12 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 10

12 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YURTTA OLUP BİTENLER Biliş e şöyle dedi: mokrasi, karşılıklı anla- yış, birbirimize tahammül ve ne a- zınlığın çoğunluğa, ne de çoğunluğun azınlığa tahakküm etmeden bir a- rada ve beraber yaşama rejimidir." Öğleden sonra, Demirel tarafın- dan izilen bu demokrasi tablosu- nun Türkiyedeki durumla ne dere- ce ilgili olduğu açıkça, hattâ kanlı şekilde ortaya çıktı. Bir gece önceki olay üzerinde parti grup sözcüleri teessür beyan Feyzioğlu Başkana durumu şikâ- yet edince, AP sıralarından yılışık sesler duyuldu: — Yalan mı?" CHP'lilerle APliler bir anda ka- rıştılar ve kavga başladı. Bu, Türk Parlâmento Tarihinin en acı, en u- tanç verici kavgasıydı. Feyzioğlu, sonucu anlamış gibi, Demirele ses- leniyordu: "— Eserinizle iftihar ediniz!." Bir ara, kürsünün altında biri- ken CHP'lilerin kürsünün üzerinde etlikten -bu tip beyanlar Parlâmen- Başkansız Devlet Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, hayata gözlerini yummamakta alışıl- mamış bir sebat gösteriyor. "inşallah, bir halk tabiriyle kefeni yır- tar ve hayata avdet eder. Bu takdirde dahi Gürselin bir Devlet Baş- kanı olarak düşünülmeyeceği, düşünülemeyeceği tıbbi bir gerçektir. Politikanın bu çeşit gerçekleri kabul etmesi ve karşısında boyun eğ- mesi gerekir. Buna rağmen, Anayasaya göre Cumhurbaşkanlarının hareketle- rinin sorumlusu Hükümette Devlet Başkanlığı makamını doldurmak için hiç bir hareket yoktur. Süleyman Demirel belki A.P.'li Senato Başkanı Atasagunun Anayasaya tamamiyle aykırı Vekilliğinden mem- nundur. Ama Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuki Cumhurbaşkanın- dan daha fazla mahrum bırakılmasına göz yumulması imkânı kal- mamıştır. Hükümet harekete geçmek niyeti göstermediğine göre Mec- lis doğrudan doğruya meseleye el koymakla görevlidir. Bunda öncü- lüğü şüphesiz Muhalefet yapacaktır. Amerikadan gelen bütün haberler Cumhurbaşkanı Gürselin âde- ta suni bir hayat olan komasının çeşitli suni usullerle uzatılmasına daha çok devam edilebileceğine işarettir. Bir millet, e nı seçmek için bir hastanın ölmesini bekler halde tutulamaz. Bu, defa o hastaya karşı saygısızlıktır. Ondan sonra, insaf ve şefkat, in- sanlık duygularıyla kolay bağdaşamaz. Soru şudur: Koma ne kadar devam ederse Cumhurbaşkanlığı makamı açık tutulacaktır, hangi hadden sonra, açık tutulması asla caiz olmayan makam doldurulacaktır? Bir meselenin üzerine eğilmekten kaçınmanın o meseleyi halle yetmediğini ve hadisenin işlediğini Tural Mektubu Demirel ile Topal- oğluna göstermediyse Johnson Mektubu da mı göstermemiştir? toda çok sıklaşmıştır- ve Hükümet adına Cihat Bilgehan en inandırıcı ses tonunu kullanarak olayı inkâr ettikten sonra hadiselere kalındığı olerin başlarına, vurmağa başladı. yerden devam olundu: (o Feyzioğlu, Manzara çirkin ve tuhaftı. Bu ara- Bilgehanın yanlışlarını ortaya koyda, Bayramoğlunun muştası ile ka- mak için söz aldı. 1960 yılında en şı patlayan İrfan Solmazeri dışarı azılı DP düşmanı olan ve DP'lilere (o çıkardılar. Görülmemiş olaylar bir ısrarla "kuyruklar" dediği bilinen süre daha devam etti. Hamid bugünün AP Kayseri milletvekili (o Fendoğlu -Hamido- bıçak kullanma- Feyyaz Köksal, yan gözle Demirele ya yeltendi. Bir sandalye, baş- bakarak, iyi Bakan olacağını ispat ların üzerinde dolaştı ve birkaç ka- etmek ister gibi bağırdı: fa patlattı. CHP'lilerden İlyas Kılı- "— Anası babası belli olmıyan o-in kemiği çatlamış, Solmazerin ka- adam böyle konuşur!" şı patlamış, Kabibayın kafası delin- def olduğunu keşfeden Bolu millet- vekili (ONihat Bayramoğlu fırladı, kürsüye çıktı ve muşta ile, CHP'li- 10 AKİS mişti. AP'lilerin, 27 Mayısın temsil- cilerini hedef olarak seçmekte iti- na gösterdikleri (açıkça belli olu- yordu. Bu hava içinde oturum talik e- dildi, bir saat sonra tekrar Mu ğında da ertesi güne bırakıldı. liler, yaptıklarından sonra, bu ei emeye itiraz edemediler. Kıratın ric'ati Kavgadan sonra Tabii Senatör Haydar Tunçkanat öfke içinde Demirelin peşine düştü, Bakanlara ait odada yakaladı ve sert bir şe- kilde, olaylardan kendisinin sorum- lu olduğunu ifade etti. Telâşlı ve ürkek bir hale gelmiş olan Demi- rel, Tunçkanadın sözleri karşısın- da aşağıdan alıyor ve şu sözü sık sık tekrarlıyordu: — Peki, CHP li diye bu ka- nunları geri mi alalım Demirelin, CHP kani kurtulamadığı anlaşılıyordu! Parla- mentonun ve halkoyunun girdiği bu gergin ve kritik duruma rağ- men meseleyi hâlâ bir parti mese- lesi olarak alıyordu. Demirel, Tunçkanatla yaptığı konuşmadan, sonra şöyle bir silki- nip arkadaşlarına cesaret gösterisi yapmak, moral vermek istedi ve -cesaretin böylesine kimse inanmı- yacaktır ama..- Meclisten taa Buğ- day sokaktaki evine kadar -yanına Bakanlarından en güçlü kuvvetli Kâmil Ocağı alarak- yürüdü! Hal- buki o saatlerde Kızılayda nüma- yiş yapılacağı Söyleniyordu. o Gerçi Demirelin evi, Parlâmentoya göre Kızılay değil Çankaya yönündeydi ama, Demirel gibi birisinin o şart- lar altında bu yürüyüşü yapması büyük takdir topladı! Bazı AP'liler -bunlar Bakan olmak istiyorlardı- şöyle dediler: "— Bizimkisi Başbakanmış, Allahtan ki gösteri ve Demirel aynı oyunu denemiş Menderesin akıbetine ouğramadı, kimse yüzüne tükürmedi. Bu büyük kahramanlığın ertesi günü işler nedense birdenbire deği- şiverdi. AP'liler arasında, Başba- kanın moral yükseltici gece yürü- yüşüne rağmen, bir ürkekliğin ya- yıldığı hissediliyordu. o Palamarı en çabuk çözen, AP Samsun milletve- kili Namık Kemal Tülezoğlu oldu. Tülezoğlu, kavgadan sonra arka- daşlarına, "Hep böyle kavga mı e€- deceksiniz?" diye bağırdı ve hem AP'den, hem de Parlâmentodan is- tifa ediverdi! (o Fakat istifası zorla geri aldırıldı. AP'liler "bu, bir çözül- de amma erkek , filân yoktu 12 Mart 1966

Bu sayıdan diğer sayfalar: