10 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Haftada Bir Defa Bu Sayfaciaî | Muallim Sayfası Her Hafta Yeni terbiye cereyanları « Büyük ter- Perşembe Günleri Kiyealibrlasa BaşlktsaVürlüyede — pen N ed'lîı' nazariyelerin — tatbikatı - Muallimlerin eşredilir. dertleri- Yeni tecrübeler vesaire. l Y_eni Talebe Örnekleri “ Yeni asrın talebesini bilmek — N demek, onların yirmi sene evvel- ki nesilden birçok hususta, büs- bütün başka bir heyet teşkil et- tiklerini ve yeni bir dil konuş- tuklarını anlamak demektir. Yeni neslin tahsil ve terbiye telâkkisi tamamile — değişmiştir. Onlara, yirmi sene evvelki tarz- Bir Terbiye Fakültesi Bolivia (Cenubi Amerika cum- huriyetlerinden ) de Sucra mual- lim mektebi müdürü olan Mösyö Vicente Donosa Torres, memle- ketin maarif nezareti tarafından, bir terbiye — ilimleri — fakülte- sinin programlarını tertibe me- da konferans vermeğe kalkışa- eee : cak olursanız, neden bahsettiği- :'—:::' o::; tedrisatın d;': nizi anlıyamazlar. Anlasalar da T:l"c__ : va — etmeksidir. hoşlanmazlar. Mektebe devam, ebe evvelâ, iki sene umumi onlar için yaz kampına gitmek bir tahsil ve terbiye — göre- Güzelliğin sıhhatte ve aza tenasübünde olduğunu anlıyan zamanımızın kızları, eski devirlerin kıdınlan' gibi, evlerde kapanıp kalmıyor, güzelliği hareketsizlikte aramıyorlar. Şimdi kızlar, erkeklerin oynadığı - bir kaçı müstesna - hemen bütün beden hareketlerine, bütün oyunları yapıyor ve oynuyorlar. Kızlar da, cekler; sonra iki sene mesleki pedagoji tahsil edecekler; bir se- kadar sade ve tabit bir şeydir. Bu neslin çocukları, artık mu- allimlerinden korkmuyorlar. On- | lar, —nefislerine son — derecede hâkimdirler, Talebe, ders hari- cinde olan birçok şeyleri bili- yor. Hatta talebenin ameli saha- daki — bilgileri, muallimlerinkin- den daha yüksektir. Bu asrın talebesi, diplomat- ları bile şaşırtan meseleleri ko- laylıkla helletmeğe muktedirdiler. Mekteplerinde bir yangın çıksa, senelerce talim görmüş itfaiye neferleri gibi, kız erken elele vererek, akılları hayrete düşüre- cek bir intizamsve sürat dahilin- de hareket ederle. Böyle işleri artık kendi kem- dine beceren talebenin muallim- lerinden elbette korkuları olmaz. Talebe, muallimine hürmet eder; fakat muallim, talebe üzerinde müspet bir tesir bırakmaz. Tale- benin dünyada en son istiyeceği şey, muallim olmaktır. Muallim ile talebe arasında karşılıklı bir dostluk hissi vardır. Artık -sınıf- larda kardeşlik ruhu caridir, Yeni nesil; asrımıza ait bütün yeni bahisleri biliyor; yirmi sene evvelki gibi klâsik — şeylerden haberi yok; onlarla arası iyi de- ğil. Meselâ İncil hakkında hiçbir malümatı yoktur... Yirmi sene evvelki neslin tuhafına gidecek.. birtakım tabirler, bugün İisanı- mıza girmiştir. Amazonların Cenubi Ameri- kada yaşadığını işitmek istemez- sen, bugünün talebesine eski Yunanlılar ve Romalılar hskkın- da birşey sorma. Bu asrın talebesi, hayali me- selelerle — ugraşmak — istemiyor; herşey onun önünde tetkik - edi- lebilmek için canlandırılmalıdır. Bir mesele veya bir mevzu hak- kında biraz malümat verip geri- risini bulmağı talebeye bırakır- sanız, o vaktin ne yapacaklarını şaşırıyorlar.. Onlar her şeyi ha- zır istiyorlar.., Bır Amerikan — gazetesinden tercüme ettiğimiz şu yukarki sa- tırlar, geçmiş nesle mensup bir adamın biraz istihzalı tesirini ifade eder gibidir. Maamafih bu satırlarda hakikatten çok şey vardır. Bugünün talebesi, haya- tın içinde ve hayatın şe'niyetle- rile yaşıyor. | gizim gibi, dört duvar arasın- da, sık sıralar üstünde, yazılı kitapları sökmekle uğraşmıyor. Binaenaleyh genç nesli — yetiş- tirmek vazifesini üzerine alanlar, bugünün ihtiyaçlarımı ve zaruret- lerini nazarı dikkalte alarak ça- lışmalıdırlar. Eski talebe, her muallimi lâzımı kadar alâkadar etmiyebilirlerdi; Bugün ise her çocuk, tetkik edilecek başka bir âlemdir. Onlara yalnız okuma öğ- retmek ve yalnız nasihat vermek kâfi değildir. Onların yaşadığı hayat içine kendimizde girmeli, onlara da yeni tecrübelerimizi öğretmeliyiz. =FlVlek'teplere mevzuu — sesli bugünkü hayatın çetin yollarında muvaffak olabilmek için, sihhatçe sağlam, bedence kuvvetli ve çevik olmanın lüzumunu anlamış bulunuyorlar. Zaten yeni terbiye de, bedeni hareketlere ehemmiyet verdiği için erkekler gibi kızlara da bu hareketleri ve sporları yaptırıyor. Resmimiz İngiltere de, bir kız politeknik mektebinde, talebenin manialı koşu yaptıklarını göstermektedir. Böyle yetişen annelerden doğacak cukların sağlam olacaklarında şüpheye mahal var mı? Sesli Filimler Yapılan — tecrübeler — gerek tabit ve gerek zekâca geri kal- mış çocukların herhangi bir filim — vasıtasile, okumaktan daha çabuk öğrem- diklerini meydana çikarmıştır. Sesli filim mekteplerde mu- ayyen bazı dersleri en çabuk öğretmiye bir vasıtadır. Bilhassa resimleri itibarile de çok mü- kemmeldir. — Terbiyevi gayeler için sesli filimler sessizlere ter- cih edilmektedir. Yapılan tecrü- | —— — — beler gerek kız ve gerek erkek çocukların sesli filimlerden ayni derecede istifade ettiklerini gös- termiştir. Yalnız muhtelif mev- zular üzerinde kızların ve erkek- lerin alâka gösterdikleri noktalar değişiyor. Çocuklar sesli filimle gösterilmiş mevzuları, çalışarak öğrendiklerinden, daha — çabuk öğreniyorlar. Sesli filimler bilhassa geri çocukların terbiyesinde çok mü- essir oluyor. Londra haricinde Middlesex de yapılan tecrübeler hakkındaki raporlar bunu izah etmektedir. Middlesex de on beş muhtelif mektepte gösterilen on altı muhtelif filim üzerine (8- 12) yaşlar arasında ( 3600 ). talebeye, gördükleri mevzular hakkında muhtelif sualler sorulmuştur. Kö- mür ocaklarına dair olan bir film hakkında meselâ: Kömür ocağı nasıldır? Ne derinliktedir? Ameleler nasıl çalışırlar ilâh.. gibi sorulan suallere aijman cevaplar Sesli filim vasıtasile geri ço- cukları tabiileştirme. Zekiler, ortalar ve riler üzerinde sesli filim ile ya- pılan tecrübeler hep müspet ne- ticeler vermiştir. Tecrübe yapılan mekteplerden birinin müdürü şu | beyanatta bulunmuştur: “ Her hangi yeni bir şeyi öğrenme es- nasında tabiilerle geri çocuklar arasında yüzde otuz veya yüzde kirk nispetinde bir fark göze çarpardı. Halbuki sesli film bu farkı yüzde on bir hatta yüzde dörde kadar indirmiştir. Buna da sebep sesli filimlerin çocuk- ların dikkatlerini temerküz ettir- melerine yardım etmesidir. Mek- terlerde sesli filimlerin kullanıl- sına devam edilirse ortalarla geri çocuklar arasındaki fark ta aza- lacaktır. Çocukları okumağa alıştırmak, K —- ——— —- a Zevkini Arttır- mak İçin Ne Yapmalı? ; gTe VĞ L (e onlara mütalea zıe;vkini vermek terbiyede pek ehemmiyetli bir yer tutar. Namık Kemal merhum: “Hiç bir can sıkıntıstı yoktur ki bir saatlik bir mütalea ile zail olmasın, demişti. Hakikaten insan mütaleadan zevkalırsa, okumaktan hem istifade eder, hem hoşça vakit geçirir. Halkı okumağı çok seven memleketlerden biri her halde Rusyadır. Mütalea zevki, orada eski- dir; fakat şimdi, bemen herkes okuyor; çünki okumıya daha pek küçükten alışılıyor. ( Almanya ) da çocuklara mahsus bir irfan evinde teneffüs esnasında çocukların nasıl mütaleaya koyulduklarını şu re- simde görüyoruz. -— - — Halk Evleri Ve Talebe Maarif Vekâleti, bütün mek- teplere gönderdiği bir tamimde, muallimlerin Halk Evlerine yazıl- malarını, Halk Evleri işinde fey- kalâde — faaliyet göstermelerini tavsiye ettikten sonra, talebenin sinni rüştte gelmiş olsalar dahi, Halk Evlerine kayt olunamıyacak- larını, fakat — oralarda - verilecek konferanslara — götürülebilecekle- rini, spor sahalarından istifade edilebileceğini, hulâsa mektepli ençlerin Halk Evleri işine alâ- Eadar edilmesi lâzım geleceğini bildirmiştir. Mektep talebesinin Halk Ev- lerine devamında, belki dersle- rine halel gelir fikrile, bir mah- zur görülebilir; fakat milli harsın kuvvetli bir mürevvici ve saiki olacağıni ümit ettiğiniz Halk Ev- leri işinde genç talebenin * bilfiil çalışmalarında, mahzur değil, fa- ide gördüğümüzü — söylemekten kendimizi alamayız. i John Denvey, “İşliyerek öğ- renmek Leorning by donig,, ka- idesini elbette boş yere koyma- mıştır. Mektep gençliğini, Halk Evlerile bilfill alâkadar etmek, fikrim'-re, "<A doğru bir ha- rekettir. Mum Dibine İşık Vermez! Modern School (asri mektep) isimli bir mecmuanın müdürü olan J. Vcuheyen ismindeki bir zat, Cenevrede oturduğu kah- venin tarasasına gelen İsviçreli ilk mektep muallimile konuşmıya başlar. Talebelerini gezmiye gö- türen bu muallimler, J. J. Rus- so terbiye müessesesi profesör- lerinden meşhur alim M.Claupor'de tanımadıklarını itiraf etmişler! hiç adını işitmedikleri bir vatandaşlarının derslerini ta- kip etmek üzere, ta Belçikadan bu terbiyecinin İsviçreye geldi- ğini öğrenince hayretten gözle- rini dört açmışlar! Halbuki Türkiyede, terbiyeye dair yazılan mecmuaları ve ma- kaleleri okumuş kaç ilk mektep muallimi varsa Clopordun ismi- ni mutlâka bilirler. Başka bir tuhaf hadise daha zikredelim: Fransanın şimalinde- ki muallimlerden bazıları Brük- sele bir Seyahat yapmışlar. Er- — ne ihtisas tetebbüü yapacaklar; bir sene bir mektepte staj göre- cekler; nihayet doktorluk payesini almak için bir sene daha tahsil edecekler. Programın gayesi şunlardır : 1 ) Vazıh bir hakikat ve ada- let mefküresinden mülhem içtimai bir mümtaz sınıf yetiştirmek üzere ruhun ve ırkın yüksek alâkalarına yarıyacak surette, Bolivyalı çocu- ğun ameli kabiliyetlerini meydana çıkarıp inkişaf ettirmek; 2 ) Lâburatuvar, kütüpane ve sair mesali vasıtalarile talebeyi ilmi bir surette şahsi tetkik işine teşvik etmek; 3) İşçinin ve Amerikalı yer- lisinin harsını ıslah etmek üzere, Cemiyet içinde ilim ve san'atı neşreylemek. — Hazırlanabilecek ihtisaslar arasında, genç kızlar için, beyti iktısat, Ççocuk ba- kımı, içtimai ziyaretçiliğin (yani nasihat vermeli, teselli etmek, yardımda bnlunmak için evleri ziyaret) nazariyat ve tatbikatı vardır. Programın esası, en açık bir tarzda, “Çocuğun, tam inki- şafına yarıyacak surette, taviye- tini tahrik eden yeni, faal mek- tep, tir. Muallimin vazifnsi, se- yelânları “teşhis, etmek, faali- yete teşvik etmek, talebenin ruhi hayatını yaratmak olmalıdır. “Ter- biye, çocuğun ve gencin neşvü nümasına, içtimai hayat için bir istikamet vermek vetiresi, beşeri kurdetleri keşf ve tahrik eden, onlara istikamet — veren, — ulvi- leştiren ve içtimat faide gayesine doğru götüren bir kuvvettir.., : dukları vakıt, şu cevabı. almiş- lar: “Bu mektebi bilmiyorum.., Halbuki bu muallim, Ermittaj mektebinden ©on beş dakika uzaktaki bir mektepte bulunu- yormuş! nihayet bir polis memuru seyyahlara yol göstermiş. Halbu- ki Ermittaj mektebi, Belçikalı büyük terbiyeci Dr. Decrolynin te- sis ettiği bir mekteptir ve melk- tepte bu terbiyecinin usulu takip olunur. Dünyanın medeni memleket- lerinden hiçbirinde yeni terb e ceryanlarile alâkadar olan tet bir muallim bulamazsınız ki Decroly ismini işitmemis olsun. Bizde de bu ismi, Sadrettin Celâl Bey muallimlerimize —gayet iyi ta- ı mittaj mektebine mereden gidil- | nıtmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: