8 Şubat 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

8 Şubat 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Beyoğlu Hulkevinin eskrim faaliyetini yayan ıskrimciler Halkevlerinde : Beyoğlunda Çok Güzel Çalışılıyor Beyoğlu Halkevinin spor idarecisi | asri ve bilgili bir şekilde çalıştığını ispat edecek nümuneleri ber fırsatta | || ortaya koyuyor. Geçende tertip edilen askeri lise- ler boks müsabakaları ringin ve otü- Tulacak yerlerin hazırlanışı pek iyi idi. Her sporun müsabaka yerinin bir hali ve şekli vardır. Ona hürmet et- meyi bilen idareci bize boks maçı di- ye dört adet kuyu ipi içinde yapılmış | bir kör döğüşü göstermedi. Müsabıkların, seyircilerin ve ha - kemlerin tam hoşnutluğunu kazanan © müsabakalardan sonra, Halkevine me zaman uğradıksa jimnastik salo- nunun gençlerie”dölü ölduğunu gör- dük. Beyoğlu Halkevinin iskrım faaliye ti de son zamanda hayli artmıştır. Bilbassa kızlarımızın bu spora karşı çok derin bir hevesle bağlı oldukları nazarı dikketi celbetmektedir. On ikisi kadı nolan iskrim takımı yirmi gençle beraber otuz kişiden fazladır. Bu vaziyet umumi merkezimizin de | takdirini celbetmiştir. Evveldenberi iskrimeilerimizi çalıştırmış olan Na- dolskinin iskrim antrenörü olarak u- mum merkezce angaje edileceği ha- ber verilmektedir. Beyoğlu Halkevinin delâletile kom şa milletlerden birinin takımını ge- tirtmek ve bizim iskrimcilerle karşı- laştırmak işi düşünülmektdeir. Beşiktaş Halkevinde Beşiktaş Halkevinden: Evimiz spor komitesine mensup ka | yapılacaktır. Bu kararın değişmesine dın ve erkek sporcu arkadaşlarımız! her pazar günü sabahları saat dokuz! da Beşiktaş Halkevinde toplanarak Bay Mazhar Kazancının idaresinde olmak üzere yaya yürüyüşleri yapa- caktır. Bu yürüyüşlere kadın ve er- kek bütün yurttaşlarımız iştirak ede- bilirler. Boks: © Bradok Ayrılıyor İhtiyarlamış olmasına rağmen boks Aleminde birinci sınıf ağır sikletler Sırasına girmiş olan İngiliz Tommy Farr'ı puvan hesabile mağlüp etmi- ye muvaffak olan sabık ağır siklet cihan şampiyonu Bradok boksu br- rakmıya karar vermiştir. Eski şem-| piyon bu hususta gazetecilere demiş nımda dabi iyi maçlar yapabileceği- mi İspat etmiş bulunuyorum. Karım ve çocuklarım da ısrar ediyor. Bok: sa devam edersem hazin mağlübiyet. lerle karşılaşacağım muhakkaktır. O acıları tatmadan boksu bırakmayı tercih ettim Şaroşi Fena Halde Sakatlandı Macaristanm ve Avrupa fut- bolünün gözbebeği Macar milli takımının meşhur merkez müha- cimi Şaroşi kendi klübünün Uj- pest'e karşı yaptığı bir oyunda fe na halde sakatlanmıştır. Şaroşinin klübü Ferenevaroş İİ merkezi Avrupa kupası şampiyo mudur. Hem klübün, hem de mer kez mühacimin şöhretlerini Kıs- kanan Ujpestliler oyunun ba- şindan itibaren Şaroşiyi kıskaca almıya uğraşmışlar ve bir defa- sında maksatlarına muvaffak o- üyü pek tehli- Şaroşi hastaneye kaldırıldığı vakit kaburga kemiklerinden bir İ kaçının çatladığı anlaşılmıştır. Olimpiyat : Bulgarlar Hazırlığa Başladılar Sofya, 7 (Hususi) — 1940 senesinde | Tokyoda yapılacak olimpiyada &zâ- mi kadrolarile iştirak etmiye karar| veren Bulgarlar hazırlıklarına şim-| diden başlamışlardır. Olimpiyat komitesi relsi General Lazarof bu münasebetle gazetecilere beyanat vermiş ve demiştir ki: “Beynelmilel olimpoyat komitesi- nin kararlaştırdığına göre 12 inel o-| limpiyat oyunları 1940 ta Tokyoda imkân yoktur. Japonlar organizasyon işinde hümmalı bir şekilde çalışmak- tadırlar, Onlar Almanları geçmek ve onlardan üstün bir organizasyon yap! mak fikrindedirler. Tokyo olimpiyadı beyaz ve sarı irk ların hâkimiyet mücadelesi şeklinde tecelli edecektir, Bu olimpiyada biz Bulgarlar azami bir kadro ile iştirak edeceğiz. Girece- imiz müsabakaları futbol, yüzme, bisiklet ve kongurhipik olarak tespit ettik. Tokyoya gidecek sporcu larımızın hazırlıklarına bu seneden i- tibaren başlanacaktır. Hazırlıklarımı za 1939 senesinde yapacağımız Bal- kan oyunlarının çok yardımı olacak tır. Hareketimizden birkaç ay evvel sporcularımız bir kampa çekilerek mütehassislar tarafından çalıştırıla - caklardır. Olimpiyat tahsisatımız azdır «Fa kat gerek hükümetin yardımı ve ge rek klüplerimizin yapacağı maçlar- dan elde edilecek hâsılatı Tokyo için masraflarımızı karşılıyacaktır. İyi hazırlandığımız taktirde Tok- yodan yüz karasile dönmiyeceğimize emin olabilirsiniz. Çünkü spor varlı- İbüyük #por hareketlerile geçimi Ti Futbol : Milli Küme Maçları Başlıyor Milli küme maçları bu pazar günü İ başlıyor. Şehrimizin dört büyük klü- bünü karşı karşıya getiren bu maç- lar bilhassa bayramın üçüncü günü- ne tesadüf etmesi itibarile bayramın e sebep olacaktır. Bayramın üçüncü İ günü yapılacak olan maçlarda Fener bahçe - Güneşle, Galatasaray - Be- şiktaşla karşılaşacaktır. Bayramın diğer spor hareketlerin- den birisi de birinci cuma günü Yu- göslavların son maçlarını Şişli ile yapmalarıdır. Haber aldiğim göre Şişi diğer #akeşmalamlam Anan amel sahaya takviyeli bir şekilde çıkacak ve iyi bir netice almıya çalışacaktır. Fenerbahçe - Beşiktaş Fenerbuhçe ve Beşiktaş klüpleri a- rasında dostluk mahiyetinde geçen bayram Kadıköy stadında yapılan| futbol maçının revanşının bu bay- ram Şeref stadında yapılması için iki klübp idarecileri başlamışlardır. Bu görüşmelerden sonra maçın yapılıp yapılmıyacağı belli olacaktır. Yeni Modadan Yeni Örnekler ğımız her zaman Balkanların üstün- dedir. Ve bunü olimpiyatlarda ispat edeceğiz. sim için diktikleri şu kostüm çek beğenilmiştir. görüşmelere | Paris terzilerinin önümüzdeki mev- OKUYUCU Mektupları Umumi Yerlerde İstirahati Bozanlar Bir okuyncamaz yazıyor: aPazar gecesi Beyoğlunda bir sinema| maya gittim; Büyük, birinci sıf sinema lardan biri idi; Fakat, rahat rahat sinema seyretmek mümkün olmadı; Yarıda barakıp | çıkmak mecburiyetinde kaldım: Ksasen| film de kötü, can sıkan birşeydi; Beni sinir lendiren noktaarı yazıyorum. 1 — Oturduğum kotuğun etrafımda tam yedi Kişi a içiyordu; 2 — Arka sıra da oturan bir sat, biç durmadan çatır çatır kabakçekirdeği yiyor, çöplerini yere atarak eziyor, ve bu ball, film seyrederken insanın sinirlerini bozan tuhaf bir gürültü çıkarı yordu; 3 — Yine arkamdaki koltuklardan birinde oturan iki ahbap çavuş, yüksek sesle konuşuyorlar, ekran üzerinde gördük İlerini birbirlerine tasvipkâr veya tenkit kâr bir tarzda anlatıyorlardı. Maalesef, böyle umumi yerlerde oturma sini, kalkmasını bilmiyenler epeycedir; Bi maeraleyh bunlara bu İşi öğretmek lârmm; Bu da, ceza vermek | süretile olur; Bazı bu g'bi meselelerde Belediye nin müdahalesi izzeti nefislerine dokunu yor; Fakat, ne yapalım ki, heniz yetişme miş insanlar da var, aramızda” . Akşamları Terkos Kesiliyor İstanbul Telefon Müdürlüğü şeflerinden san Erinç yazıyor: “Firuzağada oturuyorum; Dörtyolağım dan Italyan hastahanesinin önüne inen gayrlmüntazam sokak üzerinde bulunan bütün apartımanlar, bu sokaktan geçen terkostan hakkiyle İsilade edemiyorlar Her akşam saat 18 de su kesiliyor; Birçok defa müracaat ve şikâyette bulundak, bir netice çıkmadı; Halkın bu haklı ihtiyacının nazarı dikkate almasını istiyoruz;” . Küçük Bir Çamur Deryası Bir okuyucumuz yazıyor ; "Kerestecilerde otobüslerin bekled'kleri ve yolcuların otubüse binmek mecburiyetin dekaldıkları yer, bir silprüntü,civik çamur deryası halindedir; Yeni, modern bir hal yapıldı; Halin önü berbat; Eyüp ve civa rmda oturup ta bergün buradan otobüse binmek ve inmek mecburiyetinde kalanlara kimse acımıyor mu? Bu saha o kadar geniş değildir Biraz himmet edilerek temiz bir parke kaldırım yapamaz mu? Bu, bütçe işi değildir; Şehrin diğer bir tarafımda asfalt tecrübesi yapılırken, tecrübe sahası birkaç metre eksik tutulsa, Kerestecilerdeki bu te <i halin önüne geçilir, masraf çıkmış olur | ynlar küçük, isleri, Mari, dihmmak dikme Bir Türlü Bitmiyen Mektep Binası Eskişehirin İsmetpaşa nahiyesine bağlı Dlecidiyeköyünden A B imzasile yazıiryor "Köyümüz 900 nüfuslu ve 160 evlidir; Halik rençberlikle geçinir; 1034 yılmda köy de bir mektep binası yaptırılması kararlaş trddı; Bütçeye İki senede ve dört taksitte toplanmak üzere beş bin lira kondu; Köy uhu bir liste yaptı, Para toplanmıya baş landı; Bu işe hülüümet te yardım etti; Mek tebin temei 1935 yılında atıldı; Fakat, bu gün yalnız dış duvarları ve çatısı tamam lanmıştır Binanm gecikmes'nin sebebi şu dur: Para toplanırken, berkesten para alın mamış, hal vakti yerinde bazı kimseler hiç birşey vermemişlerdir. Mektep için topla Ban para işi kontrol edilmemiştir; Henüz mektebin bitirilmemesi yüzünden köyde mevcut tahsil çağdaki çocuklar ba kumuız bir-binada ders görüyorlar; Okuyan çocuk sayısı 60 — 70 kadardır; Bina olma dığrıdan 130 — 140 çocuk sokaklarda do J alışıyor; Bu binanın tamamlanması imkânla Ci bulunamaz mı?” . Hayst Ucuzluğu Tedbirleri Bir okuyucumuz yazıyor: “Hayat pahallı ile müctdele edilirken, st ve süt meselesinden İşe başlanması çok isabetli olmuştur, Kasap dükkünlerinin sat tıkları etin cinsine göre, sınıflara ayrılma- m filerindeyim. Ayrıca her dükkünde buz #olabı bulunmalıdır. Süt mâralesi de cezri bir sekilde halle- dilmelidir. Çünkü, verem, ekseriya sütten sirayet ediyor. İstanbul, süt bakımından çok talihsizdir. Ekmek işi de iyi bir şekile de halledilmek kizamdır.,, Yenicami Kemeri Yıkılmalı mı?. Beyoğlu, Küçükyazıcı sokakta iki nu- maralı evde oturan Bay Nesemi Güneş ya- yor: “Eminönü meydanı açılırken, kemerin kaldırılıp “kaldırılmaması münakaşa edili- yer. Bu kemerin kaldırılması lâzumdir. Çünkü, Yenicami ancak bu suretle bütün süzelliği ile meydana çıkabilir... * Sındırğıya Ait Bir Tütün İşi 28 Kârunusani tarihli püsbamızde bir İkari mektubu vardı. Bunda. eRzede mu. le tütün ekildiği Amerikan kumpanyelarının bazı adamlarına binler- ce dönüm ektirdikleri, İnhisar ruhsat res- minl de bu adamlara aldırdıkları, evvelâ kendi ektirdikleri tütünleri baş fiyatla sat- tırdıkları, bu yüzden fakir köylünün ezil- diği» Sındırgıdan «Hulüsi Savran: tm?s- e bildiriyordu. Bu mektubün bize Hu- lüsi Savran tarafından gönderlimediği an azan sure aşılmıştır. Esasen Sındırmda OArmerikan kümpanyaları tarafından — tütün ektirlmiz te değildir. TAARE AKU AN ABANA EA ANARKEN AMAR SALE SEKUKENE ELE İKİ GÜNLÜK HİKÂYE 8-2-93B ğ Yılbaşı Hediyesi Yazan: O. Henry - Çevii ARANARAK SAR > Burdın sonraki iki saat pem- be bir rüya içinde geçti Della. kocasına münasip bir hedi- ye bulabilmek için bütün mağaza- ları devretti. Nihayet aradığını bulabildi. Hiç şüphe yok ki bu hediye bilhassa Cim için yaratılmıştı; başkası için değil, Bütün mağazaları altüst et- tiği halde bu son aldığına benzer birşey görememişti.. Halbuki o bü tün mağazaların altını Üstüne ge tirmişti.. Bu aldığı şey, cep saati için plâtinden bir kordondu.. Bu. nun kiymeti bilhassa basitliğinde idi. Esasen bütün güzel şeyler de böyle değil midir? Bu saat kordonu, kibarların bi- le takabileceği kadar güzeldi. Del- la bü kordonu görür görmez bu- hun Cime yaraşacağını anladı.. Bu kordon biraz da Cimi andırıyordu. Tevazu ve kıymetli kelimeleri, hem kordonu, hem de Cim'i karak- terize edebilirlerdi.. Kadın bu kor- dona yirmi bir dolar vermişti. Ce- binde seksen yedi sent olduğu hal- de evine döndü. Saatinde bu kordon bulundukça Cim hiç çekinmeden, en yüksek bir sosyetede bile gururla saatini çıka rıp bakabilirdi... Saatinin bütün gü zelliğine rağmen Cim, saat kordonu nun kötü oluşundan ötürü her de- fasında onu çıkarmaktan sıkılırdı. Dela evine döndükten sonra ya- vaş yavaş heyocanına hâkim olmu ya ve manivelâ olarak şuurunu kullanmıya başladı... Saç kıvırma- ya mahsus maşaları dolabından çı kardı; havagazını yaktı ve başın- da kalan saçlarına bir şekil vermi- ye çalıştı... Halbuki bu müsbet ne- ce vermiyen bir işti. Kırk dakika sonra kadının başı küçük ve koyu kıvırcıklarla süs- lenmiş bulunurdu... Onun bü kıya- feti, mektepten kaçmış küçük bir çocuğun kıyafetini andırıyordu Della, uzun uzun dikkat ve tenkit- kâr bakışlarla aynadaki hayalini seyretti. Kendi kendine: — Cim daha ilk bakışta beni öl- dürmezse çok iyi, diye söylendi. Bu kıyafetimle beni Kun - Aylend şar- kıcılarına benzetecek.. Fakat baş- ka türlü hareket etmeme imkân var mıdır? Bir dolar seksen yedi sentle ne yapabilirdim?. dat yedide kâhveyi hazırla- dı. Şimdi artık köfteleri ta vaya koymaktan başka yapılacak bir şey kalmıyordu... Cim hiç bir vakit geç kalmazdı... Della, plâtin kordonu ikiye katladı. Bunu avucu na sakladı ve kapıya yakın bir yer de, masanın başına oturdu. Biraz sonra merdivenden Cim'in ayak sesleri duyuldu. Della bir an için sarardı; en basit şeyler için bile dua etmek âdeti vardı. Bu defa da, yine dua etmiye başladı: “Büyük Allahım, beni yine eskisi gibi on» güzel göster!” Cim odaya girdi ve arkasından kapıyı kapadı.. Süzgün ve çok meş gul bir hali vardı. Zavallı. henüz yirmi iki yaşında olduğu halde sile bakmak mecburiyetinde idi. O- nun yeni bir paltoya ihtiyacı vardı. Eldivenleri yoktu... Cim birkaç adım attıktan sonra durakladı Gözü karısına ilişti ve donakaldı. Cimin bakışlarında. za- vallı Dellayı dehşete salan acaip bir ifade vardı. Bu bakışlarda, genç kadının görmiye hazırlandığı ne öfke, ne hâyret, ne hoşnutsuzluk. ne de heyecan vardı. O sadece acaip ve tuhaf bakışlarla karısına bakıyordu. DD sandalyeden kalktı ve o na doğru yürüdü: — Sevgili Cim, bana öyle bak- ma!.. Ben saçlarımı kestim ve sat tım... Sana hiç bir hedyie almadan bu noeli geçirmeme imkân yoktu. Saçlarım yine büyür. Bana dan. madın değil mi?, Doğru söyle ba- Ba, darılmadın ya?. Böyle hareket etmiye mecburdum... Hiç korkma, saçlarım çok çabuk büyürler.. Cim. ne olursun. yeni yılı kutlula, içim biraz rahat etsin!.. Sana ne kadar güzel bir hediye aldığımı bilsen! Cim, bu basit hakikate, güya U- zun müşahedelerden sonra varmış gibi gergin bir yüzle sordu: — Demek ki sen saçlarını kes- tin — Ben onları kestim ve sattım. Şimdi sen beni artık eskisi kadar sevmiyor musun?.. Ben bu kesik saçlarımla da yine senin Dellân 0- larak kalacağım.. Öyle değil mi Cim Cim hayretle odayı gözden geçir dikten sonra, âdeta budalaca bir sesle: ' — Sen, saçlarının olmadığını “Onları aramak — zahmetinde bulunma Cim. Saçlarımı sattiğımı sana demin söyledim. Sevgilim. bu gün Noel.. Bana gücenme!. Ben bu nu senin için yaptım. Kadının sözlerinde derin bir $e- fakat ve samimiyet vardı. Hare- retle sözlerine devam etti: — Belki başımda kaç tel saç bu- lunduğunu sayabilirler; fakat s8- na olan aşkımı kimse ölçemez!, Kö£ teleri kızartmıya başlıyayım mu Cim?. Çin şaşkınlığından uyandı ve sevgili Dollasını kucak- ladı. Biribirini seven bu çiftin ba temiz sevgisine olan hürmetimiz- den ötürü başlarımızı on saniye başka tarafa çevirelim ve odada bulunmuyan herhangi birşeyi ara- mak bahaneslie şu köşelerden biri» ne bakalım... Haftada sekiz dolarla senede mil yonlarca dolar arasında ne fark var?.. Bu sorguya, ne bir riyaziye- ci, ne de devrin en akıllı bir ada- mı kati bir cevap veremez!.. Cim, paltosunun cebinden bir paket çıkardı ve bunu masanın ü- zerine koydu. Sonra: — Sevgilim, dedi. Sen tıraş ta o- Jabilrisin, saçlarını da kestirebilir sin, başını da yıkayabilirsin! Bun- ların hiç birisi benim sana olan sevgimin bir zerresini bile azalta- z!., Fakat sen şimdi şu paketi aç; o zaman, ilk anlarda yüzüm- de uyanan derin şaşkınlığın mâna- <ını daha kolay anlarsın! Zevik ve nâzik parmaklar. sürat - Paketin iplerini çözdüler. Bir- denbire, evvelâ, derin bir sevinç haykırışı, bufun ardından “ey- vah” feryadı vükseldi Bunu k dınlara hâs ecele bir gözyaşı *yt, nı ve isterik bir gülüs tak'p “*#ti. Cim karısmı yatıştırmak icin »m- rinde bulunan bütün teselli »dici vasıtalar kullanmak” mecburiye- tinde kaldı. İV Gesi üstünde taraklar du- ruyordu. Bunlar, uzun 78- mandan beri Dellanın hoşuna gi- den ve Brodvaydaki vitrinlerden birinde duran baş taraklariydi. (Devami 10 uncuda!

Bu sayıdan diğer sayfalar: