30 Eylül İspanyollar arasında deniz muharebeleri de başladı SÖON PUSTA Hükümete mensup bir gemi âsiler tarafından batırıldı. Madrid etrafında kat'i muharebelere başlanıyor Londra 29 (Hususi) — İspanyol &âsilri bir taraftan Bilbaoya ve diğer taraftan Madride doğru — ilerlemkte- dirler. Bu gün, Toledo civarında, hükü- met kuvvetlerile âsiler — arasında bir çarpışma olmuş ve neticede hükümet- çiler çekilmek mecburiyetinde kalmış: lardır. Cebelüttarıktan bildirildiğine gö- re, bugün, boğazın medhalinde hükü- met ve âsi gemileri arasında bir deniz muharebesi — olmuştur. Hükümete mensup bir torpido muhribi çarpışma neticesinde batmıştır. Komtobia adındaki Fransız vapu- ru, muhribin boğulmaktan — kurtulan mürettebatını toplamıştır. — Diğer bir 'hükümet torpidosunun da âsi gemile- ri tarafından takip edilmekte olduğu söylenmektedir. — i Paristen bildirildiğine — nazaran, Madrid hükümetinin — maliye nazırı, bir kararname ile âsilere iltihak etmiş olanlar Madridde bulunan menkul ve gayrimenkul eşyasının müsader edi- leceğini bildirmiştir. İhtilâlciler. Madridi işgal için bu günlerde kat'i bir harekete girişecek- lerdir. Madrid kabinesi, hükümetin Mad- ridi terkedeceğine dair olan haberleri tekzip etmiştir . Papazlar kurşuna dizildi Paris, 29 (A.A.) — Havas Ajansının Toledodan aldığı bir habere göre, Ka - tedralin büitün papazları kurşuna 'di - zilmiş, yalnız muhasara esnasında Al- kazarda bir âyin ile meşgul olan bir pa- paz kurtulmuştur. Lizbon, 29 (A.A.) — «Diario de Lis- boa» gazetesi Toledo muhabiri bildiri - vorrsri Nasyonalistlerin askeri mahafili, To- ledonun işğalinin Madridin zaptedilme sine yol açtığına kani bulunmaktadır- lar. Castejou grupu tarafından alı -| nan haberlere göre, Madrit istikame- tinde 30 kilometrelik bir mıntaka ciddi hiç bir mukavemet görülmeksizin işgal edilebilecektir. İspanya tahtına namzet olan Prens öldü : Viyana, 29 (A.A.) — Karlistlerin İs- panya tahtı müddeisi Prens Carlos d& Bourboun'a dün bir otomobil çarparak yaralamış idi. Prens, bu sabah 87 ya- şında olduğu halde vefat etmiştir. Berlin 29 (A.A.) — Alman Ajansının Londradan aldığı bir habere göre İspan yol milliyetperverlerinin Alniran 'Te- cervera kruvazörü Rafinanın batısın - da bir muharebeden sonra, hükümetin Gravina şadındaki yeni torpido muhri- birini batırmıştır. Kruvazör şimdi di- ğer bir torpidonun peşindedir. Londra, 29 (A.A.) — Filistin kumarı danı General Dille verilen salâhiyetler, başkumandanlığın — kararlarına - karşı mahkemeye müracaat etmek hakkını Filistin halkından nezetmektedir. Londra, 29 (A.A.) — Filistinde örfi idare rejiminin tesisi hakkındaki emir- name bugün resmi gazetede çıkmıştır. Büyük Britanya kuvvetleri kumanda - nı General Dill asayişin teminini ve Fi- listinin müdafaaşı için icap eden bü- tün tedbirleri alabiceklerdir. Romanya ile ticaretimiz Sefirimiz Romanya Ticaret Nazırıy!g__görüştü Bükreş 29 (A.A.) — Anadolu a- jansının hususi muhabiri bildirmekte- dir: Bugün Başvekil Tataresko ve Tica- ret nazırı, Bükreş elçimiz Suphi Tan- töveri kabul etmişlerdir. Öğleden sonra elçimiz ile Roman- pa Ticaret Nazırı ve Milli Banka Ge- nel Direktörü Ticaret Nezaretinde top- lanarak iki memleket arasındaki tica- *ti mübadele vaziyetini mütalea etmiş- ler ve bunun neticesi olarak Türkiye- den mal idhal eden tüccarlaş lehine geniş münasebetlerde bulunmayı ka- tarlaştırmışlardır. Türkiyeden mal getirten tifıccarî:ar da bu sabah ikinci defa elçilikte bir toplantı yaparak dileklerini bildirmiş- lerdir. İtalya Habeşistandan bir fırka asker çekti Milâno 29 (A.A.) — Jnino ve Sar- din vapurları Koseria fırkası kıtaatını doğu Afrikasından Cenovaya çıkar- mışlardır. Tayyare ile yükseklik rekoru kırıldı Londra, 29 (Hususi) — Bir giliz tayyaresi üç saat 20 dakika içinde 9.> mil yüksekliğe çıkarak iki saat kadar bu yükseklikte kalmağa muvaffak ol- #snuştur,. Göbels'in Yunanlılara yardımı Atina, 29 (Hususi) — Almanya Pro- paganda nazırı Dr. Göbels Metaksasa gönderdiği bir mektupla, kendisine kar gı gösterdiği hüsnü kabülden dolayı teşekkür etmiştir. Göbels Emniyeti ürmnumiye memurla- | rile mühtaç ve çok çocuklu analara ve- rtilmek üzere 150 bin drahmi tebherrü etmiştir. İtalya vo beşler konferansı Roma, 29 (A.A.) — İtalyarı;n Beş - ler konferansı hakkındaki vaziyeli de- ğişmiş değildir. Bu konferansa faal bir şekilde iştirak etmek niyetinde bulu- nan İlalya, hazırlıkların süratle ve tam olarak başarılmasını temenni etmekte- İ AMĞi 4 ae aa DA G n l li L Başvekil Adanada Elâziz, 29 (A.A.) — Başbakan İsmet İnönü bugün saat 19 da Elâzizden ha- reket etmişlerdir. Yarın sabah saat 19 da Adanaya varacaklar ve o günü A- dana da geçireceklerdir. Silâahsızlanma Meselesi Cenevre, 29 (Hususi) — Asamblenin bugünkü toplantısında Milletler Cemi- yetinin ıslahı etrafında müzakereler ce reyan etmiş, nutuklar söylenmiştir. Terki teslihat bürosu teşkili hakkın- da Fransa tarafından yapılan teklif a- Içka ile karşılanmıştır. Nikâh _)ğzünden Bir köy muhtarı arkadaşı tarafından öldürüldü İzmir, 28 (Hususi) — Nazlıderede| müessif bir katil vakası olmuş ve köy muhtarı Hüseyin bir nikâh meselesin- den dolayı arası açık bulunan arkada- şı tarafından öldürülmüştür. Katil firar etmiştir. Yunan Kralı Atinaya döndü Atina, 29 (Hususi) — Kral dün A- miral Kondüryotis torpidosu ile Kor- fodan gelmiştir. Kral Faler limanın- da Başvekil ile diğer nazırlar tarafın- dan karşılanmıştır. Bundan sonra Baş- vekil saraya giderek Krala uzun boylu izahat vermiş ve milletin bütün tabaka larınca yeni rejimin benimsendiğini söylemiştir. Kral donanmanın manevralarını ta- kip edecek ve sonra da donanmayı Fa- ler limanında teftiş edecektir. İsparta - Burdur hattının açılışı Nafia Vekili açılış resminde bulunacak İzmir, 29 (Hususi) — Nafia Baka- nı Âli Çetinkaya bugün Balıkesirin kazası olan Bürhaniyeye gelmiş ve ©- radaki Nafia işlerini tetkik etmiştir, geceyi Bürhaniyede geçirdikten sonra yarın (bugün) İzmire gelecek ve bu- radan da İsparta - Burdur hattının açı- lışında bulunmak üzere Burdura hare- ket edecektir. Çek Genel Kurmay Başkanının Fransada temasları Paris 29 (A.A.) — Halihazırda Pariste bulunmakta olan Çekoslovak- ya erkânıharbiye reisi General Krejoi dün B. Daladier tarafından kabul edil- miştir. General, bundan sonra Mare- şal Petain ile bir çok Fransız General- lerini ziyaret etmiştir. General Krejoi bu sabah General Gamlen ile birlikte istihkâmları ziya- ret için Doğu hududuna gitmiştir. Taymis, Almanyanın müstemleke istemesini makul buluyor Londra, 29 — Times gazetesinde bir makale neşreden — muhafazakâr Saylav Sir Arnola Wilson, Almanya- nın Koloniler hakkındaki — dileklerini haklı bulmakta ve demektedir ki: Hiç bir Avrupa devleti, bir Koloni devleti rolünü şerefle tutmak husu- sunda Almanyanın iktidarını haiz de- gildir. Almanyanın harpten evvel Ko- lonilerinde başsardığı işler öteki —dev- ———0 — - Konuşma Vüzuh Nurullah ATAÇ Şiirin, musiki gibi, açıkça hiç birşey söylemeden bizde bir tahassüs haleti yaratması belki kâfidir. Hattâ vüzuhun şiirde aranılmıyacak, onun sihrini bo- zan bir unsur olduğu da söylenebilir. Bir manzume zorla karanlık birşey öl- 'malıdır demiyorum; zoraki hiçbir şey güzel olmaz. Fakat şiir, henüz soğuma- mış, fikir haline gelmemiş heyecanla - rın ifadesidir; onda düşünüp taşındık- tan, iyice muhakeme edildikten sonra söylenilmiş sözlerin sarahatini arama- ğa hakkımız yoktur. Bir manzume, mevzuunu kavrıyamasak bile, bize birşeyler sezdiriyorsa, bizi sevinçleri veya elemleri, iyi veya fena halleri ile insanlığımızı düşünmeğe sevkediyor - sa, bize mevzuunun ezeli davalardan olduğunu hissettiriyorsa gayesine er - miş demektir. Şarkı gibi şiirin de kay- nağı feryattır; onun vüzuhu edasında- dır. Bir bağırma işittiğiniz zaman se - vinç mi, yoksa keder mi gösterdiğini, gerçek bir heyecândan doğup doğma- dığını, o feryadı teşkil eden sözlerden mi anlarsınız ? Hayr; «ah!», «oh!» gibi mânası olmıyan lâfzlar, sırf âhenkleri, edaları ile size bütün hali, en mânalı sözlerden de daha açıkça anlatır... Şii- rin de vüzuhu vardır, fakat bu vüzuh yalnız edadadır. Şiirin, kafiyeli, vezinli bir nesir ol- masını sevmediğim gibi, nesirin de ka- fiyesiz, vezinsiz bir şiir olmağa kalk - masından hoşlanmam. Mensur şiir ve- ya mensure denen şeyden hiç bir za- man hazzetmedim. (Baudelaire'inkiler müstesna; fakat birer ruh hâletini tes- bite çalışan o harikulâde temiz nesir parçalarının, şu çoşkun, lirik nesirle hiç bir alâkası yoktur.) Şiir gönlün, nesir aklin dilidir. Ne- sir, vazih olmazsa, hiç bir şey değil- dir; lüzumsuz, faydasız bir karalama- dan ibaret kalır. Ona hiç bir süs, hiç bir itina başlı başına varolmak hak- kını vermez. Onun güzelliği, söylemek istediğini anlatmak kabiliyeti ile ölçü- lür. Nesir: «Ben âhengimle hissettire- ceğim!» diyemez! Çünkü o, nesir olmak- la, âhenkten ziyâde mânaya kıymet vermeyi, düşünülmüş, taşınılmış şeyleri — söylemeği — kabul — etmiş- tir, — vaadetmiştir. Bunu unu - tunca, işine geldiği zaman deve, işine gelmediği zaman da kuş olduğunu id- diaya kalkan deve—kuşu gibi «muava- ise volontö» göstermiş olur. Ben şair değilim, nesir yazarım. Söz- lerimin anlaşılır şeyler olmasını iste - rim, Bir kimse çıkıp ta yazılarımda vü- zuh olmadığını söyleyince elbette ki o- na gücenirim, çünkü anlamak isteyip te anlamadığını söyliyor demektir. «Niçin anlatamamışım? Acaba kendim- de mi anlamadım?» diye üzülürüm... Ama okuyanın da kafasında vüzuh, hiç olmazsa hüsnü - niyet» bulunması lâ- zım. Geçenlerde bir mecmuada bir mü- nekkit benim bir yazımdan bahseder- ken: «müphem, vüzuhtan mahrum» di- yordu. Canım sıkılacak gibi oldu. Fa- kat daha başka yazılar, kitaplar hakkın- daki hükümleri okudum: «Üstat bi - ze bir edebi ziyafet çekmiş, tebrik e- deriz, teşekkür ederiz» gibi beylik lâ- kırdılar. «Mânası boşalmış» basma ka- lıp cümleleri kullanabilen bir adamın kafasında vüzuh olabilir mi ki bir yazı- yı anlasın» deyip teselli buldum. Belki de haksızım... Bir Italyan tayyaresi Düştü, 5 kişi öldü letlerinkinden hiç te aşağı değildir. — şlim uçuşu yaparken düşmüştür. İçin - deki altı kişiden beşi ölmüştür. iki ahbap çavuşlar » EN SON MOJ ” TUMOBI'LD,& Dört tekerlek, bir karisori, bir de motör alabildikleri gün son model bir etomabile sahip olacaklardı, A 4 a B D U gAA ı K YA ’ Pi > Y TRRA N* ??,'»' b j ' Üai ea y &A —".— z t - . h ç . İ ’ _,lr y ği gEL AA !——İİ';*—:L -:1 î'-îî î;* '*—! T a —Aîii ; -!' v -P:L_V a Ddi P 'a - Roma, 29 (A.A.) — Son model bir İtalyan bombardıman tayyaresi dün Romanın elli kilometre şimalinde ta - Şiyalet> ÂLE Ç wei . Antakya, İskenderun ve Türkün ferağat kabul — etmeyen hakkı ntakya ile İskenderunun mu-: kadderatı Mmevzuu bahsolduğu şu günlerde geçmişi hatılamamak elden gelmiyor. Bu, ihtiyarsız birşey. Zaman büyük harbin başlangıcı ve biz mektep- teyiz. Derken kendimizi birgün çanta sırtta, tüfek elde Bostancı sırtlarında buluyoruz. Bu da hazırlık devresi ve talimgâh hayatı. Ondan sonra ver elini Halep şehri, Karyolalarımızı dört bir küşesine kurduğumuz kırk kişilik yük vagonun- da üç Alman ve bir Türk olarak ben varım: Pısırık, cüretsiz, bir köşeye sin- miş bir Türk ihtiyat zabit namzedi. — İlk inkisar Derince istasyonunda başlıyor: Üzerlerine beyaz tebeşirle Enverland yazılmış vagonlar gözüme iliştiği zaman. Sonrası: bitmez, tüken- mez bir yolculuk. * Uzakta beyaz bir kum deryası içine | gömülmüş gibi büyük taş blokları gö ze çarpmaktadır: Halebülşehya dedik - leri şehir işte burası. Görünen kısım- ları hendesi hatlarla taksime uğrayan bu şehrin en feci:tarafı midesi. Hale- bin çarşısı, hakikaten tahammül edil- mez bir kerahat arzediyor. Ve sonra, Türk ile Arap için fiyatlar da başka başka, k. * yf Şimdi Nasıradayım. Yüksekliklerde - esen rüzgârların tesirile oyulup çu - kurlaşmış gibi insanda bir his bırakan - bu tencereye benzer kasaba, yıldırım — ordusu grupunun karargâhıdır. Müt- hiş bir acılı dizanteriden yatıyorum, Hâtırasını her zaman minnetle andığım çocuk doktoru Ali Fuat, hastaneyi ida- re ediyor. Ve ben, bir parça iyileştik- ten sonra hergün onun yazdığı halis | süt diye Arap bölük emininin önüme u- zattığı bulaşık suyunu herifin suratına fırlatmamak için nefsimi zorluyorum. — İçmeden iade ettiğim için hayret edi- yor ve: — Ya Efendi! diyor. Bu süt ne nefis, t Ka Si * &Ş Düşmanın Hayfa kıyılarına asker çı- karması ihtimali var. Alayımız, bu sa- hili muhafazaya memur. Hazır bulun. — mak için mütemadiyen talim yaptırı < yoruz. Dert anlatmak için saatlerce ne- fes tükettiğim bir Araba soruyorum; — — Be adam! Niçin dikkat etmiyor - sun? Ne düşünüyorsun? Ğ Aldığım cevap şudur : © — Benim vatan Trablus Şam. Bana ne gerek Hayfa ! v * Diyorlar ki Arap kabileleri Der'ay baskın yapmışlar. Alçaktan uçan. düş- man tayyareleri, ihtiyatsızlık neticesi olarak Der'a mevki kumandanlığının bahçesine toplanan Türk askerlerini mitralyözlerle berbat etmişler. Büy .' zayiat varmış. Aradan kısa bir zaman geçiyor ve bizim alay baskın yapılan (hatta karşı yürüyüşe geçiriliyor. Fakat ben, bir sui tesadüf eseri olarak Şam-- |dayım. Alayım gerilerde. Sefaletten ö- len anamın himayesinden mahrum ka- lan iki küçük kardeşimi kurtarmak için. İstanbula gitmem lâzım, Sonra, geride, ricatte işlenen fecayi de malüm, " * : Ben, büyük harbin sonlarına doğru Süriyeyi işte bu şartlar altında terket- tim. Türk Antakya ve Türk İskenderun bu acı hâtıralar arasında, bizler için, daima kanayan bir iç yarasıdır. Bunu, bu acı hâtıraları uzun boylu deşmeye de pek lüzum yok. Fakat şunu katiyet le söyliyebiliriz ki biz, oraları daha faz- la arkada bırakamayız. Bu, mümkün değildir ve olamaz. Yukarıda, binde- birini dahi anlatamadığım sebepler İ- çin ve bilhassa Türkün feragat kabul etmiyen hakkı için. — Selim RAGİP — N : ç KRE y İnhisarlar Vekilinin tetkikleri Kars, 29 (A.A.) — İnhisarlar Ve- kili Ali Rana Tarhan maiyetindeki ze«. vatla Beraber bugün kasahbamıza g mişler ve incelemelerden sonra Sam- * suna dönmüşlerdir. — A Bi bi y N L K ı.._,