10 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Mart Ti Ve y SON POSTA Abıiııı.ı-ıAııııBıı-ı SGon GÜNLERİ-.. Bbdülhanit Batifltikatlarır Son | Derece Kıymet Verirdi (0, Yaptıklarını Düşünmez, Küfrean “Nakili - ZİYA ŞAKİR Her hakkı mahfuzdur — 255 — 5 Teşrinieveel 917 Bu sabah Abdülhamit, garga- İanın tesirile boğazın! zorluyordu. Üündeki gümüş liğene tükürür Ön fükürmez : | — Elhamdülüliâh... Diye haykırdı. Sekiz günden- he'l boğazında duran büyücek Pük kılçığı — nihayet çıkmıştı. 4 bdülhamit, doktora - göstermek kılçığı bir gibrit çöpile li- J ellı'leıı aldı ve tülbent arasına | dı. D, Harem de herkes sevinyor, | hİl'll:ııı'mş: müjde veriyordu. ğleye yakin doktor Atıf Bey geldi. “Abdülhamit, büyük memnuniyetle kılçığı göster- |& Ameliyat gibi hiç sevmediği h'l' mecburiyete maruz kalmadan | bu badireyi atlattığına pek çok | 'eviniyordu. Bademciklerin daha hâlâ şiş | 'lmıınmı ve ses kısıklıgımn da vam etmesine rağmen istırabı iflemiş ve birdenbire harare- tl de hali tabiiye inivermişti. Doktor, bugün de istirahat t“llyesınde bulunarak, Abdülha- | didin teşekkürleri arasında se- 'ılnlık dairesine avdet etti. ' 6 Teşrinievvel 917 Abdülhbamit bu sabah uyan- ğı zaman kendisini çok iyi h'lldu Vücutça hiçbir rahatsızlırı k'lmamıştı Boğazındaki ihtikan h“lneıı hemen zail olmuş, sesi de "hııne nisbeten iyice açılmıştı. Bu sabah, çokça miktarda süt ı“l- Öğle yemeğinde de iki ©Rne köfte ile biraz kabak yedi; Bugün, — (Merak )tan, — ve "kraklı insan ) dan bahis açıl- Tiştı.. Abdülhamit: hı — Bunun yegâne çaresi, seya- tlir | Dedı Ve sözüne şu | evam ett: _ — Bakınız, size bir şey anla- fayım. Benim mabeyncilerimden İ bir (Emin Bey) vardı. Babası bı:ıataıılı imiş. — Dağıstandan klnıııııış, 'Marsilyaya gelmiş, orada | Yerleşmiş... Bir aralık bu, (merak) talığına müptelâ olmuş. O | “erecede ki adeta deli diye tı- '*lrhaneye konulmuş. Bir müd- tahtı tedavide bulunmuş, son- 'a iyi olmuş. İyi olunca, derhal 'e!lhate çıkmış, Bütün Asyayı llııııış, Taşkentte, Buharada, s*lherkantta. hulâsa Türkistanda €zmedik yer bırakmamış. Sonra anbula gelmiş. Bir seyahatname yilîlmş O zaman Maarif Nazırı M lan Münif Paşaya takdim etmiş. Ünif Paşa, bu eserine mükâfa- ki kendisini Maarife almış. Bu | B:tlbı sonra ben de gördüm. * islâmın bu kadar büyük "Lİ" seyahat —yaparak — böyle eser — vücuda — getirmesini t'kdlr ettim. (Mabeyn)je aldırdım. | E yet, | Çövelâ, ( Mabeynci ) yaptım... “hrndın o da (küfranı nimet) İ suretle bana pek sadık - idi. ı Gtthen de Cenabı hakka havale | söyliyen Edenlere Kızardı O, bildiği gibi yapsın. Dedim. Çünkü bunun gibi birçoklarının ( Kısası İlâhi ) ye duçar olduğunu görmüştüm. Bu hikâye Abdülhamide itikat bahsini hatırlatmıştı. Manevi kuv- vetlere fevkalâde itikadı olduğunu Abdülhamit, hayatının meçhul bir noktasına temas eden şu meseleyi nakletti : — Vaktile Hüsamettin EF. isminde âlim ve fdail bir zat vardı. Alaturka saat dörtten öğ- leye kadar Eyüpsultan camisinde mesnevii şerif okurdu. Dersinde, birçok vükelâ bulunurdu. Hatta meşhur Mitat Paşa bile onun ders müdavimlerindendi. Bu zat, sonraları âma olmuş. Fakat âma olduktan sonra, zekâsı ve fera- seti de artmış. Bu zat adeta keramet izhar ederdi. Birçok kişiler gider, kalplerindeki murat hakkında ondan (tefe'ül) ederler- di.. Meselâ, birisi ev yaptırmak istiyor.. Gider onun meclisine ha- bersizce oturur. Eğer Hüsamettin Ef. lâkırdı arasında murat - sahi- bine doğru döner, ve: — Ev yaptırmak iyidir. Ev insanı soğuktan ve sıcaktan mu- hafaza eder. Derse, niyet | tutan zat bu teşebbüsünü hayırlı ad- dederek derhal işe — başlardi. Veyahut, biri teehhül — etmek istiyor da, gidip kendisinden tefe'ül ediyor. Eğer Hüsamettin Ef., ona teveccüh edip te teeh- hülün fezailinden, evlât yetiştirme- nin muhassenatından bahsederse gider evlenirdi. Fakat: Fena zevce, azabından beterdir. Derse evlenmiye cesaret edil- mezdi. Çünkü bu söz, o izdivacın hayırlı bir netice vermiyeceğine delâlet ederdi.. Bunu ben bile kendi nefsimde tecrübe ettim. Dedi.. İşte, balıl itikatlara ne derece merbut olduğuna bir mi- sal daha.. cehennem — ( Arkası var ) Sinema Ve T ı'gatrolar ALKAZAR — İstanbul sokaklarında ALEMDAR — Kaçakçılar ARTİSTİK — Çılgın dul ASRİ — Kanlı köprü ELHAMRA — Gizli vazife ETUVAL — GÖöl Cehennemi GLORYA — Prensin gecelerl HİLÂL — Çanakkale KEMAL B. — Volga sahlllerindı MAJİK — Holivudun iç yüzü MELEK — Gönül kimi severi: MİLLİ — Çanakkale OPERA — Moshkava çocukları ŞIK — İstanbul soakaklarında 'Kadıköy Süreyya — Büyük ihtiraş Üsküdar Hale — Esir Melike Resminizi y İSKENDER FEHMİ B. ; (Sual- » İerinize cevap veriyoruz) Da- ve — hayalini | işletmiye mey- | yaldir. İyi söz — söyliyenleri taklit ve tak- dir eder. Mü- | nakaşadan çe- kinmez, fikir- lerinin kahulünü ister. Kanaatkâr değildir, paraya bolca malik ol- malıdır. B İSMAİL EF. ; Atak ve sokul- gan değildir. Fena muame- leden mütees- sir olur, sır- naşıklık —yap- maz, rahatını sever, iğbirarı maz. Fiil ve hareketlerinde kkat ve ze- Zafiyeti umumiye, iştihasızlık Bize Gönderiniz, Size Tabiatinizi Söyliyelim... çabuk zail ol-. 4 4 HİKMET RASİM B.; ( Sual- lerınıze cevap veriyoruz) Ce- miyete nafi bir unsur ol- mak — arzusu kâfidir. İnsan- ların vâsıl ol- dukları mer- tebelerde şüp- hesiz arzunun büyük bir ro- lü vardır. Temenninizde muvaf- fakıyetinizi temenni ederiz. * 114 MÜRŞİDE H.; ( fotoğrafı- nın dercini istemiyor ) İçli ve alıngandır. Fiil ve hareketleri ekseriya artistleri taklitten mül- hemdir. Çabuk gücenmez. Kana- atkâr değildir. Eşyasını ve para- sını hüsnü istimal etmez. İsrafa mütemayildir. — Arkadaşlığı — sık- maz, bazan neşesini etrafa da sirayet ettirir. Fotoğraf Tahlil vKuponıuıı' 11 inciSayfamızda bulacaksınız. ve kuvvetsizlik halâtında büyük faide ve tesiri görülen: FOSFATLI ŞARK Hulâ MALT asası _ Kullanınız.. Her eczanede satılır- T BİZİM DAKTİLO Bugünün Romanı GEKEEEKEREEA ( EOETEEE Va 29 Teşrinievvel 918 Allahım!.. Sen, bana sabır ver yarabbi... Meğer ( insan oğlu gülden nazik, demirden pektir ) diyenler, ne doğru söylemişler... Şu satırları yazarken şuurumu nasıl | muhafaza — edebildiğime, nasıl yaşadığma, nasıl çıldırma- dığıma hayret ediyorum. Annemle - mutadı olan sükün - içinde - veda ederek evden çık- tıktan sonra, doğruca idareha- neye gittim. Çocuk, ortalığı sü- pürüyordu.Pencereleri açmıya bile lüzüm görmeden elindeki süpür- geyi tahtalara savuruyor, odanın dört köşesine toz bulutları kal- dırıyordu. Hemen — pencereleri Yerleri biraz sulattım. Nasıl süp- rüleceğini çocuğa tarif ederek, ben bir köşeye kaçtım. Çocuk işini bitirdikten sonra sordum: — Beyler, ne zaman gelirler. Çaocuk, tuhaf bir bakışla ba- kıp gülümsiyerek cevap vardi: — Belli olmaz ki.. Bazan erken gelirler. Bazan geç gelir- ler.. Bazan hiç gelmezler. — Eh onlar gelmezse müş- terilere kim bakar?.. — Kim bakacak? Müşteriler de bekler, bekler, giderler. Âlâ.. demek ki burada işler, hiçbir programa tâbi değil... Fa- kat bana ne? Ben de bol bal kitap okumıya vakit bulurum. Bunu düşünürken aklıma geldi: — Evvelce burada İlkaç dak- tilo çalıştı? Çocuk düşündü: — Müzeyyen Hanım, bir.. Ayşe Hanım, iki.. Bir tane daha vardı amma, onun adı aklıma gelmedi. — Peki.. Bunlar niçin çıktılar? — Ne bileyim ben.. — Çıkarken kavga ettiler mi?. — Sade Ayşe H. etti. — Kavga ederke ne dedi? Çocuk birdenbire kızdı. Pek | âdi bir terbiyenin bütün — küzs- tahlığını göstererek: — Ahret suali mi sun ber.. Münasebetsizlik ettiğimi ha- kikaten ben de anladım. Boş durmamak için makinenin yağda- nını bularak makineyi güzelce yağladım. Masanın üzerini temiz- ledim. Tamamen işe hazır bir soruyor- vaziyete geçtim. Fakat, idare- | hanenin sahipleri ortada yoktu. Dişardaki —kapı, — mütemadiyen açılıp kapanıyor, fakat ber gelen, o terbiyesiz oğlandan kısa ve menfi bir cevap alıyordu: — Hayır.., — Yok... 2 — Gelmedi. — Bilmiyorum. Dışarda bekliyen iki erkekle bir kadin, öğle vaktine kadar sabrettiler, Nihıyet. onlar da gittiler. Bunlar niçin gelmişlerdi. Tabit bilmiyorum. Bu vazifenin bana ait olup olmadığını bilme- diğim için hiçbirinden sormadı- ğım gibi, © terbiyesiz. çocuktan da yine fena bir cevap alırım diye sormak istemedim. Tam bir buçuktı, sert bir hareketle evvelâ dış kapı, son- | ra da bizim odanın kapısı açıldı. | açtım. - Z. Şuatir Zülfü B. içeri girdi. Bana y'-.nıı bakmakla iktif ederek selâm vermiye İüzüum bile görmeden geçti, yazıhanesinin sandalyasına kuruldu. Ve; — Tahsin!.. söyle.. bir Bana İimonu bol olsun. Ççay Diye dışarı seslenirken, ba- şından şapkasını çıkardı, yayları enikonu gevşemiş kanapenin üs- tüne savurdu. Ben, elimdeki kitabı masarnın üzerine koyarak emir bekliyor- dum. Zülfü Bey, bir cığzara çıka- rıp yakarken bana serdu: — Eh, söyleyiniz bakalım.. Ne var, ne yok?. Erken mi geldiniz? — Evet efendim. Dehkuzda geldim. İş için epeyce gelen. gi- den oldu. Fakat sizden bir emir almadığım için tabii kimse ile görüşmedim. : Bu cevabıma karşı Zülfü Bey, bıyık altından gülümsiyerk, elini | havada savurdu: — Aldırmaaa... ( Arkası var ) —— — - —a | Yeni neşriyat Peyami Safa Fatih - Harbiye Fiati 100, ciltlisi 125 Kr. Nazım Hği;_ıîet Benerci Kendini Niçin Öldürdü Şiirler : Fiati 75, ciltli 100 Kr. Roman: Nazım Hikmet Kafatası Fiati: 75, ciltlisi 100 Kr. Necip Fazıl Ben Ve Ötesi ler mecmuası -Fiati: 100, ciltlisi 125 Kr. Mahmut Yesari Su Sinekleri Büyük roman: Fiati 150, ciltlimi 175 Kr. Mahmut Yesari Bahçemde Bir Gül Açtı Büyük roman: Fiati 150, ciltilsi 125 Kr. Mahmut Yesari Kırlangıçlar Roman: Fiati 50, - ciltlisi 7$ Kr. Mahmut Yesari Çulluk Büyllh romanı Fiati 150, ciltlisi 175 Kr. Mahmut Yesari Aksaçlı Genç Kız | Büyük romanı Fiati 150, ciltlisi 175 Kr. Mebrure Sami Sönen İşık Büyük roman: Flati 125, ciltlisi 150 Kr. Etem İzzet Beş Hasta Var Büyük roman: Fiati 175, elltlisi W0 Kr. Suphi Nuri Koo eratıfçılik Fııl!ı 125, ciltlisi 150 Kr. a Sühulet Kütüpanıı Vei , ha Z li A'.u " vW h z Dd ğ : j ha a ” İ r a *

Bu sayıdan diğer sayfalar: