19 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 15

19 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS yonunun Siyasal Bilgiler Fakültesi salonunda düzenlediği konferansa gelenler, salonda acaip bir hava e gecikmedliler. Salonun sağ arafında Otur kendilerine "Milliyetçi Gençler" "adını veren 40- 50 ilahiyat Fakülteli, daha konfe- ranstan önce niyetlerini belli ettiler. TIP Genel Başkanı Mehmet Ali Ay- bar Fakülteye girerken, kendisini yuhalamağa başladılar. Her halde birkaç gün önce aynı yerde kendi patronlarının yuhalanmasının inti- kamını alıyorlardı. Siyasal Bilgiler Fakültesi (öğrencileri, bu durum karşısında Aybarı kordon altında salona getirdiler. Saat 16.30'da baş- layan ei zaman zaman mü- dahalelere uğruyor, konferansçıya küfürler all oldi. üzden iki taraf arasında sert tartışmalar başladı. Aybar. tartışmayı durdur- mak için kürsüden çaba sarfediyor, fakat her sözü "Yuh!", "Moskova- ya!" nâralarıyla kesiliyordu. Bir a- ra: "“— Toplumcu kardeşlerim, lüt- fen susun!" deyince, Milliyetçi Genç- ler: — Biz senin kardeşin değiliz!" diye aşa Ortalık birden karıştı. Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencileri ile İ- bep Fakültesi Sr Kn arasın- da kıyasıya bir kavga başladı. İs- kemleler havada uçuyor, yumruklar savruluyordu. Dinleyi ciler, canları nı kurtarabilmek için pencerelere koşuştular. Salonda başlayan kavga kısa bir süre sonra dışarıya taştı. , Salona giremeyen bir kısım İlahiyat Fakültesi öğrencileri de koridorlarda görevli öğrencilerle kapışmışlarda büyüdü ve başla, adı. Bir m muharebesini andı- n kav; ncak polisin müdahale siyle önlenebildi. Ne var ki polisin tutumu, Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencilerinin protestosuyla karşı- laştı. Zira polis, daha çok Siyasal Bilgili, öğrencileri yakalıyor, hattâ diğerlerinin onlara vurmasına fir- sat veriyordu. Konferans verilirken, salonda ve koridorlarda da sivil po- lislerin cirit attıkları gözden kaç- mıyordu! bede sonunda 4 kişinin ağır, 15 kişinin hafif olarak çeşitli yer- Kavga büyüdükçe bahçede devam etmeğe YURTTA OLUP BİTENLER bu arada isabet eden lerinden yaralandıkları, bir polisin de başına taşla yaralandığı öğreni AP Hükümetinin, "komünist a- vı" diye ortaya gülünç olaylarla çık- ması, bazı çevrelerin cüretini artır» mısıir. Siyasal Bilgiler Fakültesin- de cereyan eden olay, bunun tipik bir örneğidir. Meclis Tehir-i Anayasa S. Kanunu tadilâtı sürüp gi üzerinde tesi günü, AP milletvekili Celâl Nu- ri Koç şöyle dedi: "— Bu bakımdan, Anayasanın 89. Maddesini tehir etmek gerekir." Bu sözü bir anlık bir sessizlik ve gülüşmeler takip etti. Bu ifade, lâl Nur! Koçun safiyetine verildi ve ciddiye alınmadı. Ama Salı günü cereyan eden olaylar, bir partinin Li Anayasaya karşı takındı- , Koçun cümlesinin öyle a- İelâde Dir gaftan ibaret olmadığını ortaya koydu. Türkiye ve Nato Psünlerde Atlantik Paktı, General De Gaulle'ün ye- yüzünden güç NATO'dan fitten çekilmişlerdir. ni bir hırçınlığı Fransız kuvvetleri devre geçiriyor. masının kuvvet kazanması olmaktadır. Ama sadece NATO'nun bize muhtaç bulunduğunu, bizim ise ona NATO'nun Fransadaki askeri karargâhları kendileri- ne yeni bir yer aramaktadırlar. Fransa Devlet Baş- kanı Atlantik Paktının Ömrünü tamamladığını açık- ça ilân etmektedir. Fransanın tutumu tabii Türkiyede akis uyandır- mamış değildir. NATO'nun yeminli düşmanı bir sol kanat Türkiyenin Fransayı takip etmesi gerektiğini söylemekte, İnönünün, iktidarının son kısmındaki yeni dış politika tutumuyla De Gaulle'ün tutumu ara- sında paralel kurmaktadır. Buna mukabil öteki uç- taki ültralar, her ne olursa olsun Atlantik Paktında kalacağımın bildirmektedirler Dış politikanın bir imkânlar meselesi olduğunu, İnönü, bilecek kadar tecrübeli ve basiretlidir, İsmet İnönünün Türkiyenin imkânlarını Fransanın imkânlarıyla kıyaslamadığı da bir gerçektir. Bu iti- barla iki tutum arasında paralel, 'zorlamadır. , Türkiyenin savunmasının NATO savunması İçin- de mütalea edilmesi bizim için esastır. Bu, bazı han- dikapları da olsa Türk Silâhlı Kuvvetlerinin gücünü büyük ölçüde arttırmaktadır. Bugünkü iktisadi du- rumumuzda bizim gerekli silâhlan bizzat sağlama- mız imkânsızdır. Bu, iadece bizim için değil, pek çok NATO ülkesi için de böyledir. Biz elbette ki NATO savunmasına esaslı bir yardımda bulunuyoruz. Bu itibarla bizim güçlendirilmemiz aslında NATO savun- 19 Mart 1966 e bir ihtiyacımız olmadığım sanmak hayal etmek- tir. Diğer taraftan, General De Gaulle Fransası, yal- nız Atlantik Paktı içinde değil, girdiği bütün camia- larda en sonda bir huzursuzluk unsuru olarak belir- mektedir. Türkiye bunun tam aksi huydadır. Türki- ye daima, mensubu olduğu topluluklarda hutur ve istikrar taraftarlığı etmiştir. Hattâ, hayal kırıklığına uğradığı zaman bile... D olmayan. Türkiyenin "her ne pahasına olursa olsun" NATO'da iie ee ne derse onu "her ne pahasına olursa o " tutacağı, milli menfaatlerini DE daha dar EMİNMİRFİNE feda ede- ceği, politikasının renksiz ve şahsiyetsiz kalacağıdır. Hiç bir pakt Allah kelâmı değildir. Bugünkü şartla- tın NATO, CENTO veya SFATO gibi bölge andlaş- malarının hazırlandığı günlerin şartlarından farklı bulunduğunu (görmemek imkanı yoktur. arşova Paktı da aynı durumda değil inidir? Batı Birliğinin mensupları otururlar, kendi (aralarındaki münase- betleri düzenleyen vesikaları gözden geçirirler, ge- rekli rötuşları yapabilirler. ekin General De Gaulle'ün hırçınlığına lüzum Türkiyeye NATO'da bir garalel aranıyorsa, Fran- sadan ziyade iskandinavyalı ortakları, bütün imkân farklarını mahfuz tutarak düşünmek daha doğru bir görüş olacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: