12 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 5

12 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTANIN İÇİNDEN Nush ile uslanmayanın... Evvelâ bir hikâye anlatayım. 1961'de Birinci Koa- lisyon bin güçlükle kurulduktan, arkadan da, İs- met Paşanın çeşitli kuvvetler üzerindeki otorite ve prestiji sayesinde işlemeye başladıktan sonra A.P. kanadı bir af teranesi tutturdu. Yassıada mahkümla- rının affını istiyorlardı, seçimlerde millete bu vaadi yapmışlar, oy almışlardı, madem ki bir milli irade vardı, onun arzusu yerine getirilmeliydi. İsmet Paşa A.P.li ortaklarına "Bakınız, ben bu affi çıkarırım. Ama, şimdi çıkaramam. Siz böyle yaygara yaparsa- nız, benim affı çıkarabileceğim tarih yaklaşmaz, uzak- laşır. Onun için, zaman ve zemin beklemesini öğreni- niz" dedi. A.P.'liler "Hayır! Sen istersen, affi hemen çıka- rırsın.." mukabelesinde bulundular. İsmet Paşa, kud- retinin buna yetmeyeceğini söyledi. Bu sefer "Hayır! Kudretin yeter" diye ısrara başladılar. İsmet Paşa "Ben kudretimin nereye kadar uzandığım bilen ada- mım. Bırakın da, kendi kudretime kendim teşhis ko- yayım" dedi. A.P.'liler lâf anlamadılar. Gürültüye de- vam ettiler. 22 Şubat böyle patladı. 2 Şubatı bir tek adamın, İsmet Paşanın iradesi ann Talât Aydemir taktik hatası yapmış da, Talât Aydemirin sinirleri dayanmamış ta, Hava Kuv- vetleri faktörü şartları değiştirmiş de, Talât Aydemir hâkim olduğu birlikleri gereği gibi kullanamamıs ta, 22 Şubat ondan başarı kazanmamış.. Bu unsurların hepsi hadisede rol oynamıştır. Ama bütün bunların üstünde İsmet Paşanın iradesi mukavemeti manen or- ganize etmiş ve onun kudretinin hudutlarını iyi bil- mesi rejimi o gece kurtarmıştır. 22 Şubat, A.P'nin af teranelerinin yaptığı tahrik üzerine bina edilmiş bir harekettir. Eğer İsmet Paşa af konusunda kudretinin hududu üzerinde yanılsaydı, 22 Şubat onu da süpü- rürdü. Nitekim Birinci Koalisyon işlemez hale gelip te İsmet Paşa "Buyrun, ben kudretim bu ortamda af çı- karmaya yetmez diyorum, siz yeter diye ısrar ediyor- sunuz, gelin kendiniz yapın" deyince A.P. kafasını ger- çeğin taşına vurmuş ve Başbakanlık başka bir koalis- yonda gene İsmet Paşaya kalmıştır. 21 Mayıs da, A.P.'nin af gürültülerinin ve affedi- len Bayarın marifetlerinin havasından cesaret alına- rak girişilmiş bir darbe teşebbüsüdür. O tarihte ordu birliği kurulmuş bulunduğu için hareket çok daha kolay ve İsmet Paşanın şahsiyetine lüzum olmaksızın bastırılmıştır. Asileri bastıran ordu da affi zamansız buluyordu ve İsmet Paşanın kendisiyle aynı düşünce- de olduğunu biliyordu. İsmet Paşanın bir af yapmaya kudreti, ancak bu hadiseler yaşandıktan sonra yeter hale gelmiştir ve İsmet Paşa affi kazasız belâsız yap- mış, Yassıada mahkümlarını dört bir hapishaneden çıkarmıştır. Şimdi denilir ki "İsmet Paşa kaç yılların adamı- dır. Ondaki tecrübe kimde var? Demirelden böyle bir 12 Mart 1966 Metin TOKER davranış nasıl beklenilebilir ki?." Doğru. Ama Atlan- tiğin doğu yakasından açılan her adam Amerikayı bizzat keşfetmeye kalkışırsa, bunun sonu olur mu? Devlet adamında tecrübe, şüphesiz faydalıdır. Ancak, bunun yanında basiret, biraz doğru teşhis koyabilme kabiliyeti, lâf dinleme, kendini küçük dağların yara- tıcısı saymama da bir devlet adamının vasıfları ara- sındadır. Yoksa, her devirde her memleket bir tecrü- be küpünü nereden bulabilir ki? Bu, asıl çap mesele- sidir. Çaplı devlet adamı politika sahasında kalır, çapsızı bir kuyruklu yıldız gibi geçip gider. Fransada vaktiyle Poujade diye bir adamın çıkıp, âdeta kendi- ni İkinci bir General de Gaulle sandığını bugün kim hatırlamaktadır? Süleyman Demirele İsmet Paşa gidip demiştir ki: "Tansiyon gergin. Endişelerim var. Seçim ve af tasa- rılarını iki ay geriye bırakınız. Hava yumuşasın. Otu- ralım, konuşalım." Demirel, istihfafla burnunu kal- dırmıştır. Yani, memleketi İsmet Paşa mı idare ede- cektir, yoksa Süleyman Demirel mi? Sandıklardan çıkıp gelen Süleyman Demirel değil midir? O halde? Vâ mıdır bunun başka izahı? Süleyman oDemirele Meclis Başkanı Bozbeyli, Bütçe görüşmelerinde yorulan ve sinirli hal alan Mec- lise hiç olmazsa altı günlük bir tatil verilmesini tek- lif etmiştir. "Hadiseler olabilir" demiştir. "Dinlenir geliriz" demiştir. Süleyman Demirel onun teklifine de burun kıyırmıştır. A.P. Grupuna, A.P.'li Başkanın ma- kul teklifini reddettirmiştir. Bu grupa tam istim çalış- mak emri vermiştir. Sonra? Sonrası bir hezimet. Bir prestij kaybı. Tükürüle- nin, herkes önünde yalanması. Çıkarabildi mi, Demi- rel, kaba kuvvetiyle Seçim Kanununu, Af Kanununu? Girmedi mi Meclis, tatile? Ne oldu, sandıktan çıkan- lar? Onlar, bir hafta önce kabul ettiklerinin aksine, bir hafta sonra kuzu kuzu parmak kaldırmadılar mi? Demiyorum ki iyi yapmadılar. Yapılacak olan buydu. Bu, yapılması gerekli olandı. Daha zıtlaşma, inat başta AP, memleketi çok daha kötüye götürür- dü. Bayar - Menderes ikilisi bu tarz bir kafayla 27 Mayısı yaratmışlardır. Ama, bu noktaya gelinmesine ve A.P. hesabına bu bedelin ödenmesine lüzum var mıydı? İsmet Paşa söylemiş. Haydi, o tu-kaka. Bozbeyli de söylemiş. Günlerle aklı başında her kalem yazmış, ikaz etmiş, olacakları anlatmış. Kudretine doğru teş- his koysana. Gerçekleri görsene. Biraz ileriyi hesap etsene. Bu dönüşün, komik durumun elbette Demirele zararı çok. A.P.'ye de zararı var. Ama bir gün, böyle dönüş için bile basiret yitirilirse.. A.P. bunun tedbirini bugünden almazsa, yarın ödeyeceği fatura, hiç kimse şüphe etmesin, çok daha yüklü olacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: