27 Kasım 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

27 Kasım 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS konomi gelişince de akım ve gece- kondu inşaatı hızlanacak ve şim- şek gibi bir hızla gelişmenin sonu- na -yani sanayileşme safhasına- ge- linecektir. Yani Demirel, önüne koşmuştur. arabayı atların İzmirin oyunbozanlığı "Başbakanın bu müthiş buluşu kar- şısında, meseleyle ilgili olan İ- mar ve İskân Bakanı tabiatiyle boş durmamış ve haftanın başındaki Pa- zar günü tanı bir sorumsuzluk için- de şöyle demiştir: —Gecekondular caktır!.." yıktırılmıya- cak, Demirelin dayandığı AP nin kalesi İzmirdeki fakir AP'liler, bu sözleri, Başbakanlarının kendile- rine seçim kampanyasındaki vaadi- nin gerçekle$tirilmesi olarak anla- yıp oyunbozanlık edince iş karış- mıştır. Bu arada, İzmirin tecrübeli Be- lediye Başkanı Osman Kibar da, "İmar ve İskân Bakanının teminatı üzerine kimbilir bugün İzmirde kaç gecekondu oturtulmuştur!" diyerek, yapılan ihtiyatsızlığın omüstakbel neticelerini peşinen bildirmiştir. O- laylar, gerçekten şimşek hızıyla ce- reyan etmiş, tabii Demireli değil, Osman Kibarı haklı çıkarmıştır. Demirel ve Menteşoğlunun de- meçlerinin hemen akabinde, İzmir- de 300 kişilik bir topluluk, ellerinde kazma ve kürekler olduğu halde, Yeşilyurt semtinde 30 bin metreka- relik bir araziyi kendi aralarında parsellemiştir. Gecekonducular, sa- hipli araziyi parçalarlarken, zaman zaman zabıta memurlarına karşı gelmişlerdir. Zabtıa memurlarının: "— Buraya gecekondu yapamaz- sınız, yasaktır!" şeklindeki ikazları- na gecekonducular, yanlarında taşı- dıkları gazetelerdeki oBaşbakan ve İmar Bakanının demeçlerini göste- rerek karşılık vermişlerdir. İzmirli omeskensiz vatandaşlar hâlâ, ele geçirdikleri arazide zabıta memurları ile mücadele etmektedir- ler, İzmirlilerin bu oyunbozanlığı karşısında Demirel de şaşırmış ve dâhiyane fikrini uygulamaktan vaz- geçerek, "Biz kimseye, tapulu ara- ziyi işgal edin dimedik ki! Didik mi? Dimedik. Öyleyse tapulu arazi iş- gal edilmeyecektir!" diye koltuğun- dan hükümler vermeye (o başlamış- tır. Ancak izmirlilerin buna cevabı "Seçimlerde bize böyle vaadedildi. 27 Kasım 1965 Haldun Menteşoğlu Biri kuyuya taş atınca... Rey verdik, reyimizin hakkını ala- cağız" olmuştur Durum hem vehametini ve hem de komikliğini muhafaza etmekte- dir. Ama vehamet, komikliğin çok üstündedir ve karışıklığın oOAnkara ve İstanbula da sıçraması ihtimali herkesi korkutmaktadır. Dışişleri Sırtımız yere gelmez! Büğünlerde bir gün, Birleşmiş Mil- letlerin türk Protokol Umum Mü- dür Muavini neşeli Sinan Körle, an- latmaktan hoşlandığı bir hikâyeyi tekrar hatırladıysa hiç şaşmamak lâzımdır. Sinan Körle bundan bir müddet evvel, görevi icabı, Afrikanın bütün nüfusu bir kaç yüzbin kişiden iba- ret yeni müstakil gecekondu devlet- lerden birinin New York'a gelen Birleşmiş Milletler Baş Delegesini karşılamaya gitmiş. Bakmış, adamı gözü ısırıyor. Adam da kendisine yakınlık göstermiş. Körle, bir pro- tokol şefine yaraşan nezaketle: — Ekselans, demiş, galiba sizin- le tanışmak şerefine nail olmuş- tum Ekselans, beyaz dişlerini göstere- rek .gülmü — Yes sörl Beni tanımadınız YURTTA OLUP BİTENLER mı? Di Co! Yedinci katın süpürü- cüsüydü Co'nun Afrikadaki nm bağımsızlığına kavuştu sonra düşünmüş: Şimdi, Birleşmiş Millet- lere bir delegasyon göndermek lâ- zım. Öyle bir Baş Delege bulmalı ki hem ingilizce bilsin, hem Birleşmiş Milletler hakkında bir fikri olsun. Sonra birden hatıra Co gelmiş. Hem ingilizce biliyor, hem Birleşmiş Mil- letler hakkında fikri var. Bütün va- sıflar tamam. Ve Co, o gün New York'a Baş delege olarak inmiş. Geride kalan hafta da, Birleşmiş Milletlerin kapısından birinin özel- liği bir ara Büyük Elçilik yapmış ve sonra, 27 Mayısta Menderesin ili Emniyet Başkanlığı görevinde bulunmuş, ötekinin' özelliği bir ara Amerikada yaşamış, sonuncusunun özelliği de meşhur iyiniyet heyetle- riyle şu, bu memleketlerde onaltıbu- çuk saatle yirmiiki saat üç çeyrek arası kalmış olan üç kişi girdi. Bun- lar, belki de şimdiye kadar Birleş- miş' Milletlerde işitilmemiş bir gö- revi sırtlarında taşıyorlardı: Kork dorlarda adam çevirip, adamı Kıb- rıs konusunda türk tezini destekle- mek için ikna edeceklerdi. Her üçü de AP milletvekiliydi. Birincisi Ce- lâl Tevfik Karasapan, ikincisi Erol Akçal, üçüncüsü Ertuğrul Akçaydı. Ha bir de, hazırladığı bir Meclis konuşmasıyla Saadettin Bilgiçin "sebeb-i felâket"i olan Settar İksel! Buna mukabil, Cumhuriyet Hükü- meti kendilerine günde tam 30'ar dolar ödeyecekti. Buluş, Demirel Hükümetinin Dışişleri Bakanı İh- san Sabri Çağlayangile aitti. Heyeti görenler ve görevlerinin ne olduğunu öğrenenler o bunların CHP'den istenmiş "mukabil numa- râlar"ı, Nihat Erim, Feridun Cemal Erkin ve Selim Sarperin niçin böyle bir "gülünçlü komedi "de rol almayı, Gruplarının kararıyla reddettikleri- ni anlamakta hiç bir zorluk çekme diler. Halbuki bu hafta, her şeyi tartı- şılsa propaganda mehareti tartışıl- mayacak olan AP organları bu red- di bir istismar konusu yaprnaya ça- lışmakta ve CHP'nin bu suretle "Kıbrıs gibi önemli bir milli mese- le"de İktidarı sabote ettiğini'leri sürmekteydiler. Aslında; böylesine bir hafif dav- ranışla İktidar tarafından sabote e- 11

Bu sayıdan diğer sayfalar: