11 Eylül 1965 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 20

11 Eylül 1965 tarihli Akis Dergisi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DIŞ GEZİLER ni "Peki, alanlar başka rejimde mi ya- şıyorlar?" diye soracaktan, dilimin ucu- na kadar geldi ama, Arşağa kıyamadım. "Peki, ne yapalım.." dedim. On rubleyi geri cebime soktum. Ancak, bir kaç gün sonra öğrene- cektim ki Arşak Leonide bu hikâyeyi anlatmış, bahşişi almadığını övünerek bildirmiş. Leonide "Her halde, bunu sa- na duyurduğuna göre, hükümetten mü- kâfaten on rubleden fazla alacak.." diye takıldım, Zaten aynı akşam Lenin- grada gittiğimizde Leningradda bahşiş konusunda "çalışan sınıf" ın Arşak ka- dar ortodoks olmadığını anlayacak ve tıpkı bir avrupa otelinde olduğu gibi Leningrad otellerinde de personelin, müşteri giderken kapıya dizildiğini gö- Kimse bizi uçağa davet etmedi. Tam bir saat alanın kenarında, bize getirti- len sandalyalarda oturduk. Bizi uğur- lamaya gelmiş olan ruslar huzursuzdu- lar. "Yahu, sizde uçaklar hiç zama- nında kalkmaz mı?" diye takılıyordum ve bütün ruslar mahcup oluyorlardı. Bir saatin sonunda, hoparlör rusça bir şey- ler söylediğinde Leonid "Tamam" dedi. Bizi çağırıyorlardı. Anlaşılan, çuvalla- rın yüklenmesi sona ermişti. Uçak kalktığında, bir de baktık. uçağın orta yerindeki boşlukta meşhur çuvallar duruyor. Her halde, hepsi ba- gaj mahalline sığmamıştı. Uçak da do- lu değildi. Oraya yığmışlar. Leonidden, bu kıymetli çuvalların içinde ne olduğu- nu hostesten sormasını istedim. Leonid Matsesta kaplıcaları 26 günlük beylik beyliktir recektik. oçidea Leningrada, uçağımız, saat 18.35'de kalkacaktı. Çarlık Rusyasının başkentine varış saatimiz 22.15 idi. Ad- lerdeki hava alanına bir saat kadar er- ken gittik. Zamanında, hoparlör bizi uçağa binmeye davet etti, Alanın kıyı- sına gittik. Bir Tu 114 ilerde duruyor- du. İlyuşin 18ler mükemmel türbo-jet. ler. Ama Tupolev 114'ler şahane jet u- çakları. Soçi ile Leningradın arası 2180 kilometre. Bunu bir Tupolev ile yapacaktık. Alanın kenarında bizi oturttular. Uçağa, tekrar bir ilân yapıldığında gi- recektik. Bizim uçağa mütemadiyen bir şeyler yüklüyorlardı ve bunlar o çuval içindeydiler Hareket saati geldi, geçti. 26 güzel gözlü hostesin cevabını tercüme ettiğinde gülmekten kendimi alamadım. Çuvallarda hıyar vardı. Leningrada Soçi hıyarı götürüyorduk. Uçakla. "Leningradskiye (o bicilye noçi" ne demek biliyor musunuz? Leningradın beyaz geceleri!, Kuzeyde, yılın belirli za- manlan güneş hemen hiç batmıyor. Ge- ce yansına kadar ortalık hep aydınlık kalıyor. Belki bir veya iki saat bir ala- calık oluyor, sonra etraf yeniden işi- yor. Aydınlığın en fazla' sürdüğü akşam, 21 Haziran akşamı. Bizim Sov- yetler Birliğindeki bu ikinci Cumartesi - mizde takvimler 19 Haziranı gösteri- yordu. Soçiden Leningrada kadar ay- dınlıkta uçtuk. Saatin gece yarısına yaklaşmış bulunmasına rağmen Lenin- AKİS grad hava alanına aydınlıkta indik, Şehri gece yarısı "gündüz gözüyle" gör- dük. Otelimize geldik. Bizi, hava alanında bir genç kadın karşıladı. Regina Biello. Regina Lenin- grad Gazeteciler Birliğinin Genel Sek- reteriymiş. Otele gelinceye kadar biraz etrafı gösterdi. Programa hep söylenip duruyordu. "Leningrada bir tek gün ko- nulur mu?" diye. Üstelik ertesi gün Pazardı. Sanki ne acelemiz vardı? Le- ningrad Rusyanın en ilgi m şehriy- di. Biraz daha kalamaz mıyd Leningradın başka la daha otelin kapısından içeri girdiğimizde farksttik. Şehrin en meşhur Ve tarihi oteli Astoriada yer ayırmışlardı. Asto- ria, Avrupa başkentlerinin eski ye bü- yük bir otel gibi. Adamakıllı kalabalıktı. Çıkanlar, girenler. Kapıcılar eşyalarımı- zı aldılar, ve yukarıya odamıza taşıdılar. Bunlar adamakıllı yaşlı (o kimselerdi. Kat bekçisi kadın da, çarlık devri ya- digârı olduğu belli, bembeyaz saçlı, in- ce ve zarif, son derece kibar tavırlı, yüzünün hatları asil, sevimli bir ihtiyar- dı. Bavullarımızı odaya kendimizin ta- şımamamız tabii bir tatlı sürpriz oldu. Ama bu sefer de, beli bükülmüş ihti- yarlara hizmet ettirmek insanın yüre- ğini paralıyordu. Allahtan fenikelilerin parayı icat etmelerinden sonra bu nevi yürek paralanmalarınım bir teselli ça- resi bulunmuştur... Rusyada bile! Regina, yemek yiyeceğimizi söyledi. 'Bu saatte nerede açık lokanta bulaca- &ız?" dedik. Güldü. Otelin lokantası açıktı ve bize yemek hazırlanmıştı. As- tarlanın lokantası da otelin umumi ha- vasına uygun. Yüksek tavanlı, duvar- ları ayna. Masaların her birinin üze- rinde bir milletin bayrağı var. Bizim- kine türk bayrağını koymuşlar, İskan- dinav memleketlerinin bayrakları en fazla dikkati çekiyor. Bilhassa finliler Laningradın büyük turistleri. Ertesi gün Regina, yerlerini de gös- terip daha tafsilâtlı (oanlatacaktı ya, almanlar harpte Lentagradın burnunun dibine gelmişler. meselesi haline gelmiş. O kadar ki. şehrin zaptı gecesi için Hitler bu Asto- rianınlokantasında muhteşem bir Zi- yafet tertiplenmesini emretmiş. Hat- tâ bunun davetiyeleri bile bastırılmış. Ama almanların hevesleri kursakların da kalmış. Rahat rahat yedik, içtik. Regina sevimli bir kadın. Parti üyesi olup ol- madığım sordum. Parti üyesiymiş. Bü- tün, gazeteci birlikleri genel sekreter. leri gil İ airemize çıktığımız Zaman saat bire. geliyordu. Gece yansından sonra, bir! Bu, rus ölçüleriyle bir safahattı. 11 Eylül 1965

Bu sayıdan diğer sayfalar: