8 Ağustos 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 22

8 Ağustos 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 22
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1721—36 Şiir: Geçen nushadan mabat ve son: 21 SAAT Şairi: İlhami Bekir Ben Teneke bir pencereden Rİ gözlerle tunç bir vücut bekliyorum... Fakat ne adım var, ne iz Doğru söylemişti deniz.. Saat yirmiiki Bu saatta değilmi ki Açılır şampanya şişeleri, Yeşil çuhalar üstüne serilir poker desteleri. Bu saatta değil mi ki Alin kavisli bir karın üstünde bağdaşanların Çatlar göbekleri. Bir buket gibi açılır kadın etekleri. Hâlbuki ben Bilmem ki dört köşeli odamda neden Sayıklamaktayım?.. Saat yirmi iki Bu saatta değil mi ki Çukurundan fırlayan diller gezer cam vücutlarda. Halbuki burda Boş gözlerle, Gözlerle, isli kandiller, Kandillerle bir ölü bekler gibidir kaplumbağa evler.... bekâr diye Almak istememişlerdi beni mahâlleye. Hâlbuki onlar ne yapsalar da, Aya güneşe tapsalar da, Madamki oturamazdım "apartımanlarda, Ömür geçirmek istemezdim izbe hanlarda, Eibet burada kalacaktım. Bu mahalleye dalacaktım.. Aslan nasıl hapsedilirse demir bir parmak- lığın arkasına, Ben de burada dört köşeli odamda Benziyorum bir Misir mumyasına. Saat yirmiüç Yağ dolu fıpılar gibi Yuvarlanıyor gözümün önünde eski nişanlım. Ve çatlıyar Kalın Çiviler mıhlı bir nalın gibi alnım. Eminim ki, şu an Taze üzüm salkımlarının iri şeffaf taneleri gibi yuvarlanan sıcak köpüklü gözyaşlarımı, Bir bahar kertenkelesi kadar " yeşil im vuçluyor. Parmakları yeşil, gözleri kızıl. dudakları mor. Zira eti de aç kâlbi dı Zira benim gibi ya düşünmeye başlıyor gitgide. Halbuki dememişmidim ona: Kirli bir çamur bir kovadan nasıl dökülürse, UYANIŞ 585 Öyle döktüm seni yüreğimden; Ve kanlı tırnak nasıl sökülürse, Öyle söktüm bileğimden. Fakat şimdi neden Tüyü kabarık Çenesi Bir kaplan gibi onu bekliyorum? Ağlıyor diye mi? Gözü kan bağlıyor diye mi? Hayır. Bundandır ki: Bir tiyatro soytarısı gibi yalnız gece yarısı hatırlamır nişanlılar. Ve Çünki Kızıl cinayetlerin, Azgın dişli şehvetlerin mahallesidir geceler. Bir aslanın kabaran tüylü kara yelesidir geceler. Saat yirmi dört.. Yirmidördü çalıyor saat, Alçalıyor tavan, Sönüyor lâmbam, Ağırlaşıyor yelkovan... Simdi, Kimi masa başında, Kimi kasa başında, Kimi mendil kurutuyor göz yaşında. Kiminin manikürlü beş parmağı Çeviriyor gümüş bir tokmağı. Kimi kristal aynalarda soyunuyor. Kimi dişlerini havaya mıhlamış hayalle doyunuyor. Kimi esniyor locasında, Kimi rakı arıyor kocasında, Kiminde yok, Kiminde çok, Kimi bir çekirge gibi aç, a R bir boğa gibi tok, ei Burda yalnızım.. Bir sinek gibi düşüp ölüyor duvarda hızım... Alçı bir kalıp içinde Dişisiz bir kurt ininde Sayıklamaktayım.. Şimdi nerdeyse bir yük gibi Saatları sırtımdan atacağım. Ve kesik bir kütük gibi Düşüp yatacağım... Bir lâstik zi büzüyor Uyku gözlerimi, İşte son nin halinde yazmadayım Size son sözlerimi: Günler benim, Geceler sizin, Istırap hepimizin. 19/26f/6(929 Erenköy

Bu sayıdan diğer sayfalar: