19 Mart 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 27

19 Mart 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 27
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VE SANAT NAMUSU ancak dehâdır" e Büyük sanatçı, çağının eksenini değiştiren, ona yeni ufuklar açan, bilinmeyeni getiren kimsedir. Bu iaisir ki, kendi çağlarında çok zaman tam olarak veya hiç anlaşılmamışlardır. Eleştiricinin bu nitelikteki eserler hakkında bir yargıya varabil- mesi için onun yaratıcısına paralel bir ileri görüşe sahip olması gerekir. İcracı sanatçı karşısında eleştirici Yaratıcı sanatçının eseri kalıcıdır, demiştik. Değeri var- sa bugün değilse yarın meydana çıkacaktır. Ya za- vallı icracı sanatçıya ne demeli? Yıllarca uğraşır, didi- nir, e. çıkar ve her şey, iki saatin içinde olup biti- verir. Yaptıkları da çok zaman iki satırcığın arasına sı- kışıp. kalır. Çağımız, sanatın "endüstrileştiği" bir ortam içerisindedir. Radyo, televizyon ve plâk vasıtası ile en ükemmel ,en yüksek Standard her elin altındadır. Çe- şitli münasebetler bu endüstrinin kapısını açan sihirli anahtarlar olmuştur. Bunlardan biri de eleştiricinin ka- lemidir. Onun içindir ki, bu kalemin çok bilgili ve na- muslu kullanılması gerekir. "Sanat namusu" deyiminin uygulamada bir yeri de budur. Eleştirici tipleri tiplerini söyle sıralamamız mümkündür: atçı olan eleştirici: Sanatın çok girift yapı- sı düşünülürse, en iyi eleştiricinin bu tip olduğu sanıla- bilir. Halbuki uygulamada böyle değildir. Sanatçı, belirli yargılara ve sonuçlara ulaşmış, bu inançlarla eser yara- tan kişidir. Kendi "tarz"ının dışındaki oyaratmalar çok zaman onun değer ölçülerinin dışında kalacaktır. Bu se- bepten, bunlar saral olamazlar. Nitekim meslektaşları hakkında en büyük yanılmaları sanatçılar yapmışlardır. -Meslek kaprislerini m dikkate almıyorum-. 2 — Profesyonel eleştirici: Bu tip, konusunun eğitim kimsedir. Eleştirici 1 ması gerektiğini ve işçiliğini bilir. Geniş bir sanat görgü ve kültürüne sahip olmak ve "akademik" hatlar içinde don kalmamak şartı ile, en ideal eleştirici tipi budur. Bu kişiler sanatla ya amatör- ce süresi ya da öğretim görmediği halde sevgiyle bağlanarak kendi kendini yetiştirmiştir. Peşin akademik yargıları olmadığı için -bilhassa yenilikler karşısında- sağduyuları ile değme profesyonel eleştiricinin yetişeme- diği sonuçlara varmışlardır. — Amatör eleştirici: Eleştirici - halk ilişkisi Şu husus bilinen bir gerçektir: İnsanların çoğunun, çe- şitli olaylar hakkında, çok zaman, kendilerine has AKİS,19 MART 1965 Hikmet ŞİMŞEK kesin kanaatleri yoktur. Bunlar, dün gittikleri bir sergi, dinledikleri bir konser veya seyrettikleri bir temsil hak- kında son yargıyı gazetelerinin ertesi günkü eleştiri sü- tunlarında ararlar. Bu her çağda ve dünyanın her yerin- de böyle olagelmiştir. Sanat eğitimi ve ananesi tam ol- mayan yerlerde hatlar daha da kalınlaşır. Bunun için eleştirici büyük sorumluluğunu bilmeli ve kudretini kö- tü kullanmaktan kaçınmalıdır. Halkı eleştiriciye (O bağ- layan şey onun iyi niyetine inanmasıdır. Bir defa ter- sine inanırsa, bütün inanç ve etki yok oluverir Eleştirici - sanatçı ilişkisi Sanatçı, bütün antenlerini dış dünyaya açmış olan kim- sedir. Bu sebebten, normalin çok üstünde hassas ve alıngandır. Uzun, ömür törpüleyici şi seme- resinin haksız eleştirilmesi onu çok üzer ve büyük çökün- tülere dahi götürebilir. Yanlış bir eleştirinin ik sanat- çılarda bile derin ve çok süreli olumsuz etkiler yaptığı çok görülmüştür. Buna rağmen ben, bir sanatçının -bilgili ve önyargısız olmamak şartı ile- kötü eleştiriye uğrama- sını hiç uğramamasına tercih ederim. Sanatçı için eleşti- ricinin varlığı, kadınlar hakkında erkekler adına söylen miş şu sözlerde büyük bir gerçek payı bulur: "Onlarla da, onlarsız da yapılamaz!.." Eleştirici kalemi eline aldığı zaman, herşeyden önce şu atalar sözünü düşünmelidir: "Tenkid kolay, sanat güçtür". Eleştiriciler arası ilişki Belli bir alternatifi olmayan her hak, her yetki, bilerek bilmeyerek, zamanla kötü ama doğru gider. Eleştiricisi olmayan sanatçı -Norm ölçüler dışındaki büyük dehâlar hariç- nasıl, zamanla, ler yaptığının iyi ol- duğuna inanarak büyüklük (o hastalığına uğrar ve kendi kendini hataları ile birlikte tekrara başlarsa, eleştirilme yen bir eleştirici de aynı hastalığa uğrayarak yargılar- nın yanılmazlığına inanmaya ve kendini her şeyden, hat- tâ sanattan bile üstün görmeye ve sanatçılara yön, sa- nata düzen vermeye kalkar. Tek başına sanat hayatında hüküm sürdüğünü vehmeden eleştirici, gerçekte dünya- nın en yalnız adamı saydır. Eleştirici - sanat ilişkisi yy sanatçı olmasa bile, onun üstün varlığına inançlı ve saygılı olmalı, davranışı ile bunu ispatla- malıdır. Bir başka husus da eleştiricinin, sanat olayla- rının her bakımdan dışında kalmasıdır. Bir olayın için- de bulunmakla dışında bulunmak arasında büyü örün- tü ayrıntıları vardır. kl ilişikler, tarafsız yargıla- mayı ister istemez bozabilii

Bu sayıdan diğer sayfalar: