20 Ağustos 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 34

20 Ağustos 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 34
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. İsmi olsun Milli sanayimizin eseri olan: otomobilin... istik- baldeki arabanızın ismini SİZ koyunuz ! Aşağıda- ki kuponu doldurup postalayınız. Son iştirak ta- rihi 25 Ağustos 1966'dır. m ep My m mm » 10,000 lira mükğfatlı “İSMİ NE OLSUN” müsabakasına iştirak kuponu KOÇ Grubu tarafından yakında piyasaya çıkarılacak olan ilk Türk otomobilinin ismi : olsun. j Ad SN <a ramen sağ lise Adresim :* . lid epikse lhsii e em * , öm mn GEN MANN MR m um | i Z rk düyük eg iilarim yazınız. Doldurduktan sonra ke- - Istanbul" adresine gönderiniz. Bu Rupon İN dh eridim ekte. GE GN GR DARN AŞ ME) DE (Manajans; 1949) 274 “Bu ne rezalet!” diye öfkelenir. O vakit şapkacının da tepesi atar: “Be adam” der, “elindeki kumaş belli, bu kumaştan çıkacak fes belli. Sen kalktin, bundan dört-beş. fes yap- tırmağa. Dört-beş fes yapılmaz de- ğil, yapılır ama, işte böyle olur”. Salonsuz sinema Film yapımının daha başında orta- ya çıkan bu tıkanıklığa, yapımın en sonunda ver alan gösterimde de rastlanmaktadır. Ne yazık ki film bakkallarda, bayilerde satılan, bura- dan alınıp tüketilen bir madde de- ğildir. Film özel bir 'yerde, sinema salonunda tüketilir. Yutdumuzdavsa açık ve kapalı sinema, salonlarının sayısı 850 civarındadır. Bunların en büyük bir çoğunluğuna sinema de- mek için bin tanık ister. UNESCO” nun bir incelemesine göre, herhangi bir ülkenin sinemadan gereğince Vü- rarlanabildiğini söyleyebilmek için asgari ölçü, o ülkede yüz kişiye iki koltuk düşmesidir. Oysa Türkiye, kabaca bir tahminle, bunun ancak yarısına varabilmiştir. Yani, yurdu muzda yetişkin bir sinema seyircisi bulmak bir yarfa, doğrudan doğruya sinema seyircisine bile lâyıkıyla ula- şılabilmiş değildir. Filmcilerimizin stüdyo ktırmaktaki isteksizlikleri, si- nema salonu meydana getirmekte de kendini göstermektedir. Başıboşluk u gecekondu endüstrinin baş zelliği,; başıboşluktur. Ekonomi» de en liberal geçinen ülkelerde bile, bilet fiyatlarından seans < sayıları- na; lâboratuvarda metre başına vr kama ücretinden sinema meslek kollarının resmi tanımına ve asgari ücretlere kadar devletin müdahale- sine rastlanırken, devletin sinemayı çeşitli üsüllerle koruması, ekonomik ve siyasal rejimi en değişik olan ül- kelerde bile rastlanan bir. durum: ken, yurdumuzda sinema yalnız or- man kanunlarına' göre işlemektedir. Bugün vurdumuzda devlet, sinemav- la yalnız vergi, gümrük ve Sansür vönünden ilgilenmekte; ve bunlarda da sinemava herhangi bir endüstri, vari bir yağ, sabun, konserve... en- düstrisi ölçüsü uygulamaktadır. Dev let, yirmi vwil Kadar önce, birkaç si nemacının etkisi ve vanlış vol gös- termesiyle bir kere sinemaya el ö tp, bir koruma düzeni kurmağu kalkışmış, fakat, hiç bir ülkede gö- rülmeyen bir özellik olarak, valnız kötü filmi koruyan bir düzene yol açmıştır. Bugünkü bitkisel havatlı sinemanın ekonomik temelinde de bu ters koruma düzeni yatmaktadır. Görülüyor ki sinemarmz, ne yöh- den bakılırsa bakılsın, bir gecekon- du endüstriye dayanmaktadır ve bu endüstri : stüdyo-lâboratuvarıv- la, teknik donatımıyla, teknik kad rosuyla, sinema salonlarıyla, iş mü- nasebetleriyle tamamiyle havada durmaktadır. Ama, devenin cevabını hatırlatanlar da lar; mere miz doğru ki?

Bu sayıdan diğer sayfalar: