27 Kasım 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 24

27 Kasım 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gayretkeş Yabancılar Birkaç ay önce, otobüsle Adanaya giderken, yolda ya- bancı bir gençkızla tanışmıştım. Türkiyeye hayran görünüyordu. Zaten söze, bu hayranlığını belirterek başlamıştı. Ben de önce, onu turist zannederek ilgi- lenmiştim. Konuşmalarımızdan, Türkiyede bir hayli dolaşmış olduğunu anladım. Bir turistle memleket hakkında konuşulabilecek herşeyi konuştuktan sonra, usülen, kendisinin kim olduğunu öğrenmek istedim: Alınandı. Birçok yabancı dili rahatça konuşuyordu. Fakat bunun ötesinde, kendisine ait bilgi vermekten çekindiğini anladım. Ne iş yaptığını, Türkiyede nere- de kaldığım, Türkiyede kaç zamandır ve niçin bulun- duğunu bir türlü söylemiyor, bu konularda tezatlara düşüyordu. Bir ara, uzun zaman turist olarak dola- şacak kadar zengin olmadığını söylediği halde, daha sonra, Türkiyeye hiçbir iş için gelmediğini, yalnız aylardanberi gezdiğini açıkladı. Nihayet, elverişli or- tamı bulduğunu zannettiği zaman, hristiyanlık pro- pagandası yapmaya başladı ve böylece kimliğini or- taya koydu. oÇağımızın ihtiyaçlarına hiçbir şekilde cevap veremiyecek olan, gülünç, kutsal inançları var- dı. Anlattıklarım hayretle dinledim. Din misyonerli- ğine çıktığı muhakkaktı ama, üzerinde durmadım. Sa- dece gülünç buldum. Ne var ki, o günden bugüne, birçok yabancılara memleketimizde bu tip acayip bir çalışma sahasının açılmış olduğunu görmek artık bana gülünç gelmiyor. Din misyonerleri yanında, hangi inançlara hizmet et- mek istediklerini bilmediğimiz bazı yabancıların, An- karanın gecekondu mahallelerine sokulduklarını, bu- ralarda halk arasında yaşıyarak onlara bazı fikirler aşılamak istediklerini öğreniyoruz. Meselâ memleketi- mizde bir "Barış Gönüllüleri" mensupları vardır. Bi- lindiği gibi bunlar, az gelişmiş ülkelerde toplum kal- kınması çabasına katılan, bir nevi toplum kalkınması liderliği yapan amerikalı genç gönüllülerdir ve bu iş için bir geçim parası -da almaktadırlar. Niyetleri ne kadar iyi olursa olsun, bir memleketin özelliklerini-, belirli ve bazen maksatlı açılardan, politik görüşlere bağlı yayınlardan öğrenen yabancıların bu şekilde, halk arasına girerek, faydalı olabileceklerine inanmak güçtür. Samimi olsalar bile, bu işi başaramazlar. Ame- rikalı Doris, Gülverenin susuz, ışıksız, yolsuz gece- kondusuna ne getirir? Üstelik bu gençlerden bazıları çizmeden yukarıya çıkmakta, başlarından büyük iş- lere kalkışmaktadırlar. 1965 seçim kampanyası sıra- sında bunların âdeta seçim kampanyasına katıldıkla- rım, filânca şahsın veya falanca partinin Türkiye için daha faydalı olacağını telkine çalıştıklarını hepimiz duyduk!.. Gine son günlerde duyduğum bir habere göre, bunlardan bir tanesi ,ingilizce ders vermeye gittiği bir yetiştirme yurdunda, elindeki bir yabancı gazeteden bazı yazıları tercüme etmiş! Bir tanesi, Türkiye İşçi Partisinin komünist partisi olduğunu iddia ediyormuş. Yabancı veya yerli basında her çeşit yazı çıkar ama, gençlere dil öğretmek görevini üstüne alan bir yaban- cının bu tip yazılan gençlere tercüme etmesini, sırf bir tesadüf eseri olarak kabul etmek elbette ki müm- kün değildir. Ben, bir yabancının, bulunduğu memleketin poli- tik, sosyal ve ekonomik çeşitli meselelerini bu mem- leketin vatandaşlarıyla tartışmasında hiçbir sakınca görmem; aksine, milletlerarası münasebetlerin şekil- den ve kokteyl tanışmalarından ibaret kalmaması inancındayım. Ama bu tartışma, kültürel eşitliğe sa- hip kimseler arasında olmalıdır. - Memleketimizdeki yabancılar, ötedenberi, toplum yararına kurulmuş derneklerde, türklerle çalışmışlardır. Bizde yeni ku- rulan bu tip teşekküller, yabancıların tecrübelerin- den olumlu o şekilde faydalanmışlardır ve bugün de faydalanmaktadırlar. Ancak, bu müşterek çalışma dışında, yabancıların, memleketimizde müstakil te- şekküller halinde, özellikle (o fikir sahasında faaliyet göstermeleri, hoş görürlükle karşılanabilecek husus değildir. Bu konuda, ilgililerin dikkatini çekmek iste- rim. Herhalde Türklyeyi muhtemel tehlikelerden ko- ruyacak olanlar bu yabancılar olmıyacaktır!.. Jale CANDAN Çonkır, programa aynı amaçla, ço- cukları çoksesli müziğe, klâsik mü- ziğe alıştırmak, onlara zorla bu zev- ki aşılamak amacıyla başlamıştır. Çünkü, göreve başlarken yaptığı bir anket, çocukların, çocuk program- larında koro kısmının kaldırılma- sına taraftar olduklarını, müziğe ö- nem vermediklerini göstermiştir. Demek ki, çocukların iki sesli mü- ziğe bile tahammülleri yoktur. A- ma bu hislerinden ötürü çocukların kabahatli (oOolmadıkları da muhak- kaktır. Çünkü müzikseverlik herşey- den önce bir eğitim meselesidir ve 30 ayrıca müzikle eğitim genel eğitimin de önemli bir kolunu teşkil etmek- tedir. Avrupa; kulakları Beatles tipi müzikle dolu gençlerin klâsik mü- ziğe de önem vermelerini ancak bir takım tedbirlere başvurarak sağla . İşte, çocukların küçük yaş- tan çoksesli müziğe yönelmelerini sağlayan "Müzikli Çocuk Oyunları programı bu tedbirlerden bir fan» sidir. Memleketimizde o uygulanan bu programların özelliği, müziğin şimdilik- oldukça hafif dozda ve- rilmesi ve oyunda söze fazla yer ay- rılmasıdır. e Böylece çocuklar, çok- sesli müziğe daha çabuk ve daha ko- lay alışacaklardır. Oyunlardaki mü- zik dozu ancak zamanla ve prog- ramların çok tutunması ile fazla- laştırılacaktır. İkinci Özellik, müzi- gin, alışılmış müzik parçalarına benzer nağmeler otaşıması ve ço- cuklara ilk duyuşta bile yabancı gelmemesidir. Bu suretle, memleketimizde mü- zisyenlere de yeni ve zevkli bir saha açılmış bulunmaktadır. 27 Kasım 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: