İKTİSADİ Borçlar Gerçeğin dili Geçtiğimiz hafta içinde yapılan "İkinci beş yıllık Plânın hedef ve stratejisi neler olmalıdır?" konulu toplantı, birçok meseleleri -bir kere daha- gün ışığına çıkardı. Ayrıca, hafta içinde, Plânlama Teşkilâtının, dış borçlarla ilgili raporu da Türki- yenin içinde bulunduğu durumu or- taya koymak bakımından önemli bir belge teşkil etti. Plânlama top- lantısında en ilgi çekici sözleri, şüp- hesiz ki, İzmirin AP'li Belediye Baş- kanı Osman Kibar ile beslenme uz- manı Doç. Dr. Osman Koçtürk söy- ledi. AP Belediye Başkanı, enflâs- yon konusunda şöyle dedi: — Fiyat artışlarının sebebi bün- yevidir. Artışları önlemek için ya is- tihsali arttırmak, ya da ithalâta baş- -amak gerekir. Zavallı belediye re- islerine güvenmekle bu iş olmaz. Devlet sektörü, ekonomimizde nâ- zım rol oynamaktadır. Devlet işlet- meleri zamlara başlarsa, özel sektö- rün EL da kapıdadır. Bu, böy- lece bilin Doç. b. Osman Koçtürk ise, açlar memleketi Türkiyede, yapı- lan hesaplara göre, doğru dürüst gıda alamıyan türk lam beden- lerini yiyerek yaşadığını, işçilerimi- zin bedenlerinin yüzde 15'inin gıda- sızlık yüzünden kendilerine gıda ol- duğunu" belirtti, sözlerine şöyle de- vam etti: “ r açlar ülkesi Türkiyede, sanayii bırakınız, daha tarımımız bile kendi ihtiyaçlarımıza göre plan- lanmamıştır. Açlar ülkesi Türkiye- de, ileri memleketlerin halicinin pi- posu için tütün, pastası için fındık yetiştirmekteyiz. Diğer taraftan, te- mel gıdalarımızı dışardan getirttiği- miz gibi, yağ ihtiyacımızı karşıla- mak için de erikadan soya ithal etmekteyiz. Yeterince et yüzü gör- meyen köylünün elindeki hayvanlar a Et-Bal urumu tarafından toplanmakta ve büyük şehirlere sü- rülmektedir.." Başbakan Demirel ise, tartışma- lara katılmadığı halde, toplantıyı a- çış konuşmasında, bütün ağırlığı, ne anlama geldiği anlaşılmayan "Bizim- dir diyebileceğimiz bir Plân hazırla- yacağız" sözleriyle ifade ettiği bir fikre verdi. Plânı pilâv yapan AP ileri gelenlerinin kafalarının içini çok iyi bilenler için herhalde, bu sözlerin özel bir anlamı olsa gerek- tir. "Plân, dar ceket olmamalıdır". "Plân, halkın gönüllü olarak katıla- 5 Şubat 1966 VE MALİ bileceği bir plân olmalıdır", "Kam sektörü yatırımları fazla değildir”, "Devlet sanayie girmesin, alt yapı işlerini yapım, bir de bizim malımı- mülkümüzü korusun, yeter" inci- leriyle, Sanayi Bakanının geçenler- lerde işçi liderlerine söylediği "ön- ce sanayileşelim, sosyal adalet de arkadan gelsin" sözleri, ele Demirelin, "Bizimdir diyebilece miz bir Plân" şeklindeki sözlerine ışık tutacak niteliktedir. Ne bini aşınca Ne yazık ki Türkiyede, ekonomik me geleni ilgilenen, memleke- tin geleceğini bu meselelerin hal- linde görenlerin sayısı çok azdır. Bayram dualarıyla memleket idare etme hevesinde olanlar ise bundan SAHADA sürdükleri şartların, bazı küçük de- gişiklikler dışında, olduğu gibi ka- bul edildiği görülmüştür. Borçlan- mada belli bir hedef, politika ve he- sabımız yoktur. Bugünün ağır borç yükü ve şartları nasıl dün yapılan- lardan ileri gelmişse, yarının ağır şartları da bugünkü uygulamadan meydana gelecektir. Dış borç almakta, pazarlıklarda, borca muhtaç adam psikolojisinden kurtulmamız şarttır. Nasıl, borç a- lan ülkeler borç almaya zorunlu ise, bazı borç veren ülkeler de, ekono- milerinin durgunluğa girmemesi için borç vermek ihtiyaç ve zarure- tindedirler. Bu mesele, alanla ve- ren arasında bir menfaat çatışması veya dengesi meselesidir ve Önemli Devlet Plânlama Teşkilâtı binası Ses veren dağ cesaret almaktadırlar. Türkiye bu- gün, sözüm ona plânlı bir devreye girdiği halde, ortalama kalkınma ı hiç ümit verici değildir. Borç gırtlaktadır, topraklar ölmüştür, in- sanlarımız yâdellerdeiür. 1965 yılında devletin iç ve dış borçları bütçesinin ikibuçuk misli- ne çıkmış, dış borçların ana para ve faiz tutarı 22 milyar lirayı bul- muştur. Hükümetin de yararlanma- sı için yetkili yerlere sunulan rapor- da Devlet Plânlama Teşkilâtı, dış borçlar konusunda aynen şunları söylemektedir: "Türkiyede borçların hesabı bile tam olarak tutulmamaktadır. Borç- lanma meselesi hakkında belli bir politikanın tespiti artık şart haline gelmiştir. Dış borçların alınmasın- da, bize borç veren ülkelerin ileri olan, önceden bilinçli olmaktır." Plânlamanın raporunda, plânsız ve hesapsız alınan borçların getire- ceği meselelerin can alıcı yeri hak- kında ise şöyle denilmektedir: "Bu gibi hallerde bir memleket, şu veya bu şartla dış borç bulmak zorunda kalacaktır. Borç müzakere- lerinde, borçların şartları üzerinde pazarlık edebilme imkânı kalmıya- cak; gayenin günün birinde, ne şart- la olursa olsun, birikmiş borçların taksit ve faizlerini ödeyebilmek için yeni ve durmadan yeni borç bula- bilmek haline gelmesi zorunlu ola- caktır. Görünen köy Meseleler memleketi olmaktan hâ- lâ kurtulamayan Türkiyenin bu 22