31 Temmuz 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

31 Temmuz 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

D | Ş Rusya Gene o cuma Sovyet o Sosyalist Cumhuriyetlerinin Gazeteciler Birliği bir dev teşekkül. 40 bin üyesi var, Sovyetler Birliğinin her tarafında şubeleri mevcut. Daha oğrusu, bütün mahalli Gazeteciler Birlikleri ona bağlı. Bu, mahalli Ga- zeteciler Birliklerinin Genel Sekreter- leri beni, gittiğimiz yerlerde ağırladı- lar. Bâküda azeri Oktay Salamofla kırk yıllık dost gibi türkçe konuştuk, anlaştık. Ayrılırken Oktay neredeyse ağlayacaktı. oSoçide (o Arustamenkoyu daha az gördüm. Leningradda Genel Sekreter bir kadındı: Regina Biello. Bana ve karıma karşı çok iyi dav- randı .Bir gün içinde bütün Lenin- gradı bize göstermek için paralandı, Si- biryanın göbeğindeki İrkutskta, Ven- yamin Mikhailoviçten Sibiryaya giden bir yabancının duyabileceği en büyük iltifatı aldım. Erkek erkeğe bir gece- den sonra Venyamin, mihmandar ve tercümanımız Leonide "Amma adam! Sibiryalı gibi içiyor." demiş. Leonid "Artık Sibiryada sırtın vere gelmez" diyordu. Sahiden de, Venyamin tam bir eski ahbap gibi davrandı. Bütün bu Genel Sekreterlerin bir tek ortak özel- likleri vardı: Hepsi Komünist. Parti üyesiydiler. o Onlarla geçen günlerim, halas bir komünistin ne olduğuna bir doğru teşhis koymama yardım ettiği için ayrıca istifadeli oldu. Ama, itiraf ederim ki, hepsi de, "insan olarak ca- na yakındılar.İnanç" ayrılıkları, bir küçük mesafenin ötesinde fazla mâna ifade etmiyor ve aslında iyi olan insan -yani, menfaati' bahis konusu olmadı- ğı zaman aslında iyi olan insan- ken- dini hemen belli ediyor. Büyük Birliğin Başkanı, Pravdanın Başyazarıdır, o Pravdanın O Başyaza - rı bu sefer Rumentçief olduğu için Başkan da oydu. Fakat Rumentçief vahim bir rahatsızlıktan yeni kurtul- muştu. Ondan dolayı perhizdeydi ve yemeklere katılamıyordu. o Yemeklerde davet sahibi hep, Büyük Birliğin Ge- nel Sekreteri Aleksandr o Çemişof olu- yordu. Programı beraberce hazırlaya- cağımız o cuma günkü yemek için Bir- liğin bizim Büyük Elçilikten fazla w» zak olmayan binasına geldiğimizde bi- zi Çernişof karşıladı. Bu yemeğin, en fazla sıkıldığım yemeklerden biri ol- duğunu söylemek isterim. Bir defa, o tarihte tercümanım henüz Andreydi. Karışık milletlerden kimselerin karşı- laşmasında tercümanın ne kadar ö- nemli olduğunu o yemekte öğrendim. GE Z | Usan kifayetsizliği dolayısıyla bir ha- va yaratılamadı. Halbuki iki hafta ka- dar sonra, Sovyetler Birliğindeki turu- mu tamamladığımda aşağı yukarı aynı kimselerle bir gece, bizim müsteşarı- mızın evinde, bir defa da gene Gazeteciler Birliğinde bir yemekte tek- rar buluşacak ve çok keyifli (saatler geçirecektik. Ama ilk karşılaşmamız- daki soğukluğa büyük nisbette, rus ga- zetecilerin Türkiye hakkındaki ima- larının da sebebiyet o verdiğini söyle- mek lâzımdır. Ben o gün alındım. Fa- kat' biraz tecrübe sahibi olunca bir de baktım, aaa, ruslar bizi, Türkiyeyi hiç tanımıyorlar. Aslına bakarsanız, tıpkı bizim Sovyetler Birliğini hiç tanımadı- ğımız gibi.. Nitekim, Başbakan Kosi- -in benden intihalarımı sorduğunda bunu kendisine söyleyecek, meşhur İz- vestiya benden bir mülakat istediğin- de bunu belirtecektim ve meşhur İz- vestiya bu mülakatı aynen yayınlaya- caktı. Yemekte konu, mutad hoşgeldiniz lâflarından sonra seyahat programıy- la açıldı. Ruslar, anlaşmamız gere- ğince bana. neresini istersem gezdir- meye hazırdılar. Yalnız, mesafeleri za- L E R mana sığdırmak meselesi vardı, "On- beş gün yetmez, daha fazla kalın" de- diler. İmkânım yoktu. Türkiyede iş- ler bekliyordu. Programı yaptık. O, bitti. Bir taraftan yiyorduk, bir taraftan içiyorduk, Rusların bir garip' votka içişleri var. Kadehlerini dolduruyorlar ve sonuna kadar, bir hamlede içiyor- lar. Sanki, hintyağı içer gibi bir şey. Kadehleri tekrar tazelediklerinde de, içinde dörtte üç nisbetinde kalmış da- hi bulunsa ağızına kadar tekrar dol- duruyorlar. Ben bazen öyle içtim, ba- zen kendi bildiğim, yani bizim bildi- gimiz gibi.. Hattâ Leonide dersler ver- dim, "Yahu, nefis votkanızın lezzeti var. Sade, kaymak gibi içiliyor. Ne di- ye, âdeta burnunuzu elinizle tıkayarak bir hamlede dikiyorsunuz'? Bak bana Bir yudum içersin, lezzetini yutunca- ya kadar ve yuttuktan sonra duyar- sın." Leonid seyahatin sonunda bana "Ben artık öğrettiğin gibi o içiyorum ama, galiba sen, Maden gördüğün gibi içmeye obaşladın" diye takılıyordu. Gazeteciler (o Birliğinde öyle içtik ve masamızdaki meslekdaşlar (Türkiyeyi nasıl bildiklerini söylediler. Moskova nehrinde vapurla gezinti Kremline uzaktan bakış

Bu sayıdan diğer sayfalar: