3 Temmuz 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

3 Temmuz 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS âmâ bir belirli mesele, Kıbrıs meselesi yüzünden Atina ile Ankaranm arasın- dan karakedi geçtiğini, şimdi tekrar bu ilişkileri düzeltmek, yolunda atıla- cak adımın herşeyden önce Adadaki duruma bağlı olduğunu hatırlattı. BÜ- yük Elçi, kendisinin de ayni görüşe ka- tıldığını söyledi. Böylece mesele, türk- yunan ilişkileri plâtformundan çıkmış, üçüncü unsur olan Kıbrıs anlaşmazlığı üzerinde düğümlenmişti. Sgurdeos bu konudaki fikrini AKİS muhabirine: "— Asıl olan, Adadaki halkların isteğidir. Biz sadece onlara yardımcı, olacağız" diyerek açıkladı. — Bu bir self-determinatİon anla- mına gelebilir mi?" sorusuna ise te- reddütsüz cevap verdi: — Evet,Şüphesiz evet..." — Peki, hangi konuda self - de- termination?. Federal bir devlet düze- ni için mi, Zürich ve Londra anlaşma- larını da ortadan kaldıran tam bir ba gamsızlık için mi, yoksa Enosis veya Taksim için mi?" Büyük Elçi, bu soruya cevap ver- meden önce kısa bir süre düşündü, sonra, daha önceki cevaplarına benzer bir cevapla soruyu savuşturdu: — Onu da kendileri tayin edecek- ler..." "— İşte asıl burada Yunanistan ve m yardımcı olmaları gerek- e orusu ise havada kaldı. Gain bundan sonra yeniden, Büyük Elçinin pek hoşlandığı, türk - yunan ilişkilerinin yeniden düzelmesi konusuna, döndü ve şunu sordu: " "— Uzun bir süredenberi, Atina ile Ankaranın karşılıklı görüşecekleri yolunda söylentiler çıkmakta, fakat her defasında gerek Yunan Başbakanı Papahdreu ve gerekse Dışişleri Bakanı Kostopulos self - determination te- zinden vazgeçmiyeceklerini görüşmeler de hareket noktası olarak bu prensi- bin Türkiye tarafından kabul edilme- mesi halinde, Ankara Hükümeti ile aynı masaya oturmayacaklarını söyle- mekteydiler. Bu yüzden bir türlü ilk adım atılamamaktaydı. Şimdi, görüş- melere resmen başlanacağını açıkladı- ğınıza göre, ya Türkiye şelf - deter- mination'u kabul etmiştir, ya da Atina tezinden vazgeçmiş bulunmaktadır. Bunlardan hangisi doğrudur?" Bu soruya Büyük Elci, yüzünün â- deta mütemmim cüzü olan tebessümü- nü dahi silerek kesin bir cevap verdi: — Yunanistanda, şelf - determi- nation konusunda herkes mutabakat 3 Temmuz 1965 Hasan Işık Faydalı temaslar halindedir. Tezimizden vazgeçmiş de- giliz!." — Peki, o halde neyi görüşeceksi- niz?" — Adadaki toplulukları da, Tür- kiye yi de, Yunanistanı da memnun Haluk Bayülken Hareketten bereket doğar YURTTA OLUP BİTENLER edecek bir hal çaresi araştıracağız.." Böylece, Sgurdeosun sözleriyle or- taya çıkan gerçek, Kıbrıs meselesinin bir çözüme bağlanacağı yolundaki u- mutların henüz ufukta bile görünme- diğidir. Saadet hapı Yunan Büyük Elçisi, görüşmelerin hangi seviyede (olacağı yolundaki soruyu: "— Şimdilik Ankarada ben ve Dış- işleri Bakanı Hasan Işık, Atinada da Türkiye Büyük Elçisi ile Dışişleri Ba- larının temsilcileri de toplantılara ka- tılabilirler Seurdeos, oturduğu koltuğun aşın- mış yaldızıyla oynadı, tırnağıyla kazı- dı. Adeta, söylediklerine (okendisi de inanmıyordu. Sonra sözlerine devam etti: "— Uzun bir süredenberi, Atina nın kabul edebileceği bir hal çaresini bulmakta, herkesi mesut edebilmekte.." Yani aranan, bir "saadet hapı" for- mülüdür ve bu yoldaki araştırmalar biraz geriye, Londranın en ünlü resto- ranlarından birinde yenen bir akşam yemeğine kadar uzanmaktadır. Bundan kısa bir süre önce İngilte- nistan Dışişleri Bakanları karşı karşı- ya geldiler. O günlerde durum bir hay- li gergindi ve gerek Atina, gerekse An- kara Hükümetleri sert çıkışlarda bu- lunuyorlar, olayların bu şekilde men- fi yönde hızla gelişmesi NATO camia- sında endişe yaratıyordu. Bu yüzden, başta Kanada Dışişleri Bakanı olmak üzere, NATO bünyesindeki pek çok ülkenin Dışişleri Bakanları Kostopulos ile Işıkı karşı karşıya getirip görüştür- mek için her iki ülke nezdinde de teşeb- büslerde bulunmaktaydılar. Bu çabala- ra Türkiye ve Yunan Büyük Elçileri de katıldılar ve nihayet 10 Mayıs ge- cesi oKostopulos ile Işık, Londranın ünlü bir ispanyol restoranında karşı karşıya geldiler. Buluşma son derece gizli tutuldu ve hattâ, türk delegas- yonundan pek çok kimsenin randevu- dan haberi bile olmadı. Bu bakımdan, ispanyol müziğinin hırçın melodileri dinlenir, o içkiler oyudumlanırken, iki Dışişleri Bakanının neler konuştukla- rı halâ meçhuldür Aynı Görüşmeler ertesi gün ve 12 Mayısta seans aralarında tekrarlandı. Konuşmalar hiç kimsenin duyamıya-

Bu sayıdan diğer sayfalar: