18 Nisan 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Siyaset Âlemi Strezada Atlatılan Fırtınalar Streza konferansı, bu sütünlardd teşrih edildiği gibi Avrupayı, iki ayrı Zümreye taksim etmekle kalmadı, ransanın müttefiki olan Lehistanın F""'aya karşı cephe almasını intaç tti Ayrıca, küçük itilâf da, azkalsın büyük müttefiki Fransa ile bozuşuyor- du. Buiki müezsif hâdisenin sebeple- Fini anlatalım: İnkâr kabul etmez bir abikattir ki uluslar kurumunun siya- tas'na hâkim olan büyük devletlerin Biy. s-sıdır. Binaenaleyh, onların istek- *ri Cışında birşey yapılamaz. Nitekim undan bir müddet evvel Lehistan bir teşebbüse girişti. Lehistında mevcut tkall' yetler üzerinde uluslar kurumu- hun murakabe hakkını tanımadığını bildirdi. Tâki, büyük devletler de, endi topraklarındaki arzlıklar Üzerinde Aynı teşekkülün murakabe hakkını kabul etsinler. Bu iddim doğru İdi. Fakat büyük devletler bu teşebbüsü fana gördüler. Ve bu tarzı hareketin uUluslararası muahedeleri bir - taraflı bozmak demek olduğunu — aöyle- diler. Ayni — devletler, şimdi :Al- Manyanın silâhlanmasını da ayni gözle Börüyor ve hakkında, icap ederse İkt'sadi —ve mali tedbir alınacağını töylüyorlar. Lehistan da — töy'e bir Mevkide —bulunduğu için Almanya hakkındâ Cenevrede yapılması iste- hen manevi takbih hareketine iştirak edemezdi ve etmedi. Fransaya karşı tephe almış görünmesi bundandır. Küçük itilâfla Fransanın arası bozulmak tehlikesine gelince; hâdise daha ziyade bu zümrenin reisi bulunan Romanya Dış Bakanı Bay Titülesko lile Fransa — Dış İşleri Bakanı Bay Laval arasında cereyan etmiştir. Bu da, küçük itilâfın menfaatleri hilâfına ve bu teşekküle haber verilmeden Bay Lavalın bazı taahhütlerde bulun- Masındandır. Bunların başında ise Macaristan, Avusturya ve Bulgaristana Müteallik silâhlanma meseleleri geli- yor. Kim ne söylerse söylesin; birçok şeyler elde edildiği söylenen Streza azkalsın, birçok — siyasal — talaklara gahit olacaktı, Geçmiş olsun. : Süreyya Rusyada Bir Ölüm Moskova, 17 (A.A.) — Mer- kezi icra komitesinin en eski azasından olan Pier Smidoviç vefat etmiştir. Kendisi mütema- diyen komiteye İntihap edilen Cenevrede Bir Nizamname Hazırlandı Alışveriş Ve Silâhlanma Kontrol Edilecek Cenevre 17 (A.A.) — Silâh ticaretinin tanzilmi için toplanan komite, bir nizamname metni tes- bit etmiştir. Metin, şu noktaları ihtiva etmektedir: Silâh imal ve ticareti arsıulu- malt senenin başlangıcında, muh- temel muahedeyi akdeden taraf- lar, milli müdafaa bütçesine mü- himmat imal ve mübayaası İçin konan tahsisat miktarını bildire- ceklerdir. Bu şekilde, hükümetler programlarıni tanzim edebilecek- ler ve mukabil kararlarında ge- cikmiş olmıyacaklardır. Devletlerin silâh siparişleri, Cenevre'de ihdas edilecek geniş kontrol salâhiyetini haiz teşkilâta bildirllecektir. Bu teşkilât, kendi- sine yapılacak tebliğlerin doğru- luğunu tasdik etmekle mükellef olacaktır. Malt senelerin sonunda dev- letler, sene zarfındaki imalât, mü- bayaa, ithalât ve ihracatlarını Cenevreye bildireceklerdir. Bir Maden Faciası Stallarten (Amerikada) 17 — Bir maden kuyusunda vukua gelen ve yüzlerce ton ağırlı- ğında kayaları ve — kömürleri maden kuyusu üzerine ve içine atan İnfilak neticesinde 7 maden amelesi ölmüştür. Bir Tren Faclası Antiguvş (İngilterede ) 17 — Bura yakınlarında ekspres yoldan çıkmış ve makinist ile bir yolcu sal umumi nizama bağlıdır. Her. Sayfa 5 Silâh Ticareti İçin gp % Bir silâh fabrikasında gülleler doldurulurken — Sadaka Verilirken - Bir Ada Halkı Biribirine Girdi Otuz Beş Kişinin Öldüğü Haber Veriliyor Londra, 17 (A.A.) — Bahreyn adalarında İran tacirlerinden bir zat sadaka dağıtırken, bu zatın etrafına toplanmış olan halk ara- sında zuhur eden bir panik yü- zünden 35 kişinin ölmüş olduğu haber verilmektedir. ( Son Posta: Bahreyn adala- rı Basra körfezindedir ve zen- gin inci adı yerlilerile doludur,. ' Burada mühim miktarda inci istih- sal edilir. Bu adalar, aidiyet nok- tasından İran ile Irak, dolayısile Ingiltere arasında geniş ihtilâflara yol açmış bulunuyor. | Finlândiya îvyot Rusyaya Düşman Değil Helsingfors, 17 (A.A.) — Bir saylava cevap veren başbakan, Fenlandiyanın Sovyetlere karşı aleyhtar niyetler beslemediğini söylemiş, bu asılsız şayıajarı yayan bazı Avıupa mahafilini şiddetle -j— Cenubi — Amerikada Muharebe Şiddetle Devam Ediyor Asompsiyon, 17 (A.A.) — Har- biye nezaretinin bir tebliğine göre, Şaragua müstahkem mev- küi, Paraguvay bataryaları tara- fından topa tutulmuştur. Villa- montes mıntakasında şiddetlli mu- harebeler olmuş ve Paraguvay kuvvetleri birçok esir almışlardır. Ingilterede Bir Protesto! Londra, 17 (A.A. — Avam kamarasının muhafazakâr gurupu, ancar şekeri sanayiine verilen ilerin — kesilmesi ihtimâline karşı gelmeğe karar vermiştir. Yugoslavyada Saylav Seçimine Doğru.. Belgrat, 17 (A. A.) — Baş- bakan B. Yevtiç'in, saylav nam- zetleri listesi bu sabah — tasdik edilmek Üzere temyiz mahkeme- sine bildirilmiştir. Gönül İşleri Şişmanlamaktan Korkan Kadınlar Kadınların büyük derdi manlamamak. Bunun İçin ne fedakârlıklara katlanmazlar. Kansızlığa, hasta- lığa razıdırlar, fakat şişmanlığa asla| Füsun isminde bir genç kız bana bu derdinden bahsediyor; amma, Öyle acındırıcı bir lisanla- ki, insan adeta şaşırıyor. Sanki hayat bundan ibaret imiş gibi, kızcağız — meyüs — ve — bedbin görünüyor. Hatta sokağa çıkmıya cesaret edemediği için kendisini rahibe gibi eve kapadığını söy- lüyor. Bu genç kıza evvela manevi- yatını düzeltmesini tavsiye ede- rim. Şişmıulmık'lnunı ye'ise düşürecek kadar büyük bir felâ- ket değildir. Hayat ne bu kadar sade, ne de bu kadar manasızdır. Sizinle kimse meşgul olmaz. Şiş- manlığınızdan yalnız siz mustarip olursunuz, başkaları bununla alâ- kadar bile olmaz. Bununla beraber #sİze şişman- lamamak İçin bir ikl tavsiyede bulunabilirim : 1 Ekmeği kesiniz. 2 — Nişastalı yemekler ye- meyiniz, 3 — ikli yemek arasında su içmeyiniz. 4 — Akşamlari yatarken hafif bir müleyyin - laksatif alınız. 5 — Sabah uyanır uyanmaz yalaktan çıkınız. 6 — Hergün açık havada bir saat kadar geziniz. Bunların haricindeki - tedbir- lerden korununuz. Kanınızı zayıf- latacak, sıhhatinizi bozacak per- hizlere riayet etmeyiniz. Fakat herşeyden evvel ve herşeyden ziyade şişmanlığa bu kadar ehemmiyet — vermeyiniz. Sinir. bozukluğu, — şişmanlıktan daha fena ve daha tehlikelidir. TEYZE protesto etmiştir. — | ölmüştür. Birçok yaralı vardır. azadan İdi A a. Yrana: Edebi 26 Tefrikamız Mahmut Yesari Çam Tırtılları Otelci, şiddetle reddediyormuş gibi kolunu kaldırmıştı: — Senin İçin yorulmam... Daha bir diyeceğin varsa, lşiç çekinme... İşte © zaman yüreğim İncinirl Hacer, gülüyordu. Ömer ÂAğa, kapıyı kapayarak çekildi. Hacer, oşarak cumbaya kendini attı. Cumbadan, sokağın iki başı görünüyordu. Karanlık, — koyu bir sis gibi çökmüştü; sokaktan geçenler, koyu, yaslı gölgeler, bu tisin arasından görünüp kaybo- luyorlardı. Hacer, içini çekti: — Yarın! , a Dedi. Sokağı yarın görebile- cekti. Perdeleri örttü; Tâmbasını yaktı. Ve iskarpinlerini çıkardı. Mantosile yatağa uzandı. Yarınl.. Saatler, şimdiye k.ı- dar geçmiş ve geçecek bütün dakikalar, saatler gibi ayni ara- larla geçecek; güneş doğacşk; bir gün evvelinden, yarın! diye bekle"m gün, başlayacaktı! Yarınl.. Ne olacaktı... Sırma ese'erin Dsmir -ağadan -ne haber Telecekti?.. Geç mülâzim, otellm önünden geçecek miydi? ziye karışmış yarınlar gibi geçen gün olacaktı.. Hacer, böyle, ne yarınlar beklemişti? Bu yarınların elbette bir sonu vardı! Hacer, yarınların çoğun- dan, umduğunu — bulamamıştı... Ve yine bekliyordu... Peki, bu bitmez, tükenmez yarınların, sonu en sonu, “ne olabilirdi? Şimdiye kadar sonunu düşün- müş miydi ki, şimdiden sonra düşünecekti 1?. Jandarma Mülâzimi Cevat Bey, kaşlarını çatmış, kollarını kavuş- turmuştu; topuklarını. birbirine vurarak mahkmuzlarını çın çın öttürdü: — Bir kadının Üzerine bu kadar düşülmez.. Müdafaasız bir kadınla bu kadar uğraşılmaz... Güzelce otel kâtibi Zihni Ef., genç mülâzime, hak — vererek bakıyordu: i — Cavat Beyciğim, bizim otelde iken de türlü lakırdılar dönüyordu... Sağ olsun Muharrem Ve bu yarın da, birçok ma- ——— Bey, ne söylemek icap ediyorsa- söyledi, cevaplarını verdi. Otelde, bir haftadan fazla kaldı; hani, sesini bile duymadık, desem, ya- lan değill.. Sonra burada da öyle... Jandarma rzabiti hiddetli hid- detli gözlerini kırpıştırıyordu: — Kimsede kabahat yok; fe- sadın başı, Mehmet Bey.. Ne çıktı İse, hep onun ağız yapma- sından, çıktı, çıkıyor.. Eşraf ço- cuğu” olacak! Zihni Efendi, tiksinerek güldü: — Yerli eşraftan değildir... Eski mutasarrıf Sadık Paşa, bu- rada, istipdat zamanında epey maledindi idi. Sonra buralı bir kız aldı. Tekaütt olunca da yer- leşti. Nenin nerelisidir, bilen yok! Mehmet Bey, işte bu, aslı bilin- meyen eski mutasarrıfın torunudur. Cevat Bey, kollarını açmıştı: — Bu kadın, Istanbulda fahi- şelik etmiş olabilir. Tövbekârlığı, kanun kabul ediyor. Sonra, ka- nun; Katile katill demeyi; fahi- şeye fahişel demeyi yasak - edi- yor.. Mehmet bey, bu kızı, İs- tanbulda tamımış olabilir. Peki bundan ne çıkar ? bu kız, baba- sının mirasından mahrum mu ka- lacak? mallarını satamıyacak mı? işterini takip edemiyecekmi ? Otel kâtibi, mahsun mahsun içini çekiyordu : — Vallaki, haline acıyorum... kDış;rıî;İ;;;-ğa, birile konuşmıya korkuyor. Hele o nalbant Şumnu- lu, Kızbeyli otelinin civarından hiç eksik olmuyor. İşsizlere, ya- renlik lâzım. Sonra dedikoduyu edenlerin çoğu, Mehmet beyin adamları... Mehmet bey, Bekir efeden kurşunu yedi, halâ aklı /— başma gelmedi; uslanmadı... Genç zabit, Zihni efendinin yanına oturdu; - t — Mehmet bey, ne düşünüyor, bilmiyor musan? Kafasının için- de gibi eminim. Herkes, bu kız- dan uzaklaşacak ; kimse ona yak- laşmıya cesaret edemiyecek. Meh- ' met bey, kızın bu yalnızlığından istifade ederek, onu koltuğu allı- na alacak... — Fakat sizin, kahvede açık açık müdafaa etmeniz, çok iyi oldu. Bütün sesler, kısılıverdi. Ha- cer hanım, nüfus idaresinde, ta- puda bile Demir ağa ile konuş- muya korkuyor... Size gelişim, a- sıl bunun için.. Acaba, Cavat beyin dairesinde konuşamaz mı- yız ? diyor. . Cavat bey, hazin bir gülüşle başını salladi: — Onu kabul edemeyişimi kabalığıma verirse, yanarım! bi- zim daire yene münasebetle kabul edebilirim? Fakat anlamadığım bir nokta var! Neden oteldeki odasında konuşamıyorlar? Zihni Efendi, -jandarma zabi- tinin yüzüne bakmıştı: — Ömer ağanın, beni onunla nerede konuşturduğunu söyledim Cevet Bey, gözlerini açtı: — Buda tühaf! Birden elini dizine vurdu: — Kolayı var... Demir ağanın teklifi, çok hoşuma gitti. Merd adamdır, o... Belki bu İşte men- faatide var. Lâkin ne- olsa, bu kadına karşı bir iyilik sayılır. Sen Hacer: Hanımı görürsün. Demir Ağa, sana değil, doğrudan doğ- ruya, bana müracaat etmiş olur. Sen, yabancı durursun. Demir Ağa, bana gelir. Onunla birlikte otele gideriz. Senide çağırtırız. Hep birlik olur, Hacer Hanımın odasına çıkarız. Demir Ağa, ko- nuşacağını konuşur, Artık, buna kimsenin bir diyeceği kalmaz sa- nırım! İ Otel kâtibi, açık temiz yürek- li genç zabitin hayretini okşa- yordu: — Ne büyük İyilik ettiğinizi, ne büyük sevaba girdinizi bilemez- siniz, Cevat Bey! Bu kadını, gur- bet elinde, müşkülden kurtarıyor- sunuz!) Jandarma mülâzimi, — kolunu germiş; durl işareti verir gibi sert, keskin bir vaziyet almıştı: — Neden gurbette sayılsın? Burası, doğduğu yerleri. Aradan seneler geçmiş olmakla doğduğu yer yabanci mı sayılır? ( Arkası var ) Ü n

Bu sayıdan diğer sayfalar: