26 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

26 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m 7 Büyük D Dil inkılâbı anıtının temeli nasıl atıldı? Ana dilimizin bayramını yapıyoruz Dil davamızın dünya dilcileri arasında uyandırdığı alâka çok kıymetlidir Büyük Şef, Birinci Di kurul tayında tezleri dinğiyorlar Bundan tam dört sene evvel, bugün 26 Eylül 934 te, “Türk dili için ilk defa olarak lüzum görüldü. bir Kurultayın toplanmasına O tarihe kadar, öz dilimize yaklaşma yolunda, epeyce geniş adımlar atılmıştı. Fakat bu yaklaşma hareketleri, bir düzen altına sokulmuş de gildi. Arap ve Fars kelime- lerinin istihlâk sahaları, gittikçe azalmakta idi. Anck, bu yabancı sözlerin bıraktığı boşluğa Türkçede hangi kelimenin geçeceği kolaylık lar kestirilemiyor, herkes di- lediği gibi, işine ve kolayına geldiği gibi yazıyordu. Türk dilinde, bu anarşi belkide daha uzun yıllar devam edecekti. İşte, bu sırada, yani her zaman ol duğu gibi tam vaktinde, Atatürkün yol göstericiliği imdada yetişti. terle i i 5 onun ana köklerini arayıp bulmak, gerekti. Tâ ki, böylelikle, onu her çağdn ve her seviyede, bütün Türk- ler, kolaylıkla ve zevkle öğrenebil - Utatürk'ün Türk milletine dil ve harf inkılâplarım verdikleri günlerin kıymetli bir hatıram: Türk alfavssi ile yazdıkları ük yanı #in ve öz dillerini büyük bir alâka ile benimsesinler. Bunu mümkün kılabilmek için, sü rekli çalışmalara ihtiyaç vardı. Bu ihtiyacı, yakmdan duyan Ata- türk, o zamana kadar kimsenin me- rak edip adıni anmadığı birkaç dil adammı etrafına topladı ve onları kendi yüksek nezareti altında çalış- tırarak, büyük dil inkılâbı anrtınm temel taşmı atmaya muvaffak oldu.. > şe sarayında bir Kurultay toplanaca hangi maksatla toplandığını, nasil büyük bir Ülküye varmak İçin hazır landığını, orada neler görüşüleceğini ve ne kararlar alınacağını bilenler, pek adi. l Türk tarihinde, böyle bir Kurul - tay ilk defa olarak toplanıyordu. Şimdiye kadar gelip geçenler, Tür- kün kendine mahsus bir dili olduğu nu hesaba katmamışlardı. Dil üzerin de bir çalışmaya kim ve neden lü - zum görecekti? Esasen biz Türk değil Osmanlı i- dik!.. Ve Osmanlı dilile konuşuyor - duk. Fakat bu Osmanlıcanm nasıl i- çinden çıkılmaz bir lâbirent olduğu! da meydanda idi. Öyle iken Türkün konuşma ve yaz ma dili bu gil olamıyacağını kimse düşünmek istemiyordu. Osmanlıca | nm, bataklığı içinde benliğimizi kay bederek boğulup gidiyorduk. Ve boğulup gitmeye o kadar alış - muştık ki, Türk dili için Dolmabah- ğı haberini lâyik olduğu alâka ile kar şılıyamadık. Hattâ, niçin gizlemeli, bü toplantıdan dilimiz hesabma bü - yük bir şey ummıyanlar, pek çoktu. Fakat aradan bir sene geçtikten son va, dilde belki yarım asıra sığmıya - cak büyük bir inkilâbın filizlenmeye başladığı görüldü. Dil işi günün meselesi Osmanlıcanım körü körüne esiri o- lan kimseler bile, divan hokkasınm mürekkebine bulanan kamış kalem - lerini kırarak, yeni açılan dil yolun - da, yer almaya başladılar. Alâka, gitgide umumlleşti. Öyle ki, bir gün geldi, Türkiyede dll işleri günün meselesi oldu. Her - kes, ve bu arada bilhassa gençler, kendilerini yeni dil çığırına uydurma ya çalışıyorlardı. Bi yazması bir ki yer altımdan çıkarılmış bir define ka dar makbule geçtiği oluyordu. Yapılan araştırmalar, ilerledikçe|| Türk dilimin nasıl eşsiz bir mücev her parçası olduğu bütün parlaklığı || ile meydana çıktı, Ne yazık ki, bul! mücevheri, şimdiye kadar işliyen ol- |! mamıştı. Dil Kurultayı, bu işlenmemiş mü - || cevher parçasi karşısmda yalnız hay ranlığını açığa vurmakla kalmıya - rak, öz dil üzerinde, müzakiin olabi İ | | İlik Dil Kuraltayı Dil Kurultayı, açıldığı gün, bunun N len incelemeleri yapmaya koyuldu. Bu incelemelerin ilk neticelerini, ikin | tapta ele geçen türkçe bir kelimenin |! Üçüncü Dü Kurultayı Asbaşkan Profesör Afet Türk DU Kurumu Türk Di Kurumu Genel Sekreteri Başkanı Törahim Necmi — Saffet Arıkan Dümen 988 yılın Ağustos aymda açılari | son Kurultayı ise, büsbütün başka | şarilar altında toplandı. Dü davası ve dünya dilcileri Türkün dil davası, bütün dünya dilcileri arasmda, duyulmuş, hattâ bazı dil cemiyetlerinde tetkik ve mü nakaşa mevzuu olmaya başlamıştı. Son Kurultayda, tanımış yaban- cı dil âlimleri arasında, seçkin sima- lar gördük. Ve bu simaların karşısı na boş bir el ve kuru birdille çıkmış olmaktan artık korkumuz yoktu. Atatlirkün deha ışığından do- Zan Güneş - Dil Teorisi, yalnız bizi değil, bütün yabancı memleketlerde ki âil bilginlerini de alâkalandırıyor du. Toplantıda, bu teori etrafında ya pılan iki senelik araştırmaların ne - ticesi ortaya konuldu. Bu netice, Türk dilinin, bütün dün ya dillerine kaynaklık ettiği nokta - sını bir güneş gibi aydınlattı. Bugün, işte o öz ve kök türkçenin 0 birçok dillere kaynaklık, destek - lik eden ana dilin bayramını yapı - yoruz. Kimbilir, belki bir gün, bizim ken- di kendimize yaptığımız bu bayramm arsrulusal bir dil bayramı gibi kutlu- inkılâbimızın 260.895 rihçesi Tik dil kurultayı toplantılarına iştirak eden Öztürk köylüleri Dolmabahçede Ik Dil Kurultayına ait ha | | Li İlk Dil Kurultayın takip eden arkadaşımızın notla - rından şu parçaları alıyo- içinde bulunduğu- üpheli gösterecek bol güneşli, sıcak bir gün.., Dolma- bahçe sarayınm büyük Muayede salonu hıncahınç dolu... Tam sa- at iki... Salonun heybetli kubbe- lerine çarpan şehir bandosunun uğultulu sesi duyuluyor: Herkes ayakta istiklâl marşını dinliyo. ruz. Tam bu sırada, bütün göz- ler, salonun ilerisinde açılan bir kapıya doğru çevtildi: Büyük Şef, içeri giriyor. Bütün aza a- yağa kalkarak onu dakikalarca alkışladılar. Bu sırada Samih Rifatın sesi duyuldu. Rahmetli, o gün neka-| dar coşkundu. Bitkin ve terli| Samih Rıfat merhum yüzünün, çizgileri arasında, ya- şıyacağı günlerin sayısı yazılı gibiydi. Öyleyken, gözleri, sı- caklığından bir zerresini kay. betmemişti. Sesi, çöllerde hay - kıran bir aslanım kükreyişi ka. dar kuvvetli çıkıyordu. Kıymetli bir hatıra Sözünün bir yerinde, Atatür. ke ait şu fıkrayı anlattı: — Otomobiline düşman bombası isabet ettiği gün, Mus- tafa Kemal, yanında bulunan landığmı da görürüz. Ata Onun her işi bir erkişiliktir, Her fikri bir tansık, her sözü Her söylevi bir ürke “Kudatku biliktir!..,, yaverine: EN l ölger, İ İ tıralar “ Türk dilinin Türk milleti tarafından kurta- rılacağından şüphe edenler, millet hafızasının cehenneminde dünyanın sonuna kadar yanacaklardır ,, — Cevat, demişti, zihnimde öyle şeyler dönüyor ki bunlar bir gün kuvvedan fiile çıkarsa bütün cihan hayrette kalacak - tur. Samih Rifat, bunu anlatırken gözleri yaşarmıştı. Bu dakikada nekadar samimi olduğunu, Ata. türke çevrilen bakışlarından an lamak kabildi. Samih Rifat nut- kunu bitirdikten sonra, reis in- tihabma sıra gelmişti. Kâzım Özalp, ittifakla reisliğe seçildi İkinci reisliklere de Maarif Ve- kili Reşit Galip ve Samih Rifat getirildiler. Reşit Galip, hiç unutmam, nut kuna şöyle başlamıştı: — 1919 senesi mayısının 19 undan, yani Reisin Samsuna çr kışmdanberi, milli istiklâl savaşı içindeyiz. e sonra: — Ruhumun kubbesinde ©- nun yeniden çınlıyan sesi diyor ki: “Millet huzurunda içtiğimiz and. daha tamam olmadı. Türk dili, kendi asil benliğini henüz bulamadı” diyerek sözüne de - vam etmişti. Ve yine bir aralık, dil davası- na inanmıyanlardan bahseder - ken: — Türk dilinin, Türk milleti! tarafından © kurtarılacağından şüphe edenler, millet hafızası- nm cehenneminde, dünyanın s0 nuna kadar yanacaklardır.” de- mişti, Reşit Galip, sözlerini henüz bitirmemişti ki, ilk kurultaya bin kadar kutlama telgrafı geldi- ğini Ruşen Eşref haber verdi. İlk kurultayın, ikinci toplan- tısında, Dr. Saim Ali bir nutuk söylemişti. Bu nutkunda, harfle- rin ses nakletme kabiliyetlerini anlatırken bundan yedi sene ev- vel. bir âlimin hayvanların ku - lakları üzerinde tecrübe yaptır ğını ve hayvan kulaklarında a, o, i seslerinin bu harflere ben - zer akisler vücude getirdiğin. den bahsettiğini söyledi ve: — Kim bilir, dedi, belki bu yazılar, insan icadı değildir, u- zun bir tahavvül sebebile kulak- tan aldığımız ibtizazların ada- lâta verdiği şekillerin neticesi- dir.” Ahmet Cevadın sözleri Bundan sonra daha birçok dil tetkikleri dinledik. Kurultayda samiin saflarında oturanlardan bir , Sümercenin eski bir Türk dili olduğunu, ilk defa Ah. “Aktır yüce alnın ey Ula Önder! Eksinir heykelci, sönüktür mermer! Resmin bir güneştir Türk yüreğinde, O bitmez kuvvetle Türklük ilerler!.. Ey kurtarıcı, ey yurdu kurtaran, Yeni oy'la yeni bir ülke huran! Hayrandır yapına bütün ülkeler, Eğilir saygıyle önünde Turan!... Prof. Ali Turan (Küreyinzade) | | | | | Sayramak — Tercliman etm, Eksinmek — Aciz kalmak; Oy — i ci dil kurultayında aldık. Mm ee) met Cevadın ağzından işittiler, Milâttan 4.000 sene evvel yazı - lan Sümer kitabelerinden bahse- den sözleri, herkeste büyük bir alâka uyandırdı. Ahmet Cevadı, Agop Marta - yanın nutku takip etti, Marta yan eski Alp dili ile Türk dili - nin ayni kökten olduğunu söylü. İlyor ve Sümer dili üzerinde yap- Epik — Dastani, Hüner; Tansık — Harika: Ölger — Vecize, Özön; | ik e'aekiyner #nlekyorde. İlk dil kurultaymın bir husu- siyeti de, Anadolunun öz Türk köylülerinden birkaçının top - bi Yeni dil teorisi ve akisleri (Memleketimizdeki dil çalışmaları hariçte de mühim akisler bırakmak- tadır. Bulgaristanda çıkan (Mir) gazetesi, dünkü posta e gelen nüs- hasımda Üçüncü Dil toplantısı müna- sebetile dikkate değer bir yazı neş- retmiştir. Bu yazının bazı kısımlarını aynen alıyoruz.) “Geçenlerde İstanbulda, Dolma- bahçe sarayınm geniş salonlarında Uçüncü Türk Dilkongresi toplanmış- tı, Bu kongreye birçok maruf Avrupa Türkoloğları davet edilmişti. Bunlar arasında bizim de genç Türkoloji âli- mimiz Goöspodin doktor P. Miyatef vardır. Türklerin bu kongreye ne derece ö- nem verdikleri, kongrenin devam etti- ği bütün müddet zarfında Cumhur Reisi Ataütrk'ün bütün müzakerelere iştirakinden de anlaşılmaktadır. Ata- türk aynı zamanda Türk dilini ve Türk edebiyatını yeniden kurmakla mükellef bulunan bu kurulu kendi yüksek himayelerine almiş bulunmak tadır. Kongreye bütün Türk filoloğ- ları, tarihçileri ve birçok muallimler davet edilmiştir. Türklerin bu kongreye ne derece ö- nem verdiklerini anlamak için Türk dilinin eski sultanlık rejiminde ve ye- ni cumhuriyet devrinde gösterdiği in- kişafı kısaca takip etmek lâzımdır. Dünyada bir asırlık bir zamana 8(« Zan iki devre zarfında Trk dili ka- dar tebeddüllere maruz kalan ikinci bir dil yoktur. Şark komşumuz olan Türkler bugün edebiyat sahasında kâ- | derecede bir terakki gösterememiş bulunuyorlarsa, bunun sebebini o lin zor benimsenen ve gramerleri bi- iribirine uymıyan üç muhtelif dil. den ibaret bir halita arzeden bir dil oluşundandır. Bugtin Türk dilini kurmakla mü. kellef bulunanlar, yeni bazı çareler a ramaya ve tedbirler almaya mecbur kalmışlardır. Çünkü, ancak böylelik- ledir ki, istenilen bu tebeddül bütün halk kümeleri tarafından zorluksuz olarak vücuda gelecektir. Bugün Türk filoloğlarmın üzerin « de büyük birisrar ve kıskançlıkla çalıştıkları “Güneş Teorisi,, işte bu ihtiyaçtan doğmuş bulunuyor. 7 - 8 aydanberi bütün Türk gazete ve mecmunlarında telkinler yapan bü teoriye eski Türk dili dünyada mev- cut bütün dillerin temelidir. Binnen- aleyh, bu teori mucibince, Türk dilin- de mevcut ecnebi kelimelerin atılma- ması gerektir ve teoriye göre bütün bu kelimeler yabancı değil, kök İtiba- riyle türkçedir. Yalnız bu kelimele- ri alan diller, bunların (yapılışlarını kendi gramerlerine göre teptil etmiş- lerdir. İşte Türklerin bu dil kongresine bu kadar ehemmiyet verişlerinin sebebi budur. Komşulartmızın bü işte ne de- rece muvaffak olacaklarınıve bu ye- ni dil teorisile ilim dünyasını ne de- rece ilgilendireceklerini zaman göste- recektir. Bununla beraber bu teori bugün bütün Türk âlimleri tarafın. dan kabul edilmiş ve yeni Türk edebi- yatını kurmakla mükellef bul larmer bu inkılâp, Türkiyede şimdi- ye kağır gerek kültür ve gerek eko- nomi sahalarında yapılan inkılâpların en büyüğüdür. Bu tebeddülün vücu- da gelmesi için Dolmabahçeye bütün Türk bilginleri toplanmakta ve her sene bu uğurda milyonlarca para har- canmaktadır. lantıda bulunmalarıydı. Gelen köylüler şunlardı: Ada. nanın Farsak aşiretinden Yiğit Ağa, Bayat aşiretinden Ahmet Çavuş ve Misli Hasan. Köylülerin yerli kıyafetlerile, Kurultay salonunda yer almala- rı, salonun haşmetli manzarası « na çok hoş bir yenilik katmıştı. İlk dil kurultayı, bundan dört sene evvel, tam bugün işte bu de kor içinde toplantılarına başla” mıştı. Aradan geçen dört sene içinde, ne biz o ilk dil acemileri. yiz, ne de kurultay o eski kurul taydır! Türk dili, gün ışığı gibi, İber yeri kapladı. Dört senelik bir zaman. dili - mize, dünya dillerine örnek bir dil olmak mevkiini kazandırmı- ya kâfi geldi! Salâhattin GÜNGÖR

Bu sayıdan diğer sayfalar: