Pahalıya akıl satanlar Bi adam. Elinde bir uydurma gazete. Her gün Tica- “ret Odasının İdare Kurulunda, Sanayi Odasının İdare Kurulunda bir müracaatı görüşülür: Ben ko- münistlikle mücadele ediyorum, bana para verin! Bir dernek. Meclisinden Özel Sektörüne, bütün kapılarda çanağıyla hâzır ve nazır: Ben komünist- likle mücadele ediyorum, bana para verin! Bir kalem. Sütununda her gün feryat ediyor: Ben komünistlikle mücadele ediyorum, singinler, ilânları- nı çok satan Milliyete, Akşama, Cumhuriyete verme- sinler, bana versinler! Bir kafa. Fındık tüccarı kafası: Yılanı biz, bağı- rtınızda besliyoruz; kim bizi savunmuyor, bizim yü- zümüze karşı kusurlarımızı söylüyorsa o komünisti aforoz edelim! Bir ses. Özel Sektörün temsilcisiymiş: oKomü- nistlikle Hükümet daha da sıkı mücadele etmeli, bun- ların hepsini içeri tıkmalıdır ki bizim kazançlarımız- da gözü olanın gözü çıksın! Simdi, insan bunların hepsine sormak istiyor: Aa, iki gözümün içi, bu memleket senin de memleke- tin. Bu millet senin de milletin. Bu topraklarda sen de yaşıyorsun ve yaşayacaksın. Komünistliğin âfet ol- duğu muhakkak. Peki, neden buna karşı mücadele gö- revini yapmak için illâ da para istersin?'Yani bu mü- cadele senin yazlık ve kışlık evli, iş şoförlü, ahçılı yaşaman olmazsa yürütülemez mi? Bunlar o kadar yüzsüzdürler © pek ala şöyle de Elm ii. Allah aşkına, bunlarsız yaşamaya a yaşama mı de rler? Fakat Türkiyede komünistliği ka ii isteme- yenler, bir taraftan bunlara kapılarım kapa "an- tikomünist dilencilik'e son vezirken sie arala da dünyaya bir bakmalıdırlar. Bakmalı ve görmelidir- ler, komünistliğe karşı mücadele verede, hangi yoldan Bien başarılı oluyor. Düşünmek lâzım. Adam di- r ki: Türkiyenin sanayileşmesini teşvik eden, ko- münisttir! Sebebini de izah ediyor: Komünistlerin te- mel dayanağı nedir? İşçi. İşçi nerede bulunur? Sana- yide. Türkiyede sanayi gelişirse işçi adedi ne olur? Artar. Gördün mü, herif neden sanayi istiyor.. Kendi adamım çoğaltacak da, ondan.. Söylemediği, eğer sanayi gelişirse ithalâtçı ko- ay bedava mi paranın azalacağıdır. Par: antikomünistliği bir, bu asıl belâsından elbirliğiyle kurtarabilsek. nun'"komünist" olduğu idi. Sınıf öğ- retmeni bu kanaati önce ciddiye al- madı. Ama, gazeteleri okudukça, Hü- yetkililerinin "Türkiyenin büyük bir komünizm tehlikesiyle karşıkarşıya bulunduğunu" haber veren demeçlerine An- karada oturan bir öğretmenin, Hü- kümetin işini kolaylaştırması ge- rekmez miydi Sınıf öğretmeni Nihal Özsan bu- gün, Gürbüz meselesinde müteyak- kız olmaya karar verdi ve çok has- sas -aynı zamanda tarih öğretme- nine yakışır- bir deneme yapmayı düşündü: Çocuklara, "Atatürkü, be- gendiğiniz yabancı büyük devlet a- damlarından biriyle mukayese edi- niz" konulu bir görev verecek ve böylece Gürbüzün h yabancı devlet büyüğünü tercih ettiğini öğ- il Bundan yirmi gün kadar önce, 1I- sınıfına bu görev verildi. Çocuklar kompozisyonlarım yazıp getirdikle- rinde öğretmen ilk önce Gürbüzün görevine baktı ve gözleri, buluşunun heyecanıyla parladı. Tamamdı: Gür- büz, Atatürkü Leninle mukayese edi- yordu!.. Öğretmen Nihal Özsan der- hal Gürbüzü çağırdı ve kâğıda im- za attırdı. Sonra hemen Başmuavine Kompozisyon ödevi Babası Semerkanttan kaçmıştı. Son- radan da oradaki akrabalarının im- 19 Mart 1966 ha edildiğine dair haberler duymuş- tu. Bu yüzden sıkı bir antikomünist- ti. Bu konularda fazlasıyla hassas- tu. Gürbüzün yazısını bir dedektif dikkatiyle okudu. Yazıda, mir Rusyayı kurtardığından, ilk uçaksa- var birliğini meydana detirdiğinden bahsediliyor, sonra da Atatürk ve devrimleri anlatılıyordu. Gerçi ço- cuk, yazısını Atatürkün kimse ile vecizesiyle . bitiriyordu ama» ilenin- den bahsedildiğine göre, işin içinde bir bit yeniği olabilirdi. Başmuavin, meseleyi uzun uzun düşündükten sonra tahkikata ka- rar verdi. Gürbüzün sınıfındaki bir- kaç çocukla konuştu. Çocuklar ken- di, açılarından Gürbüzü anlattılar: Komünistti!, Hem, İmar Bakanlı- gındaki Rus El Sanatları sergisine de gitmiş, orada Vitali adında bir Sovyet o memuru ile konuşmuştu. Bir çocuk, Başmuavine daha da he- yecanlı bir olaydan bahsetti: Gür- büz birgün, Kavaklıderedeki o eski Sovyet Elçiliği binasının önündeki resimlere bakmış, sonra da bu re- simleri öpmüştü. Yılmaz adında biri paşmuavin, birkaç gün bekledik- ten sonra Gürbüzü çağırdı ve sor- guya Gi "— Evladım, den m — Ulus ve Milliyet gazetelerinde, , Başbakan -Ürgüplü- Rusyaya gidece- 8i zaman yazılar çıkmıştı, oradan o- sen Lenini nere- kudüm." Çocuğun bu cevabı ile tatmin ol- mıyan Başmuavin ısrar etti: — Oğlum, sen Rusya hakkında bazı şeyler biliyorsun. Sana bu ti- kirleri mutlaka bir aşılayan var- dır. Bana bu kimseyi mutlaka söy- le! Önce böyle bir ME olmadı- gım ifade eden , Başmuavi- nin. srarı üzerine eli anlattı: — Efendim, Dışkapıda Yılmaz Salih adında bir çocuk var. Geçen sene Yıldırım Beyazıt Lisesi birin- ci sınıftan ayrıldı. Bunları bana Oo söy iyor ” attı ağına göre, Yılmaz Salih bir ba çırağıydı. Çalıştığı yeri ve evini kimseye vermiyordu. Onun çin, adresini bilmiyordu. Başmuayin heyecanlanmıştı. Çizi- len tip tam bir komünist ajanı idi! Gürbüz, Başmuavinin sorgusu sı- rasında, “Senin Rusya a bir görüşün var mı?" sorusuna ise -Baş- muavinin ifadesine göre- sü yöne vermiştir: "— Efendim, bana o Yılmaz söy- lüyordu. Geri ülkelerin ancak komü- nist bir idare kurulursa kalkınabi- leceğini, Çinin komünist olunca bir- den kalkındığını, Vietnamda ameri- kanların barbarlık ettiklerini, Tür- kiyenin Kuzey Vietnama yardım et- mesi gerektiğini bana Yılmaz söy- ledi.." Bu konuşmadan sonra Başmua- vinin içine iyiden iyiye kurt düşmüş- tü: Ya bu Yılmaz denilen çocuk, Hü- 1