kiler. Türkiye, İran ve Irak'ın oluş- turdukları coğrafi üçgenin içindeki ekonomik ilişkiler, ““Komşular Sa- vaşı”” yüzünden kimi kesimde olum- lu, kimi kesimde olumsuz yönde et- kilenmişti. Olumlu yönde etkilenen kesimlerin başında ““dış ticaret”', olumsuz yönde etkilenenlerin ba- şında da “inşaat” geliyordu. İran ve Irak'la hem ticaret, hem inşaatçılık ilişkileri bulunan ENKA Holding'in üst yöneticilerinden Şe- rif Egeli, savaşın ekonomik ilişki- lere etkisini şöyle anlatıyor: ““Sava- şın başlaması Türkiye'nin ihracatı- na iki yönden faydalı oldu. Birin- cisi, iki ülkenin ithalatlarını büyük çapta yaptıkları körfez limanları kapanınca, Türkiye üzerinden tran- sit taşımacılık yoluyla ithalat yap- ma mecburiyeti doğdu. Türk mal- larının taşıma kolaylığı ve cazipliği anlaşılınca, bu iki ülkeye ihracatı- mız büyük oranda arttı. Öte yan- dan, İran'da Şah rejiminin değişip Türk asıllı kişilerin de yönetime gel- meleri sonucu, Türk mallarına du- yulan antipati de ortadan kalktı. Bütün bunların sonucunda, İran'a ihracatımız Şah dönemindeki 150 milyon dolardan 1.5 milyar dolara, Irak'a ihracatımız da 600 milyon dolara çıktı. Ama, savaş biterse, iki ülke de tüketim mallarının ithala- tına daha çok para ayırabilecek- ler... Bu da ithalat-ihracat hacmi- mizi daha da arttıracak..”” Ama, öte yandan, inşaat sektö- rü savaştan olumsuz yönde etkilen- mişti.Savaştan önce Türk müteah- hitleri Irak'ta 1.5 milyar dolarlık iş almışlardı. Savaşla birlikte bunla- rın büyük bölümü durmuş, devam edenler için de, Irak, Türkiye Cum- huriyeti Merkez Bankası'ndan aldı- ği kredilerle ödeme yapmak duru- munda kalmıştı. Savaşın taahhüt iş- lerine etkisini de Egeli şöyle anlatı- yor: ““Son 6 ayda ödemeler durdu. Irak ya bir, ya iki sene vadeli senet- Jerle ödeme yapıyor. Bu senetleri dışarıda bozduramıyoruz. Merkez Bankası”'nın kredi açarak bunu karşılaması gerekiyor. Savaş uzar- sa çok zor olacak.. Türk hüküme- tinin ilelebet ve sınırsız kredi verme olanağı yok... Bir yerde dura- çakaşı ” İran-Irak savaşının gelişme yönü de önemli bu arada.. Türkiye'nin üstlendiği taahhüt işlerinin çok bü- yük bölümü Kuzey Irak'ta... Sava- şin buraya kadar ulaşması duru- munda, yetkililer, esasen yavaşla- mış olan inşaat çalışmalarının bü-> tünüyle durabileceğini söylüyorlar. Irak'ın kuzeyine yönelik Hac- Ümran cephesinin açılması karşı- sında Türkiye'nin gösterdiği duyar- llığın önemli bir nedeni de bu.. Arabuluculuk yapıîacak mı? Irak-İran savaşının bitmesinde doğ- rudan çıkarları bulunan Türkiye'- nin, konumu nedeniyle, arabulucu- luk için “en uygun” ülke olduğu savaşın başındanberi söylenmişti. Bu yönde çeşitli ülkelerden öneri- lerin geldiği de söyleniyordu: Hem ekonomik çıkarları, hem güvenliği açısından olayın birinci derece ilgi- lilerinden olan Türkiye, yetkili ağız- lardan yapılan açıklamalara göre, arabuluculuk çabalarına doğrudan girmeyecek... Gerekçesi de şu: “Bazı girişimlerimiz oldu, ama, bunlar arabuluculuk girişimi değil, sondajdı. Hiç biri bize sonuç konu- sunda yeterince güvence vermedi. Çünkü, böyle bir işe girilince taraf- sızlığı kaybetme tehlikesi doğar. Arabüluculukta başarıya ulaşamaz- sanız, taraflardan birini darıltabi- lirsiniz. Türkiye'nin ise her iki ül- ke üzerinde gözden çıkaramayaca- ğı menfaatleri ve vazgeçemeyeceği dostluk ilişkileri vardır. © enerji kaynakları bakımından ba- tıyı ve stratejisini rahatsız etmek, kendi köprübaşlarını kuvvetlen- dirmek ve nüfus sahasını genişlet- mek düşüncesi hakim olmaktadır. Bütün bunlar, memleketimizin neden gelişmeleri çok yakından ve hassasiyetle takip etmesi gerekti- ğini göstermektedir. Nokta : Bu sâvaş ve ortaya çı- kan yeni gelişmelerin ışığında Irak ve İran devletlerinin geleceğini na- sıl görüyorsunuz? İnan : Silahlı ihtilafları başlat- mak nisbeten kolay, ancak nere- de;ne zaman ve nasıl duracağını kestirmek çok zordur. Her iki memleket de ağır faturalar öde- mekte ve neticenin tecelli şekline göre riskler taşımaktadır. Mağlu- biyete dayanabilecek bir rejim yoktur. Ayrıca savaş dolayısıyla merkez otoritelerinin zayıflaması bazı etnik ve yıkıcı grupları hare- kete getirebilir. Mesele bu bakım- dan da önemlidir. Nokta : Son İran saldırılarıyla Irak topraklarında Mesut Barza- ni yönetimindeki ayrılıkçılar güçlü bir konum kazanmış görünüyor. Öte yandan İran topraklarında da ayrılıkçı güçlerin özerklik ilan et- tikleri yolunda basında haberler yer aldı. Bu gelişmeler Ortadoğu politikası çerçevesinde nasıl değer- lendirilebilir? İnan : Bu gelişmeler daha ziya- de böyle bir savaşı temenni ve teş- vik eden dış kuvvetler açısından görülmeli ve değerlendirilmelidir. İsrail'e muhalif olmayan devletle- rin bölgede “tampon olarak”' meydana getirilmesi, yukarda te- mas ettiğim genel stratejinin bir parçasıdır. Ayrıca büyük devlet- lerin parçalanması aynı stratejinin bir diğer yönüdür. Bugün dünya- da 165 devletin mevcudiyetini yal- nız tesadüflere veya kurtuluş ha- reketlerine bağlamak yanlış olur. Bu savaştan ve bunun arkasında- ki faktör ve tertiplerden çıkartıla- bilecek Onemh dersler bulunmak- tadır. -Siperde savaş, karşıda 'İran 25