerikanın 2 kuyvetlerine muadil bir donanma Ba Maya çalışmaktadır. Fakat, İngiltere h'“lr ikanın yeni deniz inşaat prog- Üy L Japonyaya denizde kendilerile Muade Hi Veni lete müsaade etmiyeceklerini Yor, Bilhassa Birleşik Amerikanın k*a kdeniz yYapı programı, onun Japon- Arşı eski üçe karşı beş nisbetini mu dza * Etmek azminde bulunduğunu açık H.P:b:tmektedir. Bu devletin deniz mu- kuvyetleri şunlardır: — ı.u' g ı -) Ha ÜS $i © 581 $ M £ Ş £ â ha $ a -w a 6 r Tide 8 İ 40 186 n Si yudi 253 — 79 (B Ün Ç Yazılarımızdan maksad devletle- kuvvetlerini tafsil etmek ol - için yardımcı bir kuvvet olan u- —ı.qf;mz çak taşıyan veya uçaklara analık eden gemileri hesablarımıza katmadık.) Birleşik Amerikanın deniz kuvvetleri barış zamanında esas itibarile, memleke- tin batısındaki San Franzisko ve San,| Diego Passifik limanlarında bulunurlar, Fakat buralardan Japon adalarına kadar 8840 Km. gibi pek azim bir mesafe var- dır. Gençi, Birleşik Amerikanın Philippin ve Aldut adalarının en ileri deniz üslerin- den, bu mesafe ehemmiyetli surette kı- salır ise de, Passifikte katolunacak me- safelerin büyüklüğü dolayısile, burada taarruz daima müşkülâtla doludur. Birleşik Amerika, vaktile doğudan bâ« tıya, büyük Okyanosun karşı sahillerine, doğru ilerlerken Havaii, Wake, Guam üzerinden Philippinlere gelmiş ve bura- lara yerleşmişti; ayni zamanda Cenubit Passifikte de Samoaya kadar ilerlemişti. O, bunlarla, hem zengin hazinelerle dolu Doğu Asya illerine giden ticaret yolunu lar bu seddi cenuba doğru çoktan yardı- lar ve Çini İngilizlerle Amerikalıların e- linden aldılar. Onlar, 1919 da, büyük Okyanustaki Karolin, Marschall ve Marian Alman müstemleke ada- serpintilerini, manda- terlik yolile, ele geçirdikten sonra birle. sşik Amerikanın Wake ve bilhassa Gusm deniz üsleri bunların pek yakınında veya içinde kalarak çürük ve tehlikeli bir du- ruma düştüler. Onun için Amerikanın Guarmdı yeniden takviyeye lüzum hisset'i- ğini görürüz. Bundan başka Passifikte doğuya doğru uzanan İngiliz müstemle- ke adalarile Cenubi Çindeki İngiliz Hong Kongu, yakın Japon deniz üsleri ve Çin- "deki Japon istilâsı ile tehdiâ altındadır. Demek ki. Birleşik Amerika ile İngiltere- nin Uzak doğu müttefikleri bugün Japon tedbirleri ve Japon hareketleri ile sar- sılmış ve bu üç devletin, uzak deniz ve kara illerindeki menfaatleri vahim bir surette çarpışmağa başlamıştır. 1721 senesinde yalnız 26 milyon olan |Japonlar bugün 70 milyonu buldular. Onların artması nisbetinde yiyecekleri azalıyor ve geçinmeleri darlaşıyordu. O- nun için evvelâ komşu adalara el uzattı- lar ve 1875 de bütün Küuril sıra adalarımı emniyete almak ve hem de Jâ- ponyanın, kendi —adalarından — ce -| nuba sarkmasını meneden bir sed yapmak — istiyordu. —Fakat — Japon - cenubi Çin eyaletlerini tamamile hük- kan adaları takib etti. 1895 de Formosa ve 1905 de Sachalin adasının cenub yarısı . alındı. Japonların, Uzak doğu kara ve denizlerinde, Çarlık Rusyasına galebe çaldıkları bu sene, ayni zamanda Kora yarımadasına hulül başlamış ve nihavet 1910 da burası ilhak olunmuştu. Büyük Harbde Tsingtanı Almanların elinden a- lan Japonlar harb sonu Pasifikteki A.!-ı man müstemleke adalarının çoğuna man- | dater oldular. Aymi zamanda Şimali Sachalin ile bütün Mançuriyi ve Wladi- vostoku işgal etmişler, —fakat, Sovyet Rusyanın teşekkülü üzerine, buralarmı geri vermişlerdi. 1931, Japonyanın, Doğu Asya karala- rında, bugüne kadar devam ettiği görü- len, yeni hamlelesinin başlangıcıdır. burada Japon kontrol ve hâkimiyeti al- tında bir Mandschukuo devieti kurulmuş ve bu sayede, Japonya Çinin istilâsı için | muazzam bir temel etmişti. 1937 Temmuz ayında da onun Çinle olan büyük harbi başladı ve bugüne kadar şimal, doğu ve müne aldı. 400 milyon nüfusile bütün Çin pazar- larını we bu diyarın ölçüsüz zenginlik | ve ham madde kaynaklarını sırf kend'ne hasretmek istiyen Japonya, bütün Sarı ırk diyarlarile, denizlerinden Amerikalı- lar ve İngilizer dahil bütün beyazları çı- karmak ve bütün batı Pasifik havzasın- da, tek Japon hüküm ve iradesi altımda tek bir Sarı devlet birliği kurmak az- mindedir, ! Japonya, bu yakın veya uzak hedefine varmak için, bir taraftan Kanton. ve Hong Kongtan Annam, Siyam, Malaka, Somatra ve Cavaya diğer koldan da Phi« lippinler üzerinden Borneü, Yeni Gine ve Avustralyaya inmek Mmecburiyetin- dedir. Avrupanın üçte ikisi ve Japonyanın birkaç misli kadar büyük olan Avustral- yada, kilometre başına tek bir adam düş- mek üzere, ceman yalnız 7 milyon insan bulunmakta ve kilometre başına 182 nü- fusu bulunan Japonyanın hırs ve hevesi daha şimdiden bu beşinei yer —kıt'asma teveeccüh etmektedir. Görülüyor ki Japonya Uzak doğu ka- ralarile batı ve oenub Pasifikteki e - mel ve gayelerini tahakkuk ettirmek için 1932 de, Mançuri tamamile alınmış ve| (Devamı 10 uncu sayfada) adamın ellinci senesini kutlulayacağiız. gerçi ben bu ak adamın kim olduğumu henüz bilmiyorsam da,. gene oönu tebrik, 'tebcil. takdis ediyorum. Çünkü o odur. | Aktır. Birçok ses birden: — O ak adam, meydana çıksın göre- lim! Süleyman Tevfik baba — Kıymetli ar- kadaşlarım, ihtiyar yaşımda ve bana kar- şı gösterdiğiniz muhabbet ve sevgiye na- sıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Ak sakalım, ak saçlarımla aranızda bulun- duğum su dakikada hissettiklerimi nasıl anlatacağımı bilemiyorum, Halid Fahri — Bir yanlışlık oldu. Filorinalı Nazım — Evet, evet muhak- kak bir yanlışlık oldu, ben dururken baş- ka birisini tebcil etmek büyük hatadır. Ben ki şiirin taclı bir kralıyım. Gerçi ta- cım başımda değilse de onu rehine koy- duğuma da hükmetmeyiniz.. Nurullah Ataç — Rica ederim, işitti- Bim sözlere hayrettmden, demindenberi isarmâya uğraştığım sigartamın tütünleri- ni yere döktüm. Akademi, nerede, ak a- dam nerede Akademi hakkında berim vazdığım yazıları da okumadınız mı? A- kademi Fransada.. Peyami Safa — Tevkif edildi mi? Nurullah Ataç — Kim tevkif ediliyor? Peyami Safa — Fransa dediniz ya, işte o, Ekrem König. — VAâlâ Nuüreddin — Tevktf edildi ha, he- men gidip bir yazı yazayım. Suad Derviş — Tevkif edilen filân yok. Nurullah Atacın Fransada diye bahsetti- ği Ekrem Köniğ değil, akademi? İsmatl Habib — Tuhaf şey; ben onun- la nasıl oldu da Pariste iken tanışmadım bilmem.. eğer tanışmış olsaydım, hakkın- da kırk dört tane yazı yazardım. Selâmi İzzet — Ben de Fransız muhar- rirleri arasında böyle bir isim tanımıyoa- rum, Bu olsa olsa Komedi Franserde bir aktördür. Reşad Nurli — Akademiden bahsedilir- ken sözü nerelere döktünüz? Yusuf Ziya — Bu akademi denilen şe- yin benimle herhalde bir alfkası olsa ge- rek, İlk iki harfi Akbabadan alınmış. Akagündüz — Ne miülnasebetle Akba- badan alınmış oluyor. Akademi, demek benim kanım demektir. İsterseniz tahlil edeyim.. Aka, yani ben; dim, yani kan. Akademi hep bir arada Akanın tamamı! İnsan denilen bu canlı gübrenin... Refik Ahmed — İstemezilli — alcaktı. Yalnız toplantı mahallini ve top-| AKADEMİ Yazan : İsmet Hulüsi Muazzez Tahsin — Ağabeylerim, abla- larım, teyzelerim, amcalarım, halalarım, dayılarım, eniştelerim! Orhan Seyfi — Yahu hep hısım akraba imişiz de haberimiz yokmuş, Muazzez Tahsin — Ne diyecektim, evet şu, ben dedim ki... Hep bu ağabeyler, ab- lalar, amcalar, teyzeler toplanalım. Osman Cemal — Maaile bır kır gezin- tisi yapacaksınız değil mi?.. İyi olur. Bu mevsimde Niyet kuyusunun civarı mü- kemmeldir. Rüzgâr da tutmaz. Muazzez Tahsin — Canım efendim sü- zümü kesmeyin, bir akademi, daha doğ- rusu, bir edibler klübü teşkil edelim. Halid Fahri — Evet evet bu lâzımdır. Bir akademiye ihtiyaç var. _ Mahmud —Yesari — Akademisyenleri seçmeliyiz. : Birçok ses — Akademinin ne olduğunu daha anlıyamadık. Suad Derviş — Benim bir teklifim var, akademinin ne olduğunmnu bilenler, bül- miyenlere öğretsinler. kabwı mü? Hep bir ağızdan — Kabui kâbul! Birkaç dakika yavaş sesle konuşulur. Fazıl Ahmed — Herkes şimdi akade- minin ne olduğunu öğrendi mi? Hep bir ağızdan — Öğrendik. Fazıl Ahmed — Madem ki öğrendiniz? Şimdi akademiye kaç aza seçileceği hak- kında bir karar vermeliyiz. Selâmi İzzet — Canlı mı, cansız mı? Hüseyin Rahmi — Yenir mi, yenmez mi? Fazıl Ahmed — Bilmece sormadım.. &- kademiye seçilecek azadan bahsediyorum. Selâmi İzzet — Ben de o bahse temas ediyorum. Yani aza canlı mı olacak, can- sız mı? Fazıl Ahmed — Tabil canlı olacak. Yahya Kemal — Nedim bir! Ruşen Eşref — Nedim canlı mı? Yahya Kemal — Canlı mı da ne kellk me, hem öyle canlı ki, onun kadar canlı şair bulunamaz. Ruşen Eşref — Candan maksad o de- gil, berhayat manasına canlı, Necib Fazıl — Vivan! Mahmud Yesari — Kim o civan? Necib Fazıl — Vivan canlı! Mahmud Yesari — Kendisini tanımı- yorum, reyimi veremem! Necib Fazıl — Beni tanımıyorsun öyle mi? Beni nasıl tanımazsın, ben tohum ektim, ağaç diktim. Hüseyin Rahmi — Bey bir zaraat mü- tehassısı öyle mi? Reşad Ekrem — Tarih bir tekerrür- den ibarettir, derler, bir tarihte şimdi senesini de söyliyeyim milâdın. İskender Fahreddin — Evet ben de bi- liyorum. Milââdan şu kadar asır evvel Nizameddin Nazif — Kısa keselim. Reşad Ekrem — Kısa mı keselim, pekâlâ. şu akademi azasımı seçiverelim, biz de dağılalım.. -Bir ağızdan — Kabul! Necib Fazıl — Akademide benden baş: ka kimler bulunacak? Birçok ses birden — Ben, ben, ben! Hepimiz, Orhan Seyfi — Hepimiz mi? Selâmi İzzet — Sayımız kırkı geçmiyor e ' Osman Cemal — Kırk der demez, hatı- rıma geldi. Akademiye aza olacakları bir imtihana tâbi tutalım.. aramızda birbiri arkasına kırk defa ekırk küp kırkı da kolpu kırık küp» diyebilenler akademiye girsinler. (Devamı 15 inci sayfada)