3 Temmuz 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 18

3 Temmuz 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dünyaya Bakış YOLLAR İYİ SEÇİLMELİDİR Cezayirdeki ihtilâl hareketinin ne olduğu henüz kesin- likle anlaşılmış değildir. Hadisenin altında bir yabancı parmağı var mıdır, yok mu, o bile bilinmemektedir. Ama ihtilal hareketinin ne olmadığı hususu açıktır: Bu, Ceza- yirin parlamenter bir sisteme dönmesini temin için ya- pılmamıştır. Demek ki, Cezayirin iç çekişmeleri devam edecektir ve Cezayir daha uzun süre belini doğrultama- mış halde kalacaktır. Cezayir, istiklalini kazanmasından sonra parlamen- ter rejime iltifat etmemiş, totaliter (O hüviyette bir tek parti sistemini tercih etmiştir. (o Sosyalizmini bu sistem içinde yürütmeyi daha akıllıca, yahut daha kolay bul- muştur. Fakat komünizmin eline düşmekten de dikkatle sakınmış, Doğu Avrupada görülenler veya Çin gibi bir ülke olmamıştır. Bunun, Cezayiri fazla ileri bir noktaya götürmemiş olduğu son hadiselerle ortaya çıkmıştır. İstiklâlini yeni kazanmış bir Asya ve Afrika devleti- nin parlamenter bir sistemi benimseyip onu hemen mü- kemmel tarzda işletmesini beklemek elbette ki bir ha- yaldir. Bu bırakınız devlet tecrübesi olmayan topluluk- ları, uzun devlet tecrübesine sahip memleketler için bile, eğer bir badireden yeni çıkmışlarsa ve idare ediliş tarz- ları değişmişse imkânsızdır. Nitekim, bu ikinci sınıfa da- hil olan genç Türkiye Cumhuriyeti bile, doğuşundan iti- baren tam 27 yıl bir tek partili hayat içinde bir şeyler yapmak mecburiyetinde kalmıştır. Hatta, demokratik hayatın başlangıcından bu yana yirmi yıl geçmiş bu- lunduğu halde Türkiyede parlamenter rejimin her türlü müşkilden ve dolayısıyla hücumdan kurtulamamış olması bu sistemi yürütmenin güçlüğünü gözler önüne sermektedir. Ancak, bugün kendilerine bir yol arayan memleket- lerin bar başka gerçeği hatırdan hiç çıkartmamaları ge- rekir. İstiklâllerini İkinci Dünya Harbinden sonra ka- zanmış bir tek Asya ve Afrika memleketi yoktur ki eko- nomik ve sosyal meselelerini düzene koymuş bulunsun. Bunlar, tam aksine, totaliter hüviyetleri içinde tam bir kaos manzarası ogöstermektedirler. Fikirlerden ziyade şahsi menfaatlerini temsil eden kimseler veya gruplar zaman zaman ayaklanıp (birbirlerinin idaresini devir- mekte, ama durum hiç iyileşmemektedir. Ekseriya asker- ler böyle hareketlerin başını çekmektedir ve devletin ba- ---- geçip sivilleşen asker bir gün kalktığında başka bir asker tarafından tevkif edildiğini öğrenmektedir. Demek ki, hüviyeti totaliter olan bir sosyalizm istiklâllerini yeni kazanmış ülkelere saadet veya refah, hatta huzuru geti- rememiştir. Sosyalizmi bir sihirli değnek gibi yutturmaya kalkış- mak bazı toplumlarda zor olmayabilir. Nitekim bunun şampiyonlarına her yerde rastlanılmaktadır. Ama iş cid- 24 di konuşmaya gelince, vaadedilen bütün o mucizelerin nasıl gerçekleşeceği inandırıcı tarzda söylenememektedir. İşte, böyle bir sevdanın peşinde bulunan Ben Bella şimdi kendi yol arkadaşlarının hücumu altındadır ve kendisi- ne atfedilen günahlar o kadar çoktur ki kurduğu sistem bundan ister istemez yara almaktadır. Yarın, aynı zihni- yetin sahibi ve Cezayirin yeni hakimi Bumedyenin eş it- hamlarla yerinden edileceğini söylemek bir kehanet sa- yılmamalıdır. Bu memleketler parlamenter bir rejimi yürütemezler. Bu memleketler totaliter bir sosyalizmi de yürütememek- tedirler. Geriye komünizm kalmaktadır. Ama komünizm de, bir takım belirli şartlar bulunmadan ne kurulabilmek- tedir, ne de yürütülebilmektedir. Bu şartlanıl başında “rus mevcudiyeti" gelmektedir. Dünyada, "rus mevcudiyeti" olmaksızın bir tek, ama bir tek komünist idare kurula- bilmiş değildir. Birinci Dünya Harbinden sonra Avrupa- nın orasında, burasında beliren hareketler hep hüsranla neticelenmiştir. Çin dahi komünizmini "Rus mevcutiyeti" ile kurmuş, o mevcudiyetle kir süre yaşatıp temelini yük- seltmiş, ondan sonra milli bir mahiyet almıştır. Hiç kim- se, komünist idare altında Doğu Avrupa memleketlerinin bir kalkınma kaydetmemiş olduklarını söyleyemez. Ama bu idareler, bir defa "rus mevcudiyeti" ile kurulmuştur. İkincisi, "rus mevcudiyeti" olmaksızın devam edip etme- yecekleri konusunda henüz bir imtihan vermiş değildir- ler. Kaldı ki Asya ve Afrikanın yeni istiklâl kazanmış memleketleri, gerekli kadroya sahip ( bulunmadıklarına göre, komünizm gibi beşer tabiatına tamamile zıtt bir re- jimi asla ayakta tutamazlar. O halde, bunlar ne yapacaklardır? O halde, bunlar hep bir kaosun içinde çırpınmaya mecbur mudurlar? Hayır. Bu noktada Türkiye, o memleketler için, bir defa daha örnek olmalıdır. Türkiyenin 27 yıllık tek partili sis- temi, hep, en kısa zamanda çok partili, parlamenter sis- teme dönüşün hazırlığı hüviyetinde olmuştur ve bu hü- viyeti muhafaza etmiştir. Bu gerçek, başta meşhur Mau- rice Duverger, çok batılı mütefekkir tarafından da tesbit edilmiştir. 27 yıl içinde, parlamenter sisteme geçildiğin- de sorumluluğu alacak kadrolar ve onu anlayacak hava yaratılmıştır. Atatürkün tek partisi ne Nasırın, ne Ben Bellanın tek partisi gibi olmuştur. Katı bir doktrine, ger- çeklere uyan, yumuşak bir sistem tercih edilmiş, karma ekonomi işletilmiş ve hiç bir fena netice alınmamıştır. Memleketlerin sadece sosyalizmle iyi idare edilebilecek- leri doğru dahi olsa bunun Ben Bell a sosyalizmi olmadığı şimdi Ben Bellayla birlikte bu rejimi yürütmüş olan Bu- medyenin dünyaya ilân ettiği bir gerçektir. 3 Temmuz 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: