YURTTA OLUP BİTENLER haftanın başında Pazartesi günü Türk Standartlar Enstitüsü salon- larında (o çalışmalarına (o başlayan Türk-İş Genel Kurulunun yapacağı seçimdir. Çalışmalar sonunda, muh- temelen Pazar günü, seçimlere geçi- lecek ve Genel Kurul, bir Genel Baş- kan, bir Genel Sekreter, bir Mali, Sekreter ve 21 kişiden müteşekkil bir Yönetim Kurulu seçecektir. Genel Başkanlık için (oşimdilik tek aday Seyri Demirsoy, Genel Sek- reterlik için ise Halil Tunçtur. Se- çimlere daha vakit olduğu için, Ge- nel Başkanlığa ve Genel Sekreterli- ge adaylığını koyacak bir delegenin çıkıp çıkmıyacağı o henüz bilinme- mektedir. Bilinen, Demirsoy ile Tunçun yeniden seçilecekleridir. Genel Kurulun havası bunu göster- mektedir. Ne var ki delegelerden bir grup, Genel Başkan, Genel Sekreter ve Mali Sekreterden müteşekkil üç ki- şilik İcra Kurulunun beşe çıkarıl- ması için faaliyete geçmiştir. Bu teklif, Tüzük komisyonunda kabul edilirse bir Genel Başkan Yardım- cılığı ile bir de Genel Sekreter Yar- dımcılığı ihdas edilecektir. e Ancak, bu teklifin komisyonda kabul edil- meyeceği anlaşılmaktadır. Türkiyenin en güçlü işçi teşek- külü olan Türk-İşin Genel Kurulu olgun bir hava içinde başladı. Ça- lışmaların ilk gününde sendika tem- silcileri, bir değerbilirlik örneği gös- tererek, eski Çalışma Bakanı Bülent Eceviti dakikalarca ayakta alkışla- ılar. enel Kurul çalışmalarının aynı hava içinde sona ereceği anla- şılmaktadır. Emniyet Dağ fare doğurdu Ankara Emniyet Müdürü Muzaf- fer Çağlar, haftanın başında Salı sabahı makamında düzenlediği ba- sın toplantısında hayli neşeli görü- nüyordu. Bunda haksız da değildi. Zira son günlerde, başta Başbakan Süleyman Demirel olmak üzere, bü- tün Hükümet üyeleriyle (o AP'lilerin uykusunu kaçıran bir mesele aydın- lığa kavuşmuştu. Bu mesele, geçti- gimiz hafta Cuma günü Ankaranın bazı semtlerinde, "Milli Kurtuluş Komitesi" imzasıyla yağı id- dia edilen beyannameydi Olay günü Meclis gündeminde Hükümet hakkında Gensoru ve Ge- nel Görüşme açılmasını isteyen ö- 2 Emniyet Müdürü Çağlar Hırsız - Polis oyunu nergeler bulunduğu ve Hükümetin, Seçim Kanunu Tasarısının günde- me alınması için hazırlıklı olduğu bilindiği halde, milletvekili ve se- natörlerin aralarında konuştukları konu bu oldu. Herkes bu konuda duyduğu bir haberi arkadaşlarına naklediyor ve sıhhatli bilgi alabil- mek için sağa sola koşuyordu. Be- yannamenin metni hakkında söy- lenenler ise çeşitliydi. Bazıları, be- yannamede Demirele sert bir dille çatıldığını, Hükümetin bir takım ta- sarruflarının tasvip (edilmediğinin bildirildiğini, bazıları ise beyanna- menin sonunda "355-K" şifresinin bulunduğunu e Bilhas- sa bu haber, kulisinde telâş ya- rattı: Acaba, beyanmancdeki bu şif- re, 27 Mayıs 1960 öncesinin "555-K" şifresine mi benziyordu? Zihinler bu sorunun cevabını a- ramakla meşgulken, Hükümet üye- leri ve AP'liler şifreyi -27 Mayıs tec- rübesi sayesinde- şöyle çözüverdi- ler: "3. ayın 5. günü saat 5'te Kızı- layda." DP Hükümetinin kayıtsızlık yüzünden devrildiğine ve baskına uğradığına inanıldığı için, Hükümet derhal faaliyete geçti. İçişleri Baka- nı Faruk Sükan, Vali Celâlettin Coş- kun ile Emniyet Müdürü Muzaffer Çağlara, ertesi gün Kızılayda sıkı emniyet tedbirleri alınması için e mir verdi. Cumartesi sabahından itibaren Kavaklıdere ve Kızılayda emniyet tedbirleri alındı. Fakat tedbirler boşa çıktı. AKİS "Kızılayda herhangi bir olay ce- reyan etmeyince derin bir "oh" çe- ken Dr. Sükan, -lâkabı "Dr. Gedik"- tir- emirler yağdırmağa başladı. Hü- kümetin prestiji sözkonusuydu. Be- yannameyi dağıtanlar ne pahasına olursa olsun yakalanacaklardı. Üstelik Sükan, bundan bir süre önce AP Grupunda, milletvekilleri- ne, Ankarada "üç komünist yuvası- nın basıldığını" söylemiş, fakat bu komünistlerin kimler olduğunu ne- dense açıklamamıştı. Grupta söyle- diği bu sözlerin AP eğilimli bir ga- zetede yayınlanacağını öğrenince de harekete geçmiş, buna engel olmuş- tu. Sükanın Grupta böyle konuş- ması elbette ki sebepsiz değildi. Grupun aşırı sağcı okanadına hoş görünmek lüzumunu hissetmişti. Bundan sonradır ki bazı yerlere baskınlar yapıldı, fakat yakalanıp tevkif edildikleri (o bildirilen komü- nistlerin adları -nedense- bir türlü a- çıklanmadı. Herhalde komünistler, "komünist yuvaları"ndan uçup git- mişlerdi. Önemli bir basın toplantısı Gruptaki blöfünün bir sonuç ver- mediğini anlayan Sükan için, be- yanname olayı mükemmel bir fir- sattı. Tahkikat Pazartesi günü sonuç- landırıldı ve aynı gün gazete büro- larına beyannameyi dağıtan şahsın yakalandığı, Emniyet oMüdürünün ertesi gün bu konuda etraflıca bir basın toplantısı yapacağı bildirildi. Salı sabahı basın toplantısına ge- len gazeteciler, Emniyet Müdürünü neşe içinde buldular. Emniyet Mü- dürü, ».. dağıtan şahsın Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğ- rencilerinden oOBekir Harputluoğlu olduğunu, fakat beyannamenin ne- rede basıldığının tespit oedilemedi- ğini söyledi. Hepsi bu kadardı! Ar- dından hemen, diğer haberlere geç- ti: Bundan bir türe önce "Hür Su- baylar Komitesi" imzasını taşıyan beyannameler, Siyasal Bilgiler Fa- kültesi öğrencilerinden Faruk Sin- del tarafından dağıtılmıştı. Ayrıca, siyasi polis, 5 Mart gecesi Büyük Sinemada yapılan Şah Hatayi Ge- cesinde okonuşan konuşmacıların halk arasında sınıf farkı yaratmak istediklerini, dini siyasete karıştır- dıklarını tespit etmişti. Konuşma- ları zapteden bant Savcılığa veril- mişti. Suç görülürse, konuşmacılar hakkında dâva açılacaktı. Bandan başka, "dünyanın büyük adamları" adlı kompozisyon ödevinde Lenini 12 Mart 1966