14 Mart 1959 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

14 Mart 1959 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İstibdattan 1 909 ve 1910 seneleri iç seferlerle geçmiştir. Bir « taraftan İstan'bulda siyasi hayatın her gün daha ziyade zehirlenmesi yanında Rumeli ve Arabistanda da ehemmiyetli kaynaşmalar oluyordu. Ruhlar üzerinde mütemadi eziyet ve baskı yapan iç huzursuzluktu. İtti- hat ve Terakki. Cemiyeti bir siyasi parti haline gelmiş- ti. Karşısında muhalifler belirmiş ve bunlar da grupla- şarak yeni bir parti olmuşlardı. Hareket Ordusu Ku- mandanı Mahmut Şevket Paşa, Harbiye Nazırı olarak resmen mesul bir vaziyete girmişti. Siyaset adamları içinde birbirleriyle mücadele edenler arasında 1908 den evvel beraber çalışmış olan insanlar da görülüyordu. Memleketin siyasi fikir ihtilâfı içinde nasıl bir ahenk bularak idare edileceğini kimse bilmiyordu. Siyasi ye- tişme, pek uzun bir durgunluk devrinden sonra acına- cak derecede eksik ve kusurlu idi. Hiç kimsede hiç bir itiraza tahammül ve münakaşayı olağan sayacak bir geniş anlayış istidadı yoktu. Akıl ve tedbir, hususiyle hamiyet, herkesin 1nhısar1ndayd1 Gazetecilerin öldürül- mesiyle- siyasi hayata girmiş olan emnıyetsızhk ve hu- zursuzluk, düşüncelerin üstünde ağır bir kâbus baskısı yapıyordu "Bu siyasi çekişmeler Arnavutluk vukuatı olarak en bariz şekilde ihtilât peyda etmiştir. Bu bölgede es- kiden beri ara sıra zuhur eden vakalar ve itaatsızlık- lar, şimdi büyütülerek muhakeme ediliyordu. İkinci Or- dudan Şevket Turgut Paşa kumandasında bir kuvvet Batı Rumeliye geçirilmiş, Arnavutluk harekâtına gi- rişilmişti. Bu sefer yarısındayken, bizzat Harbiye Na- zırı Mahmut Şevket Paşa idareyi üzerine almış ve ye- rine giderek, harekâtı tamamlamıştır. Şurada burada toplanmış reisler dağıtılmış ve mutad tabiri ile asayiş iade edilmiştir. Siyaset mücadelelerinin ortasında cere- yan eden bu hâdiseler sırasında, iç harblerde askeri ha- rekâtın tabiatından olan esef verici şiddetler olmuş ve yapılanlar mübalâğa ile dillerde dolaşmıştır. Meşruti- yetten sonra gelen eski zaman ricalinin en iyileri dahi Inkılapçılara ve parlayan her çeşit siyaset cereyanları- âkim olacak durumda olmadıklarından, meseleleri halledemıyorlardı İnkılâp —cereyanı ise bilgisizlik ye çaresizlik içinde şiddet usülleriyle geldiği gibi. şid- det usülleriyle ihtilâfları halletmeye çalışıyordu. Kuv- vet kullanılacak hudut ile huzur ve emniyet tesis ede- cek tedbirler hududunu seçecek vukuf ve tecrübeleri yoktu. enim kanaatimce Arnavutluk ihtilâflarının va- him ve daimi bir kırgınlık haline gelmemesi için anla- yışla ve ısrar ile bütün gayretler sarf edilmemiştir. Ar- navutluk hâdiselerinin neticelerinden ilerde gene bah- sedeceğim. . YEMEN SEFERİ <<B u arada bir de Suriyede, Dürzilere karşı küçük bir askeri seferin yapılmış olduğunu hatırlıyorum. Bu hareket evvelki birçokları gibi fazla zarar verme- den ve ehemmiyetli iz bırakmadan geçirilmiştir. 1910 senesi, ilk aylarında Yemende bir büyük — ayaklanma oldugunu işittik. Görünüşe göre hâdise bütün ötekile- ri gölgede bırakacaktı. Bu vaziyette iken bir gün Ge- nel Kurmay Başkam Ahmet İzzet Paşadan bir hususi mektup aldım. Paşa Yemen harekâtına kumanda et- mek üzere gideceğini ve erkanıharbıyesına beni de al- mak istediğini teveccühlü bir âmir ifadesiyle söylüyor ye muvafakatimi istiyordu. O zamanki anlayışımla ba- na ilk ağır gelen şey "demek mektepten beri idealim olan; bir Rumeli harbinde vazife görmek imkânım kay- boluyor" düşüncesi oldu. Biz Yemendeyken Rumelinin BÜYÜ Demokrasiye kaderini tayin edecek harbin patlıyacagı bende şaşmaz bir kanaat halindeydi. Anca en bahsederek Öözür beyan etmek hiç bir suretle, mümkün değildi. Ru- huma işlettigim askeri terbiye bana harb vazifesi ya- pacağım yeri tâyin etmek hakkını düşündüremezdi. Mu- vafakat cevabı verecektim. Gene ordu inzibatı bakı- mından sefer vazifesine tâyin olunan bir kolağasının rızasını aramayı da çok sakat bulmuştum. Kendi ken- dime geçirdiğim bu karışık düşüncelerden sonra muh- terem Ahmet İzzet Paşaya cevabımı yazdım. Hiç ba- na haber verilmeden Yemene tâyin edilmemi pek tabii ve şerefli bir vazife telakki edecek istidatta olduğumu temin ediyor ve lütfen gösterdikleri itimada şükranla- rımı arzediyordum: Mektupta garip bir mülâhazayı da, kendımı tutamıyarak, Ahmet İzzet Paşaya yazmıştım; "Bizim vaziyetlerimiz ve rütbelerimiz, devletin her işi için hizmete hazır olmayı, tabiatıyla ıcap ettirir" de- dikten sonra, memleketin yakın ve muhtemel bir se- ferde ilk gununden itibaren keşin muvaffakiyet cihazı- nın başında bulunması mukadder olan Genel Kurmay Başkanının nasıl olup da asıl zafer meydânından uzak bir hareket alanına gidebileceğini anlıyamadığımı söy- lüyordum. Ahmet İzzet Paşa ile bu mektubu, sonra Ye- mende munasebetlerımızın ılerledıgı zamanlarda görüş- müşüzdü veriyordu.' Bulunduğu şartlar 1çın— de Istanbulda istediği gibi çalışamadığım anlatıyor,' hiç olmazsa vatanını bir müzmin dertten kurtarmaya mu- vaffak olmayı tercih ettiğini söylüyordu. Devrin eh iyi niyetli ve en yüksek muhitleri içinde bulunan fikir ce- reyanlarını teklifsiz bir surette görmüş oluyordum.' "1910 Şubatının sonlarına doğru Yemen Kuv Umumiyesi Erkanıharbiyesine memur edildiğim bıldı— rilmiştir. İstanbulda kısa bir zamanda hazırlandık ve yola çıktık. Yemene memur edilen her ordudan her sı- nıf askerin tafsilâtını yeni vazifemizde öğreniyorduk. İzzet Paşanın karargâhım Yemene götürmek — üzere Hamidiye kruvazörünü memur etmişlerdi. Kruvazör bi- zi barındırmış ve hareket etmişti. Harb gemisi. Meş- rutiyetten sonra büyük bir şevk ve gayretle tensik edil- --ş olan yeni bahriyemizin ümidi ve şerefi, en ileri kıy- metlerden, Kolağası Rauf beyin -eski Başvekil- kuman- dasındaydı Bütün subayları seçmeydi. Rauf beyi, da- a evvel, İstanbulda, pek iyi arkadaşı olan Karabekir Vasıtasıyla tanımış oldugumu zannediyorum. Şimdi u- n bir deniz seyahatinde onun kumandasında arka- daşlık etmek benim için pek kıymetli bir fırsat olmuş- tu. Yemen Erkânıharbiyesinin reisi evvelce de orada bulunmuş olan Albay Avni bey idi. Yanında Binbaşı Ali Fuat Erden, Ası bey isminde bir kıdemli, subay, benden kıdemli kolagası Kadri bey Çukurçeşmeh rah- metli general- vardı. Mektepten o sene yüzbaşı çıkmış plan Salih bey -Genel Kurmay Başkanı Salih Omurtak- Saffet bey -Saffet Arıkan-, Nazım bey -İstiklâl Har- binde şehit tümen komutam Kayserili Nazım bey- er- kânıharbiyeye memurdular. üç yüzbaşı, daha- ilk günden, kıymetleri ve canlılıklarıyla kendilerim tanıt- mışlardı. "Hamidiye kruvazörü ile Port Saidden Mısıra çık- tık ve Kahireye gidip, Abidin Sarayına misafir öldük. Ahmet İzzet Paşa Hidiv Abbas Hilmi Paşa ile yalnız ve uzun görüştü. Hidiv bir aralık bizimle de bir iki ke- lime konuştu. Hatırladığıma göre Mısırda iki gün bi- le kalmadan, trenle Süveyşe gittik ve Hamidiye kru- vazörüne kavuşt uk. Gemimiz bizi Caddeye çıkardı. Mek- ke Emiri Şerif Hüseyin Paşa oraya gelmişti, İzzet Pa- şa ile görüştüler. Tertiplere karar verdiler. Şerif. Hü- seyin Paşa ile bir öğle yemeğinde beraber bulunduk, AKİS, 14 MART 1959

Bu sayıdan diğer sayfalar: