1 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BİĞR) SÖN POSTA Abdü — c "i * ü ” vf ah a B f K g bal Ti *i ” Z A « t p pirim AD ZEA <i B A6 &Ai'ü Ğ 'n e e y - Te Dğiee h AD Y , İhamit, Viyolonist Zeki Beyi ULHAMİDİN Ben Yetiştirdim Diyordu Operet Artistlerile Geçen Zevkli Saatler NAKİLİ — ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 246 — — Devlet bir taraftan gırtla- gına kadar borca girdi. millette on para yok. Bir taraftan da iaşe ve saire üzerinde ihtikâr yapılı- yormuş; ahali bu yüzden — sıkıntı çekiyormuş... Fakat garip değil mi, gazeteler bir taraftan bunu yazarlarken, diğer taraftan da ilân sayfalarını tiyatro, sinema ilânla- rile dolduruyorlar.Demek ki ora- lara gidenler de oluyor; yahut git- mek için para bulunuyor. Bunlar ne garip şeyler, Dedi ve dudağını büktü. 28 Mayıs 917 Abdülhamit bugün Müşfika Kadınefendinin yaşını hesap etti. Tamam elli bir yaşında oldu- ğunu söyledi. l1 hazira 917 Dün akşam yemeğinde kabak kızartması vardı. Abdülhamit bu 'gibi şeylerden hoşlanmaz amma, bilmem ki nasıl oldu: — Şundan da iki lokma ala- yım.. Dedi. Fakat iki saat sonra midesi bozuldu. Geceyi biraz ra- hatsız geçirdi. Bugün onun neti- cesi olmak üzere bir baş ağrısı devam ediyor. Doktoru çağırttı, görüştü. Aspirin alacağını söyledi. * Abdülhamit, bugünkü gaze- telerin hulâsasına nazaran : — Rusların Aahvali, gittikçe bizim menafiimize muvafık gel- miye başladı. Diyor * Bugünkü gazetelere şöylece uzaktan bakarken, Beyoğlunda Tepebaşı tiyatrosuna bir Avustur- ya operetj kumpanyasının geldiği gözüne çarpmış. Soruyor: Acaba nasıl şeyler?.. Artistleri güzel mi, sesleri dinle- nebilir mi ? Diyor —ve şüphesiz, kendi saltanat zamanında böyle kum- panyaları bir iradesile saraydaki tiyatroya getirterek zevk ve lez- zetle yaşadığı günleri hatirliyor. Mahzunane içini çektikten sonra sözüne devam etti: — Ben oöperayı çok seve- rim. Bilhassa Alman operalarını. Çünki onlar daha ağırdır. Avus- turya musikisi de fena değildir. Onlarda da iyi bestekâr çıkmış- tır. Bizde de alafranga musikide Zeki Bey yetişmişti. Çok güzel (Viyolon) çalardı. Kendisini ben tahsil ettirdim. Hocası, genç bir İtalyandı. O da burada doğmuş ve kemana adeta hâkim ol muştu. Fakat işretten baş ala- mazdı. Nihayet, olümüne sebep oldu. Dedi. 16 Hazlran 917 Abdülhamidin boğazında yine bir gıcık hâsıl oldu. Doktor, dikkatle muayene etti. Cıgara- dan mütevellit olduğu anlaşıldı. — Abdülhamidi şimdi de Yı]nı— nistan meselesi işgal! — ediyor. Bilhassa kıralın istifa meselesi üzerinde durarak : — Ben bunda, ince bir nokta görüyorum. Kıral, şimdiye kadar Yunanistanın harbe girmemesin- de bir menfaat görüyor ve bu işe karışmamakta ısrar ediyordu. Demek ki artık fikrini değiştirdi. Yunanistanın da bu harbe gir- mesi lâzımgeliyor. Kıral, evvelce muhalif olduğu bir zaziyeti şimdi bizzat ihdas etmemek için çe- kilmeyi münasip görüyor. İşte, bu da bir siyaset.. Şimdi Kava- laya Aasker çıkararak — şimem- difer hattm — kesmeleri muhte- meldir. Bir de İzmire karşı bir taarruz. yapmalarından kor- kulur. Dedi ve daha bazı müteferrik harp havadislerinden bahsettik- ten sonra: — Almanlar,' Londra üzerine bir tayyare hücumu yapmışlar. Bu Resminizi x 99 PERİHAN H. ; Kendisini üzün- tü ve sıkıntıya kaptır mak tan kuyudata ria- yetten xziyade kendi zevk ve arzusuna tabi olmak ister. Muzipliği, şa- kayı ve alayı sever, sinema- artistleri taklit dan vazgeçemez, eder ve onların hususiyetlerile alâkadar olur. Kendi akranları arasında oyunlarda ve sairelerde elebaşı olmak ister. KA 98 SEYEI B.; ( fotoğrafının dercini istemiyor ) Hazırcevaptır. Söz söylemiye mütevakkıf mes- leklerde muvaffak olur, Rüfeka- sının mizah hislerini tahrik eder ve bu esnada kendisi gülmez şa- kanın her türlüsüne tahammül gös- terir. Hususiyetlerinden bahset- mez, nadiren neşesini zayeder. be| 101 REMZİS. Bey; Fotoğrafının der- cini istemiyor) İmtizaç edebilece- ğiniz kadını bizzat intihap etmeniz daha ameli olur. Tasavvur etti- | ğiniz tip, tahtı şuurunuzun mah- sulüdür.. Ona —müşabih olana tesadüf ettiğiniz zaman xzafınızı ve —meclübiyetinizi görürsünüz. Bu, sadece şuurunuzun tahtında kalan güzellik bilgisinin bir ifa- desidir. Yoksa her sevebileceğiniz tipin imtizaç edebileceğiniz bir kimse olamıyacağını kabule za- ruret vardır. Gerçi, her sevgide imtizaç varsa da muvakkattir. Sevgilerin, zaafların tasnifi mev- zubahs olunca; sevdiğimiz kimse- de daha ziyade imtizaca eşas olan ahlâk ve tabiat müşabehet- lerinl aramaklığımız lâözimgelir. Bize Gö * Size Tabiatinizi Söyliyelim... sıkılır, usul ve -| E çok ayıp bir şeydir. Askerlik mertliği ile kabili telif değildir. Masum ahalinin ne — kabahatı var. Onları öldürmekten ne çı- kar. Bunasıl medeniyet.. Bu na- sıl insaniyet.. Bunları duydukça, a'imallah, medeniyetten de, insa- niyetten de iğreniyorum. Sözlerile mülâkata bitam verdi ( Arkası var ) — .—— -— | ——— — Sinema Ve T; iyatrolar ALKAZAR — Evvelâllah ALEMDAR — Kaçakçılar ARTIŞİ'"Ğ — Mm. Dubarri ASR. — Kanlı köprü ELHAMRA — Kongre eğleniyor ETUVAL — Göl Cahennemi GLORYA — Prensesin Geceleri HİLÂL — Kaçakçılar KEMAL B. — Volga sahlilarinda IA.IÜŞÇ — Hicran | MELE — Ağrımdan değil MiLLİ — Anny şeför ŞİK — Parisli Kahvecl Kadiköy Süreyya — Amerikalı bakireler ÜSKÜDAR HALE — Diüztaban Bastıbacak Bağdatta. nderiniz, x EVDOKİSYA H.; Samimi ve — sevimlidir. Fiil ve hareket- lerinde hile ve riya yoktur, ol- duğu gibi. gö- sallığa —meyyal- dır. Gülmiye ta- hammül edemez, küçük bir tuhaf- güldürmek için kâfidir. Gürültü ve kavga yapamaz, kararlarında kat'iyet yoktur. Arkadaşlarının iradelerine muhalefet etmez. Mu- hit ve muhatabını sıkmaz. KUTUP YILDIZI H. : Has- “sas ve hayal- jinal — şeyleri sever, heycan veren hâdise- leri merak ve hevesle taki- beder. Sine- maya iptilâsı vardır. Ârtist- mümkünse taklide mütemayildir. Hüsnünden emindir. ve kısmen de onunla mağrurdur. Sevgi bah- | sinde müstağni davranır. Moda ceryanlarına tabi olur. Süse, za- rafete riayet eder. Kendini gös- termesini kıymet ve ehemmiyet verdirmesini bilir. Çabuk asabi- leşir. Arkadaşları tarafından hem sevilir ve hem de kıskanılır. Fotoğraf Tahlil Kuponunu 11 inciSayfamızda bulacaksınız. DAKTİLO Bugünün Romanı Z Yazan: Z. Şakir 28 Ağostos 1928 Malümya, insan bir şey hak- kında hüküm ve kararını ver- dikten sonra artık düşünecek cihet kalmaz. Ben de bu mesele hakkında son hüküm ve kara- runı verdikten sonra artık bütün düşüncelerime nihayet verdim. Bugünden itibaren Sait Beye karşı daha munis bulunacağım. Mümkün olduğu kadar onu ken- dime kuvvetle bağlamıya çalışa- cağım. Benim için pekâla bir adam, Hem onun mazisini karış- tırmıya ne haklım var. O, benim haklımda ince ince tahkikata girişti mi? Eğer tütün deposunda kalsaydım ve yahut açık gözlü, kılı kırka yaran bir adamın karşısında bulunsaydım, bu izdivaç mümkün olur muydu?.. İnşaallah yazıhaneye gider gitmez ilk işim Sait Beye güler yüz göstermek — olsun. Mademki —resmen nişanlımdır, bunun ne ayıbı var, ne de gü- nahı... : Bu fikirle hanın kapısına gel- dim. Asansör daha hâlâ tamir olmamıştı. Yavaş yavaş mer- divenleri çıkmıya başladım. İkin- ci kata gelmiştim. Dokuma çar- şaflı bir kadın gözüme y İilişti. Kadının kucağında başı ye- meni ile sımsıkı — sarılmış bir çocuk vardır. Beş 'altı yaşına kadar bir kızın da elinden tu- tuyordu. Yüzü, sımsıkı siyah bir peçe ile kapalıydı. Yanmdaki hamalın sırtında büyücek bir zenbil, elinde de bir toprak testi sarkıyordu : Ben geçerken kadın hamala döndü: — Hele şuna sor bakalım.. Belki bilir?.. Dedi. Anladım ki birini arı- yorlardı. Durdum ve sordum: — Kimi Arıyorsunuz hanım?.. Kadın cevap verdi: — Sait — Efendinin arıyorum. — Hangi Sait Efendinin ?.. — Ne Bileyim bacım?.. Es- kiden memlekette yol Üüstünde çalışırdı. Sonra daha büyük bir odasını işbaşı —oldu, İstanbula geldi. Şimdi bilmem hoaş bir şey di- yorlarmış. — Sakın müteahhit olmasın.. — Hah, hah.. öyle diyor- larmış. — Cavalak zade Sait Bey değil mi?.. Kadın başım iki tarafa sallı- yarak : — Subhanallah.. cavalağı da nereden çıkmış soyhanın... Baba- sı, cascavlak bir adamdı. Lâf ol- sun diye ona da (Cavlağın oğlu) derlerdi. Şimdi adı Cavlak zade- mi olmuş?. — Sen onun nesisin hanım?, — Nesi olacağım. Karısıyım. Nah işte bunlar da. çocukları.. Düşmemek için parmaklığa dayandım. — Gözlerim kararmış, beynimin içi uğuldamıya başla- mıştı, Birdenbire kuriyan boğa- zımdan bir hırıltı şeklinde çıkan kelimelerle, — Ben de buranın yabanci sıyım. Şimdi —sorar öğreniriz,. Hele biraz şuraya otur bakalım, Dedim ve kadımı, koridorun köşesindeki sandıkların üzerine | yapılacağı oturttum. Ben de yanına otur- dum. Hamal sabırsızlanıyordu. eline birkaç para verdim. Onu da sustuürdüm ve artık bütün hislerime ve irademe hâkim olmıya çalışarak kadınla konuş- mıya başladım, — Uzaktanmı geliyorsun Ha- nım?.. — Taaa, Yozgattan... — Yozgattanmı?.. Yozgatın neresinde oturursun. Kadının verdiği adres, bir haylı zaman evvel Sait Beyin bana yazdırdığı bir mektup zar- fının üzerindeki adrese tamamen uygun geliyordu . — Peki hanımcığım, sen şim- di kocana ne diye geldin. Ne diye geleceğim bacım.. Çoluk, çocuk Orada döküldük kaldık. [ıtanbula giderken, ( ar- tık ben zengin oldum. bundan sonra bir eliniz yağda, bir eliniz balda yaşarsinız. Size oradan her ay para salarım. ) Dedi. Bizi orada eller eline yüzüstü kodu gitti. Gitti çideli gönderdiği para, gaza tuza bile yetmedi. — Sonra?.. — Sonrası.. Belki işi rast git- memiştir. Hele Allah ona bir el bolluğu versin de, elbet bizi de görür gözedir diye bekliyordum. Bir de, bundan on beş gün evvel bir mektup geldi. Mektubu okut- tum. Aklım başımdan gitti. — Mektupta ne yazıyordu ?. ( Arkası var ) Askerlik Daveti 303 - 324îo-ğ'umlulann İhtiyat Yoklamaları cra Edilecek 1 — Aszkeri tam ehliyetnameyi haiz olup kıza hizmete tâbi olan efendilerin 1 mart 932 tarihinde ha- zırlık kıt'asına sevkleri muktezi bu- lunduğundan Kadıköy, Kartal, Adalar mıntakasında mukim işbu ehliyetna- melilerin yevmü mezkürda vesaiki askeriyelerile birlikte şubede ispatı vücut etmeleri. 2 — Kadıköy merkezi ile mülha- katından 328 doğumluların ve bun- larla muameleye tâbi bulunan yerli ve yabancıların ilk — yoklamasına başlanmıştır : Her mahallenin münasip mahal- lerine davetiye pusulaları talik edi- lerek hangi gün hangi mahallenin muayenelerine — başlanacağı — zikre- dilmiştir. —- ; 3 — Kartal kaza ve mülhakalının 328 ve bu doğumlularla muamocleye tâbi olanların ilk yoklamasına 7 mart 932 pazartesi gününden bede- dilerek 21 mart 932 tarihine kadar devam edecektir. Her karyenin yok- lamasına ne günü başlanacağı kaze kaymakamlığına gönderilen davetiye puslalarında yazılıdır. 4 — Adaların ilk yoklamasına 17 mart 932 cumartesi — gününden itibaren — başlanacak. — her Ada- nın ne günleri yoklamalarının Adalara talik edilen da- vetiye puslalarında yazılıdır. 5 — 328 doğumlu yerliler nüfur hüviyet cüzdanları ve ikişer kıt'a vesika fotoğrafları ile henüz rüfusa kayıtlı olmıyan yabancıların da nüfuz muhturası ve İki kit'a vesika fotağ- rafları ile, “6 — 328 doğumluların ilk yakla- masından başka 314 ve 315 doğumlu ihtiyat efradının nüfus hüviye: cüz- yanlarile birlikte bizzat yoklama ma- hallinde bulunmaları, hizmeti f liye- Bini ikmal etmiş 303 ilâ 324 doğum- lulardan olanların da ihtiyat yokla- maları yapılacağından bunlar hak- kında kazanın her mahalle v> kar- yesinin heyeti ihtiyariyelerinden 1ma- l İümat alınacaklır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: