27 Kasım 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

27 Kasım 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ss Iİ N Filmler "Nüremberg Duruşması" Hollwood'un genç ve ileri görüşlü yapımcılarından Stanley Kra- mer, savaş sonrasında Amerikan si- nemasının en iyi filmleri arasında sayılan "süper-prodüksiyon'lara yö nelmişti. Ama bunda aradığını bula- mıyan Kramer, bu iki denemeden sonra yapımcılığı sırasındaki başa- rısına yeniden ulaşabilmek için o vakit uyguladığı (o çalışmaya döne- rek "tezli film"ler oçevirmeğe baş- ladı. Zencilerin uyanışının rüyada görülse o inanılmıyacak kadar hız- landığı bugünkü gelişmesinden çok önce, 1958'de "The Defiant "Ones - Kader Bağlayınca"da zenci - beyaz kaynaşmasını ele aldı. Ertesi yıl, bir nükleer savaşın dünyayı sürükliye- bileceği korkunç sonu anlatan "On the Beach - Kumsalda"yı verdi. Dar- wing nazariyelerini derslerinde an- lattığı için XX. yüzyılın medeni A- merikasında mahkum edilen öğret- menin hikâyesini (o 1960'ta "Inherit the Wind - Rüzgârın Mirası"nda iş- ledi. Ama artık genç sayılamıyacak olan Kramer'in -bugün 52 yaşında- dır- yönetmen olarak' meydana ge- tirdiği bu filmler, yapımcı olarak çalıştığı yukarıda belirtilen filmle- rin başarısına hiç bir vakit erişeme- di. Bu son filmlerinde Kramer, nor- mal' olarak Hollywood ölçülerine . göre pek dokunulmayan önemli ko- nulara el atmakla birlikte, bu ko- nuları işlerken dürüstlük ile tica- ret kaygıları arasında bocalıyan bir sinemacı- olarak ortaya çıkıyordu. Kramer'in yönetmenliğinin yapım- cılığı ayarında olmadığı, aynı çeşit- ten önemli ' konuları Fred Zinne- mann, Laslo Benedek, Mark Rob- son... gibi yönetenlerin yanında ya- pımcı olarak çalıştığı zamanki ba- şarısına erişememesinden de anla- şılıyordu. Nitekim Kramer'in ken- disi de bunu anlamış olacak ki, sü- per - prodüksiyonlardan, tezli film- lerden sonra bir başka denemeye girişti. Sinemanın ilk ünlü komik- lerinin üslübunda upuzun bir kome- di filmi olan 'It's a Mad, Mad, Mad World - Çılgın Dünya "yı (1963) çe- virdi, İşte "Judgement at Nurem- berg — Nuremberg Duruşması" (1961), Kramer'in bu yeni deneme- ye girişmeden önceki tezli filmleri- nin sonuncusudur. 27 Kasım 1965 E M A İpin ucu kaçınca Kramer, "Nüremberg Duruşması” nda adaletin, siyasetin ve dikta- törlük rejiminin etkisiyle bozulma- sı, çürümesi olayım ele alıyor. Hit- ler'in işbaşına geçişinden sonra al- man yargıçların hukuku, adalet da- ğıtımını o insanlık dışı bir rejimin hizmetine vermesinden doğan so- nucu işliyor. Kramer, konuyu, dört Nazi yargıcının savaş suçlusu ola- rak yargılanmasıyla aydınlığa çı- karmak istiyor. Ne var ki, sonunda konu, aydınlığa çıkmak şöyle dur- sun, büsbütün karanlığa gömülü- yor. Bunun sebebi, Kramer'in bir askeri savcısı Richard Widmark ile alman avukat Maximilian Schell a- rasındaki söz düellosuna takılıp ka- yor. Burt Lancaster'li, Montgo- mery Cliftli, Marlene Dietrich'li, Judy Garland'lı odeğişik ve zengin bir sanatçılar geçidi, seyircinin dik- katini asıl meseleden büsbütün çe- liyor. Mesele, hukuku, adalet dağı- tımını, çağdaş dünyanın insanlığa karşı en korkunç cinayetlerini isle- yen bir rejimin hizmetine veren yargıçların (osorumluluğunu incele- mekten çıkıyor, Kramer'in nedense üzerinde çok durduğu alman avu- katın demagojileriyle "milli menfa- atleri korumak", "kendi ülkesinin kanunlarını uygulamaktan başka kabahati olmamak" şekline dökülü- or. İş bu noktaya gelince, gerek savcı, gerek avukat, gerek sanıklar "Nüremberg Duruşması" Seyirciye hoş, eleştirmeciye boş yandan ele aldığı asıl temayı göz- den kaçırması, bir sürü değişik te- arasında kaybetmesi; bir yandan da filmin giderek sinemada, özellikle (Hollywood sinemasında çok rastlanan bir "mahkeme salo- nu melodramı"na dönmesidir. Öyle bir melodram ki, tıpkı OKramer'in bir önceki filmi "Rüzgârın Mirası"- nda iki ünlü hukukçu - hatip rolün- de Fredrick March ile Spencer Tracy'yi karşıkarşıya getirip baştan sona bir söz düellosu içinde asıl meseleyi çok gerilere atması gibi, burada da mesele, amerikalı yargıç Tracy'nin başkanlığında oamerikan gerekse yargıçlar heyeti büyük bir olağanlık veya saflıkla, bu yargıçla- rın insanlık dışı bir rejimin hizme- tine girip girmediklerini değil de, yürürlükteki (o kanunları harfiyyen mi uyguladıkları, yoksa bunların dışına mı çıktıklarını oaraştırmağa koyuluyorlar. Hafıza-i beşer... -ramer'in, filmi arasına sıkıştır- dığı ve Nazi cinayetlerinden bir- kaç örnek vermek üzere mahkeme , salonunda gösterilen dökümanter “film bile, en hafifinden, en masu- mundan seçilmiştir. Gerçi bu kısa ve çoğu fotoğraflardan alınmış his- 33.

Bu sayıdan diğer sayfalar: