22 Ekim 1962 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 38

22 Ekim 1962 tarihli Akis Dergisi Sayfa 38
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Size burada anlatacağım, hakiki bir hayat hikâyesidir. Bu hikâyeye, bir müddet önce memuriyetle geldi- gim Vanda şahit oldum. Burada genç bir kız tanıdım. İlkokulu bitirmiş ve kendisi gibi ilkokul mezunu bir kü- çük sanat sahibi gençle nişanlanmış- tı. Nişanlısını seviyor kuracağı ev için gece gündüz göz nuru döküyor, dikişini dikiyor, iş işliyordu. Hoşu- ma giden tarafı, bunları hep bizlere sorarak, yeniliklere ehemmiyet vere- rek yapması idi. Masada yemek yi- yip sandalyede oturacaklarını, karyo- lasını göstermelik gibi misafir oda- sına oturtmayacağını nişanlısına daha evvel söylemiş ve bu sözleri takdirle karşılanmıştı. Ama, nikâh günü ay- rıldılar. Çünkü kız nikâha mantosu ile gitmek istemiş, erkek ise, ailesi- nin ve arkadaşlarının etkisinde kala- rak hiç olmazsa o gün için çarşaf giyinmesini kıza şart koşmuştu. Kız çok ağladı, halâ da ağlıyor. Ama, çarşafı giymeyi kabul etmedi. Şimdi aradan bir yıldan fazla bir zaman geçmiş bulunuyor. Kız bed- bahttır. Muhiti onu anlamamıştır. Ön- ce onu hareketinden dolayı tebrik et- miştim, ama bugün bu durum karşı- sında, hareketinde isabet bulunup bu- lunmadığını bilemiyorum. Adımı açık- lamamanızı rica ederim., Gr kızın isabetli hareket ettiği muhakkaktır. Herşeyi bir yana bırakın, böyle kişiliğini oObulmuş bir genç kızın, başkalarının bu kadar te- siri altında kalabilen bir erkekle mut- lu olabileceğini düşünebilir misiniz? Bence delikanlı, "erkeğin dediği oka- yıtsız şartsız olmalıdır" zihniyetinin kurbanı olmuş ve nişanlısının sadece bir gün için karaçarşaf giymemesine değil, daha çok direnmesine sinirlen- miştir. Karaçarşafın da, bu kör zih- niyetin de hakkından gelecek olan şey, kültürdür. Kültür, böyle cesur kızla- rın, isimsiz kahramanların adedini arttıracaktır. Bu gerçek hikâyeyi AKİS oku- yucularına duyurduğunuz için Size pek çok teşekkür ederim. Hikâyeniz, bu yolda savaşmak isteyenlere cesa- ret verecektir. 32/AKİS JA L E OKUYUCULARIYLA | üzüntümüz, ondört yaşını bi- tirmek üzere olan oğlumuzun ye- ni durumundan gelmektedir. Artık bizimle hiçbir yere gitmek istemiyor. Tatil günlerini, kafasız bir takım çocuklarla, mahallenin duvarları ü- zerinde geçiriyor. Odasında açık sa- çık resimler, kalitesiz kitaplar o bul- duk. Arkadaşlarıyla hep kızlardan konuşuyor. Resan ve T. Taylan oAnkara o hiç, beraber bir gece ma- çına gitmeyi teklif ettiniz mi? Bu yaşta bir çocuk, gelişmesini hem ai- lesi içinde, hem de arkadaşları ara- sında yapmalıdır. Sosyal hayatı aile çevresi içinde değerlendirebilmesi, bi- raz da, büyüklerin onun yaşına inme- sini bilmelerine bağlıdır. Çocuğunuz- la futboldan, sinemadan, onu ilgilen- diren yeniliklerden, hatta icabediyor- sa biraz da Spor Totodan bahsedebi- lirsiniz. Bu ortamı yarattıktan son- ra ona nüfuz etmek çok daha kolay- laşır. Böylece çocuk, sizinle bulun- maktan hoşlanabilir. Çocuğa iyi meşgaleler yaratmak, kaliteli kitap vermek, biraz da ai- lenin çabasına bağlıdır. Çocukların gidecek başka yerleri, bir kulüpleri, toplantı mahalleri yoksa, ne yapsın- lar? Elbette mahallenin duvarların- da oturacaklar. Yalnız, çocuğunuzun kimlerle arkadaşlık ettiğini bilme- niz, hatta bu çocukların ailelerini bi- raz tanımanız lâzımdır. Bu konuda titiz davranmak hakkınız ve aynı zamanda ödevinizdir. Bu yaşta oço- cukların yalnızca kızlardan bahset- tiklerini sanmam, ama ara sıra bah- setmeleri de tabii, hatta şarttır. Ma- kabil cinse karşı ilgi, çocukları bir takım tehlikelerden korur, faydalı- dır. K v kadını hazır yiyici değildir" i- simli yazınızı zevkle okudum. Doğru ama, kim anlar, kim dinler? Üç çocuk annesiyim. Büyüğü on, en küçüğü üç yaşındadır. Sabah namaza ei öğle yemeğini bile ayak üs- ü yerim. Bütçemiz dar, eğlence im- kanlarımız hemen hiç yok gibidir. CAN DAN KONUŞUYOR Böyle bir durumdan kocam daha çok beni mesul tutuyor. Beceriksiz oldu- madığımızı söylüyor. Bedbahtım. Es- kisi gibi çalışmayı düşünüyorum, fa- kat elime geçecek olan para, eve de- vamlı bir yardımcı tutmaya yetmeye- cektir. Tek çare, annemizle beraber oturmaktır ki bunu evliliğimizin ba- şında kısa müddet denedik ve yapa- madık. Dışarda çalışmanın beni, içi- ne sürüklendiğim bir aşağılık duy- gusundan kurtaracağına inanıyorum. Ev kadınlığı hazır yiyicilik değildir ama, bence dünyanın en nankör işi- dir. Ev Kadını - İstanbul Ü: çocuk sahibi olduktan sonra eşi- nizin birbirinin için yaratılmamış olduğunuza söylemesi bir şakadan i- barettir. Meselelerinize duygularınız- la değil, mantığınızla bakın. oNişan- lılık devresinde ve belki evliliğin ba- şında, henüz çocuk sahibi olmadan, tarafların birbirleri için yaratılıp ya- ratılmadıklarını düşünmeleri yerinde bir tutumdur. Aile, çocuk sahibi ol- duktan sonra, artık iki kişinin birleş- mesi olmaktan çıkar, bir küçük insan topluluğunu temsil eder ve bu toplulukta yaşıyanların menfaatleri- ni korumakla mükellef bir müessese olur. Bu bakımdan, kocanızın bu gibi sözlerine nm fazla önem ermeyin. u karşınıza alı imkânlarınızı, yapabildiklerinizi ve çocuklarınız için neler yapmaya mecbur olduğunuzu anlatın, yardımı- nı isteyin. Belki anlıyacaktır. Belki o da sizin gibi bunalmıştır. Eğer sizi anlamamakta ısrar ederse, sabırlı o- lun. Çocukları biraz daha büyütüp, zaman zaman eve getireceğimiz bir yardımcı bularak, dışarıda çalışmaya başlayın. Annenizle beraber oturmak fikri, bence sakat bir fikirdir. Meselele rinize yeni meseleler katacaktır. Bu- nu bir kere denedikten sonra bir da- ha denemeye ve annenizi kırmaya bilmem lüzum var mı? Duyguları- nızdan çok, mantığınızı kullanırsanız bu işin içinden çıkacağınızı sanıyo- rum. Evet, ev kadınlığı çetin bir iştir, yapan bilir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: