11 Eylül 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 19

11 Eylül 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 19
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS mış Tabii sonradan, bunlardan dünya kadarını da sovyet hükümetleri yap- mış. Sovyetler Birliğindeki odinlenme evlerinde her yıl üç milyon "çalışan sınıfa dahil sovyet vatandaşı" tatil yapıyor. Bunlara yabancı memleket- lerden de gelenler oluyor. Onlar, me- selâ oOOrconikitzeye ogelmişlerse (o 170 rublenin tamamını ödüyorlar. Bu sistemin, bu el her yıl ücretli tatil yapan üç milyon insanın ütün memleketler -ve bizim memle- ket- kriptolarının iddia ettikleri gibi Sovyetler Birliğini bir işçi cenneti yap- maya yetmeyeceği muhakkak. Her biri bir kâşane olan dinlenme evlerine ma- lik Sovyetler Birliğinde çalışma kamp- -arı da var. Bu çalışma kampları da, tabii, bütün memleketlerdeki -ve bi- zim memleketteki- Komünizmle Mü- cadele Derneklerinin ileri (sürdükleri gibi Sovyetler Birliğini "esir kısanlar beldesi" haline getirmiyor. o tarafının da, bu tarafının da mevcut olduğunu hakşinaslıkla kabul etmeden kuzey komşumuzu ciddiyetle tanımak imkânı yoktur. Orconikitze Dinlenme Evinden çı- kıp gittiğimiz Matsestada Sovyetler Birliği vatandaşlarının malik oldukları bir başka hakkı gördük. Matsesta bir kaplıca. "Matsesta" çerkesce -Kafkas- yada çok kelimenin ve yer adının aslı jerkesce. "ateşli su" demekmiş. Matses- tanın kükürtlü suyu deriyi kızartıyor. Burası, Soçinin hemen yakınında bir er. Suyunun şifalı tesiri yıllardır bi- linilmiş. İhtilâlden sonra, yeni rejimin vatandaş sağlığına verdiği önemin ne- ticesi, inanılmaz ölçüde gelişmiş. 1923 de, yılda 35 bin kişi Matsesta. kaplıca- larında tedavi görürmüş. 1965'te, üç günde 35 bin kişi tedavi, görüyor. Yani senede üçbuçuk milyon kadar-, bir şey. Bizim gezdiğimiz mükellef binanın -o da, Stalin devrinde yapılmış- 13 dok- toru. 70 hastabakıcısı ve 900 özel oda- sı vardı. 12-14 banyo için 6 ruble -60 lira- alıyorlar. Bizi gezdirirken bir çeşme gösterdiler. Evlenememiş kızlar oranın suyuyla yüzlerini yıkarlarsa hemen evlenirlermiş Çeşmenin o başı turist kadınlarla tıklım tıklandı. Yak- laşıp bir baktım: Hepsi bir birinden gudubetti! Sovyetler Birliğinde" tedavi bedava. Buna her çeşit ameliyatlar, hastaha- ne masrafları dahil. Bedava dediğim, para şahıslardan çıkmıyor. Mesela Mat- sestada 12-14 banyoluk tedavi 6 ruble, değil mi? Eğer çalışan sınıfa dahise- niz, bunu mensup olduğunuz mesleki 11 Eylül 1965 Burası teşekkül ödüyor. Bunun yanında, özel çalışan doktorun bulunmadığını da ta- bii unutmamak lazım. Doktorlar, tıp- kı avukatlar ve bizde "serbest meslek" diye bilinen meslekler mensupları gibi devletin memurları. Maaşlarını devlet ödüyor. Kendi hesaplarına muayene- haneleri yok. Fakat, insan her yerde aynı insan. Bir doktor, bir iyi avukat -kaide değil ama- müşterisinden "avan- ta" almamazlık etmiyor. Öylesine bir doktorun, öylesine bir avukatın hizme- tine talip olanlar paranın yüzünü bi- raz gösteriyorlar. Bana, dünyada nüfu- su itibariyle kelle başına en çok dok- toru olan memleketim Sovyetler Bir- liği olduğunu ve dünyadaki doktorların dörtte birinin Sovyetler Birliğinde bu- lunduğunu anlattılar. Doğru mudur. yoksa, sorsam "İnanmazsan gel de say" mı diyeceklerdi, bilmem Mamafih, or- tada bir gerçek var: Rusun vasati öm- rü, İhtilâlden bu yana 32'den 68'e çıkmış. Akşam üzeri oLeningrada hareket edeceğimiz için denize giremedik. Ote- le döndük, yemeğimizi yedik. Dinlen- memiz ve hanımın bavullarımızı yapma sı için bir, iki saatlik "serbest vakit" bıraktılar. Odaya çıktığımızda, beni bir dert aldı Şoför Arşakla pek ahbap olmuş- tuk. Tatlı tatlı türkçe konuşuyorduk. işçilerin o değil, DIŞ GEZİLER turistlerin! Çoluklarımızdan ve çocuklarımızdan bahsediyorduk. İki, üç gündür Arşağa dünya kadar eziyetimiz olmuştu. Ken- disine bir bahşiş vermeli miydim, ver- memeli mi? Tabii hanım, bütün hanımlar gibi, "Aaa, ver" dedi. Ver ama, bakalım alacak mıydı? Zira Rusyada bahşiş, resmen yasaktır. Ger- çi bu yolculukta ve Moskovaya ilk gel- diğimde ben pek âlâ bahşiş vermiştim, bahşiş verdiklerim de bunu pek âlâ ka- bul etmişlerdi ama, bu her seferinde dert olmuştu.. Üstelik, hani Allah bilir ya, bize Rusyada verdikleri şoförlerin hiç olmazsa bazılarının "bazı ilişkileri olmadığı hususunda elimi ateşe sok- mam. Boşa koydum almadı, doluya koydum dolmadı, nihayet "Aman ca- nım, eder. "ben veririm, kabul ederse Etmezse, etmez" dedim. Arşak aşağıda bekliyordu Leonid ve ötekiler daha sonra geleceklerdi Bah- çeye indim, arabanın yanna gittim. Ar- şağa: "—Ece, biz bugün gidyoruz. Bizi çok güzel dolaştırdın. Eksik olma. Çocuk- larına bir hediye almayı düşündük ama, burada pek beceremedik. Şunu al, bi- zim namımıza küçük kızma bir oyun- cak ver, e mi?" diye eline bir on ruble sıkıştırmaya çalıştım Korktuğum başıma geldi. Arsak "Hiç öyle şey olur mu? Bizde öyle şey yok" diye bana bir güzel konferans geçti. Hâ- 2;

Bu sayıdan diğer sayfalar: