Son Posta 25 Şubat 1932 sayfa 14 | Gaste Arşivi

25 Şubat 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Subat zsîJ TEMMUZ 1914 Umumi Harp Nasıl Patladı ? a.." ,ni mülâyim bir üslüpta Nakleden: H.R. —Kızım Doktor: Semi Ekreme — -—%—ı Yazan: Emil Ludvig İki El Silâh Boşandı Herkes Kaçıştı. Jores Müstesna!. Her iki reis Dostlarile düş- manlarile — meclisler — aktettiler. Jores henüz Brüksel halk taba- kalarının verdiği ihlâs ve safvet sarhoşluğu üzerinde olduğu ve Alman arkadaşının resmi vadinin tesiri altlında bulunduğu halde bir gün evvel bir beyanname hazırlamıştı : : — Sosyalist — fırkası — avazı bülentle ilân eder ki, Fransaya yalnız Fransa tasarruf edebilir. Onu, hiçbir vakit, kiçbir kimse, gizli muahedelerin, göze görün- miyen taahhütlerin az çok keyfi tefsirlerile müthiş bir badireye atamaz. Ö, Avrupada sulhü idameye kadir nüfuzunu icra edebilimnek — için serbestii ha- rekâtına — sahip -— bulunmalıdır. Bedbaht bir telâkki — neticesi olarak, —şayet —Rusya, — bunu böyle düşünmezse, bizim vazife- miz ona “Biz bir aht, bir mua- hede tanırız; © da bizi insan ırkına bağlıyan muahededir.,, De- mekten ibarettir. Bugün endişede — meraktadır; ne olacak? Burada en yakınları bile Amanyanın — nagihani bir hücumu ihtimalinden bahsediyor- lar.. Akşam, - 30 temmuz - Pa- riste ve muhtelif şehirlerde, mu- içtimalarda — kalka söz Grev ve sulh!... Fakat için makalesi- yazar. azzam verildi: Jores ertesi gün Bu sabalıki makale Brükselden yollanmıştı ve itimat ile doluydu. O akşam Berlinin tehditli tel- grafları Parisin hapsolunmuş he- yecanı içinde ilk defa olarak Almanyanın hücumundan bahset- ti ve fakat bu hücumun da gayri mükte el addolunduğunu ilâve- ten söyledi. Bugün tehlike kabi- nede değil “umumi asabiyette ve | korku neticesi gelebilecek nagi- hani bir tahriktedir. Bu sebeple her şevden evvel sükün, ve akıl ve basiret lâzımdır. Herkes pazar günü Vagram salonunda bir ka- rar it!ihaz. etmek üzere toplanm- sınlar. Kuvvetle ve fikirlerimizde müteyakkız olarak hareket ede- lim, isabet bundadır.,, Ertesi günü — makale çıkar, Jores — taraftarları namına hü- kümc''e sulhhu kurtarmak imkânı hakkında — müzakereye — girer. Bugün henüz — sıhhatle tetkiki kabil — olmıyan bu müzakerede bir itlâf — yolunun — bulunması mevzu'bahis olmuaştur. Niçin? Çünki — Joresde ÂAlman arkadaşlari — gibi hissediyor lc, işçiler — kendilerini ve ailelerini bir isslâ tehhkesinden korumak arzasundadırlar. Fakat her şey- den evvel Jores, orada, onla- rın, o nazırların lunmak, ve hududa tecavüz edil- diği — şeklinde — ortaya — bir yalan çıkarılırsa ' l karşısında bı- | yakala- | bir makine getirtmiş, belediye M ; İlk ilârı harple beraber ölüm ve ateş saçmıya hazır duran ve emir alan hava kartalları rından tutmak ister. Bu takdirde; —— “ Efendiler! Yalan!,. Alman- 1 lar bir adım bile atmamışlardır. Siz mücerret Çarı Alman kuvve- tinin sıkletinden kurtarmak isti- yorsunuz ve ÂAlmanları Alsas vi- lâyetini geri almak ümidile tah- rik ediyorsunuz!,, Diye bağırmak ister. Fikrince Alman arkadaşları da ayni hedefi zekâ, tehdit, hile ile takip ederlerse, bugün mukad- der zannolunan Ffelâketin bertaraf edilmesi kabil olacaktır. İtidal!.. B. siret!.. Bu gün hayatının vakti mer- hunu olduğunn hissetmiş gibidir. Nezaretten “Humanite,,nin sakin tahrir odasına harp hastalığına tutulmuş olarak şiddet ve huşu- netle gelir. Halka yarın sabah ne demeli? Bunu nasıil izah etmeli ? Brükselden bir telefon: Bir Alman arkadaş Parise mütevec- cihen yola çıkmıştır. Oh, bir hareket var, ümit var, Belki selâmettir| * Gazete idarehanesinden ye- meğe çıktıkları zamana kadar vakit geçer. Bunlar idarehane- nin kapısında bir delikanlının beklemekte olduğunu farketmezler; fakat o bunları görmüştür, ve arkalarından gitmektedir. Gazeteciler Manmartio soka- ğında, Kafe dü Kruvason'a girer- ler. Mutatları olan masaya gider- ler ve iki pencere arasındaki arkalıksız kanapeye — otururlar. Hava sıcak olduğundan pencere- ler açıktır. Küçük perde kendi balindedir. Jores müteessir, aklı hep ertesi gün gelecek olan Almandadır. Bu sırada bir el açık pence- reden ve pervazdan uzanır, per- deyi aralar. Kimsenin göreceği kadar vakit geçmemiştir. İki el silâh boşanır, herkes yerinden fırlamıştır, Jores müstesnal ( Arkası var ) Marinetti İle Fütürizm Neidr ? ve Münakaşamız İncir Kutuları İktisat Vekâleti Yeni Bir Tamim Gönderdi —- — İzmir (Hususi) — İnciz ve üzüm kutuları hakkında İktısat Vekâleti bir tamim göndermiştir. Muamele vergisi kanununun yedinci mad- desinin birinci fıkrası mamuulâtını münhasıran harice çıkaran müecs- seseler hakkında tatbik olunmak- tadır. Mamulâtını memleket dabhilin- de satıp, bir kısmınmı bizzat veya bilvasıta ihrat eden müesseselerin kanunun ikinci maddeleri fıkra- sında zikrolunan istisnadan müs- tefit olabilmeleri için — varidat dairelerinden ihraç edecekleri mamulâtın nevini, markalarını, hanği gümrükten ihraç edileceği- ni gösteren bir nakliye tezkeresi almaları esası kabul ediliniştir. 1 Akhîsarlı İar Radyo Dinlemek İstiyor Akhisar, (Hususi) — Radyo- nun ilk taammümü sısrasında kasabamız belediyesi (500) liraya TÜNLET, ge' Karın Tesiri Bir Kısım Sebzeler Soğuk- tan Tamamen Donmuştur Son günlerde soğuk ve kar- lardan İstanbulun ekim vaziyeti müteessir olmamıştır. Yalnız Kar fazla yağarak İspanak, lahana, karnabahar ve baklaların üzerini tamamen örtmediği için bu seb- zeler müteessir olmuş ve kısmen donmuştur. Bu sebeple bu seb- zelerin fiatları yükselmiştir. İs- tanbula düşen kar miktarı (15) santim olarak tesbit edilmiştir. Kar kırları tamamen kapatma- dığı için koyun ve sıgırlar otla- yacak yer bulmuşlar ve ahırlara kapanmamışlardır. Bunun için soğuk ve kardan hiç bir hayvan kırılmamıştır. İstanbul mıntakasın- daki koyun ve keçilerin yarıdan fazlası doğurrauştur. Kar ve so- guklar dolayısile Ziraat memur- ları çekirğe ve fare mücadelesini tehir etmişlerdir. D salonuna koydurmuştu. — Fakat bir müddet sonra belediye bu radyoyu Misala Milli mektebine verdi. Şimdi halk radyodan isti- fade edememektedir. Belediye- mizden bu meseleye bir çare bulmasını rica ediyoruz. | Ben de bu sezişin tasavvufi bir el zül İzla 4 ğ * Ü B 5 -l Kâ a - ö .— ? a T Peyami Safja — —i Kabına sığamıyan ruh — “Zekâ, ve “Seziş, — Müphem tabirler etrafinda — Tecrübe veya müsvedde — Medeniyetin tasavvufi görüşü — Fütürizm ve budalalık — Bir harp şiiri — Fütürizm ve Faşizm M. Marinetti ile genç mü- nevverlerimizden — bir zümrenin görüşüp — konuşmalarına — vasıta oldum: Burhan Ümide rica et- tim, evinde hususi bir toplantı hazırladı ve M. Marinetti ile Zzevcesini oraya çağırdık. Fütürizm hareketinin mübeş- şiri, elli yaşlarında Hiçbir kelime söylemediği ve kımıldamadığı anlarda bile, için- den, kendi kendine şiddetli bir | münakaşa halinde imiş gibi, etli ve yuvarlak yüzü kızaran, göz- leri parlıyarak dışarıya taşan bir adam. Hiç kabına sığamıyan bu keskin ruh, en sakin bir zihni ameliye ile muhakeme edilmesi lâzımgelen, mücerret, akli mev- zularda bile bir mürahik coşkun- luğu gösteriyor. Kuvvetli sesi, içine sıkışmış barut gibi rununun bir patlayışıdır. Belki de ben onu heyecanlı bir anında tanıdığım için yalnız bu taşkın halini göre- bildim; ve belki de onun her mütefekkir gibi tam bir zihni sükün içinde, zekâsını ihtirasla- rından ayırarak — düşünebildiği anlar yardır. Kendisine ilk açtığım bahis şu oldu: Kitaplarında zekâyı inkâr ediyor ve bu kuvvetin ye- rine, —“gseziş, diye — tercüme edebileceğimiz “ Intuition ,, has- sasını koyuyor. Yani san'atkâr zekâsile —değil, sezişile bu'ur. Fakat bu “ seziş ,, kelimesinden “ Bergson ,, un anladığı manayı kasdetmediğini de — kitabında yazıyor ve müphem — bir tarif yapıyor. Kendisinden izahat istedim : Bu —" seziş »» ” “zelkü ç ; “ gunr p, “İntellekt - zihin ,, tabirlerinden ne — anlıiyor ? Bu kelimeler — üzerine kurulan bir bediiyat nazariyesi, herhangi bir fikir ihtikârına yol açmamak | için, her tabirin hakkını vermek mecburiyetindedir. ve ilâve ettim ki, netekim, kendisinin eserlerin- de bu kelimeler pek müphem manalarla kullanıldıkları için, bir | takım tenakuzlar göze çarpamkta- dır. Meselâ zekâyı inkâr eden fütürizm, tamamile zekâ mahsulü olan makineyi kendine mefküre yapmıştır; grameri inkâr etmek- le beraber, biribirlerile, manaca mantıki rabıtaları olan kelime- lere büyük bir kıymet verdirmiştir. Her kelimebir şuur ve zekâ mah- sulü olduğuna göre fütürizm ken- dine ihanet ediyor demektir. M. Marinetti, ıstılahlara ve ta- birlere tam birer medlül tayin etmek mümkün olmadığını söyle- di. Bu hususta ben kendisini kuv- vetle tastik ettim. Filhakika, manevi ilimlerde, meselâ ruhiyat- ta, şuur ve şuurun dereceleri hak- kında, asla değişmeyen, mutlak tarifler yapmak — imkânı yok- tur. Netekim, — Marinetti de, “ Başıboş kelimeler ,, ismindeki eserinde, fütürizmin bir sistem olmadığını söylüyor. Şu halde bu nazariye, evvelâ bir nazariye değildir, tefsire tâbidir, tena- kuzlarla doludur, mutlak bir vah- deti yoktur ve sonundaki “izm, edatı fazladır. Fütürizm hareke- tine bir tecrübe, yahut bir müs- vedde nazarile bakmak lâzımdır. M. Marinetti, makineyi bir zekâ mahsulü telâkki etmediği- ni söyledi. Ona göre makine riyazi bir kafanın buluşu deği san'atkâr bir ruhun sezişidir, tamamile “İntuition,, mahsulüdür. - - sİ Z bir adamdır: | marifet — vasıtası olduğunu, bina- enaleyh, — kendisinin PŞ medeni- yeti çok tasavvufi bir görüş- le anladığını — söyledim. Böy- lece,_ fütürizm hareketinin mü- ri, tamamile inkâr ettiği | Mazinin ve şarkın tefekkür tar- zını kabul etmiş oluyordu. - Dostum şair ve ressam Arif Dino, zekâsız bir san'at eserinin ahmaklıktan ne farkı olduğunu sordu. Marinetti kendisini gülünç bir vaziyette bırakması lâzımgelen bu gibi suallere ale — veya — şıktı, gülüyordu, ahmak deli farzedilmiye ehemmiyet ver- mediğini hissettiriyordu. Fakat onun bu kayıtsızlığı, ezeli suale bir cevap olabilir miydi? M. Marinetti, harp tasvir eden bir şiirini okudu. Ressam Abidin Dino, — bu şiirin ancak şairin ağzında — canlandı ve kâğıdın üzerinde, cansız ş:luime- lerden mürekkep ölü bir yığın teşkil ettiğini söyledi. — Sonra, hep birden, — şu nokta üstünde konuştuk: Mademki bir harp tasvir ediyor; bütün kelimeler, heceler, İâfızlar, taklit- li sesler bize bir harp fikri vermek için, makul bir mevzu etrafında sıralanmıştır; öyle ise, nazariyenin iddiası hilâfına, bu şiir, tamamile akıl, mantık, zekâ, şuur mahsulüdür. Eski eserlerden bu — şiir wL bir farkı varsa, o da zarf, lâhika ve fiil kullanılmamış olmasıdır. Bu da esasa ait bir fark de- gildir. Hatta, biz kelimeleri biribirine — fiillerle — bağlamıya, alışmışızdır, bunu adeta mihaniki bir kolaylıkla yaparız, şiirden bu alıştığımız unsurları çıkarıp atmak için, şairin iki misli zekâ sarfet- mesi lâzımdır, o halde bu eser, tamamile zihni bir gayret mah- sulüdür. Yine bu nokta etrafında, isimlerini burada yazmıya mezun olmadığım münevver hanımları" mız da münakaşaya iştirak etti" ler. M. Marinetti, belki şiir yaz- | makta söyliyerek, mukabele etti. Fikret Âdil Bey, ve yalnız atiyi kabul eden fütür rizmin “ bugün y muvaffak — olamadığın! fütürizmin siyasi ve içtimal tarafi üstünde durdu. Tamamile “sol » bir cereyan olan bu nazariyenit faşizm gibi “sağ ,, bir hareketle nasıl birleşebileceğini sordu. M. Marinetti, faşizmin yeni bir hareket olduğunu ve muha” fazakâr bir cereyan telâkki edif memesi İâzımgeldiğini iddia etti- Fakat Romaj kayserlerinin ruhunu yaşatmak istiyen faşizmin nasil yeni ve sol bir hareket olabile” ceğini pek anlıyamadık. Nihayet, M. Marinetti, fütü* | rizmin mutlak esasları olmadığın! ve yalnız istikbale ait bir işüygk | ifade —ettiğini, bu nazariyenil de istihale ve tekâmül ederek tabii kıvamını bulacağını —iti raf —etti. Böylece, — nazariye” ' nıin — aykırı nı — berâ” :e"îa kesip ka;;ttık.d Üıtaı:g İ a müna ya değer bi | kalmıyordu ve san'at tarihindeki * tabit tekâmülleri inkâr edecek | kadaîiıklîiç birimiz. muhafazakâf değildi eg;]X)rnlu-kıen ellerimizi — sıkaf | M. Marinetti: yni fikirdeyiz! dedi. — Vebu münakaşanın ; t:tittifık, hepimizde iyi ve bet birtesir bıraktı. SON AT A - _—s S A itirazlara — tevazulö İ | | inkâr | » le alâkasını an” | lamak istedi; Selim Nuh Bey: | (-|

Bu sayıdan diğer sayfalar: