YURTTA OLUP BİTENLER dilen, Kiris gibi önemli bir milli le" mesele" Bir teklif ve ötesi İhsan Sabri Çağlayangilin, Kıbrıs konusunun Birleşmiş Milletlerde görüşülmesinde türk heyetine baş- kanlık etmek üzere New Yorka gi- deceğinin açıklanmasından bir kaç gün sonraydı. Dışişleri (o Bakanlığın- dan CHP'ye bir teklif geldi. Cağla- yangil bu seyahate, Menderesin â- detlerine uygun olarak, yedi tane de milletvekilini beraberinde götüre- cekti. Bunların dördü AP'den, üçü CHP'den olacaktı. -Ya, Bölükbaşı - nın partisi?- CHP'den Erim, Erkin ve Sarper isteniliyordu. Yedi mil- letvekili "Heyet, içindeki Parlâmen- to Heyeti" adını taşıyacaktı. Talep, CHP Genel Başkanı İsmet İnönüye duyuruldu.İsmet İnönü böyle bir davranış karşısında hay- retini CHP Grup Başkan Vekili Ni- hat Erimden saklamadı. Hüküme- tin Kıbrıs görüşümü Muhalefet bil- miyordu. Hükümetin savunacağı tez konusunda ne bir istişare edil- miş, hattâ ne bir bilgi verilmişti. Ne bir özel, ne bir umumi toplantı ya- pılmıştı. Sonra, gidecek milletvekil- leri New York'ta ne yapacaklardı? Bu sualleri, talep CHP Grupuna geldiğinde CHP milletvekilleri de sordular, Bunun üzerine Nihat E- rim Çağlayangilden randevu istedi, Dışişleri Bakanlığına gidip bunu öğ- rendi. Ooo, milletvekillerinden zor bir şey istenilmiyordu. "Koridorlar- da dolaşacaklar ve bizim tezimizi tutacak delege bulacaklardı". Eri- min, Erkinin, Sarperin ahbapları yok muydu? Akçal babasının Dev- let Bakanlığında kâtip diye Ameri- kaya gönderilmişti ve Akça iyiniyet gezisinden çok ahbap edinmişti. Karasapanın meziyetleri ise tered- düt mü götürürdü? -Milli Emniyet Başkanıyken bir ihtilâlin olması da ne referanstır, hani..- Ya, İksel? Nihat Erim, Türkiyenin bir fede- rasyon tezinin bulunduğunu hatır- lattı. Bakan "Canım, kolay" dedi. Nihat Erim, Kıbrıs meselesini ken- dilerinin bir türk-yunan ilişkisi say- dıklarını bildirdi. Bakan "Canım, kolay" dedi. Anlaşılıyordu ki plân, İcraya Meclisi karıştırmak, bu su- retle üstelik Muhalefeti de angaje edilmiş halde göstermekti. Bu her- de, sadece sorumluluğu paylaşmak değil, hattâ kabahati gene CHP'ye bile atmanın hazırlığıydı. Bir defa, millervekilleri nereden çıkıyorlardı 12 Bu, milletvekillerinin prensip ola- rak "Prensesin kesesi"nden seyahat etmekten hoşlandıkları ve minnet- tar kalacakları, Mecliste hücumlara karşı koyacakları inancına dayanan bir tertipti. CHP in "Şimdi bunlar umu- mi efkâr önünde bizi suçlamaya kalkışırlar, Şirrettirler” diyenlerin itirazına rağmen böyle ciddiyetsiz bir talebi reddetmek kararını aldı. Ciddilik neyi gerektirirdi? Kıbrıs işinin Birleşmiş Milletlere geleceği kimsenin meçhulü değil- di. "Çok partili bir dış politika"nıu gerektirdiği şuydu: İktidar ve Mu- halefet otururlardı. İktidar Muha- lefete; gelen son haberleri bildirirdi. Duruma beraber bir teşhis koyar- lardı. Yapılacak olanı ve takınıla- cak tavırı kararlaştırırlardı. Erim, Sarper ve Erkin gibi hadiselerin başlangıcını o bilenler, hattâ İnönü kendi tavsiyelerini söylerlerdi. Hü- kümet hareket hattını tâyin ederdi. Ondan sonra, icradan sorumlu Ba- kan ve Dışişlerinin yetkilileri, tek- nisyenleri kalkarlar, giderlerdi. E- ger gerekirse (Muhalefet burada, Hükümeti bu konuda tam olarak desteklediğini Muhalefet Liderinin veya sözcüsünün ağızından ilân e- derdi. Ürgüplünün Hükümeti za- İhsan Sabri Çağlayangil Turist Bakan AKİS manında, Kıbrısın NATO'da görü- şüleceği toplantı dolayısıyla bu ya- pılmıştır ve bu, bizim o heyetimiz için büyük bir kuvvet teşkil etmiş- tir. Yanında çanta gibi (milletvekili taşımak bu memlekette ogörülme- miş değildir. Görülmeyen bunun bir fayda sağladığıdır. Bu daha ziyade, Cook gibi seyahat acentelerinin işi- dir. Kıbrıs İt ürür, kervan yürür "Birleşmiş Milletler Genel Kurulun- da Kıbrısla ilgili görüşmelerin yapılması günü yaklaştıkça hem Türkiyenin, hem de Yunanistanın hummalı bir diplomatik çalışma içi- ne girdikleri görülmektedir. Fakat ne var ki, yunanlı dostlarımız, bu çalışmalar sırasında kendilerini güç duruma düşürecek bazı hatalar yap- maktan geri kalmamaktadırlar. Bu hataların bazıları, kendilerini dün- ya kamuoyu önünde, bazıları da türk kamuoyu karşısında kötü du- ruma düşürmektedir. Meselâ, Yu- nan Dışişleri Bakanı Çirimokosun New York'a, Birleşmiş Milletlere gitmeden önce geçen hafta yaptığı Lefkoşe seyahatinde söylenen ba- zı sözler, dünya kamuoyunda eno- SİS konusunda epeyce tereddütler yaratmış olmalıdır. Yunan dışişleri o bakanlarının şimdiye kadar Lefkoşenin kapısını çaldıkları çok görülmüş olaylardan- dır. Bu kapı çalmaların her defasın- da gösterilen sebep de, karşılıklı gö- rüşme bahanesidir. Fakat ne Za- man bir yunan dışişleri bakanı Lef- koşeye gitse, ortalıkta hemen eno- sis sözleri dolaşmaya başlamakta, kadehler enosis şerefine kalkmakta, konuşmalar enosis için yapılmak- tadır. Nitekim bu sefer de öyle ol- muş, Lefkoşede kıbrıslı rumlardan pek soğuk bir karşılama görmüş o- lan Çirimokos, Yunanistanın ama- cının Kibrisin kayıtsız şartsız ba- gımsızlığından o başka birşey olma- dığını söyleyince, Kıbrıs rumları, bunun enosisten başka birşey de- mek olmadığı baklasını daha fazla ağızlarında tutamamışlardır. Oysa, Güvenlik Konseyinde Kıbrısla ilgili görüşmelerin başlayacağı bir sıra- da, özellikle Irak ile Afganistanın e- nosise karşı bir tasarıyı Genel Ku- rula sunduktan günlerde Lefkoşe 27 Kasını 1965