29 Ocak 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 6

29 Ocak 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER. tinden, haysiyetinden, hakkından maneviyat ve mukaddesatına saygı göstermesinden emin , olara bayram daha idrak ediyor. Bu, 42 yıllık Cumhuriyetimizin tarihinde ilk defa cereyan ettiği için Demirelin davranışı uyanık bütün çevrelerde dudakların ucuna bir tek sual getirdi: Nereye gidiyoruz? Bütün gemilerini yakmış oldu- gundan dolayı şimdi ümidini "elli bin cami ve mescid"e bağlamış bir amatör politikacının elinde Türki- yenin nereye gitmekte bulunduğu, bu hafta milleti ve bilhassa memle- ketin bütün sağlam kuvvetlerini en ziyade meşgul eden meseledir. Demokrasi "Işık, biraz ışık!" (Kapaktaki gömlek) Kaynağı Nazmiye Demirel olan bir habere göre, Başbakan son za- manlarda uyuyamamaktadır. Ba- yan Demirel, bir ahbap sohbetinde, Başbakan hanımı olmanın üzüntü- lerinden şikâyet etmiş ve kocasının, sıhhatine hiç itina etmediğini, ye- meklerini düzensiz yediğini, uykuya çok az zaman ayırdığnı ve üstelik bütün gece sayıklıyarak, bir o yana bir bu yana döndüğünü söylemiştir. Haber sürpriz niteliği taşıma- maktadır. Çünkü, Demirelin süratli bir moral ve fizik yıpranmaya uğra- dığı, önceki hafta Millet Meclisinde iyiden iyiye belli oldu. Hatıralarda kesin bir iz bırakacak olan o meş- hur Cuma celsesinde -Johnson ve Tural mektupları hakkında, muhale- fet partilerinin birleşerek kendisini sıkıştırdığı celse- Demirel, eskiden sağlam sanılan sinirlerinin ne ka- dar zaafa uğradığını gözlerden sak - layamadı, insicamcız sözler etti, durup dururken Yüce Divandan bahsederek, içinde bulunduğu ruh halini açığa vurdu. Bu bakımdan Demirelin uyuya- madığı ve sayıkladığı (o haberi pek hayret uyandırmadı. Yalnız, bu du- rum öğrenildikten itibaren bir hu- sus şiddetle merak edilmeye başlan- dı: Kâbuslu gecelerinde o Demirelin neleri sayıkladığı! Bu konuda çeşitli tahminler ya- pılabilir. Ancak, bazı belirtiler, De- mirelin sayıklarken .. "zaman" keli- mesini sık sık kulandığı ihtimalini kuwvetlendirmektedir. o Zira Başba- 6 kan, son zamanlarda konuştuğu ve dertleştiği yakınlarına, "daha hiç bir şey yapmadan yıpranmak'"tan şikâyet etmekte ve şu klişeyi sık sık, özlem dolu bir eda ile tekrarlamak- tadır: "— Zaman, biraz zaman!" Belki de gerçek, bütün bu ihti- mallerin tam tersidir ve meselâ De- Orgeneral Tural bir Komutan Şerefli mirel, rüyalarında, İslâmköyde çe- lik çomak oynadığı gamsız çocuklu yaşamaktadır. relin durumu yakın siyaset arkadaşlarının gözünden kaçmamış ve kendisine "mutlaka ve mutlaka istirahat" tavsiye edilmiştir. Başba- kan da bu tavsiyeye hak verdiğini bildirmiş ve Ramazan bayramında AKİS dinleneceğini söylemiştir. o Bayram- da yapılan Abant seyahati herhalde bununla ilgilidir. Demirelin yakınla- rından biri, geçenlerde, "sürmenaj olmasından korkuyoruz" diyerek endişesini açıklamıştır. Ayağı ile geldiği nokta Tecrübesiz Demirel bu noktaya pek çabuk gelmiştir. Menderesin böy- le bir duruma ulaşması için yedi, sekiz yıl gerekmişti. Ancak Mende- res, Demirel gibi, politika hayatına bacadan girmişlerden değildir. De- mirel, Menderesin uzun yıllar için- de, olayların ve üzerinde oturduğu siyasi teşekkülün malül bulunduğu çelişmelerin tesiriyle omilim milim itildiği veya gittiği (şartlara âdeta kendi isteğiyle ve birkaç ay içinde ulaşmak niyetinde görünmektedir, 10 Ekim seçimlerinden sonra Demi- rel, kurduğu zayıf hükümetle, işini daha başlangıçta çıkmaza sokmuş- tur. Politikayı bilmeyen bir Başba- kan, değil politikadan nasibi olmak memleket idaresi için gerekli ana bilgilerden dahi yoksun arkadaşla- rıyla -memleketi güllük gülistanlık yapacağını iddia ederek- çabalamaya başlamıştır. Başlangıçta Demirel a- şırı bir güven duygusu ile hareket etmiş ve istediği herşeyi süratle ya- pabileceğini sanmıştır. Girişilen bü- yük çaplı ve büyük anlamlı "Memur Tasfiyesi" işi, Ordu üzerinde girişi- len sabırsız oyun -Tural Mektubu nun açıklanması-, büyük vaadler ve özel sektöre verilen acele tavizler, birkaç günde her istenilenin yapılı- vereceği kanaatinden doğan ve hu- dutsuz bir kudrete sahip bulunuldu- ğu zehabına dayanan hatalardır. Demirel, müteahhitken edindiği çalışma alışkanlıkları obakımından da ayrı bir handikapla malül ol- duğunu farkedememiştir. e Demireli yakından izlemiş olan bir müteah- e bu hususu şöyle izah etmekte- ir: "— İki türlü müteahhit vardır: Birincisi inşaatın başında bulunma- ya mecburdur; ikincisi ise bürosun- da, masasının başından işlerini ba- şarıyla yürütebilir. İkinci tip, ba- zan inşaatın başında bulunsa da bir şey kaybetmez. Ama yetenekleri ba- kımından inşaatın başında bulun- mak zorunda olan birinci tip müte- ahhit, işlerini masa başından idare etmeye teşebbüs ederse, beceremez! Demirel, inşaatın başında bulunma- ya mecbur olan müteahhit tipidir. 29 Ocak 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: