11 Aralık 1967 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 30

11 Aralık 1967 tarihli Akis Dergisi Sayfa 30
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1925 Kürt İsyanı ve Şeyh Sait ele geçti.. Bunların zarfları üzerinde veya baş tarafla- -ında "Kürdistan Emirliği' Harbiye Vezâreti". hitabı vardı. Plân, Diyarbakır'ı alıp bu malzemeyi sağladık- tan sonra Cizre" ye yürümek ve İngilizlerle fiili tema- sı kurmaktı. 2 — Âsilerden İzzet'in komutasındaki kuvvetler önce Lice'yi alacaklar, sonra Şeyh Sait emrindeki birliklere katılacaklardır. 3 - Şeyh Sait'in muavini, Genç'te bulunan Fa- kih rr dır. — Varto bölgesindeki harekâtı Şeyh Abdullah, Kiği' - Çapakçur bölgesindeki harekâtı Şeyh Hasan, Palu bölgesindeki harekâtı Şeyh Şerif idare edecek- lerdir. opaganda ve adam toplama işlerini Çan'lı Şeyh İm yapacaktır. Görülüyor ki tertip, öyle bir günün işi değildir ve isyan, kaza ile patlatılmış da bulunsa uzun ha- zırlıkların sonucudur. Nitekim, Şeyh İbrahim tara- fından yönetilen propaganda a çerçevesinde halka dağıtılan beyannameler de çekicidir. Basılı olan bu beyannameleri Şeyh Si hangi maki- neyle basabilmiştir ki? Elbette ki bunlar dışarda ha- zırlanmış ve tüfekler patlayınca âsilere ulaştırılmış- tır. Bundan başka, sonra, hükümet kuvvetleri duru- ma hâkim olup da Şeyh Sait'i in adamlarım esir alma- ya başladıklarında bunların üzerinde oüniformaya benzeyen kılıklar görülmüş,. ceplerinde yabancı para- lar bulunmuştur. Ellerindeki silâhların da ecnebi si- lâhı olduğu anlaşılmıştır. O günler bizim, Musul do- layısıyla İngilizlerle takıştığımız gözönünde tutulur- sa, kürt isyanının arkasında kimlerin bulunduğu da- ha kolay kestirilebilir. Sallâflahü - aleyhim! Ya Allah! Teslim.. Teslim.." Ss eyh Şerifin cılız kuvvetleri Palu'yu aldıktan sonra > atıl hedeflerine, Elâzığ üzerine yürüdüler. Bunlar bir kaç yüz kişiydiler. Fakat ellerindeki yeşil bay- raklar, ağızlarındaki "Sallâllahü - aleyhimi Ya Allah, Teslimi. Teslim.." haykırışları halkı onlardan yana itiyor; onlara teslim ediyordu. Bilhassa köyler kendi- lerini kabul ediyorlar, köylülerden onlara katılanlar oluyor, maneviyat bozmak suretiyle bu bir avuç in- san ilçeler, e e ya alıyorlardı. Elâzığ da böyle bir hava içinde düş Elâzığ'a taarruz 24 şubat sabahı, şafakla başladı. Şehrin komutanı gerekli tedbirleri almış, Elâzığ yo- lu üzerindeki tepelere top, makineli tüfek ve katırlı süvari birlikleri yerleştirmişti. Fakat bunlar, birkaç yüz kişi önünde tutunamadılar. Karşıdakilerin din uğruna harbettikleri propagandası ellerini bağlıyor- du. Çerçi topçu ateşi bir ara âsileri dağıttı ama bun- lar çabuk toplandılar ve şehrin kapısına dayandılar. Bu sırada içerdeki bazı kürtler cephaneliği yağmaya başlamışlardı. Komutan onlara mâni oldu. Ancak süvari erlerinin kaçışması, hayvanların başıboş kal- ması tam bir panik yarattı. Komutan -Osman Bey 30 adında bir subaydı- savunmayı şehrin merkezinde ye- niden tertiplemek istedi. Bu maksatla daha önceden bir kısım halka silâh dağıttırmıştı. Silâh almış bu- lunanlar ortalıkta görünmediler. Bunun üzerine Os- man Bey, elinde kalan kuvvetlerinin teslim alınması- nı önlemek ma ER şehri tabiiye etti, savunması- nı bir köprüye naklett Şeyh Şerifin lan meşhur naralarıyla Elâ- zığ'a daldılar. Evvelâ jandarma dairesini yağma et- üler. Havaya, pencerelere kurşun sıkıyorlar, bir deh- şet havası yaratıyorlardı. Âdeta herkes, bu edepsiz- ler karşısında, sinmişti. Âsiler hapishanedeki mah- kümları serbest bırakınca bunlar da onlara katıldı- lar, ve bu sefer evlerin, dükkânların yağmasına ge- çildi. Camlar, kepenkler kırılıyor, tecavüz vakaları patlak veriyordu, Güya bunlar din için, Kuranı kurtarmak için sa- vaşanlardı. Güya bunlar ahaliye dokunmayacaklardı.. ali, oçapulculara mukavemet etmemekle yaptığı hatayı anlamıştı ama iş işten geçmişti. Bir heyet Şeyh Şerife ricacı olarak gitti. Şeyh Şerif münadiler vasıtasıyla kendi adamlarına ve hapishaneden çık- mış olanlara, yağmacılık yapanların idam edileceği tehdidini duyurdu. Fakat bu tehdit de para etmedi. Elâzığ kâbuslu bir gece geçirdi. Ertesi sabah âsiler "Malatya'ya gidiyoruz! Müs- lüman olan arkamızdan gelsin" sesleri arasında Ma- latya'ya doğru yola çıktılar. Bunun bir sebebi, yağ- macılıktan fena halde canı yanan Elazığlıların da so- palarını ellerine alıp bu bir avuç çapulcunun karşısı- na dikilmeleridir. Çapulcular, pabucun pahalı oldu- gunu görünce tabanlarını yağlamışlardı. Fakat yapılmış olan din propagandası, dağıtıl- mış bulunan beyannameler tesirini tamamile kaybet- miş değildi. Bu beyannamelerde şunlar söyleniyordu: "Halife sizi bekliyor. Hilafetsiz müslümanlık olmaz. Hiç bir halife memleketten çıkarılamaz. Şiarımız din- dir. Şeriat isteyiniz." Hükümetin dinsiz olduğu, okullarda dinsizlik öğretildiği bildiriliyor, o bilhassa kadınların "çıplak- k"ı dile getiriliyordu. o Çeşitli hikâyeler anlatılıyor. dinin elden gittiği, kadınların başı açık fahişeler ha- line sokulduğu söyleniyordu. Tabii bölgenin sefaleti ve perişanlığı bu tarz pro- pagandalara kulak verenlerin sayısını arttırıyordu. İsmet Paşa Hükümetinin kurulup istediği yetki- leri alması ve Gazi'nin millete beyannamesini yayın- lamasından sonradır ki o zamana kadar pasif kalan muntazam birlikler tesirli ohale geldiler. Şeyh Sait kuvvetlerinin Oo Diyarbakır'ı (o zaptedememesi isyanın dönüm noktasını teşkil etti. Gelecek yazı: Şeyh Sait kuvvetleri Diyarbakır'da çözülüyor AKİS

Bu sayıdan diğer sayfalar: