30 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» eli Ü 12 - Sayfa n —P a # SAT — —e SON POSTA Yazan : Orhan Selim | Ortalık kararmağa başladı. Ömer — daha elektriği açtıramamıştı. Masasının haşında kafasını avuçlarının içine a - lip gitgide loşlaşan oda duvarlarına ba- kıyor, duvardaki üç resim ona şüphey- de bakıyorlar. , İ Ömer kendi kendine: — Görelim, delikanlı, dedi. İnsanın Nuri ustanın oğlu olması kâfi değildir. — İnsan hayatının hesabını ancak gözle- — yini kaparken verir. Sen de gözlerini ka- payıncıya kadar sapıtmadan yürüye- bilecek misin —Güç iş delikanlı.. Yalnız heyecan. şalnız coşkunluk, yalnız - bilgi yet - imez.» Oda iyiden iyiye karanlık oldu. Dı- |şarıda koridorda ayak sesleri var. Ö - “mer «babam» geliyor diye kalktı. Fa- (kat ayak sesleri; daha oda kapisına git- — meden uzaklaştılar. — Ömer kapıyı açık bıraktı. Koridor- — dan gelen ışık odanın döşemelerine — düşüyor. Saate baktı. 7... 4 Babasının, Nuri ustanın çoktan gel-| “—miş olması İâzımdı. 7,30 a kadar beklerim, diye düşün - Gdü, belki bir işi çıkmıştır. — Birdenbire içine bir şüphe girdi. A- caba? Peki âmma bugünlerde - sebep yok... — Yedi buçuğa kadâr bekliyemedi. O- — danın kapısını kilitleyip anahtari aşa- — ğıda kapıcıya bırakarak sokağa fırla - AA > Tramvay beklemenin bu kadar mü- nasebetsiz bir şey olduğunu bütün a - zametile ilk defa bu akşam anlıyor. * Nihayet, önünde «dolmuştur» diye yazan bir tramvayı zorla fethederek “mahallenin durağına gelebildi. — Evlerine doğru hızlı hızlı giderken inceden inceye yağmur çiselemeğe baş- Tamıştı. — Köşeyi saptı. Tam bu sırada bir oto- — mobil süratle yanından geçti. - Evlerinin kapısı göründüğü — vakit erin yüreği duraçak gibi oldu. — Kapı açıktı. Kapının önü kalabalık- — Kapının önünde bir polis var. — Koşmağa başladı, Kapının önündeki polisin yanında|- - 'evin içinden çıkan Gâvur Cemal hoca belirdi. — Gâvur Cemal hoca, Ömeri gördü. Üstüne doğru yürüdü:. — Oğlum, dedi, telâş etme,, | Hocanın sesi titriyor. Ömer, boğulur gibi sordu: — — Ne var amca, ne oldu?. - — Hiç bir şey oğlum.. hafif bir ka- ;38--- Bu esnada polis de yanlarına yaklaş- — mıştı. Cemal hoca, polise izahat verdi: — — Nuri ustanın oğlu, avukat Ömer Ömere, ilk defa avukat diyorlardı. -—Fakat avukat bunun farkında bile de- ğil. Koluna giren Gâvur Cemal hocayı — gürkleyerek eve doğru telâşla yürüyor. - Avukat sözü polisin üstünde tesir — yaptı: Alaca karanlıkta, avukatın çok enç olduğunu farkedemiyor. — Beyefendi, diye konuşuyaor, oto- | mobil numarası alınmıştır. Merak bu- — yurmayınız.. her gün olağan işlerden. ' Ömer, kapının eşiğinden geçerken — meseleyi pnladı. Fir kaza olmuştu. Bir “otomobil.. ve kaza.. — Anam mı, babam mi? Said am- ca mı?. Kim ezildi.. söylesenize?.. — — Ezilmek filân değil be Ömer... — Babam mı:. — Evet.. Nuri usta, seni almaya gelmeden önce bir eve uğrayım de - miş, tam caddeden mahalleye sapar - KAN KONUŞMAZ! , Son Postanın Edebi Tefrikası: ken karşıdan hızla gelen bir otaomobil Çarpmış.. - — Peki şimdi, nerde2. — — Hastaneye kaldırdılar. — AÂnam nerde? Said amca nerde? — Demin onlar da ötomobille has- taneye gittiler.. Gâvur Cemalin kolundan çıkan Ö - mer, yıldırım gibi koşmağa başladı. Mahalleyle cadde arasındaki yol ona hiç bu kadar uzun gelmemişti. Cemal hocayla polis arkasından bağırıyorlar- dı ama, duymuyordu. Caddeye çıktı. Taksi durağında bir otomobilin kapısını açtı. Şoföre soluk soluğa seslendi: : — Çek kardeşim, çabuk.. Şoför, büyük bir soğuk kanlılikla sordu: — Nereye gideceğiz beyefendi?. — Hastaneye.. — Hangi hastaneye2.. Ömer, ancak o zaman babasını han- gi hastaneye kaldırdıklarını bilmediği- ni anladı. — Şu, karşı sokağa sap, dedi.. çabuk yalnız.. Bu mahalle sokağının yarısında po- lisle Gâvur Cemale rastladılar. Oto - mobil fenerlerinin aydınlığında Cemal hoca ellerini kollarını kaldırarak ba - ğırıyordu.. Ömer, kapıyı açtı. Bağırdı: — Haydi gel hocam. Çabuk bint. . Otomoki! tekrar tersyüzüne dönüp (hareket ettiği vakit Ömer, Gâvur Ce - 'mal hocaya: — Hangi: hastaneye gideceğimizi söyle, dedi. Gâvur Cemal, şoföre adres verdi.. Yolda Ömer bjir taraftan şoföre: — Daha hızlı sür kardeşim, daha hız- lı.. kuzum kardeşim daha hızlı, diyor.. bir taraftan da arka arkaya sorduğu suallerle Gâvur Cemal hocayı sıkış - tırıyordu: — Bayılmış mı?. Bir yeri kırılmış mi? Tehlike var mı?.. Hastanenin harpısı önünde durdular. İçeri girmek kolay olmadı. Hastane kapıcısı, bu saatten sonra ziyaret kabul edilemiyeceğini söylü - yordu. Ömer, kapıcının üstüne atilarak a- damı pataklamak isterken Gâvur Ce- mal araya girdi: d (Arkası var) Bir köpekten nasıl kurtulmuştum ? (Baştarafı 10 uncu sayfada) dar bekleştik. Derken benim geldiğim taraftan hafif bir ayak sesi ve arkasın- 'İ(dan bir öksürüktür geldi. Ben şimdi ol- duğum yerde sevinirken bizim kayış bacak gene kudurmuş gibi olanca hış- mile'o tarafa saldırdı. Meğer gelen za- | vallı benden korkakmış... Köpeğin ü - zerine saldırmasile birlikte gırtlağını yırtarcasına sola doğru köşmiya baş - ladı. Başladı amma, bir kaç adımda kö- pek ona yetişti ve tam bacağından ka- pacağı sırada ben bağırdım: — Arkadaş, aklın varsa yere koşma, sırtüstü yere uzan! Ve o zavallı da son çare olarak kur - tuluşu, benim gibi yere uzanmakta buldu. Artık ben ayağa kalkmış, ya - vaş yavaş ve köpeğe çaktırmadan sinsi sinsi kirişi kırmıya başladım. Adam - cağız, benim köpeğe çaktırmadan ya - vaş yavaş sıvıştığımı farkedmce hazin hazin seslendi: — Nereye yahu, beni burada bırakıp ta nereye gidiyorsun, bu erkekliğe sı- ğar mı? Ben savuşmama devam ederek cevap verdim: — Merak etme birader, şimdi bir başka yolcu gelir, sen de onu yerine vekil bırakır, savuşürsun * Biraz sonra, ben kendimi selâmete attığım vakit, baktım, köpek bizim gel- diğimiz hafifçe yokuşa doğru — gene dehşetle havlıyarak alabildiğine seğir- tiyor. O zaman bizim arkadaşa tekrar bağırdım: — Sana da geçmiş olsun, arkadaş, rkadan gelenin de Allah yardımcısı! Osman Cemal Kaygılı yat, 1 İzmırde bir cinayet Bir adam eniştesini vurdu, arkadaşı da eniştesinin arkadaşını öldürdü İzmir 29 (Husust muhabirimiz- den) — Dün gece saat on bir buçuk sularında Değirmendağı mahallesinde bir kişinin yaralanması, birinin de öl- mesile neticelenen bir cinayet — oldu. Sarhoşluk ânında başlayan bu hâdise- nin iç yüzü, bir gile meselesini ortaya atmaktadır. Balıkçı Yaşar, Salih oğlu Mehmet ve Hüsnü oğlu İşmail akşam — vakti Sağda Yaşar, solda İsmail Bayramyerinde tatlıcı Tevfik çavuşun dükkânında rakı içmişler ve kafaları tütsüledikten sonra sokağa çıkmışlar- dır. Maksat hem hava almak, hem de eğlenmektir. Hattâ fırsat bulurlarsa bir. miktar daha içmeği tasarlamışlar- dır. Üç arkadaş Değirmendağı mahal- lesinden geçerlerken, aksi bir tesadüf eseri belediye tahsildarı Ragıpla Ah- met Hamdi, manifaturacı Muammer |ve Fino Hüseyine rastlamışlardır. - Belediye tahsildarı Ragıbın büyük kardeşi Fuad Balıkçı Yaşarın hemşire- sile nikâhlıdır. Fakat onlar birbirlerile geçinemedikleri — için iki aile arasına hoşa gitmiyen bir dedikodu girmiştir. Bu dedikadu iki aileyj birbirinden u- zaklaştırmış gibidir. Oldukça yükseklerde dolaşan al- kollü kafalar birbirine çatmak için ve-. sile arıyorlar. Vesile çok basittir. Ba- lıkçı Yaşardan küfürle rakı istiyorlar. Rakının verdiği kahramanlıkla ta- bancalar, bıçaklar faaliyete geliyor. Yedi kişi altalta, üstüste birbirini ye- meğe başlıyorlar. Bu kanlı kavganın meş'um neticesi şudur: İsmail Muammgneri tabancayla, Ya- şar da Ragıbı bıçakla ağır sürette ya- ralıyorlar. İki yaralı derhal hastaneye kaldırılıyorsa da Muammer yarım sa- at içihde can veriyor. Hâdiseye müd- deilumumi muavinlerinden Âli Akka- ya el koymuştur. İki suçlu tevkif edil- mişlerdir. İmralı adasında gördüklerim (Baştarafı 6 inci sayfada) guvernman, yani kendi kendini- idare- dir. Bunu düşündüğümüzdendir ki ha-| pishaneleri dört dereceye ayırdıiktan sonra bilhassa dördüncü kısım mah - kümlara çok hürriyet verdik, Bursa müddeiumumisi ilâve ediyor: — Görüyorsunuz ki burada bir tek memur var, Kendisi gardiyan değildir. Kâtip vazifesini görmektedir. Ben, he- men her hafta buraya gelir, mahküm - ların yaşayışlarını gözden geçiririm. Gün. geçtikçe neşelerinin arttığını ve çehrelerinin yağızlaştığını görmekte - yim. Mister Şow: — Mahkümlara mes'uliyet hissini a- şılamalıdır, diyor. Mutahhar Başoğlü cevap veriyor: — Evet, diyor. Evvelâ jandarmaya, sonra gardiyana veda, Kendi kendine idareyi icat eden Amerikalılardır. Fa- kat onlar iyi tatbik edemediler, Bu u- sülün en iyi tatbik edildiği yer, Rus- yadır. Ruslar bu işte muvaffak olmuş, bulunuyorlar. Ve Mister Şow işte asıl bu bedahat karşısında parmak ısırı - yor. Tarihten isimler Burada herkes soy adı ile çağırılı- yor. Arkadaşının soy-adını söylemiyen | ” STT Eylı'il :io Ahadoölüda spor İzmirde bir güreş faaliyeti başladı - Bandırma güreşleri zevksiz oldu - Elâzizde iki stadyom yapıldı Ü Mudurnu Halk evi sporcuları Mudurnu (Hususi) — Halkevi spor|danı düzelterek burayı spor sahası ha- kolundaki gençler sahasızlık yüzünden|line getirmiş ve gençlerin daha nyade çalışmalarında müşkülâta uğrayorlardı.|bir şevkle çalışmalarına imkân ver « Fakat Halkevi Beşkavakta bir mey- |miştir. Bandırma güreşleri pehlivanları kızdırdı Bandırmada gür eşen pehlivanlar Bandırma (Hususi) — Bandırmada tertip edilen büyük güreş müsabaka - ları çok zevksiz ve tatsız olmuştur. Çünkü evvelce büyük ikramiye 500 lira olarak ilân edilmişti. Bunu işiten Anadolunun bir çok yerlerinden, hattâ Trakyadan bir çok pehlivanlar buraya gelmişlerdi. Fakat neticede birinciye 60 lira verilmiştir. Bu vaziyet pehli - vanların canını sıkmıştır, Halkevi sosyal yardım şubesi tara - fımndan da güreş müsabakası tertip e « dilmiş ve bu müsabakaya bir çok ünlü pehlivanlar iştirak etmıîî' erdir. Güreş- ler kalabalık bir seyirci va çok güzel olmuştur, (duğundan bu müsabakaya iştirak ede- memiş ve neticede Tekirdağlı Hüseyin Manişsalı Rifatı yenerek başı almıştır. İzmirde Demir spor güreşçileri İzmir (Hususi) — Son zamanlarda İzmirde gözleri çelecek kadar bariz bir güreş faaliyeti başlamıştır. Demirsopr klübü, milli sporlarımızın başında ge - len güreşin İzmirde de ilerlemesi için icap eden tedbirleri almıştır. Güreşçi- lerin başında tanınmış güreş muallim- lerinden Nuri vardır. Demirspor klü - büne mensup güreşçiler muntazam bir şekilde hazırlıklara — başlamışlardır. Cumhuriyet bayramında İzmirde gü - reş birincilikleri yapılacaktır. Demirspor - Ankaragücü Maçı Eskişehir (Hususi) — Ankaragücü gençleri 4 teşrinievvelde Eskişehir De- mirspor gençlerile bir maç yapmak ü- zere buraya geleceklerdir. Demirspor gençleri bu yıl ikincisi olmak azmindedirler. Mıntakanın tertip ettiği motosiklet Türkiye yarışına 7 genç iştirak etrmm. ve birin- ciye mıntaka bayrağı hediye edilmiş - tir. Sarıköyde güreş müsabakası Sarıköy (Hususi) — Bura belediyesi bir içtima yaparak hasılâtı Türk Ha - va Kurumuna ait olmak üzere büyük bir güreş müsabakası yapılmasını ka- rarlaştırmıştır. İ Düzcelilerin bir tavzihi Gazetenizin 20 eylül 936 tarihli nüs hasında Bolu - Düzce maçından bah - sedilirken Düzcelilerin 8-0 mağlüp ol- dukları yazılmaktadır. Düzcede Halkevi dahil olduğu halde üç futbol takımı vardır. Maça iştirak e- den Düzcenin Miks timi olmayıp Siyah Beyaz spor klübüdür. Keyfiyetin sayın gazetenizle tavzih buyurulmasını dile- rİZ. hemen cezalandırılıyor. Bir aralık: — Mustafa, çabuk gel sesi duyuldu. Mütahhar itiraz etti: — Niçin soy adı ile çağırmıyorsu - nuz. İş sonradan anlaşıldı. Bu Musta- fa adaya yeni gelmiş. Henüz soy adı almamış. Ve bu iş muallimleri Fahriye verildi. Fahri tarih kitabını karıştıra - cak, Mustafaya bir soy adı intihap e- decekti. Mahkümların hepsinin soy ad- ları tarihten birer isim: Emre, Mete, Cengiz, Timüçin, Atillâ.. Ve her mahküm kendi soy adına ait ta- rihi menkıbeyi gayet iyi biliyor. Me - selâ, Emre dediğiniz zaman mahküm, hemen Yunus Emreyi anlatmağa, Cen- giz deyince, Cengizin tütuhatını an - latmağa başlıyor. İzzet Kolay d Sarıköyde bir hükümdar mezarı Sarıköy (Hususi) — Sarıköyün şi- malinde büyük bir tep& vardır. Biraz dikkatlice tetkik edilirse bu tepenin sun'i olduğu anlaşılır. Rivayetlere na- izaran milâttan evvel burada bir kral - lhık varmış, bu Krallığın hükümdarı .Pandaros (Truvâ) hatbinde damadına iyardım ettiği esnada yaralanmış, öl - müş ve bu tepeye gömülmüştür. Bu te- pe esirleri çalıştırmak suretile mey - dana getirilmiştir. Bu tepenin altında yatan hükümdarın mezarını meydana çıkarmak için teşebbüsatta bulunan gençler varsa da bu gibi eserleri ara - mak için icap eden şeraiti haiz olma- dıklarından hükümetce «müsaade edıl.. memektedir, eui ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: