30 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

30 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Yazan : Orhan Selim KAN KONUŞMAZ! Son Postanın Edebi Tetrikası: 95 Ortalık kararmağa başladı. Ömer — daha elektriği açtıramamıştı. Masasının — haşında kafasını avuçlarının içine a - lip gitgide loşlaşan oda duvarlarına ba- “kıyor, duvardaki üç resim ona şüphey- Te bakıyorlar. Ömer kendi kendine: — Görelim, delikanlı, dedi. İnsanın Nuri ustanın oğlu olması kâfi değildir. İnsan hayatının hesabını ancak gözle- — gini kaparken verir, Sen de gözlerini ka- — payıncıya kadar sapıtmadan yürüye- — bilecek misin Güç iş delikanlı.. Yalnız heyecan. galnız coşkunluk, yalnız - bilgi yet - imez.» Oda iyiden iyiye karanlık oldu. Dı- şarıda koridorda ayak sesleri var. Ö Mmer obabam» geliyor diye kalktı. Fa- kat ayak sesleri, daha oda kapısına git- meden uzaklaştılar. Ömer kapıyı açık bıraktı. Koridor- dan gelen ışık odanın döşemelerine — düşüyor. Saate baktı. 7... Babasının, Nuri ustanın çoktan gel- — miş olması lâzımdı. 7,30 a kadar beklerim, diye düşün - — Hü, belki bir işi çıkmıştır. Birdenbire içine bir şüphe girdi. A- caba? Peki amma bugünlerde — sebep yok... 3._ Yedi buçuğa kadâr bekliyemedi. O- — Ganın kapısını kilitleyip anahtarı aşa- — ğada kapıcıya birakarak sokağa fırla - d * Tramvay beklemenin bu kadar mü- * nasebetsiz bir şey olduğunu bütün a - — zametile ilk defa bu akşam anlıyor. Nihayet, önünde «dolmuştur» diye yazan bir tramvayı zorla - fethederek — Mmahallenin durağına gelebildi. Evlerine doğru hızlı hızlı giderken inceden inceye yağmur çiselemeğe baş- Tamıştı. — Köşeyi saptı. Tam bu sırada bir oto- mobil süratle yanından geçti. Evlerinin kapısı göründüğü — vakit k Ömerin yüreği duraçak gibi oldu. Kapı açıktı. Kapının önü kalabalık- Kapının önünde bir polis var. Koşmağa başladı, Kapının önündeki polisin yanında | — evin içinden çıkan Gâvur Cemal hoca ” belirdi. Gâvur Cemal hoca, Ömeri gördü. — Üstüne doğru yürüdü: — ğil. Koluna giren Gâvur Cemal hocayı | €a mi?. Kim ezildi — Oğlum, dedi, telâş etme., Hocanın sesi titriyor. Ömer, boğulur gibi sordu: — Ne var amca, ne oldu?. ha .. — Hiç bir şey oğlum.. hafif bir ka- ZA.. Bu esnada polis de yanlarına yaklaş- 4 mıştı. Cemal hoca, polise izahat verdi: — Nuri ustanın oğlu, avukat Ömer bey.. Ömere, ilk defa avukat diyorlardı. Fakat avukat bunun farkında bile de- sürkleyerek eve doğru telâşla yürüyor. Avukat sözü polisin üstünde tesir yaptı. Alaca karanlıkta, avukatın çok | — genç olduğunu farkedemiyor. — Beyefendi, diye konuşuyor, oto- mobil numarası alınmıştır. Merak bu- yurmayınız.. her gün olağan işlerden. mer, kapının eşiğinden geçerken meseleyi ynladı. Fir kaza olmuştu. Bir otomobil.. ve kaza.. — Anam mı, babam mi? Said am- öylesenize?.. — Ezilmek filân değil be Ömer... Baban... — Babam mı:. — Evet.. almaya gelmeden önce bir eve uğrayım de - miş, tam caddeden mahalleye sapar - ken karşıdan hızla gelen bir otomobil igarpiniş.. — Peki şimdi, nerde?. — Hastaneye kaldırdılar. Nuri usta, seni İbağı — Anam nerde? Said amca nerde? — Demin onlar da otomobille has- taneye gittiler.. Gâvur Cemalin kolundan çıkan Ö - mer, yıldırım gibi koşmağa başladı. Mahalleyle cadde arasındaki yol ona hiç bu kadar uzun gelmemişti. Cemal hocayla polis arkasından bağırıyorlar- di ama, duymuyordu. Caddeye çıktı. Taksi durağında bir otomobilin kapısını açtı. Şoföre soluk soluğa seslendi: — Çek kardeşim, çabuk.. Şoför, büyük bir soğuk — kanlılıkla sordu: — Nereye gideceğiz beyefendi?, — Hastaneye.. — Hangi hastaneye?.. Ömer, gncak o zaman babasını han- gi hastaneye kaldırdıklarını bilmediği- ni anladı. — Şu, karşı sokağa sap, dedi.. çabuk yalnız.. Bu mahalle sokağının yarısında po- lisle Gâvur Cemale rastladılar. Oto - mobil fenerlerminin aydınlığında Cemal hoca ellerini kollarını kaldırarak ba - ğiriyordu.. Ömer, kapıyı açtı. Bağırdı: — Haydi gel hocam. Çabuk bi Otomobi! tekrar tersyüzüne dönüp hareket ettiği vakit Ömer, Gâvur Ce - mal hocaya: — Hangi söyle, dedi. Gâvur Cemal, şoföre adres verdi.. Yolda Ömer bir taraftan şoföre: — Daha hızlı sür kardeşim, daha hiz- h.. kuzum kardeşim daha hızlı, diyor.. bir taraftan da arka arkaya suallerle Gâvur Cemal hocayı sıkış - tırıyordu: — Bayılmış mı?. Bir yeri kırılmış mi? Tehlike vük tpr2.. Hastanenin hapısı önünde durdular. İçeri girmek kolay olmadı. Hastane kapıcısı, bu saatten #onra ziyaret kabul edilemiyeceğini söylü - yordu. Ömer, kapıcının üstüne atılarak a- damı pataklamak isterken Gâvur Ce- mal araya girdi; * hastaneye gideceğimizi sorduğu (Arkası var) Bir köpekten nasıl kurtulmuştum ? (Baştarafı 10 uncu sayfada) dar bekleştik. Derken benim geldiğim taraftan hafif bir ayak ses! ve arkasın- dan bir öksürüktür geldi. Ben şimdi ol- duğum yerde sevinirken bizim kayış bacak gene kudurmuş gibi olanca hiş- mile o tarafa saldırdı. Meğer gelen za- vallı benden korkakmış... Köpeğin ü - zerine saldırmasile birlikte gırtlağını yırtarcasına sola doğru koşmuıya baş - ladı. Başladı amma, bir kaç adımda kö- |pek ona yetişti ve tam bacağından ka- pacağı sırada ben bağırdım: — Arkadaş, aklın varsa yere koşma, sırtüstü yere uzan! Ve o zavallı da son çare olarak kur - tuluşu, benim gibi yere uzanmakta buldu. Artık ben ayağa kalkmış, ya - vaş yavaş ve köpeğe çaktırmadan sinsi sinsi kirişi kırmıya başladım. Adam - cwgn benim köpeğe çaktırmadan ya - vaş yavaş sıuş_ğnm farkedince hazin hazin seslen yat, w, beni burada birakıp ta nereye gidiyorsun, bu erkekliğe sı- ğar mı? , Ben savuşmama devam ederek cevap verdim: — Merak etme birader, şimdi — bir başka yolcu gelir, sen de onu yerine vekil bırakır, savuşursun * Biraz sonra, ben kendimi selâmete attığım vakit, baktım, köpek bizim gel- diğimiz hafifçe yokuşa doğru gene le havlıyarak alabildiğine seğir- , O zaman bizim arkadaşa tekrar rdım: — Sana da geçmiş olsun, arkadaş, rkadan gelenin de Allah yardımcısı! Osman Cemal Kaygılı İzmirde bir cinayet Bir adam eniştesini vurdu, arkadaşı da eniştesinin arkadaşını öldürdü İzmir 29 (Husust muhabirimiz- den) — Dün gece saat on bir buçuk sularında Değirmendağı mahallesinde bir kişinin yaralanması, birinin de öl- mesile neticelenen bir cinayet — oldu. Sarhoşluk ânında başlayan bu hâdisc- nin iç yüzü, bir gile meselesini ortaya atmaktadır. Balıkçı Yaşar, Sâlih oğlu Mehmet ve Hüsnü oğlu akşam — vakti i Sağda Yaşar, solda İsmail Bayramyerinde tatlıcı Tevfik çavuşun dükkânında rakı içmişler ve kafaları tütsüledikten sonra sokağa çıkmışlar- dir. Maksat hem hava almak, hem de eğlenmektir. Hattâ fırsat bulurlarsa bir miktar daha içmeği tasarlamışlar- dır. Üç arkadaş Değirmendağı mahal- lesinden geçerlerken, aksi bir tesadüf eseri belediye tahsildarı Ragıpla Ah- met Hamdi, manifaturacı Muammer ve Fino Hüseyine rastlamışlardır. Belediye tahsildarı Ragıbın büyük kardeşi Fuad Balıkçı Yaşarın hemşire- sile nikâhlıdır. Fakat onlar birbirlerile geçinemedikleri — için iki aile arasına hoşa gitmiyen bir dedikodu girmiştir. Bu dedikadu iki aileyj, birbirinden u- zaklaştırmış gibidir. Oldukça şeklerde dolaşan al- kollü kafalar birbirine çatmak için ve- sile arıyorlar. Vesile çok basittir. Ba- lıkçı Yaşardan küfürle rakı istiyorlar. Rakının verdiği kahramanlıkla ta- bancalar, bıçaklar faaliyete - geliyor. Yedi kişi altalta, üstüste birbirini ye- meğe başlıyorlar. Bu kanlı kavganın meş'um neticesi şudur: İsmail Muamymneri tabancayla, Ya- şar da Ragıbı bıçakla ağır sürette ya- ralıyorlar. İki yaralı derhal hastaneye kaldırılıyorsa da Muammer yarım sa- at içihde can verjyor. Hâdiseye müd- deiumumt? muavinlerinden Âli Akka- ya el koymuştur. İki suçlu tevkif edil- mişlerdir. İmralı adasında gürduklerım (Baştarafı © inel sayfada) güuvernman, yani kendi kendini- idare- dir. Bunu düşündüğümüzdendir ki ha- pishaneleri dört dereceye — ayırdıktan mra bilhassa dördüncü kısım mah - kümlara çok hürriyet verdik. Bursa müddeiumumisi ilâve edi; örüyorsunuz ki burada bi var, Kendisi gardiyan değildir Kâtip vazifesini görmektedir. Ben, he- men her hafta buraya gelir, mahküm - ların yaşayışlarını gözden Gün geçtikçe neşelerinin arti çehrelerinin yağızlaştığını gör yim. Mister Şow: — Mahkümlara mes'uliyet hissini a- şıldâmalıdır, diyor. Mutahhar Başoğlu cevap veriyor: — Evet, diyor. Evvelâ jandarmaya, sonra gardiyana veda. Kendi kendine idareyi icat eden Amerikalılardır. Fa- kat onlar iyi tatbik edemediler, Bu u- sulün en iyi tatbik edildiği yer, Rus- yadır. Ruslar bu işte muvaffak olmuş, bulunuyorlar. Ve Mister Şow işte asıl bu bedahat karşısında parmak ısırı - yor. Tarihten isimler Burada herkes soy adı ile çağırılı- yor. Arkadaşının soy- adını söylemiyen | | l Anadoluda spor İzmirde bir güreş faalıyetı zevksiz oldu - Mudurnu Halk Mudurnu (Husıısî) — Halkevi spor ikolundaki gençler sahasızlık yüzünden çalışmalarında mi ta uğrayorlardı. Fakat Halkevi Beşıcavnktı bir mey- Bandırma gür güreşleri başladı - Bandırma güreşleri Elâzizde iki stadyom yapıldı evi sporcuları danı düzelterek burayı spor sahası ha- line getirmiş ve gençlerin daha ziyade bir şevkle çalışmalarına imkân ver - miştir. ——— pelıhvanlan kızdırdı Bandırmada gür eşen pehlivanlar Bandırma (Hususi) — Bandırmada tertip edilen büyük güreş müsabaka - ları çok zevksiz ve tatsız olmuştur. ünkü evvelce büyük ikramiye 500 xa olarak ilân edilmişti. Bunu işiten Anadolunun bir çok yerlerinden, hattâ Trakyadan bir çok pehlivanlar buraya gelmişlerdi. Fakat neticede birinciye 60 lira verilmiştir. Bu vaziyet pehli - vanların canını sıkmıştır. Halkevi sosyal yardım şubesi tara - fiından da güreş müsabakası tertip e « dilmiş ve bu müsabakaya bir çok ünlü pehlivanlar iştirak etmişlerdir. Güreş- ler kalabalık bir seyirei huzurunda ve çok güzel olmuştur. Baş pehliyan Kara Ali kolu sakat ol duğundan bu müsabakaya iştirak ede. memiş ve neticede Tekirdağlı Hüseyin Manişalı Rifatı yenerek başı almıştır. İzmirde Demir spor güreşçileri İzmir (Hususi) — Son zamanlarda İzmirde gözleri çelecek kadar bariz bir güreş faaliyeti başlamıştır. Demirsopr klübü, milli sporlarımızın başında ge - len güreşin İzmirde de ilerlemesi için icap eden tedbirleri almıştır. Güreşçi- lerin başında tanınmış güreş muzallim- lerinden Nuri vardır. Demirspor klü - büne mensup güreşçiler muntazam bir şekilde hazırlıklara — başlamışlardır. Cumhuriyet bayramında İzmirde gü - reş birincilikleri yapılacaktır. Demirspor - Ankaragücü Maçı Eskişehir (Husüsi) — Ankaragücü gençleri 4 teşrinievvelde Eskişehir De- - |mirspor gençlerile bir maç yapmak ü- *İzere buraya geleceklerdir. Demirspor gençleri bu yil Türkiye T İlikincisi olmak azmindedirler. Mıntakanın tertip ettiği motosiklet “|hemen cezalandırılıyor. Bir aralık: — Mustafa, çabuk gel sesi duyuldu. Mütahhar itiraz etti: — Niçin soy adı ile çağırmıyorsu - nuz. İş sonradan anlaşıldı. Bu Musta- fa adaya yeni gelmiş. Henüz soy adı almamış. Ve bu iş muallimleri Fahriye verildi. Fahri tarih kitabını Kkarıştıra - cak, Mustafaya bir soy adı intihap e-| decekti. Mahkümların hepsinin soy ad- ları tarihten birer isim: Emre, Mete, Cengiz, Timüçin, Atillâ.. Ve her mahküm kendi soy adına ait ta- rihi menkıbeyi gayet iyi biliyor. Me - selâ, Emre dediğiniz zaman mahküm, hemen Yunus Emreyi anlatmağa, Cen- giz deyince, Cengizin tütuhatını an - latmağa başlıyor. İzzet Kolay yarışına 7 genç iştirak etm. ve birin- ciye mıntaka bayrağı hediye edilmiş - tir. Sarıköyde güreş müsabakası Sarıköy (Hususi) — Bura belediyesi bir içtima yaparak hasılâtı Türk Ha - va Kurumuna ait olmak üzere büyük bir güreş müsabakası yapılmasını ka. rarlaştırmıştır. Düzcelilerin bir tavzihi Gazetenizin 20 eylül 936 tarihli nüs hasında Bolu - Düzce maçından bah - sedilirken Düzcelilerin 8-0 mağlüp ol- dukları yazılmaktadır. Düzcede Halkevi dahil olduğu halda üç futbol takımı vardır. Maça iştirak & den Düzcenin Miks timi olmayıp Siyah Beyaz spor klübüdür. Keyfiyetin sayın gazetenizle tavzih buyurulmasını dile- riz. Sarıköyde bir hükümdar mezarı Sarıköy (Hususl) — Sarıköyün şi- malinde büyük bir tep& vardır. Biraz dikkatlice tetkik edilirse bu tepenin sun'i olduğu anlaşılır. Rivayetlere na- zaran milâttan evvel burada bir kral - hk varmış, bu krallığın hükümdarı Pandaros (Truvâ) harbinde damadına |yardım ettiği esnada yaralanmış, öl - müş ve bu tepeye gömülmüştür. Bu te- pe esirleri çalıştırmak suretile mey - dana getirilmiştir. Bu tepenin altında yatan hükümdarın mezarıni meydana çıkarmak için teşebbüsatta bulunan gençler varsa da bu gibi eserleri ara - mak için icap eden şeraiti haiz olma- dıklarından hükümetce müsaade edil- |memektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: