12 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

12 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS Atatürkle birlikte öven bir ortao- kul ikinci sınıf öğrencisi de, öğret- menin ihbarı sonunda tevkif edil- mişti. Bu, satırların yazıldığı sırada, ODTÜ öğrencisi Bekir Harputluoğ- lunun serbest bırakıldığı öğrenildi. Üniversite "Sayın Başbakan, yuh!" Saatler 20.40'ı gösteriyordu; Bir ha- deme, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan odasının koridora açılan pısını iç taraftan açtı. Yüzlerce çift göz kapıdan koridora çıkan orta boylu, va çıplak ve iri emi büyük gözlü adama dikildi. üzler- ce ağızdan koridora bir eği sesi yayıldı. Bu, bir şaşkınlık yarattı. Şişman adamın önünden ilerleyen polis kılıklı iki şahıs, gözlerini dört açarak, sesin geldiği ağzı tayine ça- -ıştılar. Ama nafile! Koridoru dol- duran yüzlerce öğrenci hep birden hareket ediyordu. Tesbit mümkün değildi. Bu arada trabzanın m duran ve halleri itibariyle SBF öğ. rencisine benzemeyen 10-15 genç ba gırmağa başladı: "— Demirel, Demirel, çok yaşa! Yaşa, yaşa, yaşa! Bu, bir anlık Bir süküt yarattı, "tsss" durdu. Hemen arkasından, Fakültenin koridorları oinlemeğe Dağa uuh!" Bu le gürültüsü arasında merdivenden inmekte olan şişman adam şiddetli bir şekilde gülümsü- yordu. Merdivenin yarısında durdu ve seçim mitinglerinde sık sık tek- rarladığı hareketi yaptı: Elini kal- dırarak, kendisini şiddetle yuhala- yan genç üniversitelileri şükranla selâmladı. Sonra arabasına bindi ve gitti. Araba hareket ederken bir genç, merdivenlerden bağırıyordu: — Go home Demirel, go home!" Olay, haftanın başında Salı gü- nü cereyan etti. Bir süre önce ken- disi aleyhinde bildiri o yayınlayan SBF öğretim üyeleri ile arayı dü- zeltmek isteyen ve bir görüşmenin iyi olacağını çıtlatan Demirele, Ay- ın Yalçının aracılığıyla bir davet yapılmıştı. Ancak bu davet, iki tara- fı da keskin bir kılıç gibiydi. Başa- rılı olmazsa, çok kötü sonuçlar ve- rebilirdi. Bu yüzden, sıkı tertibat a- lındı: AP Gençlik Kolları ve MTTB, Ankaranın çeşitli fakültelerindeki AP eğilimli öğrencilere haber saldı. 12 Mart 1966 Gelinecek ve Başbakanın Siyasal Bilgilere alkışlarla girip, alkışlarla çıkması sağlanacaktı. Nitekim, De- mirel saat 16.30'da Fakülteye girer- ken, birkaç SBF öğrencisi dışında, Demireli yuhalıyan olmadı. Yakala- rında İlahiyat ve Hukuk Fakültesi rozeti taşıyan gençler ise "bravo" diye bağırdılar. Ama o gün bir arka- daşlarının tevkifi sebebiyle üzgün ci- lan SBF öğrencileri, Demirelin Fa- kültede olduğunu öğrenince, derhal kapının önünü doldurdular ve his- lerini anlatabilmek için tam dört saat ayakta beklediler. Doçent ve profesörlerin katıldığı görüşmede Demirel, başta ve sonda iki konuşma yaptı. Bu konuşmada kendisinin de bir "münevver" oldu- gunu, hür fikir taşıdığını, SBF pro- fesörlerinin yazılarına hayran oldu- gunu -bazı pasajları ezbere okuya- rak- anlatmağa çabaladı. Profesör- ler ise Başbakana nazikâne ders verdiler. Meselâ Muammer az gelişmiş ülkelerde üniversitenin görevinin sadece eğitim olmadığını, demokrasinin (yürüyebilmesi için olayları yakından, hattâ içinden iz- lemesi gerektiğini belirtti. Demirel bunu, başını sallıyarak tasdik etti. Uslu bir öğrenci gibiydi. | İktisat profesörleri, enflâsyona (o gidilmesi- nin zararlarını ifade ettiler. Demirel yine başını salladı. Bu, âdeta bir se- miner olmuştu. Nitekim Nermin A- badan bir ara dışarı çıktığında: "— İyi bir seminer oldu" dedi. Şevket Tavaslıgil İşin içindeki iş... YURTTA OLUP BİTENLER Yanlış kapı Demirel, görüşmelerden sonra yap- tığı konuşmada profesörleri iyi- ce bir methetti ve sözü Personel Kanununa getirerek, öğretim üyele- rine, üstü kapalı olarak menfaat teklif etmeye kalktı. Süleyman mirel bu konuyu ortaya atmakla ağababası Menderesten iyi ders al- mış olduğunu, fakat ağababası Men- deresin âkibetinden iyi ibret alma- mış olduğunu belli etti. Zira Men- deres de güya Üniversite meselele- rini görüşmek için gittiği İstanbul Üniversitesinde en sonda profesör- lere ey vaadinde bulunmuştu. Lafon- tenin hikâyesindekı karga gibi Si- yasal Bilgiler (profesörleri oyunu bildiklerinden ve hafizâ-ı beşerin nisyan ile malül olmadığını haklı çıkartacak bir beyine sahip oldukla- rından çömezin lâfını ağzına tıktı- lar. Nitekim, başta Turan Güneş ol- mak üzere öğretim üyelerinin mü- dahalesi sonucu konuyu kapatmak zorunda kaldı. Kapıdan çıkarken, gazetecilerin sorularına cevap ver- di ve "profesörlerin o konuşmaları- nın kendisi için fevkalâde istifadeli olduğunu" belirtti. Bir gazeteci sor- du: "— Bu görüşmede, bir süre ön- ce aleyhinizde yayınlanan bildiriye topyekün imza koymuş olan SBF öğretim üyeleriyle sizin görüşleri- niz m bir yakınlaşma sağlan- dı m Demiei buna, "bir görüş ayrı- lığı yoktu ki" der demez, dudaklara bir gülümseme m ir muha- lif gazeteci, Başbakan "— Görüşme sizin Di, yoksa Fa- kültenin mi daveti üzerine oldu?" diye sorunca, Demirelin gözleri çak- mak çakmak oldu ve — Bu, sizin için çok mu önem- li?" dedi. Gazeteci: ' terseniz cevap vermeyebi- hirsiniz" deyince, Demirel derhal bu fırsatı değerlendirdi: "— Cevap vermeyeceğim!" İdare 'Şe - ga - na" işbaşında Sümerbank Genel Müdürlüğünde çalışan memurların şu günlerde birbirlerine fısıldadıkları bir olay, Şevket Tâvaslıgilin oOSümerbankın başına niçin getirildiği ohakkında bir fikir verecek önemdedir. Olay şudur: Tavaslıgil, bundan bir süre önce, Bursa Merinos Fabrikası Mü- 13

Bu sayıdan diğer sayfalar: