27 Kasım 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 14

27 Kasım 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER dilen, Kiris gibi önemli bir milli le" mesele" Bir teklif ve ötesi İhsan Sabri Çağlayangilin, Kıbrıs konusunun Birleşmiş Milletlerde görüşülmesinde türk heyetine baş- kanlık etmek üzere New Yorka gi- deceğinin açıklanmasından bir kaç gün sonraydı. Dışişleri (o Bakanlığın- dan CHP'ye bir teklif geldi. Cağla- yangil bu seyahate, Menderesin â- detlerine uygun olarak, yedi tane de milletvekilini beraberinde götüre- cekti. Bunların dördü AP'den, üçü CHP'den olacaktı. -Ya, Bölükbaşı - nın partisi?- CHP'den Erim, Erkin ve Sarper isteniliyordu. Yedi mil- letvekili "Heyet, içindeki Parlâmen- to Heyeti" adını taşıyacaktı. Talep, CHP Genel Başkanı İsmet İnönüye duyuruldu.İsmet İnönü böyle bir davranış karşısında hay- retini CHP Grup Başkan Vekili Ni- hat Erimden saklamadı. Hüküme- tin Kıbrıs görüşümü Muhalefet bil- miyordu. Hükümetin savunacağı tez konusunda ne bir istişare edil- miş, hattâ ne bir bilgi verilmişti. Ne bir özel, ne bir umumi toplantı ya- pılmıştı. Sonra, gidecek milletvekil- leri New York'ta ne yapacaklardı? Bu sualleri, talep CHP Grupuna geldiğinde CHP milletvekilleri de sordular, Bunun üzerine Nihat E- rim Çağlayangilden randevu istedi, Dışişleri Bakanlığına gidip bunu öğ- rendi. Ooo, milletvekillerinden zor bir şey istenilmiyordu. "Koridorlar- da dolaşacaklar ve bizim tezimizi tutacak delege bulacaklardı". Eri- min, Erkinin, Sarperin ahbapları yok muydu? Akçal babasının Dev- let Bakanlığında kâtip diye Ameri- kaya gönderilmişti ve Akça iyiniyet gezisinden çok ahbap edinmişti. Karasapanın meziyetleri ise tered- düt mü götürürdü? -Milli Emniyet Başkanıyken bir ihtilâlin olması da ne referanstır, hani..- Ya, İksel? Nihat Erim, Türkiyenin bir fede- rasyon tezinin bulunduğunu hatır- lattı. Bakan "Canım, kolay" dedi. Nihat Erim, Kıbrıs meselesini ken- dilerinin bir türk-yunan ilişkisi say- dıklarını bildirdi. Bakan "Canım, kolay" dedi. Anlaşılıyordu ki plân, İcraya Meclisi karıştırmak, bu su- retle üstelik Muhalefeti de angaje edilmiş halde göstermekti. Bu her- de, sadece sorumluluğu paylaşmak değil, hattâ kabahati gene CHP'ye bile atmanın hazırlığıydı. Bir defa, millervekilleri nereden çıkıyorlardı 12 Bu, milletvekillerinin prensip ola- rak "Prensesin kesesi"nden seyahat etmekten hoşlandıkları ve minnet- tar kalacakları, Mecliste hücumlara karşı koyacakları inancına dayanan bir tertipti. CHP in "Şimdi bunlar umu- mi efkâr önünde bizi suçlamaya kalkışırlar, Şirrettirler” diyenlerin itirazına rağmen böyle ciddiyetsiz bir talebi reddetmek kararını aldı. Ciddilik neyi gerektirirdi? Kıbrıs işinin Birleşmiş Milletlere geleceği kimsenin meçhulü değil- di. "Çok partili bir dış politika"nıu gerektirdiği şuydu: İktidar ve Mu- halefet otururlardı. İktidar Muha- lefete; gelen son haberleri bildirirdi. Duruma beraber bir teşhis koyar- lardı. Yapılacak olanı ve takınıla- cak tavırı kararlaştırırlardı. Erim, Sarper ve Erkin gibi hadiselerin başlangıcını o bilenler, hattâ İnönü kendi tavsiyelerini söylerlerdi. Hü- kümet hareket hattını tâyin ederdi. Ondan sonra, icradan sorumlu Ba- kan ve Dışişlerinin yetkilileri, tek- nisyenleri kalkarlar, giderlerdi. E- ger gerekirse (Muhalefet burada, Hükümeti bu konuda tam olarak desteklediğini Muhalefet Liderinin veya sözcüsünün ağızından ilân e- derdi. Ürgüplünün Hükümeti za- İhsan Sabri Çağlayangil Turist Bakan AKİS manında, Kıbrısın NATO'da görü- şüleceği toplantı dolayısıyla bu ya- pılmıştır ve bu, bizim o heyetimiz için büyük bir kuvvet teşkil etmiş- tir. Yanında çanta gibi (milletvekili taşımak bu memlekette ogörülme- miş değildir. Görülmeyen bunun bir fayda sağladığıdır. Bu daha ziyade, Cook gibi seyahat acentelerinin işi- dir. Kıbrıs İt ürür, kervan yürür "Birleşmiş Milletler Genel Kurulun- da Kıbrısla ilgili görüşmelerin yapılması günü yaklaştıkça hem Türkiyenin, hem de Yunanistanın hummalı bir diplomatik çalışma içi- ne girdikleri görülmektedir. Fakat ne var ki, yunanlı dostlarımız, bu çalışmalar sırasında kendilerini güç duruma düşürecek bazı hatalar yap- maktan geri kalmamaktadırlar. Bu hataların bazıları, kendilerini dün- ya kamuoyu önünde, bazıları da türk kamuoyu karşısında kötü du- ruma düşürmektedir. Meselâ, Yu- nan Dışişleri Bakanı Çirimokosun New York'a, Birleşmiş Milletlere gitmeden önce geçen hafta yaptığı Lefkoşe seyahatinde söylenen ba- zı sözler, dünya kamuoyunda eno- SİS konusunda epeyce tereddütler yaratmış olmalıdır. Yunan dışişleri o bakanlarının şimdiye kadar Lefkoşenin kapısını çaldıkları çok görülmüş olaylardan- dır. Bu kapı çalmaların her defasın- da gösterilen sebep de, karşılıklı gö- rüşme bahanesidir. Fakat ne Za- man bir yunan dışişleri bakanı Lef- koşeye gitse, ortalıkta hemen eno- sis sözleri dolaşmaya başlamakta, kadehler enosis şerefine kalkmakta, konuşmalar enosis için yapılmak- tadır. Nitekim bu sefer de öyle ol- muş, Lefkoşede kıbrıslı rumlardan pek soğuk bir karşılama görmüş o- lan Çirimokos, Yunanistanın ama- cının Kibrisin kayıtsız şartsız ba- gımsızlığından o başka birşey olma- dığını söyleyince, Kıbrıs rumları, bunun enosisten başka birşey de- mek olmadığı baklasını daha fazla ağızlarında tutamamışlardır. Oysa, Güvenlik Konseyinde Kıbrısla ilgili görüşmelerin başlayacağı bir sıra- da, özellikle Irak ile Afganistanın e- nosise karşı bir tasarıyı Genel Ku- rula sunduktan günlerde Lefkoşe 27 Kasını 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: