3 Temmuz 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

3 Temmuz 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN 9 Sovyet Başbakanı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Başbakanı Alek- siy Kosigin: — Sovyetler Birliği halkı bir harp İsti YOE “içall, Sonra, sözlerimin için baktı ve ilave e "— Bu harp, insanın tabiata karşı harbidir. İnsan tabiatın emrinde, ona bağlı olarak yaşamaktan bıkmıştır. Şimdi insanın tabiata hükmetmesi devri açılmıştır. Sov- yetler Birliği halkının arzuladığı tek harp işte bu harptir. Sovyetler Birliği halkının arzuladığı tek fetih, tabiatın fethidir." Kremlinde, çarların bu eski ve meşhur sarayında, şimdi Sovyet Sosyalist , Cumhuriyetleri - Birliği Başbakan- ları tarafından resmi çalışma odası olarak kullanılan sa- londa bulunuyorduk. Salon, yedi metre genişliği, yirmi metreden fasla uzunluğu olan bir oda. Dipte, Başbakanın büyük çalışma masası duruyor. Onun arkasında, duvarda. Sovyetler Birliğinin hemen her resmi mahallinde olduğu gibi Leninin renkli bir portresi asılı. Başbakan Kosigin beni bu masanın önünde, ayakta karşıladı. Rusça konu- şuyor. Rusça olarak "Hoş geldiniz" dedi, elimi sıktı ve yer gösterdi. Kabul sırasında nerede oturacağımız zaten evvelden söylenmişti. Odada, pencerelerin önünde uzun bir toplantı masası vardı. Masanın, odanın dip tarafına ge- len kısmında, yeşil çuha ile kaplı bir başka masa, üzerin- deki hokka takımıyla ona bitiştirilmişti. Oraya tercüma- nımız oturacaktı. Başbakan Kosigin toplantı masasının sol tarafındaki ilk iskemleye, sırtı pencereye dönük olarak oturacaktı. Ben tam karşısında yer alacaktım. Böylece tercüman ortamızda oturmuş oluyordu. Başbakanın Sso- lunda Dışişleri Bakanlığının Enformasyon Dairesi Baş- kanı Zamyatin bulunacaktı. Zamyatin ve onun arkasında yer alan bir başka memur konuşmanın notlarını tuttular. Kosigin konuşmasına devam etti: — Memleketimizin büyük bir kısmını gördünüz. Si- biryadan geliyorsunuz. Her yerde halkımızın neyle meş- gul bulunduğunu farketmişsinizdir. o Sovyetler Birliğinde kiminle konuşursanız size, bahsettiğim tabiata karşı in- sanın harbinden başka harp istemediğini söyleyecektir. Gençlerle ME orta yaşlılarla konuşunuz, ihtiyar- larla konuşunuz. Kosigin Bir, an durdu, lâtifeci bir tarzda: — Biliyorsunuz, bizde yüz yaşını geçmişler pek çok- tur. Onlarla konuşunuz.." dedi Ciddileşti ve konusuna döndü: "— Herkes size sadece barış arzusunu anlatacaktır. Zira bu halk harbin ne olduğunu bilmektedir. Leningrad - daki mezarlığı ziyaret ettiniz. Ben Leningradlıyım. Böyle faciaların tekrarlanması istenemez. Leningradda, bu şehrin naziler tarafından üç yıl müd- detle muhasara şurasında çoğu açlıktan ölmüş yediyüz bin kişiye ait bir mezarlık vardır ve şimdi orası bir ziyaret- gah yapılmıştır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği Şüyle devam etti: — Biz dünyada ciddi olarak silâhsızlanma istiyoruz ve bunu temin Siçin bizim tarafımızdan hiçbir müşkilat mevcut değildir. Bizim ekonomimiz barış esasına müste- nittir. Silahlanmaya sarf edilen para sadece yarı yarıya azaltılsa ve bu ekonomik, sosyal kalkınma gayretlerine Başbakanı harcansa düşününüz insanlık ne kadar şey kazanır. Ama Amerikanın ekonomisi harp esasına, silâhlanma esasına dayanmaktadır. Bu ekonomi öyle kurulmuştur. Bu, onun tabiata icabıdır. Diğer taraftan dünyada hâlâ harp iste- yenler bulunmaktadır. Batı Almanyada Polonyanm hu- dutları tanınmak istenmiyor. Peki, bu değişiklik nasıl yapılacaktır? Karşılıklı konuşularak mı? Bunun imkânı var mıdır? Hangi memleketten topraklarının bir parçası- nı isteseniz o memleketin halkı ayağa kalkar ve gerekirse döğüşü göze alır. Danimarkalılar topraklarını verirler mi? Belçikalılar topraklarım verirler mi? Siz türkler toprak- larınızı, bunları isteyenlere, odöğüşmeden verir misiniz? Polonyalılar da öyle davranacaklardır. O halde, değişiklik harp edilerek yapılmak istenilmektedir. Bunlara başka unsurlar da eklenince Sovyetler Birliğinin niçin, halkının daha fasla refaha kavuşmasını kolaylaştıracak paraları maras sarfetmek mecburiyetinde kaldığını anlaya- bilirsii Başbakan Kosigin tekrar bir an durdu. Devam etti: — Ya, NATO nedir? Biz bunu bir tecavüz vasıtası olarak görüyoruz. Bu. bize karşı beslenilen (omütecaviz emellerin teşkilâtlandınlmasıdır. Çok taraflı nükleer gü- cün kime karşı olduğunu söyler misliniz? İsvece karşı mı- dır? Yoksa Norveçe veya Hollandaya karşı mı? Bu doğ- rudan doğruya bize karşıdır. NATO'ya ne lüzum var? Ona lüzum olmayınca Var- şova Paktının ne lüzumu kalır? Bunları kaldıralım. Lâğ- vedelim. Ben demiyorum ki NATO dağıtılsın da Varşova paktı kalsın. Hayır. İkisini beraber kaldıralım. Silâhsız- lanmadan bahsederken biz bunu lâf olarak söylemiyoruz. Ciddi arzumuz, tamimi arzumuz budur. Biz dünyada dostluk ve barış istiyoruz. Bizim halkımızın arzusu bu- dur. Bizim menfaatimiz budur. O halde?." Sovyetler Birliği Başbakanı Kosigin bunları belirtme- den önce Sovyetler Birliğinin Türklyeyle iyi ve samimi münasebetler istediğini ifade etmişti. Kosigin şöyle dedi: "— Sovyetler (Birliğiyle Türkiyenin “münasebetleri yüksek bir plânda ele alınmalıdır. Biz politik sahada, ekonomik sahada, kültürel sahada işbirliği (yapmalıyız. Münasebetlerimiz bu ölçülerde, Türkiye ile Sovyetler Bir- liğinin karşılıklı menfaatlerine en uygun tarzda düzen- lenmelidir. Buna biz hiç bir mani görmüyoruz. Sovyetler Birliğinin Türkiyeden hiç bir toprak talebi bulunmadığını size beyan ederim. Sizin de bizden bu çeşit bir talebiniz olmadığını biliyorum. Aramızda hiç bir ihtilâf yoktur. Komşuyuz. Yanyana yaşıyoruz. Niçin dost olarak yaşama- yalım Sovyet halkı Türk halkının tecavüz emeli besle- mediğinden emindir. Ama biz türk. topraklarının bize karşı tecavüz emeli besleyen bir üçüncü devlet tarafından vasıta diye kullanılmasından endişeliyiz. (Bu bizim bir güvenlik meselemizdir. Bunu istemiyoruz. Barışsever kom- şuluk münasebetlerine taraftarız. Sizden de bunu bekli- yoruz. Dostumuz olmanız bizim için kıymetlidir, önemli- dir. Sovyet Rusya bunu temin etmek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır. Münasebetlerimizin bugün iyi istikamete girmiş ol- duğunu söylemekten bahtiyarlık duyuyorum. Aramızda temaslar başlamıştır. Şimdi birbirimizi daha da iyi tanı- yacağız. Zira münasebetlerimi zin kesilmiş olduğu devre- 3 Temmuz 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: