27 Kasım 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 8

27 Kasım 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Von Mangoldt gazetecilerle (konuşuyor Söz gümüşse. süküt altındır tarafından ogerçekleştirilmesini ön- gören Plânlamanın teklifine doku- nulmadı. Tesbit edilen rakamlar Plânlamanın görüşüne uygun oldu: Kamu sektörü 8 milyar 750 milyon, özel sektör ise 5 milyar 799 milyon lira yatırım yapacaktı. aşbakan, finansman meselele- rinin çözümünde aynı şekilde hare- ket etti. Bu amaçla zorlanan kapı- lar, dış yardımlardan çok iç kay- naklar oldu. Hattâ ve hattâ Demi- rel, iç kaynakların vergi yoluyla ge- liştirilmesi teklifine dahi pek şid- detle karşı çıkmadı! i Yüksek Plânlama a toplan- tıları tamamlandıkt sonra yapı- lan açıklamalarda eN bir AP İkti- darından hiç umulmayan, “dengeli ve istikrarlı kalkınma", "sağlam iç kaynaklar bulunması" gibi lâflar yer aldı Perhiz ve turşu hikâyesi Oysa aynı Demirel, daha birkaç gün önce çok değişik (türküler söylemekteydi. o Plâncılara yönelen tehditkâr hareketler, sereserpe bir ekonomik politikanın habercisi' dav- ranışlar, "dediğim dedik, çaldığım düdük" tarzında bir eda, bol kese- den vaadler, Demirelin, Yüksek 6 Plânlama Kurulu toplantılarına ka- dar sürdürdüğü türkülerin motif- leriydi. Hattâ ve hattâ, seçim öncesin- denberi süregelen bu doludizgin gidiş, AP Hükümetinin içinde dahi çatlak yaratmıştı. Bu çatlak, Gür- san Olayıdır. Hükümet Programının kabulün- den sonra Bütçeye hazırlık için ya- pılan Kabine toplantılarında Demi- rel o derece sorumsuz ve rakam- ri uzak bir tutum takınmıştı , AP'nin Gürsan luğu duymaya başladı. büyük kısmını maliye ilminin ger- çekleri arasında yaşamış olan Gür- san, bir an geldi dayanamadı. Bar- dağı taşıran damla, üzüm ihracı meselesinde Ticaret Bakanı ile De- mirelin, üzüm ihracatçılarını koru- mak için giriştikleri teşebbüs oldu. Demirel ve Zeren, ellerinde üzüm kalmıyan ihracatçı tüccara, Tarişin. 96 5 ucuz fiyatla elindeki üzümleri devretmesini ve Tariş eliyle aga ta son verilmesini istiyorlardı. 96 S'ler Devletin ve üreticinin ra hine olarak ihracatçı tüccarın cebi- ne girecek, böylece AP, çok vaadler- de bulunduğu özel sektöre bir fatu- AKİS ra daha ödemiş olacaktı. Ama aynı günlerde "ihbarcı" olarak da gaze- telerde ismi yayınlanmış olan Ma- liye Bakanı istifa ediverdi. Bu olay geçen hafta Çarşamba günü cere- yan etti. Demirel ve arkadaşları şa- şırdılar. Gürsandan bu derece sert bir tepki beklemiyorlardı. Demirel, Gürsanı kararından döndürmek için bazı Bakanları ve İzmir Belediye Başkanı Kibarı ara- cı olarak görevlendirdi. Gürsanın bu aracılarla yaptığı o konuşmalar ilgi çekicidir. Maliye Bakam açık a- çık şikâyet ediyor, Demireli Mende- rese benzeterek bu derece hesapsız vaadlerin ve karşılığı opara olarak bulunamıyacak angajmanların çok tehlikeli olduğunu, nun mesuliyetini ğini söylüyordu. Fakat aracılar gö- revlerini başarıyla yerine getirdiler. Bu tutumun devam etmiyeceğini, işlerin düzeleceğini söyleyerek Gür- sanı ikna ettiler. İstifasını böylece geri alan Gürsan, bu. haftanın başın- da da, moralini takviye edecek bir görevle Parise uçuruldu "Beyefendi"nin devlet anlayışı G ürsanın istifa ettiği gün başka bir sürtüşme, Demirelin gazete- cilee verdiği bir demeçle açığa çık- ı. Başbakan, Plânlama Teşkilâtı ile arasında bir anlaşmazlık olup olma- dığı hakkındaki soruya, devlet işle- rini ne dereceye kadar kavradığını gösteren şu cevabı verdi: — Devlet bünyesi içindeki dai- Hükümet arasında ihtilâf söz konusu olamaz. Hükümet emir verir, emir alan daire onu yerine getirir!." Oysa durum, Demirelin o gün zannettiği gibi (olaylar, işin aslını sonradan öğrendiğini gösterdi- de- ğildir. Anayasanın 41. maddesi, plânlı kalkınmanın hangi yollarla olacağını hükümetlere; (o spekülatif tercih yolları obırakmıyacak şekil- de çizmiştir. Bu Anayasa maddesine göre -iktidardaki partinin ekonomik görüşü veya göruşsüzlüğü ne olur- sa olsun- plânın hazırlanmasında, milli tasarrufun arttırılması ve ya- turımlarını toplum yararının gerek- tirdiği önceliklere göre yöneltilmesi prensiplerine riayet edilmek zorun- dur. "Herkes için insanlık haysi- yetine yaraşır bir yaşama seviyesi- sosyal adalet" — Üs- bet' ve zorunlu yönler sösterdikleri 27 Kasım 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: