21 Mayıs 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

21 Mayıs 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Xİ İN Festivaller Cannes 66 (devam) 5 Mayısta başlayıp 20 Mayısta s0- na erecek olan Çannes festivali, programındaki filmlerin yarıya va- kınını gösterdi. Festivalin bu “İlk haftaym”ında büyük sürpriz yara tan herhangi bir film çıkmadı. İlk devrenin en önemli olayları ise, sansürce Fransa içinde ve dışında gösterilmesi yasaklanan “La religie- - Rahibenin oynatılmasından (Bk. AKİS, Sayı: 621) sonra bu defa Festival Komitesinin progra- ma almağı reddettiği bir başka fransız filminin festival dışında gösterilmesi, bir de sinemanın “ya- ramaz çocuğu” Orson Welles'in yıllardanberi ilk defa Cannes'da boy göstermesiydi. "Festival Komitesinin programa almadığı film, “Sevgilim Hiroshi- ma”, “Geçen yıl Marienbad'ta" gi- bi eserleriyle çağımızın en büyük yönetmenlerinden biri sayılan Ala- in Resnais'nin “La guerre est fi- ie - Savaş bitti" filmiydi. İspan- vol yazar Jorge Semprun'un senar- vosu, yeraltı faaliyetinde: bulundu- iu İspanyadan üç günlüğüne Pa- ise gelen bir cumhuriyetçinin, «- un süredir Fransada yaşıyan eski 'uamhuriyetçiler o çevresindeki mü- cerasını anlatıyordu. İsveç - fran- sız ortakyapımı olan ve fransiz Yves Montand, isveçli İngrid Thu- lin ve Kanadalı Geneviğve Byold” un oynadıkları filmde doğrudan doğruya İspanva ile ilgili bir yön bulunmamasına, filmin. ağırlığının insan psikolojisinin o çözümlenme- sinde toplanmasına rağmen, Festi- val Komitesi bu Yıl Cannes festi- valine hem filmle katılan, hem de bir “İspanya günü” düzenleyen Franco'vu (o gücendirmemek için Resnais'nin filmini geri çevirdi. An- cak, 10 Mayısta -Cannes'daki bir si- nemada seyircilerin, gazetecilerin ve eleştirmecilerin karşısına çikan “Savaş bitti” sanat yönünden başa» rh bir film olarak nitelendi. Welles, veni filmiyle olduğu kadar basın toplantısıyla da bu ilk varının . “yıldızı” olup çıktı » 4 Bk. “Sinemacılar” adlı vazı). Romanyadan İtalyaya Ge yıl, hiç beklenmiyen bir ük e -Romanya- “Asılmışlar Örmü- nı SL büyük ödülü kazandığı için, bu yıl “Rahibe”den sonra .gösterile- cek olan rumen filmi “Rascoala- E M A Alevli Kış” büyük bir merakla bek» leniyordu. 25 yaşındaki Mircea Mu. resan'ın, 1907'deki köylü . ayaklar» rrmyr anlatan filmini eleştirmeci» a Ormanı” kadar 1 bul. madılar. Daha önce Batı Almanyalı Ulrich. Sehamoni'nin “Es"i gibi, Muresan'ın “Alevli Kış"ı da bir yönetmenin ilk uzun filmiydi ve onu yine genç bir vöntmenin Yi ne ilk uzun filmi izledi: Bu seferki Ermenistan Cumhuriyetinde Dev letyanın çevirdiği “Günaydın, işte ben”di. Ancak iki saati aşan bu film, öbür iki genç yönetmenin Ça- lışmasıyla mukayese edilemiyeçek kadar başarısız görüldü, hattâ se yircilerin çoğu filmin yarısında sü lonu boşalttılar. İngiliz yönetmen Lewis Gilbert'in “Alfie”si ise fran- sız eleştirmeciler ile ingiliz eleştir- mecileri birbirine odüşürdü. “Çok huzlı bir çapkın'ın maceralarını an- latan “Alfie"yi fransız eleştirmeci- ler bayağı bulur ve tiyatroda bile eskimiş usullere (başvurmasından dolayı kınarlarken, ingiliz eleştir. meciler bir çapkının insanı güldü- ren ve düşündüren yönlerini anlat- tiğr için övmekteydiler. o Bununla birlikte her iki taraf da “Âni tehli- ke”nin başarılı oyuncusu Michael oyununu da Caine'in bu filmdeki övmekte birleşiyorla İngilizlerin rdı, “Alfie”sini, Batı Al (AKİS — 149) manyamn festivale gönderdiği ikin- ci film olan “Die Verurrungen der Zöslingö Törless”- Öğrenci Törless” in şaşkınlığı” izledi. Avusturyalı vazar Robert von Musil'in bu yüz- genç bir öğrencinin sınıf mi larının sadizme varan rim şunu bila Ge nellikle festivallerde hiç başar gösteremiyen Alman sinemasını, yeni ve başarılı bir Miri kuşa- yetiştirmekte olduğu umudu “Es"ten sonra “Törless"le vir ke- re daha' belird Festivallerin uzun filmler bölük müne pek katıldığı görülmeyen kü- çük Danimarka sineması bu defa Henning Carlsen'in “Sult - Açlık'ı ile ilgi çekici bir eser ortaya koy- maktaydı. “Açlık”, uzun bir ayrılık- tan sonra Li arora döndüğü vakit işsiz güçsüz kalan, açlıkla karşıla- şan bir yazarın taviz vermiyen fi tumunu yansıtıyordu. Mario Monicelli'nin. İtalya adı. na gönderdiği “L'armata Brancale- one «- Brancaleone'nin Ordusu” ise başlangıcındanberi hep ciddi, ağır bir hava taşıyan filmlerin ver aldı ğı programa neşeli bir hava getir- di. Vittorio Gassman ile Catherine Spaak'm oynadığı film, bir çeşir “Don Kişot” hikâyesi anlatıyordu. Claude Lelouche'un Fransa adı- na yarışmaya katılan “Un homme et uüe femme » Bir erkekle bir ka- dın” filmi, festivali yine eski ağır- başh havasına soktu. Film, adını hiç yalancı Mariner bir şekilde tesadüfün arşıya (getirdiği bir kadın ile bir eğ vavaş Va- vaş tutkuya kadar varan bağlılık- larını çok kan sade bir şekilde anlatıyordu. , ip ilk yarısı, yarışmaya şa na erdi, Şimdi Fransada her gece ki temsilinde mutlaka bir olaya vol açan “Les paravents” pivesinin vâ- zarı Jean Genöt'nin romanından in- “in yönetmen Tonv Richardson” aktardığı film, herkesin sevdiği, sdydığı, fakat ağırbaşlı görünüşü altında korkunç tutkular besleyen bir Öğretmenin portresini cizmektedir. Welles'in filmi ve “Mg- demoiselle” ile Cannes'a iki filmle katılan Jeanne orcan'nun kadın ovuncu ödülü alması cok muhte meldir, Sinemacılar Welles ve S Kimse Welles'in bir Shakespeare uzmanı olduğunu inkâr edemez. Hollywood'un bu “hârika çocuğu” 21 Mayıs 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: