B mrab adasında gördiikloı'm: , | — Âmerikalıların icat, bizim — tatbik ett | SON POSTA'NIN PARA ANKETİ| Tanınmış iktısatçılar we v ığımıiz USU B TÇi 4 v ı ler ki sevgiliden bir türlü vaz ge - w li İstihdaf edilen gaye mahküm idaresinde gardiyanla Mahkümlar Hapishaneler umum müdür vekili Mutahhar istiyordu ki İmralıda çok ka- jandarmaya vedadır. Mahkümlar kendi kendilerini idare ederek yaşayacaklardır çalışıyor 4 çalmağa başladı : Palan döğen dağında Kavalımın sesi fikirlerini anlatıyorlar... Frank kıymetinin dü iktısadı üzerinde ne tesir yapacak? şürü lüşü dünya , Herkes Fransız frangının geçirmekte olduğu buhrandan behsediyor. Fakat kulak misafiri olduğum birçok konuş— malar da açıkça göstermektedir ki, bı_r çok kimselerin bu husustaki bilgileri, - yeni kıymetile bile - bir Fransız fran- gı etmez. Halk arasında : — Yahu, insan durup dururken ken- di parasının kıymetini düşürür mü? — Fransız frangı düştüyse, bize ne? Yazan : Selim Tevfik hayırkâr tesir görülecek mi? Fransanın bu kararının, karakteris- tik bir noktası var : K , Bu noktada bu kararın, İngiltere ile jve Amerika ile yapılan müzakereler jpneticesinde verilmiş bulunmasıdır. Bunsn neticesidir ki, Fransadan son- ya İsviçre, hattâ Felemenk hükümetle- Yi de, paralarının kıymetini düşürmek ,mecburiyetinde kaldılar. , Tesirleri CEVAPLAR ARASINDA ZID MÜTALAALAR VAR İktısat profesörü İbrahim Fazıl da diyor ki : : — 1930 daki Londra konferarsının muvaffak olamadığı bir gayeyi temine doğru giden bu para ittihadı, öylerümit şetmek isterim ki, beynelmilel ticaret gereyanlarına yeni bir istikamet vere«< gektir. Eğer bu yol inkişaf edecek olur- sa, belki de koöntenjantman sistemleri « nin hafiflemesile neticelenecektir. Birleşen Üüç devletin temsil ettiğ beynelmilel ticaret, a G ; Â imi i irlerine ge - dünya ticaretini lalım ve yapılanları doya doya göre - var.|Ne telâşlanıp duruyoruz? / Memleketimize ait - tesirler i : ialÜn lim. Tabiat Mutahharın bu arzusuna yar| Çam dibine yaslanmış, bir edalı su-| Kabilinden sorgularla — avunanlar |lince; hükümetin _beyannamesınden de , yarısı _demekt_ır. Bunların sış;aqe!kîrını dım etti, sert bir rüzgâr denizi altüst çağlar. | var. Aanlaşılmaktadır ki, paramız kıymetini |birleştirmeleri, diğerlerinin işlerini da etti ve İstanbula dönmek imkânını bı-| Ben sandım ki ağlıyor, gurbetteki| Bütün bunlardan da anlaşılmaktadır |aynen muhafaza edecektir. Zaten başka | kolaylaştıracktır. ; Bu hususta daha esaslı bir fikir edi rakmadı. nazlı yar, |ki, bu sukutun hakiki mahiyeti hakkın- .tiğ_rlü olmasına imkân_yc_:ık gi_l_ıidir. 2.'.ira Bi ıst ha bir | — Buna Mutahhar kadar Amerika sefare-| — Ey pınar, nazlı pınar dağlar sana nur | da ekseriyetin edindiği kanaatler ve in- 'Türk parası kıymetini, Cümhuriyet îıebılıı:nek ıçı*ıâ,' hâdisatın inkişafını bek! ti müsteşarı Mister Şow da sevindi, çün- sunar. | tibalar, hakikate uymaktan hayli uzak Merkez Bankasında peyderpey tera -| lemek zaruridir. kü gece adada kalınmasını istiyenler- den biri de aramızda bulunan Ameri- kadar sefareti müsteşarı Mister Şowdu. Diyordu ki: — Bir türlü havsalam almıyor, bun- ların mücrim olduklarına inanamıyo- rum, yanlarından ayrılmak istemiyo - rum. Onlara kanım kaynadı âdeta.. Geceyi ister istemez adada geçirdik. Mahkümların yatma saatleri tahdit edilmemiş. Gecenin her saatinde kır - larda dolaşan mahkümlara rastlanı - yor. Onlar bu adada tam bir hürriyete malik bulunuyorlar. Adalarına misafir oluşumuzdan pek neşelenen mahküm- lar, hemen her yerde bizi gördükçe et- rafımızı çevirip bizimle meşgul olmak - arzusunu izhar ediyorlar. Mahkümların Emresi larındayız. İçlerinden biri seslendi: — Emre neredesin? Biraz öteden yağız çehreli bir genç tevap verdi: — Buradayım, geliyorum. Emrenin elinde bir saz vardı. Hem bu içlerin - den en güzel seslileri imiş. Boş zaman- larda mahkümlar Emrenin etrafını a - lır, yanık yanık memleket havaları söyletirlermiş. Gene kendileri tarafından İmralıda yapılan sazı bir iki dımbırdatan Emre, intihap ettiği bir şarkıyı söylemeğe ve Bir kaç mahkümla beraber koğuş - Şarkıyı içten tamam eden Emreye mahkümlar da iştirak ettiler. Hep bir ağızdan söylüyorlardı. Bu sırada Mu - tahkhar Başoğlu da yanımıza gelmiş bulunuyordu. Hapishaneler mütehassısının türküsü Bu türküden sonra hamsi şarkısına geçildi. Bu türküyü mahkümlara ha - pishaneler mütehassısı Mutahhar öğret- miş, oda onlarla beraber söylüyordu. Hamsiyi koydum, tatatavaya, Sıçradı gitli, ha ha ha, hah havaya. şarkıya bayıldı. Bütün gençler ne - şelenince söyledikleri bu şarkıyı o na- sılsa şimdiye kadar işitmemişti. Hele bir aralık mahkümlar tempo ile ellerini de şaklatmağa başlayınca, o da onlara uyuvermişti. Mister Şowun mahküm - lara gösterdiği alâkaya hayrandık. Mister Şow adada bir çocuk hapis - “|hanesi tesisine taraftar. — Ne olur, diyor, bir de çocuk ha - pishanesi açsanız burada. Sizin mem- leketinizde böyle bir hapishaneye çok ihtiyaç var. Bir çok işlerde siz, Âv - rupadan daha çok eli yatkınsınız. U - marım ki bu işi de becereceksiniz. Ve hasenin vesilesi oluyor ve Mutahhar anlatmıya başlıyor: Asıl parmak ısırılacak muvaffakiyet — Hapishanecilikte gayemiz Seref - (Devamı 12 inci sayfada) CÖNÜL | Yanlış çıkmış bir Tahmin, fakat Şimdilik yanlış! ; Ortaköyden «Altındiş» imzasile bir mektup aldım, Bu okuyucum bir buçuk ay evvel bana müracaat et - miş: Bir kızı sevdiğini, fakat ondan soğumak istediğini, esasen bu askın ümitsizlik olduğunu söylemiş, na - sihat istemiş. Ben de: - — «Esasen ümitsiz aşkların çok sürmiyeceğini, hastatığın zamanla geçeceğini» söylemişim, Bu okuyucum dün ye'ladığı mek- tupta: — Bir buçuk ay geçti, unutama - dım, ne yapayımı? diyor. Bazı insanlar havata hep âşık ol - mak, âşık oldukları zaman da visal denilen gayeye varıncıya kadar aşk- larından bir türlü vaz geçememek hastalığı ile gelirler. Fakat, bütün bu âşıklar, hayatlarında ayni tarzda hiç olmazsa bir düzüne aşk sahibi o- lurlar. Her defasında da zanneder - ŞLERİ! ı —a e çemiyeceklerdir. İşte bu zan o hasta - lığın uyandırdığı bir «vehim» den başka bir şey değildir. Bu okuyucu- mun evvelâ vehimden kurtulması lâzımdır. Bunun için ona yapaca - ğim en güzel tavsiye şudur: «Derhal başka birisini seviniz!» diyebilir ki, böyle ismarlama sevgi olur mu? Sev- gi ısmarlama olmaz amma, sevme - mek nihayet bir irade meselesidir ve bir yenisini sevmek te ötekini unut- mak kadar kolaydır. Dünyada, biraz mübalâğa ile, her kadın güzeldir. Yalnız onun güzelliğini görecek göz- lüğü kullanmasını bilelim! LAŞ ' Diyarıbekirde Rıza Ölmez: — Hareketinizi medeni kanun ha- ricinde görüyorum. Karınızım bir ev kadını olmamasında sizin de dahli - niz bulunduğunu sanıyorum. Çok er- ken evlenmişsiniz, bittabi hayatı öğ- renmeden aile reisi olmağa kalkış - mışsınız. Karınızdan ayrılmadan bu hâdise ile alâkadar şahısla evlene - mezsiniz. Kanun bu hususta şiddet- li cezalar tayin etmiştir. TEYZE Aramızda bulunan Mister Şow bul * Mister Şowun bu temennisi bir müba-| ,kalmaktadır. Bu itibarladır ki ben dün, en salâhi- yettar iktısatçıları görerek iktısadi in- kılâbın mahiyetini aydınlatan fikirler topladım. Mütaleaları iktısadi ıstılah- Ayni Zade Tahsin lardan soyarak veren muhatapları - mın sözleri, hiç güçlük çekilmeden an- İaşılabilecek sarahattedir. Ayni zade Tahsin ne diyor ? Sorguma, ilk muhatap olan Ayni za- de Tahsin : — Para, diyor, bir mübadele vasıta- sıdır. Onun kıymetini sun'i bir surette ıdı'.'ışü.rmek, memleket dahilinde tesirler vücude getirir. Bu sukut nisbetinde ma Aaşlar artar, eşya fiyatları yüksgelir. Gazetelerinde okuduğumuza göre, Fransa hükümaeti, eşya fiyatlarının art- İmaması için tedbirler alacaktır. Fakat Fransanın vö dünyanın en maruf iktı- 'satçılarından Flanden'in bu inkılâba (taraftar olmayışı da, bu tedbirlere gü- venmek imkânını zorlaştırıyor. — Para sukutunun beynelmilel müna- w_sebetlerde de büyük rolü vardır. Bun- da, eşya fiyatlarını düşürerek, ihracatı teşvik etmek gayesi güdülmektedir. Meselâ eskiden on beş franga alınan bir Franstz malı, bugün de ayni fiya- ta satılacaktır. : Fakat on beş frank, eskiden 120 ku- ruş tutuyordu. Şimdi ise 90 kuruş edi- yor. Binaenaleyh, ayni malı, İtalyadan, Almanyadan, İngiltereden satın alaca- (ğımıza, bittabi Fransadan satın alaca - Bu suretle Fransanın ihracatı çoğa- İlacak. İhracatile beraber bittabi istih- salâtı artacak. Ve istihsalâtı artınca, iş- sizleri azalacak. Zaten, komünizme kaçan sosyalist Fransız kabinesinin gayesi de budur. İngilizler, isterlingi düşürdükleri za- jman da, İngilterenin ihracatı çoğalmış- tı. Meselâ İngilterenin maden kömür- Jleri, bütün dünyada piyasası olan bir (maldır. İsterling ucuzlayınca, bu kömü rün ihracatı, dolayısile istihsalâtı art- tı, neticede de kömür ameleleri iş bul- (du. Fakat bakalım, Fransada da ayni maktadır. Bu altın stoklar, bankanın her hafta ilân edilen blânçolarında da göşüldüğü gibi daima artmaktadır. Bu da gösterir ki Türk parasının kıy- meti düşemez, bilâkis, gittikçe yükse- lebilir. carının, düşük fiyatta frank alması za- rarlıdır. Fakat satış mukavelelerini Fransız frangı üzerine yapmış olan it- frangın kıymeti düşürülmüş bulundu- ğundan, kârlı çıkarlar. Yani, bir kısmın bir mikdar zarar, diğer bir kısmın kâ- rile telâfi edilmiş olur. Ve milli servet için bir zarar mevzuu bahis bile olmaz! Fransızların harp borçları da bu suret- le yarı yarıya inmiş oluyor demektir. 1933 de çıkardığı «İktısadi devletçi- lik» ismindeki eserinde, para meselele- frangının bu esastan ayrılması lüzumu- nu iddia eden Ahmet Hamdi Başar di- yor ki : — Frangın düşmesi, bu son altın di- reğin yıkılması, dünya iktısadiyatında nomik sahada olduğu kadar, siyaset â- leminde de cesurane atılmış müsbet bir adımsölduğuna kaniim. Altın esasına dayanan Fransız frangı, bugünkü para sistemlerinden bir inkılâba az çok mâni olmaktaydı. İngiliz lirasının ve doların, altın bazından uzaklaşması zaruretine bir müddet mukavemetten sonra, frank ta uymuştur. Bu gün dünyada altın karşılıklı para kalmamış, ve altın; pa- ra olmak vazifesinden haklı olarak çı- karılmıştır. Kendilerini henüz altın esasında sa- idık zanneden bazı hükümetlere gelin- ce, bunların altına bağlı olmaları yal- nız nazari sahada kalmakta, ve iç poli- tikayı korumak maksadile ileri sürül - mektedir. Yoksa, bütün dünyada meyvcut altı- nın yüzde doksanından fazlasını elle- rinde tutan Amerika, Fransa ve İngil- tere paralarını altından ayırdıktan son- ra, dünyadan altın esası fiilen kalkmış demektir. «Alış verişleri çoğaltmak» Frangın düşmesinin beynelmilel sa- hada yapacağı en büyük tesir, alış ve- |rişleri çofğaltmak, donmuş kredileri, ve sermayeleri harekete getirmektir. Bunun en çok faydasını Fransa gö- ,(recek, ve yüksek paraya malik olduğu şiçin, daima hareketsiz kalan sermaye- .sini kısmen işletmek, ihracatını çoğalt- mak, milli sanayiini ve istihsalâtını korumak imkânına malik olacaktır. Bizdeki tesirine gelince, " Fransaya ,karşı borçlu olduğumuz için, istifade e- deceğiz. Fakat fiyatlarımızı esasen yük sek bulan Fransız ithalâtçılarına, fran- gin düşmesindn sonra mallarımızı sat- makta güçlük çekeceğimizi sanıyorum. küm ettirilen altın stoklarile karşıla -|. Vâkıa alivre satış yapan Türk tüc-| halât tüccarları, alacakları malın bede-| | |Jini frank olarak ödeyeceklerinden, ve rinde altın esasına hücum ve Fransız| iyi tesirler gösterecektir. Bu işin eko- | Ben, bu anketi genişletebilmek için, ,banka direktörlerinin fikirlerine d& ,başvüurdum, , Doyçe Bankta Hendell : — Frangın düşmesi, beynelmilel pilx Hamdı Başar yasada ne gibi aksülâmeller yaratabi < lir? şeklindeki sorguya evvelâ gülerekti — Ben kâhin değilim! cevabını ver« (di; sonra : — Hem Ayvrupadan gelen telgraflar bu sorğuya cevap vermiyor mu ki ? Cümlesini ekliyerek, diplomatlıkta ,(da iktısatçılıktan geri kalmadığını ise bat etti. Osmanlı Bankası direktörü umum jmüdürün Pariste bulunduğunu söyli - yerek sustu. Merkez Bankası müdürü Sait : — Vakıa, dedi, bize başvurmakta haklısınız... Biz beyan vetmeye sahibi ihtisasız, fakat sahibi salâhiyet değiliz! İş Bankası müdürü Yusuf Ziya, her. vakitki gibi nâziktir. Fakat cevap yes- rine makamındaki geçme kapıyı gös- terdi, ve : — Bay Muammer durürken, bana söz düşmez ! dedi. Ben, onun tarafından da, seyahatte bulunan İktisat Bakanımıza yollanaca- iğımı tahmin ettiğim için, gülümsedim, Selim Tevfik Belediyede yeni tayin ve nakiller Belediye memurları arasında bazi değişiklikler yapılmıştır. Bu meyanr da belediye muhasebe müdür muavix ni Nail Sular idaresinde abonman şe« fi muavinliğine tayin edilmiş, onun yex rine varidat müdürü Orhan, Orhanın yerine varidat mümeyizi Neş'et geti«s rilmiştir. Masraf mümeyizi — Necati müvazene müdürlüğüne, vezne mü« meyizi Zeki baş murakipliğe, baş mu- rakip Hayri belediye — müfettişliğine, sicil mümeyizi Hâmi memiyin mü- dür muavinliğine tayin edilmişlerdir. Müvazene müdürlüğüne tayin edi- len masraf mümeyizi Necatinin yeri« ne de mezat idaresinden Rasim getik rilmiştir.