j 2 Sayfa oğr — Hergün Zavallı para! Nihayet insanların Elinde tir oyuncak oldun Yazan: " NTuhittin Birgen ea 28 undan otuz sene evvel Tevfik haf Fikret parayı şöyle tarif ediyor- du: Para mabut, Bankalar mahbet! Hakikaten de öyle idi. Herkes bu sa- , m parıltının karşısında gözlerinin ka- maştığını duyar, güneşe tapan bir me- cusi gibi onun huzurunda diz çöker, başını eğerdi. Her yerde hazır ve na- ( ; zır, her şeye kadir, nereye isterse o - raya gider, ne vakit isterse 0 zaman yükselir, ne zaman isterse o zaman aj- çalır, kendi keyfinden ve iradesinden başka hiç bir şey tanımaz bir mahlük, hayır, bütün saadetlerin ve bütün fe- lâketlerin haliki idi. İnsanların canla - rına da, mallarına da, ırzlarına da di - ledikleri gibi tahakküm etmiş olan en müstebit hükümdarlar bile önun kar- şısında âciz kalırlardı. Benim param, sdnin paran olduğu zaman ona istedik- leri zaman tasallut(ederler, fakat, yal- nız PARA olduğu zaman ona el süre - mezlerdi. Bütün kanunlar, bütün ni - zamlar, bütün örfler ve âdetler hep o- nur sıhhat ve selâmeti için konulmuş ve Kurulmuş şeylerdi. Eski bir halk sö- |. zü onu iman İle birlikte görür ve «pa- ra ile imanın kimde bulunduğu belli olmaz» derdi. Para o kadar mukaddes, o kadar gizli, iman gibi, nereye gizlen- diği, nerede yaşadığı meçhul ve fakat, bütün insanları harekete getiren ve bü- tün dünyaya hâkim olan «şerikten mü- nezzeh» kuvvetti. Şimdi öyle mi? Bugün artık o, tah- tından indirilmiş bir hükümdar gibi in- sanların elinde oyuncak olmuştur. Bir Lenin, Bir Makdonald, bir Ruzvelt, bir Blum çıkıyor, onun sağ yanağına bir tokat aşkediyor. Zavallı para, eski bir Roma hıristiyanı gibi, derhal sol ya - nağını da çeviriyor, bir tokat ta o ta - rafına yiyor. Cihan harbindenberi ye- diği tokatları size sayacak olsam acir- sınız! * Her şey değişiyor, hayat baştan ba - şa, temellerine kadar değişiyor. Para da değişti. İlk icadındanberi paranın sıkı sıkıya muhafaza etmiş olduğu bir iki vasfı vardı ki bunları daha düne kadar muhafaza etmişken bir zamandanberi bunları kaybetmiştir. Meselâ, düne ka- dar para demek, maden demekti. Tunç- 'tan, bakırdan, gümüşten, altından, her neden olursa olsun, fakat daima ma- dendi. Bir zamandanberi para maden olmaktan çıkmış, güzel kâğıtlar üzeri - ne basılmış bir takım renkli çizgiler, resimler, kelimeler ve nihayet rakam- | lar şekline girmiştir. Evvelden onun nerede olduğu bilinmez. Her şeye gi - ren, her şeyin ruhunda gizlenebilen, gözle görülmez, elle tutulmaz bir kuv- vet iken bugün muhtelif memlekat - lerin merkez bankalarının bilânçoları neşredildiği zaman paranın nerelerde oturduğunu biliyoruz. Meselâ, kâğıt paranın dünyayı istilâya başladığı ta- rihtenberi yeryüzünde kendisine kar- şı hazırlanan Complolardan korkarak sinecek müstahkem kaleler arıyan al - tının nerelerde oturduğunu çök iyi bi-| liriz. Onun en güzel otelleri Fransız, İn- giliz, Holânda, Amerika, İsviçre mer - kez bankalarının yeraltında gömülü sa- | raylarıdır. Şimdi oralarda ne miktar toplandığını ve nereden nereye nasil gittiğini, sanki cebimizde imiş gibi sıh- hatle biliyoruz. Paranın en büyük bir vasfı, onu a - sıl para yapan bir hassası vardı ki bu- gün işte asıl o kaybolmuştur: Para, vaktile, mülkiyetin timsali idi. Kimin, elinde bulunursa onun olurdu. Onün üzerindeki mülkiyet hakkımızı tahdit edebilecek hiç bir had yoktu. Meğer ki çocuk, yahut deli olalım. Bunların ha- | ricinde para mülkiyetine hiç bir hudut konamazdı. Bugün öyle mi? İstedıgını kadar paranız olsun, eğer izin almaz - sanız onu bir huduttan ötekine geçire- Mezsiniz, Nihayet paranın kaybolan iki vasfı daha: Paranıza istediğiniz şekli vere -| mezsiniz: (Paranız Türk ise Türk ka- lacaktır, Fransızsa Fransız. Evvelden paranın kimde olduğunu bilmek ne caizdi, ne de kabil. Şimdi ise hükümet size sorabilir: «Nerede, ne kadar dö - LA rı '——.—î—— — A “Eylül 30 :"—-= - a— B K Hayatın ilk kademesin- de en faydalı el anne eli- dir, dünyaya yeni gelen vücudu o sarar, o yetiş - tirir, dünyada hayatını o- na medyun olmıyan hiç kimse yoktur, Hayat biraz gelişmiye başlayınca, en faydalı el ilim adamının eli oulr, an- nemizden aldığımız yaşa- ma kabiliyetini idame için onun yardımına müuhtaç oluruz... bekleriz. na da muhtacız, çalışana da.. Son çareyi ondan Ibadet diye o Kendisini arıya İsırtan kız Viyanada on dokuz — yaşında bulunan Hilota isminde bir kızca- ğgız son — zaman- larda - birdenbire dindar olmuş, vü- £ cuduna eziyet ya- parak sevap ka- zanmak — istemiş ve bunun için de aklına garip bir usul gelmiş, çırılçıplak soyunmuş ve arı kovanlarının arasına girmiş, Orta- lığa da ateş yakmış, bütün arılar dışa- rı çıkarak kızın vücudunu delik deşik etmişler. Nihayet ölümden zor kur- tulmuş... * * * Altı parmaklı alle Londra Kraliyet koleji profesör- lerinden R. Ruggles Gates veraset ü- zerinde derin tetkikler yapmıştır. Bu- nun anlattığı meselelere nazaran Avus tralyada bir kadin parmağı yarık ola- rak doğmuş, bu kadının şeceresi on birinci asra kadar tetkik edilmiş ve do- kuz yüz sene zarfında, — her batında | parmağı yarık bir kaç kimseye birden tesadüf edilmiştir. Romanyada da bunun misali görülmüştür. Scepion namını taşıyan bu aile kendi- |sinin meşhur Scepion'ların ailesinden geldiğini iddia edermiş. başka'bir Yapılan tetkiklerde şimdi Roman- yada bulunan Scepion ailesinin ferdle- rinin bir çoklarında altı parmak var- mış ve tarihteki Scepion'ların da bu güne kadar bir çoklarında altı parmak mevcutmuş... Bunları bana bildir ve benim emrime âmade tut!» der. * Demek, para, eski zamandaki para olmaktan çıkmıştır. Karl Marks me - zarından başını kaldırıp paranın hali - ne bir baksa her halde memnun olur- du: Bolşevikler bir tokat vurdular, nas- İyonal sosyalistler bir tekme indirdiler, İ muhafazakârları hırpaladılar, hülâsa herkes daha başka bir hürmet- sizlik gösterdi ve nihayet şimdi Fran - sız sosyalistlerinin de elinde bir tecrü- be vasıtası oldu. Bunu böylece bilmek mecburiyetindeyiz. Halbuki dünyanın şirazesi denilen şey, paranın emniyet ve selâmetidir. İnsanlar ya parayı ye- niden para yapmıya muvaffak olacak- (lar, yahut dünyanın şirazesi insanların elinden kaçâcaktır. HERGÜN BİR FIKRA | Gölgesine sığınmış! Şimdi her yerde, en ufak kaza merkezlerine, hattâ bazı nahiyelere varıncıya kadar, belediyelerin birer park yapmak merakı olduğu ma - lümdur. Tuhaflığile meşhur arkadaşları - mızdan biri, geçen yaz Anadoluda seyahat ederken, mezarlıktan bozma böyle bir parkı bulunan bir kasa - baya uğramıştı. Belediye reisi kendisini bu park- ta gezdirmek istedi. Vakit öğle, kız- gin güneş te tam zevalde idi. Par - kın en yüksek fidanı ise elli santimi geçmiyordu. Buram buram terler döken arkadaşımız, ağaç adını ta - | şıyan bu kamçı saplarının arasında dolaşırken, dayanamadı, uzun boy - lu bir adam olan belediye reisinin arkasına sokulup, peşi sıra yürüdü. — Ne için arkadan geliyorsunuz? Öne geçsenize! Arkadaşımız : — Ne yapayım? dedi. Bu çölün ü- zerinde, gölgesine sığınacak sizden başka kütük hulamadmı. Ingı[tcre Kralının Muktesitliği Zamanlar Krallar için de güç, o- nun için İngiltere Kralı Sekizinci Ed- vard bile tasarrufa riayetkâr olmağa başlamış ve masraflarını kısmıştır. Şimdi mutfağında eskisi kadar bol çeşitli yemek pişmiyormuş, gezintile- rine, eski kalabalığı almıyormuş, hu- susi treni kakdlırıyormuş ve bu suretle senede bizim paramızla 400 bin lira kadar bir tasarrufta bulunmuş imiş. * * * 75 metre kalınliğinda buz tabakaları Şimali Amerika kutba pek yakın- dır. Bazı araştırmalar yapan — âlimler bu tabakaların kaç metre olduğunu merak ederek kazmağa başlamışlar, kazdıkça merakları artmış. Çünkü an- cak 75 metreden sonra, kazmaları, toprağa vasıl olmuş. Buz tabakaları se- nede 20 ilâ 30 santim arasında, kalın- laşıyormuş. * $ * İngilterede yüz bin kişi güvercin besliyormuş Güvercini en ziyade hangi millet severmiş bilir. misiniz? — İngilizler... Güvercinler üzerinde tetkikat yapan bir adam,AÂngilterede yüz bin kişinin güvercin beslediğini, ve bu beslenen güvercinlerin miktarı da 4000 i buldu- gunu tesbit etmiştir. Her hangi sahada olur- sa olsun çalışan bir ada - mın eli de annenin eli, bil- gi sahibinin eli kadar hür- mete lâyıktır, hayat ka - demesinin başında çalışa- Buna Mmukabil hayatta zararlı eller de vardır Bun lar çalışmıyan ellerdir, bı- çağı ve rüvelveri ekseriya onlar kullanırlar, hayatı .onlar yıkarlar.. Vaktinizi boş geçirme - yiniz, cemiyete faydalı o - lunuz! sonunda SÖZ ARAsıNDA] İki metre boyunda Gençler nasıl Evlendiler Mis Kobton is- minde 24 yaşın- da bir kız mem- leketi olan Remsg Kayt şehri beledi- ye Teisine gön- derdiği bir mek- tupla — kendisine bir koca bulup evlendirmesini is- temiştir. Mis bu mektubunda, aş- ka inanmadığını çünkü aşkın ol- sa olsa evlendik- ten sonra karı koca — arasında ka manmadıgınuunku aşkın olsa olsa evlendikten sonra karı koca arasında husule gelebileceğini söyliyerek ken- dini anlatmış, bu arada iki metreden yüksek böyu olduğunu —da bildirmiş- tir. Belediye reisi bu mise bir koca bulmak için hayli zaman nafile uğraş- mışsa da muvaffak olamamıştır. Fakat Mis Kobton bundan nevmit olmıyarak kevlenme idarehanelerine müracaat etmiştir. Evlenme — idaresi müdürü Kopton'un evlenmesine mâ- ni olan şeyin boyunun uzunluğu ol- duğunu hemen takdir ederek öona gö- re bir erkek aramış 2 metre beş san- tim boyu olduğu için kimsenin al- mak istemediği Pol namında birisini bulmuştur. Pol, ile Kobton — birbirini tanımak için verdikleri randevuda he- | men evlenmeğe karar vermişler ve er- tesi günü düğünlerini yapmışlardır. * * Ölü gözü görlür mü? - Meşhur İtalyan doktorlarından pro- | fesör Franceshetti şayanı hayret bir ameliyat ile genç bir kızın kör — olan gözünü, bir ölü gözüyle değiştirmeğe müuvaffak olmuştur. — Doktor yeni ölen bir gencin gözü- nü çıkarmış, ve kızın kör gözüne iki saatlık bir ameliyattan sonra - yerleş- tirmiş, şimdi, kız mükemmel görüyor- müş, * * * İngiltere de dayak kalkmayacak İngilizler dayağı hâlâ kaldırmamış- | lardır. Mekteplerinde — yaramazlık e- (den talebelere, islâhı hal etmeyen ser- serilere sopa çekiyorlarmış, hukukçu- lâr ve terbiyeciler arasında bu mevzu etrafında bir anket yapılmış, dayağın kaldırılmamasını isteyenler ekseriyeti teşkil etmiş. Kısa 3 Si_i;ün Tek başına İçki E. Talu aponlar, kanun neşrede.ken de l— psikolojiye riayet- eder, onu hesaba katar olduklarını bir kere daha isbat etmiş oluyorlar. - , Filhakika, Avrupa gazetelerıne akse- den bir habere göre, Tokyo hükümeti, meyhanelerde tek başınâ oturup ta iç- ki içmeyi yasak etmiş ve esbabı mu- cibe olarak ta, tek başına içki içmenin insanlarda gamı arttırdığını ve dimağ- da birtakım fena düşünceler uyandiır- dığını ileri sürmüş. Japon hükümeti bu kararında haklı- dır ve böyle bir yasak istihzaya değil, bilâkis takdir ve tahsine şayan görül- melidir. İçki haddi zatında fena ise, tek ba- şına içmek muhakkak ki ondan iki kat fenadır. Gamlı bir adamın, efkâr da- ğıtmak maksadile içeceği içki, eğer o adam kendine bir kafadar bulmaz da, şişesi ve katlehi ile başbaşa kaliırsa, ©- nu yeisin karanlıklarına ve bazan da daha ötelere sürükler. Dert, onu başkasına dökmekle hafif- ler; neşe, ortak bulursa artar. İçki, ara- da vesiledir, vasıtadır., Ahmet Rasim üstadım, yalnız başı- na içmekten nefret eder, eğer kendisi- ne bir kadehtaş bulamazsa, masasına meyhaneciyi davet ederdi, Üstat, tek başına içmenin fecaatini şu meşhur şarkısile de haykırmıştı: Bir kendime, bir hali perişanıma bak- tum, Zalim seni yâd eyliye, ah eyliye çak- tım, Sen yoksun; o yok, ben yalmız çıldıra- caktım, Zalim seni yadeylaye, ah eyleye çak - tım!, İşte, Japon hükümetinin yasağı bu itibarla yerinde ve hayırlıdır. İnsanı, mutlaka bir kafadar arayıp bulmağa sevketmek, ona bieyihal bir dert orta- ğı sağlamak, onun endişelerile, kederi- le alâkadar olmak demektir ki müşfili bir idarenin gönülleri kendisine bir kat daha bağlamasına yardım eder. AÂyni zamanda bu iş, cinayetleri ve in« tiharları da azaltacağından. sosyal bili faydadır. Biliyor Musunuz? | — Meşhur Türk amiralı Barbaros Hayreddin İstanbulun hangi semtinde yatar?, 2 — «AÂferiney rüzigârı şehsuvarı safderi» mısraile başlıyan şiiri kim, kie me yazmıştır?. 3 — Duc de Buckingham kimdir? (Cevapluı Yarın) — * &* Dünkü Suallerin Cevapları: | — Cincinati Amerika müttehiti cumhuriyetlerinin bir şehridir. Ohio üzerindedir. Nüfusu 401,800 dür. Bü- yük bir ticaret şehridir. 2 — Berlinin nüfusu 4 milyon olduM ğuna göre İstanbulun nüfusundan 3,116,583 fazladır. İ 3 — Belçikada «Rex» ler faşist fır e kasıdır. Kralcıdırlar. Belçikada kralırı saltanatı ile beraber diktatörlük tesisi gayesini güderler. Bugünkü İtalyadaki idareye benzer bir idare taraftarıdır « lar. r vizin var? Elinde ne kadar altın m"»ğ - Ul e adre İSTER İNAN Bir kaç gün evvel şehrimize gelmiş olan bir İngiliz seyyah kafilesi memleketimizden, Türkiyede kitap ve mecmua denilen şeyin alınamıyacak kadar pahalı olduğu hakkında sarsılmaz bir kanaat edinerek dönmüşlerdir. Bunun sebebi İngiliz kralının seyahati münasebetile çıka- ey okuyucu, sen:- lSTER lNAN İSTER INANvıAı zi İSTER İNANMA! rılmış olan bir mecmuanın hakikatte 25 kuruş olmasına rağmen kendilerine 5 liraya satılmış olmasıdır. Biz bu vak'ayı işittiğimiz zaman, bir seyahat acentası tarafından anlatılmış olmasına ragmen inanmadık, fakat ."lmeklerı ümit odılnıekteymış. d7 Mi a idei St J;İj,_. Hararetl geçirmeyen kese kâğıtları Avusturyada profesör Tschadek isminde bir adam harareti nakletme« yen kese kâğıtları icat etmiştir. Mey- valar, etler, sebzeler, bu kese kâğıtla« rının içinde bozulmadan — haftalarca kalabiliyormuş. Bu kese kâğıtlarının çok revaç ıo- n V Pz 'V . YAK N N ..