19 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 11

19 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Pahalıya akıl satanlar Bi adam. Elinde bir uydurma gazete. Her gün Tica- “ret Odasının İdare Kurulunda, Sanayi Odasının İdare Kurulunda bir müracaatı görüşülür: Ben ko- münistlikle mücadele ediyorum, bana para verin! Bir dernek. Meclisinden Özel Sektörüne, bütün kapılarda çanağıyla hâzır ve nazır: Ben komünist- likle mücadele ediyorum, bana para verin! Bir kalem. Sütununda her gün feryat ediyor: Ben komünistlikle mücadele ediyorum, singinler, ilânları- nı çok satan Milliyete, Akşama, Cumhuriyete verme- sinler, bana versinler! Bir kafa. Fındık tüccarı kafası: Yılanı biz, bağı- rtınızda besliyoruz; kim bizi savunmuyor, bizim yü- zümüze karşı kusurlarımızı söylüyorsa o komünisti aforoz edelim! Bir ses. Özel Sektörün temsilcisiymiş: oKomü- nistlikle Hükümet daha da sıkı mücadele etmeli, bun- ların hepsini içeri tıkmalıdır ki bizim kazançlarımız- da gözü olanın gözü çıksın! Simdi, insan bunların hepsine sormak istiyor: Aa, iki gözümün içi, bu memleket senin de memleke- tin. Bu millet senin de milletin. Bu topraklarda sen de yaşıyorsun ve yaşayacaksın. Komünistliğin âfet ol- duğu muhakkak. Peki, neden buna karşı mücadele gö- revini yapmak için illâ da para istersin?'Yani bu mü- cadele senin yazlık ve kışlık evli, iş şoförlü, ahçılı yaşaman olmazsa yürütülemez mi? Bunlar o kadar yüzsüzdürler © pek ala şöyle de Elm ii. Allah aşkına, bunlarsız yaşamaya a yaşama mı de rler? Fakat Türkiyede komünistliği ka ii isteme- yenler, bir taraftan bunlara kapılarım kapa "an- tikomünist dilencilik'e son vezirken sie arala da dünyaya bir bakmalıdırlar. Bakmalı ve görmelidir- ler, komünistliğe karşı mücadele verede, hangi yoldan Bien başarılı oluyor. Düşünmek lâzım. Adam di- r ki: Türkiyenin sanayileşmesini teşvik eden, ko- münisttir! Sebebini de izah ediyor: Komünistlerin te- mel dayanağı nedir? İşçi. İşçi nerede bulunur? Sana- yide. Türkiyede sanayi gelişirse işçi adedi ne olur? Artar. Gördün mü, herif neden sanayi istiyor.. Kendi adamım çoğaltacak da, ondan.. Söylemediği, eğer sanayi gelişirse ithalâtçı ko- ay bedava mi paranın azalacağıdır. Par: antikomünistliği bir, bu asıl belâsından elbirliğiyle kurtarabilsek. nun'"komünist" olduğu idi. Sınıf öğ- retmeni bu kanaati önce ciddiye al- madı. Ama, gazeteleri okudukça, Hü- yetkililerinin "Türkiyenin büyük bir komünizm tehlikesiyle karşıkarşıya bulunduğunu" haber veren demeçlerine An- karada oturan bir öğretmenin, Hü- kümetin işini kolaylaştırması ge- rekmez miydi Sınıf öğretmeni Nihal Özsan bu- gün, Gürbüz meselesinde müteyak- kız olmaya karar verdi ve çok has- sas -aynı zamanda tarih öğretme- nine yakışır- bir deneme yapmayı düşündü: Çocuklara, "Atatürkü, be- gendiğiniz yabancı büyük devlet a- damlarından biriyle mukayese edi- niz" konulu bir görev verecek ve böylece Gürbüzün h yabancı devlet büyüğünü tercih ettiğini öğ- il Bundan yirmi gün kadar önce, 1I- sınıfına bu görev verildi. Çocuklar kompozisyonlarım yazıp getirdikle- rinde öğretmen ilk önce Gürbüzün görevine baktı ve gözleri, buluşunun heyecanıyla parladı. Tamamdı: Gür- büz, Atatürkü Leninle mukayese edi- yordu!.. Öğretmen Nihal Özsan der- hal Gürbüzü çağırdı ve kâğıda im- za attırdı. Sonra hemen Başmuavine Kompozisyon ödevi Babası Semerkanttan kaçmıştı. Son- radan da oradaki akrabalarının im- 19 Mart 1966 ha edildiğine dair haberler duymuş- tu. Bu yüzden sıkı bir antikomünist- ti. Bu konularda fazlasıyla hassas- tu. Gürbüzün yazısını bir dedektif dikkatiyle okudu. Yazıda, mir Rusyayı kurtardığından, ilk uçaksa- var birliğini meydana detirdiğinden bahsediliyor, sonra da Atatürk ve devrimleri anlatılıyordu. Gerçi ço- cuk, yazısını Atatürkün kimse ile vecizesiyle . bitiriyordu ama» ilenin- den bahsedildiğine göre, işin içinde bir bit yeniği olabilirdi. Başmuavin, meseleyi uzun uzun düşündükten sonra tahkikata ka- rar verdi. Gürbüzün sınıfındaki bir- kaç çocukla konuştu. Çocuklar ken- di, açılarından Gürbüzü anlattılar: Komünistti!, Hem, İmar Bakanlı- gındaki Rus El Sanatları sergisine de gitmiş, orada Vitali adında bir Sovyet o memuru ile konuşmuştu. Bir çocuk, Başmuavine daha da he- yecanlı bir olaydan bahsetti: Gür- büz birgün, Kavaklıderedeki o eski Sovyet Elçiliği binasının önündeki resimlere bakmış, sonra da bu re- simleri öpmüştü. Yılmaz adında biri paşmuavin, birkaç gün bekledik- ten sonra Gürbüzü çağırdı ve sor- guya Gi "— Evladım, den m — Ulus ve Milliyet gazetelerinde, , Başbakan -Ürgüplü- Rusyaya gidece- 8i zaman yazılar çıkmıştı, oradan o- sen Lenini nere- kudüm." Çocuğun bu cevabı ile tatmin ol- mıyan Başmuavin ısrar etti: — Oğlum, sen Rusya hakkında bazı şeyler biliyorsun. Sana bu ti- kirleri mutlaka bir aşılayan var- dır. Bana bu kimseyi mutlaka söy- le! Önce böyle bir ME olmadı- gım ifade eden , Başmuavi- nin. srarı üzerine eli anlattı: — Efendim, Dışkapıda Yılmaz Salih adında bir çocuk var. Geçen sene Yıldırım Beyazıt Lisesi birin- ci sınıftan ayrıldı. Bunları bana Oo söy iyor ” attı ağına göre, Yılmaz Salih bir ba çırağıydı. Çalıştığı yeri ve evini kimseye vermiyordu. Onun çin, adresini bilmiyordu. Başmuayin heyecanlanmıştı. Çizi- len tip tam bir komünist ajanı idi! Gürbüz, Başmuavinin sorgusu sı- rasında, “Senin Rusya a bir görüşün var mı?" sorusuna ise -Baş- muavinin ifadesine göre- sü yöne vermiştir: "— Efendim, bana o Yılmaz söy- lüyordu. Geri ülkelerin ancak komü- nist bir idare kurulursa kalkınabi- leceğini, Çinin komünist olunca bir- den kalkındığını, Vietnamda ameri- kanların barbarlık ettiklerini, Tür- kiyenin Kuzey Vietnama yardım et- mesi gerektiğini bana Yılmaz söy- ledi.." Bu konuşmadan sonra Başmua- vinin içine iyiden iyiye kurt düşmüş- tü: Ya bu Yılmaz denilen çocuk, Hü- 1

Bu sayıdan diğer sayfalar: