26 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

26 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T Krallar önden gider A P milletvekillerinden Nilüfer Gür- soy ile Melâhat Gedik, başkent sosyetesinin, vazgeçilmez kadınları durumuna geldiler. Bütün toplami- ara çağırılıyor, bazı çevrelere göre li'den haberler "dekoru tamamlıyorlar". Meselâ ge- çende, Süreyya pavyonunda yenen bir öğle yemeğinde bu iki milletve- kili hanım da bulundu. "Neden baş- ka kadın milletvekilleri değil de, Ni- lüfer Gürsoy ile Melâhat Gedik?" di- ye sorulabilir. Efendim, malüm, Bn. AŞK DANSI — İstanbulun gece hayatı bu yıl çok hızlı. Büyük ev partilerinin tam doldurmadığı haftalarda yüksek sosyete gece klüp- lerinde bu eksikliği telâfi ediyor ve böylece haftanın her akşamı vur patlasın, çal oynasın eğleniliyor. Sabahleyin de hep birlikte kahval- tı edildikten sonra dağılmıyor. Erkekler işe, hanımlar yatağa.. Yu- karda sosyetenin bu hızlılarından bir karı-koca dansederken görü- üyor. 26 Mart 1966 Gürsoy Celâl Bayarın kızı Yemeği veren Hasel Sporel de Celâl Bayarın Iyalan dostu Zeki Sporelin eşi. Nilü- fer Gürsoyu görenler, politikaya a- tılalı çok değiştiğini söylüyorlar. Bir zamanlar müşfik bir evlât olmaktan başka hiç bir şey düşünmeyenBa- yatın kızı, Bursada AP üstesinin ba- pir geçip Meclise oturduktan son- ra kırk yıllık politikacı pozuna gir- di. Mecliste, hattâ sosyetik toplan- tılarda etrafindakilerin bir adım ge- riden yürümesini çok normal kar- şılıyor, resim çekilirken de hemen ortaya geçiyor. Süreyyada yenilen öğle yemeğin- de, Florence Nightingale için kuru lacak tesislerden bahsedildi. Geçen yıllarda Ankaradaki kolejliler, Ha- sel Sporel ve arkadaşları adına bir kampanya açıp beş-on bin lira topla- mışlar. Bu sefer daha fazla para top- lamak çareleri araştırılıyor. Nilüfer Gürsoy öncülük ederse iyi bir so- nuç alınacağı ümit ediliyor. Ümitle- ri kırılmaz inşallah!.. AP tipi sansür A dnan Ötügeni Devlet Tiyatroların- da görenler, "Müsteşar mı, kon- trolör mü?" diye soruyorlar. Anla- tılanlar doğruysa, Milli Eğitim Kül- tür Müsteşarı, bir elinde kâğıt-ka- lem, seyrettiği oyunlara ait notlar tutuyor, hoşuna gitmeyen, meşrebi- ne uymayan sözlerin oyundan çıka- rılmasını istiyormuş. Oyuncular bü- yük bir şaşkınlık ve üzüntü içinde- ler. Kültür Müsteşarına, geçen yıl- lar da oynanan eserlerde böyle söz- lerin çıkarılmadığım anlatmağa ça- lışıyorlarmış ama, ne fayda!.. Ötü- gen, Devlet Tiyatrosunda bundan böyle, eskiden oynanan oyunların oynanmıyâcağını söylüyormuş. Hat- tâ, bu konuda bir de kara liste ha- zırlamış, galiba. Ötügenin kara lis- tesinde kimlerin ismi var, diye me- rak Duyurulmasın. Meselâ Tarık Buğranın ismi yok! Cahit Okurer- den sonra, yakında, Devlet Tiyat- rosunda Tarık Buğranın da bir o- yunu sahneye konuluyor. Oyunun adı "Ağıt'mış. Bakalım, neye "ağıt" olduğu ilerde anlaşılır. 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: