5 Şubat 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 26

5 Şubat 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 26
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ss İ N Türkiye Günah çıkaranlar Daha sadece bir yıl önce nasıl da bambaşka havalar çalıyor, bu- runlarından oOkıl aldırmıyorlardı. Sinema yazarları yıllardır bir buh- ranın patlak vereceğinden mi söz açtılar, hemen koro halinde başlı- yorlardı: "Ne münasebet, buhran filân yoktur." Film sayısının türk si- nema endüstrisinin kaldıramıyacağı snırı çoktan (o aştığı, film enflâsyo- nunun bu endüstriyi çökerteceği mi söyleniyordu, sinemacılarımız o he- nüz ortaya atılıp, altı parmaklı ol- makla övünen bir kimse gibi, bu a- normal sayı artışı ile övünüyorlar, böylelikle film sayısı (o bakımından dünyanın yarım düzine ülkesi ara- sında yer aldığımızı o söylüyorlardı: "Binlerce aile sinemacılıktan geçi- mini sağlıyor, film sayısını azaltıp da bunları açlığa, işsizliğe mi terke- deceğiz?" demagojisi de işin caba- sıydı. Sinema endüstrimizde bir dü- zensizlik, oanarşiden mi bahsedili- yordu? Böyle bir şey katiyen yoktu. Her şey yolunda gidiyordu. Nite- i zamanın "Turizm ve Tanıtma Bakanı "Türk sineması perişan bir durumdadır" dediği vakit, yine hep birlikte, büyük bir hakarete uğra- mış insanların edasıyla bunu redde- diyorlardı. Hele sinema endüstri- sindeki düzensizliği devletin düzen- lemeğe çalışması ileri sürüldüğü va- kit büsbütün sinirleniyorlar ve "ne münasebet, bizim kimseye ihtiyacı- mız yok, kendi işimizi kendimiz hallederiz" deyip duruyorlardı. Ha, Kış sezonu dolayısıyla Buzdolabı alanlara yalnız Uğurlu Mağaza Hediye verir Anafartalar Cad. 54 Tel: 11 87 27 (AKİS — 7) 34 E M A yalnız devletten bazı küçük ricala- rı vardı. Hani şöyle, seyircinin sö- mürülmesini daha da hızlandırmak için devlet bazı kolaylıklar göster- se olmaz mıydı? Bir de şu sinema yazarları şom ağızlarını kapatsalar, ah, ne iyi olacaktı!.. İpin ucu kaçınca.. “Pir yıl sonra aynı korodan apayrı sesler çıkmaktadır. Biri, "türk filmciliği bir uçuruma gidiyor. İşin kötü tarafı, türk filmciliğinin bir kriz içerisinde bulunmasının sebep- lerinin bilinmesine rağmen buna en- gel olunamamasıdır" demekte; ö- bürü başını sallayıp tasdik etmekte- dir: "Filmciliğimizin bugün bir kriz içinde olduğu muhakkaktır." Bütün ömrünce sinemada sanatın "s"sini bile aklına getirmiyen. bu sonuncu- su şöyle devam etmektedir: "Bizde artık filmcilik sanat yönünü kay- betmiş, sadece bir ticarethane ol- muştur." Bir yıl önce devletin sinema iş- lerini o düzenlemesine burun kıvı- ranların bir yıl sonraki düşüncele- ri, "biz prodüktörler devletin hima- yesi için dua etmekten başka bir şey düşünmüyoruz"dur. Bir yıl ön ce altı parmaklı olmakla övünen ve altıncı parmaklarını her karşılaştık- larının gözüne iftiharla sokmağa ça- lışanların hepsi şimdi, ağız birli- giylr, film sayısının çokluğundan, film enflâsyonundan yakınmakta- dırlar: "Türk filmciliğinin kriz içe- risinde olmasının birinci ve en Ö- nemli sebebi, çok film yapılması- dır", "bence krizin sebebi, imal edi- len filmlerin çok, sinemaların az oluşudur", o "filmciliğimizin o içinde bulunduğu krizin başlıca (sebebi, film sayısının artmasıdır", "her ö- nüne gelenin film çevirmesini ve firma kurmasını önlememiz lâzım" “çevrilen (o filmlerin hiç değilse bir komisyon kanalı ile kontrolü şart- tır". Gerçekte oönemli olan, sinema yazarlarının yıllardır üzerinde dur- dukları hususların gelip kapıya da- yandığının sinemacılarımız tara- fından da "ikrar"ı değildir. Önemli olan, sinemacılarımızın bu buhra- nın sebeplerini doğrulukla seçip o- na göre tedbir almak yeteneğine sahip olup olmadıklarının anlaşıl- masıdır. Son bir ay içinde sinema cılarımız arasında yapılan küçük so- ruşturmalara, yoklamalara verilen cevaplardan anlaşıldığına göre, sine- ma endüstrimizi yönetenler bütün uyarmalara rağmen, buhranı önce- den sezmekte ne kadar yaya kal- mışlarsa, şimdi de bu buhranın ger- çek sebeplerini ve bunu önleme ça- relerini kestirmekte o kadar anla- yışsızdırlar. Film artışının buhrana sebep olduğunu söyleyip de bu ar- tışın sebeplerini Oo araştırmıyanlar- dan; sinema salonu sayısının azlı- gından yakınıp da, filmden milyon- larca lira vurdukları halde neden sinema salonu yapımına katılmadık- larını odüşünmiyenlerden; o seyirci hep bir avuç oyuncuyu her filmde görmekten bıktı deyip de yıldızcı- lık çığırına neden dört elle sarıl- dıklarını izah edemeyenlerden za- ten bundan başka bir şey. beklene- mez. Bugün için acı gerçek, yine de bu yazının sinemacı ağzından akta- rılan ilk cümleleridir: "Türk film- ciliği bir uçuruma gidiyor... İşin kö tü tarafı, türk filmciliğinin bir kriz içerisinde bulunmasının sebepleri nin bilinmesine rağmen, buna en gel olunamamasıdır." Bunun, dimdik bir yokuşun ba şında gösteriş numaraları yaptık" tan sonra,elinden kurtulan çocuk arabasının yokuş aşağı olanca hı- zıyla gidişine şaşkın şaşkın bakaka- lan budala kapıcı çocuğunun dav- ranışından zerre kadar farkı yok. Dr. EMİN ÖZKAYAALP OPERATÖR GİNEKOLOG Kadın Hastalıkları ve Doğum Mütehassısı Adres: Denizciler Caddesi Saka Han (AKİS - 10) 29 Ocak 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: