12 Mart 1966 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 17

12 Mart 1966 tarihli Akis Dergisi Sayfa 17
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKİS devletin müdahale veya görevi ka- bul edilemez. Konsorsiyom toplan- tıları, asıl amacı geciktiren yan ko- nulara tahsis edilmemelidir. Bu konudaki BİAC, yabana sermaye konuları örnek verilebilir. Bu gibi yan konularda görüşmelere eksper olmayanların katılması bir OECD uzmanının ifadesi ile 'banalite'lerin ileri sürülmesine (vesile teşkil et- mektedir. Konsorsiyom bu durum- dan kurtarılmalıdır.." Aytürün karşı koyduğu bir bas- kı da Konsorsiyum ülkeleri ile AlD- nin "halisane bir isteği" ile ilgilidir. "Sizin sektör plânlamanızı ve önem- li projelerinizi biz yapalım. Siz yap- sanız bile, nasıl olsa bunları biz de ayrıca incelemekteyiz. Size iki kere iş olmasın" diyen bu kuruluşlara Aytürün verdiği cevap şu olmuştur: — Bazı ülkeler ve bazı kuruluş- lar bize bedava proje yapmak iste- mektedirler. Bedava proje yapmak isteyen bu kuruluşlara karşı dikkat- li olmamız gerekir. Aksi takdirde plânı biz değil, yabancılar yapmış olur. Projeleri biz hazırlarsak, bu- nun halka yararları da olacaktır. Meselâ AlD'nin yaptığı bir teklife göre, 200 milyon lira tutan Elazığ Bakır İşletmesi tesisleri, kendi im- kânlarımızla 50 milyon liraya çık- mıştır. Dört misli ucuza çıkan bu tesisin proje şartlarına uygun ola- rak tam randımanla ,galıştığını biz- zat yerinde gördüm Bu yolu da tıkamak için müca- dele eden Aytürün yabancılarca ne- den sevilmediğini, Demirel Hükü- meti sırasında, Gökçekaya Baraj Santralı için Morrison firmasının proje teklif maliyetinin 150 milyon lira kadar üstünde bir teklifle iha- leye katılması göstermektedir. Aytürün, Plânlamaya yaptığı veda ziyaretinde arkadaşlarına söylediği söz şu oldu: "— Şimdi durumu hemen Was- hington'a bildirmişlerdir..." Tehlikeli yol Merkez Bankası Genel Müdürü- nün, Banka Kuruluş Kanunu hükümleri bir yana itilerek görev- den alınması, bütçenin açık olduğu, masrafların devamlı artma eğilimi gösterdiği ve enflasyonist şartların kemale erdiği bir ortamda çok dik- kat çekicidir. İlgili kanun hükmün- ce, genel müdürün, banka müdür- ler, kurulunun, genel müdürün icra- atı, başarısı | konusunda yapacağı in- celemeden sonra varacağı karara bağlı teklifi üzerine Maliye Bakanı- nın görüşü sorulmak suretiyle gö- 12 Mart 1966 revden alınması gerekmekte, ayrı- ca, beş yılı doldurmadan böyle bir işleme gidilemiyeceği belirtilmekte- ir. Hükümetin, iki Bakanın tekli- fiyle aldığı kararda ise, 1715 sayılı kanunun, Merkez Bankasının genel müdür tayin ve görevden alınması ile ilgili 77. Maddesine uyar bir ta- raf yoktur. Her ülkede olduğu gibi Türkiye- de de ekonomik ve mali politikada farklı bir yol izleyecek hükümetler karşılarında en büyük engel olarak Merkez Bankası yöneticilerini bul- muşlardır. Merkez Bankasına ve o- nun Genel Müdürüne tanınan bu farklı durum, Genel Müdürün gö- revlerinin önemine denktir. Devle- tin hazine imkânlarına giden yolun ağzında bekleyen Genel Müdür, Ya- bancı Sermayeyi Teşvik Komitesi - nin Başkanı ve Krediler Nâzım Heye- tinin ei diğer birçok kuruluş- larda da iç ve dış ekonomik mese- lelerde katar etkide bulunabilme yetkisine sahiptir. Bu, görevden al- ma işleminin önemi de buradan gel- mektedir. Merkez Bankası konusunda en tehlikeli icraat, hiç şüphesiz, emis- yon musluklarının tekrar açılması yoluna gidilmesidir. e 1965 yılında yüzde 10'a yaklaşan fiyat artışları- na paralel olarak tedavüldeki bank- Ziya Kayla Bir kurban daha İKTİSADİ VE MALİ SAHADA not hacmi de yüzde 14 oranında art- mış, banknot 6.335 milyardan 7.217 milyara çıkmıştır. Banknot hacmin- deki artış 1966 yılında da devam et- mektedir. 22.1.1966 tarihli Merkez Bankası bülteninde 7217 milyar görünen banknot miktarı, Şubat a- yının 19'unda 7.223 milyara çıkmış- tır. Son olarak geçen haftaki bülten- de bu rakam 7.322 milyardır. | başından bu yana emisyondaki ar- tış 106 milyon lirayı bul Emisyondaki artışlar, normal bir konjonktür içinde tehlikeli gö- rülmeyebilir. Ekonominin "kendi kendini yağlaması" için bu, şart o labilir. Ancak konjonktürün seyri de iç açıcı değildir. Geçen yıl oniki ayda puvan artan fiyatlar, | nın ilk ayında 9 puvan artmıştır. Bu, 1966'nın fiyat artışlarının 4045 erişeceğine, yüzde artışın i e 89 yerine yüzde 12'ye gıkseasina işaret etmektedir. Hükümet, gerçekçi bir gelir he- sabına dayanmayan, bu hesaplara rağmen açık olan bütçesiyle, sağ- lam gelir kaynakları bulacağına, ö- nündeki bazı imkânları kullanmak isteyeceğe benzemektedir. İlgililer, şöyle demektedirler: "Hükümet, 1966 Bütçesinin 1965 Bütçesinle oranla 2 milyara yakın kabarık olmasından yararlanmak, böylece emisyonu Oo artırmak iste- mektedir. Genel Bütçenin yüzde 8'i kadar bir emisyon yapılması müm- kündür. Ayrıca, Para Fonu ile yapı- lan bu anlaşmaya rağmen, zorlayı- cı sebeplerle avans oranının yüzde 10'a çıkarılması da mümkündür. Hükümet buralardan 500 milyon li- raya yakın bir emisyon imkânı bu- labilir. Ancak, bu yol çıkar yol de- ğildir. Fiyat artışlarına karşı hem bu yolu izlemek, hem de 'fiyatı ar- tan malları ithal ederim, olur biter" demek, Türkiyeyi tekrar enflâsyon batağına sürükleyecektir. Bunun sonu, Para Fonunun Türkiyeye a- cele gelmesi ve devalüasyon isteme- sine kadar uzanabilir." DPT Müsteşarıyla Merkez Ban- kası Genel Müdürünün görevlerin- den alınmaları, AP İktidarının han- gi yolun yolcusu olduğunu ve mem- leketin nasıl bir ortama doğru itil- diğini gösterecek önemdedir. Dev- letin kilit noktaları üzerindeki bu tasarruflar endişeleri gündengüne artırmaktadır. AP iktidarı artık, ikaz sınırını geçmiş bulunmakta- ır. 25

Bu sayıdan diğer sayfalar: