8 Ağustos 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 40

8 Ağustos 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 40
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1722 —37 İçtimai görüşler UYANIŞ 595 Üç devir, üç şair Geçenlerde bir akşam sekiz on kişilik bir toplan- tıda bulundum. İçimizde profesör vardı, muallim vardı, iktisatçı vardı, tarihçi vardı, şair vardı, iki üç saat içinde nelerden bahsolunmadı ki! Tarih, içtima- iyat, iktisadiyat, ruhiyat, edebiyat; nihayet şiir. Bü- tün bu bahislere azçok hepimiz alâka gösteriyor, ço- gumuz karışıyorduk! Bir aralık ben başka tarafta cereyan eden heye- canlı bir muhavereye kulak verdiğim için arkadaş- 'larımın çok ateşli münakaşalarını dinleyemez oldum sonra saate baktım, gitme vaktı gelmişti. Veda etmek için arkadaşlarıma döndüm: biri 80- ruyordu: — Şiir ne demektir? Şiiri bana tarif edebilirmi- siniz? Bir kaç dakika bekledim, cevap veren olmadı; daha doğrusu birinin verdiği cevap beğenilmedi. Ar tık duramazdım; veda ettim, ayrıldım, kendi kendime kalınça düşünmeğe başladım: evet, şiir neye derler? Bir kaç e ö kitabında şiirin bir kaç türlü tarifini gördüm t öyle şiirler okudum ki tarife uygun olduğu hâlde şiir değildi. Acaba şiir <hissedi- lipte şöylenmiyen şey» midir? Her hâlde şiir denilen söz, ahenkli, vakıslı, ölçülü olmakla beraber bedii bir o heyec an verecek (oOolan sözdür. Bu doğru- mudur? O hâlde bedii heyecan denilen şey nedir? östetik okuyanlar bu bedii heyecan tabirinin mana- sını da bilirler. Şiir kelimesi isimdir, ve isim müsemanın en mücmel bir tarifidir. O hâlde adam akıllı tarif ede- mediğimiz bu şeyin ismini söylemekle iktifa etsek fena mıdır? le n böylelikle ilmi aczimizi de kapatmış olmaz mıyız : Ben © tarif etmege çalışmıyacağım. Bence şiir, ifade ettiği mananın içtimailiği ile mukayyettir. Bir ahenkli ve ölçülü söz ki maşeri kıymetten mah- rumdur ve bir cemaatı yerinden oynatıp sıçratmaz. O söz nazarımda şiir değildir. Şair dedigimiz nice adamlar vardır ki ferdi heyeci anları ile bizi alâka ederler, ; Sevgilisinin güzelliğinden, vefasızlıgından, hicranından, ölümünden bahsederler, ağlarlar, bağır rırlar, tepinirler, ve bu feryatlarda, bu eninlerinde samimi, hatta orijinaldirler. Bunlara şair ve yazıp söylediklerine şiir demek o kadar mutat olmuştur ki aksini iddiaya kalkışmak haylı küstahlık olur. Fakat sorarım: bu ferdi aşk, bu elem, bu feryat beni neden alâkalandırsın. Asıvlardanberi bu egoist adamların iniltilerini dinliyoruz; aşk gene o aşk, hicran gene o hicran, feryat gene 0 feryat. Değişmiş bir şey varsa kelimeler üslüplar, teknikler. E artık bu aynı şeyi yeni yeni ilaveler, yeni yeni Kame tekrar tekrar dinlemeye neden tahammül edeyim ? Şüphesiz, insan ruhunun sevinçleri ve acıları in- Gelini müteellim etmemek kabil değildir. Fakat bu elem, çok defa ısmarlama bir matem şeklini almıyor- mu? Bir tabiat gözelliği, bir kadın vücudunun gü- zelliği insanı mütehassis eder bu tehassüsü ifade eden söz mutlaka şiirmi olacak ? Şimdi size yarım asır içinde üç devre ve bu devreye ait üç Şair alacagım : birinci devir Abdülhak hamidin mutlakıyet devridir ve bence bu devrin tipik şairi Namik Kemaldir, İkinci devir, Meşrutiyet devridir; bu devirde şair olarak Mehmet Akifi görüyorum. Üçüncü devir Şu Cumhuriyet ve İnkilap Ter ve bu devrin Şair- tiağar biri de Nazım Hikmet, Bu üç devrin üç şairinden begi isinin şiiri bariz vasıfları itibarile, vatani ve milli, ikincisininki islâmi, üçüncüsününkü de beynelmileldir . Bunların üçü de ferdi aşklarını, elemlerini, daha bilmem nele- rini terennüm etmemişler, bizi ferdiyetlerile meşgul etmek istememişlerdir. Şahıslarından bahsetmişlerse, sebebiyet verenleri hic vetmek için bahsetmişlerdir. Aşağıdaki şiir parçalarını dikkatle ve ibretle oku- yunuz; bunlar, ferdi değil, belki bir cemaatı heyecanla zıplatan şiirlerdir, ve bence, içtimai meslek farkı nazarı dikkate alınmak şartile, şiir ancak bu türlü süzler ve şair ancak bu türlü sözleri söyliyenlerdir. İşte Namık Kemal merhumun herkes gibi benim- de hafızamı tezyin eden şiirlerinden bazı parçalar : bunlar hayide olmaktan ozaktır ve ebedi bir hayata namzettirler : Bu Jetafetle ol nikali revan, öyle i hiç Gül değil ei dal ye Sen misin, sen misin garip Vatan? Vatan bir bivefa nazendei tannaze es kim, Ayırmaz sadıkanı aşkını alâmı gurbet Değildir is kazim töhmet aczi ikdam Fe pe te sr ei idi idraki, kaldır muktedirsen ademiy Ölürsem görmeden millette ümmit ettiğim feyzi, Yazılsın sengi kabrimde vatan mahzum, ben mahzum. »unların daha çok güzellerini, daha çok heye- can verenlerini isterseniz yüzlercesini bu çok büyük şairde bulabilirsiniz. Mehmet AkiPten de şu parçaları okuyalım. Ey bu topraklar için toprağa düşmüş —— Gökten ecdat inerek öpse o pâk alnı değer. — gelai ercü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap.. Seni ancak ebediyetler eder istiap. «Bu taşındır» diyerek kâbeyi diksem başına, Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına, Sonra, gök kubbeyi alsam da, rida namile Kanıyan lahdine çeksem bütün sr Bi utla m da kin, dedi mağrıbı, akşamları sarsam yara e bir şey yapabildim diyemem orana İstiklâl marşının bu samimi şairinden daha ne heyecanlı dini şiirler alabilirsiniz. Nihayet Nazım Hikmetten de bir iki parça alayım: tuz Diyen aç bizim ! Onlar bizim! Biz onların!

Bu sayıdan diğer sayfalar: