DIŞ GEZİLER Bir Sovyetler Birliği (o vatandaşının nazarında Türkiye, klâsik bir polis devletidir. Orada herkes takip altın- dadır. Mektuplar kontrol edilir. Siyasi şubeler hep tetiktedir. Memlekete gir- mek isteyen yabancılara viza verilmez. Bunun sebebi .Türkiyenin bir emper- yalist, yani amerikan uşağı olmasıdır. Mili Emniyet, amerikanların hoş gör- hareketin karşısındadır. Sovyet diplomatlarının, tıpkı Ameri- kada olduğu gibi Türkiyede de Baş- kentten bir belirli mesafeden fazla u- zaklaşmaları yasaktır. Türkiye yasak- lar memleketidir. e Türkiyede her şey yasaktır ve herkes terör altında yaşa- maktadır. Gazeteciler (o Birliğindeki oOilk ye- mekte "Za vaşe zdoroviye — Şerefini- ze"ler çoğaldığında çoğalan bu tertip lâflar karşısında tepemin atmadığını söylersem yalan söylemiş olurum. A- damlar Türkiyeyi sanki Sovyetler Bir- liği sanıyorlardı. o -Aslında, bizim de Sovyetler Birliği hakkında aynı cins yanlış hükümlere sahip bulunduğu- 24 wi si da bir bale temsili hârikası Bolşo Renle ve musiki muzu anlayacaktım ya..-. Alaycı bir tarzda kendilerine hayal gördüklerini söyledim. Üstelik elimde, bir de kuv- vetli koz vardı. Evet, tıpkı Amerikada olduğu gibi Türkiyede de rus diplo- matların Başkentten bir belirli mesa- feden fazla uzaklaşmaları yasaktı ama bunun sebebi neydi? Ruslar, tıpkı a- merikalılar gibi türk diplomatların da Moskovadan bir belirli mesafeden faz- la uzaklaşmalarını menetmişlerdi. Bu- nun üzerine Amerika, Türkiye ve di- ger batılı omemleketler o“"mukabele-i bilmisil" olarak aynı tahdidi kendi memleketlerindeki sovyet diplomatla- rına koymuşlardı. Yok, koymayacak- lar mıydı? Rusyadaki tahdit kalkınca bizim o tahditlerimiz de O kalkacaktı. Bunu bildirdim. Bozuldular. Hattâ biri "Yok öyle şey, bizde" bile dedi Ya yalan söylüyordu, ya sahiden bil- miyordu. Bilmemesi kabildir. Sovyet- ler Birliği vatandaşları dünyayı ye- ni yeni, meşhur Demir Perde aralan- dığından bu yana öğrenmektedirler. O zaman, karşı taraf bana bir baş- AKIS ka mesele çıkardı. Pravda ve İzvestiya Türkiyeye devamlı omuhabir gönder- mek istemişler. Bizimkiler müsaade etmemişler, itiraf ederim ki, göğsümü gere gere "Haydi oradan, budalalar! Böyle şey olur mu?" diyemedim. Bi- zim teşkilâtımızın ne budalalıklar yap- tığım bildikten sonra böyle bir açık vermek istemedim. Bizim O Sofyadaki evlere şenlik elçi, resmi davetli bul - gar gazetecilerine oOviza vermemişti! "Bunu ilk defa duyuyorum. Sorar, öğ- renir, cevap veririm. Ama, buna benim aklım ermez. Türkiyede temsilcilikle- riniz olacak. Türkiyede Tass muhabi- ri bulunacak. Sonra Pravdayla İzves- tiyaya muhabirlik için izin verilmeye- cek.. Olur mu, böyle şey?" dedim. Büyük Elçiliğimizden sordum ve öğrendim. Bu, bütün Sovyetler Birli- ğinde benim büyük silâhlarımdan biri oldu ve tâ Gromikoyla konuşurken ça- lumımı sattım: "Kim bize müracaat etmiş de biz viza vermemişiz? o İsim söyleyin, bakalım. Türkiyeye kimi göndermek ( istiyorsanız, o başvursun 31 Temmuz 1965