3 Temmuz 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 12

3 Temmuz 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER cağı şekilde fısıltı halinde geçti- Niha- yet son görüşme gene aynı lokantada 13 Mayıs gecesi yapıldı. Işık, bu başbaşa yemekler ve soh- betler için haftanın başlarında Pazar- tesi günü şöyle dedi: — Yunan Dışişleri Bakanı Kosto- pulos ile Londrada yaptığım görüşme- lerde, meselenin türk - yunan müna- sebetleri çerçevesi içinde mütalea edil- mesini ve bütün tarafları memnun e- dici bir hal çaresinin bulunmasını ka- rarlaştırdık. Bu hal çaresinin ne ola- bileceği üzerinde durmadık.." Böylece, buzların çözülmesi yolun- da ilk deneme yapılmış oluyordu. Bun dan sonraki safha, Ankara ve Atina- da, Büyük Elçiler vasıtasıyla, işin ko- tarılmasıydı. işte bu safhada Sgurdeos son derece önemli rol oynadı. Türki- yede doğmuş, 17 yaşına kadar İstan- bulda büyümüş ve tahsilini İstanbulda Saint Benoit lisesinde yapmış, olan A- leksandr Sgurdeos, Ankarada, Başba- kanlığa bitişik (Dışişleri (o Bakanlığını sık sık ziyaret etti. Işıkın makam oda- sında uzun süreli, son derece gizli gö- rüşmeler yapıldı. Genel Sekreter Halük Bayülkenin dahi katılmadığı bu gö- rüşmelerde şimdi her iki tarafın da büyük bir ketumiyetle gizledikleri türk - yunan görüşmelerinin ana hat- ları çizildi. Nihayet, Ankarada gerekli ortam hazırlandıktan sonra Sgurdeos Atinaya uçtu, Ankara izlenimlerini Papandreu ve Kostopulosa açtı, Atina- da da yeşil ışık yandıktan sonra, daha önce kapalı kapılar ardında yapılan çalışmaları obilmeyenler için sürpriz teşkil eden ve eniştenin baldızını hiç yoktan öpmesi (niteliğindeki demeci verdi: — Türkiye ile Yunanistan arasın- daki görüşmelere resmen başlanacak- tır. Hükümetim tarafından bu konuda görevlendirilmiş bulunuyorum.." Böylece, o ulaşılmış olan bu safha, geriye bakıldığında, alınmış bulunan hayli uzun bir yol gibi görünmektedir ama, gözler ileriye çevrildiğinde aynı şey rahatlıkla söylenemez. Şimdi, gö- rüşmelerin yapılacağı maun masadan ileriye doğru çakıllı, çetin bir yol u- zanmaktadır ve bu yolun nereye va- racağı -eğer amaç, gürültüsüz patırtı- sız seçimleri idrak etmek değilse!- çok kimse için olduğu gibi, Türk Dışişleri Bakaru Hasan Işık için de meçhuldür. Işık, haftanın başında bir AKİS'ci- ye, SE konuda: — Büyük Elçinin ne gibi teklifler getirdiğini henüz bilmiyorum" dedi. 10 Petrol Başarı! İnfaz sistemiyle ilgili kanun tasarısı, Haziran ayı içinde, ekspres hızıyla, altı günlük bir omüzakereden sonra, on milletvekilinin katıldığı bir oylama sonucu -bu husus Parlâmento Kanun- lar bölümünde çalışan bir memur ta- rafından eldeki vesikalara dayanılarak teyid edilmiştir- kabul edildi. Devlet Personel Kanun Tasarısı da aynı eks- pres hızıyla Millet Meclisinden geçti, kabul edildi. Ancak bu iki tasarı, ekspres kanunlar serisi için verilebile- cek yegâne örnekler değildir. Belirli Mehmet Turgut Görüşü kıt bir zat bir özelliği haiz olmak şartıyla pek. çok tasarı, gürültüsüz patırtısız, tereyağın- dan kıl çekercesine kanunlaşıvermiş- tir. Bu kanunların bariz özellikleri, su- ya sabuna dokunur nitelikte olmama- ları, seçimlerde oy toplıyabilecek isti- datta görülmeleridir. Aksi halde "teh likeliler" sınıfına girmekte, ya Mec- lis Başkanlığının tozlu arşivlerinde u- yutulmâkta, ya da komisyon komisyon dolaştırılmaktadır. Son haftalarda bulunan yeni taktik ise daha pratiktir. Tehlikeli görülen kanun teklifi veya tasarısı bir karma komisyona havale edilmekte ve her bir madde için günlerce konuşulmakta- dır. Bu taktikle güdülen amaç ise me- AKİS selenin, Meclisin tatile gireceği 2 Tem muz tarihine kadar sürüncemede bı- rakılmasıdır. (o Patenti AP'ye ait olan bu taktiğin başlıca (Ouygulama alanı, yazıla çizile artık üzerinde konuşula- cak bir yönü kalmıyan Petrol Kanunu ile ilgili değişiklik teklifidir. CHP İs- tanbul milletvekili Reşit Ülker ve ar- kadaşları tarafından hazırlanmış olan bu teklifin Haziran ayının ilk hafta- sından bu yana geçirdiği o maceralar son derece ilgi çekicidir. Bir garip çekişme Karma Komisyon, Ülkerin getirdiği değişiklik teklifini incelemek üzere toplandığında ilk üç gün konuşulan tek konu, Enerjiye Tabii Kaynaklar" Bakanının komisyonda (konuşup ko- nuşmama yetkisi ooldu. Bir tarafta, "konuşsun" diyenler, öte yanda ise Koalisyon kanatlarını teşkil eden par tililer toplanmışlardı. Bir taraf, "tek- lif Hükümet teklifi değildir, konuşa- maz" diyor, öbür taraf ise "Hüküme- tin görüşlerini bildirmesi gereklidir" tezini savunuyordu. Tartışmalar böy-. lece sürüp giderken, "konuşmasın" di- yen taraf oyalama taktiğinin farkına vardı ve "konuşsun" tezini savunanla- ra katıldı. Hem böylece, Turgutun bol bol ağzını açması ve peyniri yere dü- şürmesi mümkün olacaktı. Ama mese- le Bakanın konuşup konuşmaması de- ğil, bir taktik meselesi (oolduğundan. "konuşsun"cular "konuşmasın"cılıar ol dular. Görüşmeler böylece uzadı ama. konu dardı. Sadece konuşsun, konuş- masın meselesi içinartık birşey kalmamıştı. Bu defa senaryo- nun ikinci kısmı sahneye kondu. E- nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı söz alarak, konuşmıyacağını -tabii, bunu söylerken konuşmaktaydı!-, fakat Hü- kümetin bu konudaki görüşünü tesbit ettikten sonra konuşacağını o söyledi, mehil istedi 10 Haziranla 21 Haziran arası, Tur- guta verilen mehille geçti. Bu arada Komisyon üyeleri, toplantılar yeniden başladığında görüşmelerin o hızlanaca- ğını, zira artık belirli bir Hükümet gö rüşü olacağını umuyorlardı. Ama se- naryonun son safhası hiç de bu görüş lere uygun olanak hazırlanmamıştı. Nitekim Komisyon 21 Haziranda top- landığında (mikrofona gelen Bakan- dan herkes tasarı ile ilgili fikirler bek lerken, Turgut, son derece fütursuz, 10 günlük mehile hiç değinmeden, Hü- kümetin görüşünü mi doğrusu gö- ŞE Zİ açıkla — Hükümetin bu konuda bir gö- rüşü yoktur!." 3 Temmuz 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: